📕. GÖZLER ÜSTÜMÜZDE

1698 Words
5. BÖLÜM – GÖZLER ÜSTÜMÜZDE Otobüs şehir merkezine girerken camlardaki yansımalardan bile anlaşılıyordu; kamp dönüşü herkes yorulmuştu ama hepimizin içinde hafif bir kıpırtı vardı. Gecenin karanlığı, gölün sessizliği, korku oyunu, ateş başında konuşulanlar derin bir iz bırakmıştı. O iz, şimdi koridora, sınıfa, teneffüse kadar taşınacaktı. Derin yanımda duruyordu. Başını cama yaslamış, gözlerini dışarıdaki binaların hızlı geçişine bırakmıştı. Alp ise ayakta, sanki Derin’in nefes alışını bile izliyordu. Ben Deniz’in yanında oturuyordum. Birbirimize bakmıyorduk ama aramızda konuşulmayan bir şey vardı; sessiz ama güçlü. Otobüs okulun bahçesine döndüğünde Derin koluma dokundu. “Kanka… bu gezi bizi başka birine çevirdi.” Haklıydı. Bunu söylemesine gerek bile yoktu. Hepimiz hissediyorduk. Derin öğretmenin sesini duyunca hemen çantasını aldı, saçlarını düzeltti. Biz inene kadar herkes kendi derinliğine gömülmüştü. Bahçede bir uğultu başladı. Herkes arkadaşlarıyla buluşuyor, anılarını anlatıyordu. Bizim grubun yanında ise başka bir hava vardı; sanki bir şey olmuştu ama kimse adını tam koyamıyordu. Ben Deniz’e döndüm. “Hafta sonu bir şey yapalım mı?” demişti ya… O cümle, normal bir plan teklifi değildi. Bambaşka bir kapı açıyordu. “Konuşuruz,” dedim. “Söz mü?” diye sordu. “Söz.” Derin arkadan bağırınca Deniz sadece başını salladı. Ama o bakış, içimde bir yere işledi. Pazartesi – Okulun Koridorunda Değişen Hava Okul kapısından girer girmez anladım; kamp bize bir şey yaptı. Sanki herkes bizi daha farklı izliyordu. Sınıfa adım atan her öğrenci göz ucuyla bize bakıyor, sonra kendi arkadaş grubuna dönüp fısıltılaşıyordu. Derin saçlarını toplamıştı. Alp karşı duvarda ona bakıyordu. Yüzündeki o sert ifade, Derin’i görünce ince bir çizgiye dönüyor, gözleri yumuşuyordu. Derin hemen yanıma eğildi. “Kanka… gözümü kaçırmazsam kesin bi halt yiyeceğim.” “Niye kaçırıyorsun ki?” “Çünkü gözleri… garip.” “Garip ne?” “Bilmem. Sanki bakınca içimden bir şey çekiyor.” Gülmemek için dudağımı ısırdım. “Hoşuna gidiyor.” Derin gözlerini devirdi. “Sus.” O anda Deniz yanımda belirdi. “Günaydın.” O günaydın… başka bir tondaydı. Sanki içinde bir dün gece vardı. Bir cümle daha söyleyebilirmiş gibi hissediyordum ama söylemedi. “Hafta sonu planını düşündün mü?” diye sordu. Derin hemen atladı. “Ne planı?” Deniz sadece bana baktı. “Derya karar verince söyleriz.” Derin dirseğiyle beni dürttü. “Kanka beni dışlamayın haa.” “Dışlamıyoruz. Sadece… karışık şimdi.” Ders – Sessizliği Bile Konuşan Bakışlar Matematik defterlerini çıkardık. Sınıf sessizdi. Öğretmen bir şeyler anlatıyordu ama aklım öğretmende değildi. Derin yanımdaydı. Deniz arkamda. Arkamdan hafif bir eğilme hissettim. “Derya.” Ses fısıltı gibi değildi. Sakindi. “Efendim?” “Kamp defterini getirdin mi?” “Hangisini?” “Göl kenarında taşla çizdiğin küçük şekiller vardı ya… onları merak ettim.” Şaşırdım. O kadar dikkat etmiş miydi? “Sen onları gördün mü?” “Evet. Ellerinin titrediği anı bile fark ettim.” Derin hemen kulağıma eğildi. “Kanka bu çocuk seni izliyor farkında mısın?” “Sus,” dedim ama kalbim ritmini değiştirmişti bile. Teneffüs – İlk Kez Dörtlü Olarak Durmak Bahçeye indik. Alp Derin’in yanındaydı. Deniz benim yanımda. Bu dördün arasındaki hava… tarif edilmezdi. Sanki kelimelerden önce bakışlar konuşuyordu. Bir süre kimse konuşmadı. Sanki herkes bir şey söylemek istiyor ama önce kim başlayacak diye bekliyordu. Derin’in defteri açıktı. Alp fark etti. “Defterini kapatsan iyi olur. Güneş sayfayı sarartıyor.” Derin ona şaşkın baktı. “Sen nasıl gördün?” “Arka sırada oturuyorum.” Derin bana döndü. “Bu çocuk çok fena. Hiçbir şey söylemeden her şeyi görüyor.” Deniz bana yaklaştı. “Öğle arası bir şey göstereceğim.” “Neyi?” “Dün gece düşündüğün şeyi.” Tokanın o anı aklıma geldi. İçimden bir şey geçti. “Tamam.” Öğle Arası – O Taşın Hikâyesi Arka merdivenlere gittiğimde Deniz çoktan oradaydı. Cebinden küçük bir taş çıkardı. Ateşin yanında çizim yaparken düşürdüğüm taş. “Bunu niye aldın?” dedim. “Çünkü o gece yüzün sakindi. O anı hatırlamak istedim.” Söyleyecek söz bulamadım. “Karışık diyorsan… ben de karışığım,” dedi. “Bu his ne bilmiyorum ama var.” Zil çalınca taşı avucuma bıraktı. “Bu… ilk işaret.” Çatı Geçidi – Sözsüz Bir İtiraf Ders bitiminde beni sınıf kapısında bekledi. “Söylemem gereken bir şey var.” Geçide gittik. “Sadece eğlenmedik dün gece,” dedi. “Sana bakarken içimde bir şey oldu.” Ben yutkundum. “Ben de hissettim,” dedim. “Bilmiyorum adı ne.” Deniz gülümsedi. “O zaman boşuna değilmiş.” Taşı yeniden avucuma koydu. “Elimde durduğu gibi sende dursun.” Dörtlü İlk Planını Yapıyor Derin öğleden sonra beni buldu. Alp’in onlara gelmek istediğini söyledi. Sonra Deniz de “biz de geliriz” dedi. Dört kişilik bir plan. Hayatımızda ilk kez. Bu… başlangıçtı. Sude Sahneye Çıkıyor – İlk Çatlak Kapıda Sude yolumuzu kesti. Derin’le Alp’i, benimle Deniz’i ima eden sözler söyledi. Deniz’in sesi soğuktu. “Sude. Fikirlerini kendine sakla.” Bu söz bile yetti kızın sinmesine. Ama yüzündeki gülümseme başka bir şey söylüyordu: “Ben daha bitmedim.” İzleyen Gölge – Hikâyeye Yeni Tehlike Giriyor Okuldan çıkarken kapüşonlu biri bizi izliyordu. Derin de ben de fark ettik. Bir an bile kıpırdamadı, sonra duvarın köşesine kayboldu. O anda içimden bir ses yükseldi: “Bu iş sadece bir his meselesi değil artık.” “Çünkü o gece yüzün sakindi. O anı hatırlamak istedim,” dediğinde nefesimi tuttum. Taş avucumun içinde duruyordu ama asıl ağırlık taşta değil, Deniz’in sözlerindeydi. Ne diyeceğimi bilemedim. Kelimeler boğazıma dizildi. Sanki söylemek istediklerim yukarı çıkmıyor, içimde sıkışmış bir şey bana engel oluyordu. Deniz yüzüme baktı. Bakışları hiç kaçmıyordu. Bu bakışta bir samimiyet, aynı zamanda anlamlandıramadığım bir çekim vardı. “Sadece o anı mı?” dedim, sesim istemsizce kısık çıktı. Deniz omzunu hafifçe silkti. “Sadece değil. O gece… sen bir şey düşünüyordun. Bunu çok net gördüm. Merak ettim.” Gözlerimi kaçırdım. Çünkü doğruydu. Korku oyununda, göl kenarında, ateşin başında… her an aklımda bir şey vardı. Deniz’in fark etmesi beni şaşırtmıyordu ama bu kadar açık söylemesi beni hazırlıksız yakalamıştı. “Neyi merak ettin?” diye sordum. “Seni,” dedi. Tek kelime. Ama etkisi büyük. Kalbimde hafif bir sarsıntı oldu. Bunu belli etmemeye çalıştım ama gözlerim istemsizce büyüdü. “Derya,” dedi yavaşça. “Sen o gece bir şey hissettin. Ben de hissettim. Bu konuda yalan söylememize gerek yok.” Yutkundum. Sınıf zilinin çalmasına birkaç dakika vardı ama o merdivende zaman durmuş gibiydi. Okulun kalabalığı uzaktan geliyordu. Biz, ikimiz… başka bir yerde gibiydik. “Deniz… bu çok hızlı,” dedim. “Evet,” dedi. “Ama hızlı olan şey her zaman kötü değildir.” Kafam karışmıştı. Aynı anda hem rahatlıyor hem de endişeleniyordum. Deniz bunu hissetmiş gibi yaklaştı. “Derya, sana baskı yapmak istemiyorum. Sadece bil… ben seni görüyorum.” Taşı avuçlarımın arasında sıktım. Böyle cümleler duymaya alışık değildim. Bu kadar doğrudan, net, saklamadan… Tam o sırada zil çaldı ve öğrencilerin gürültüsü merdivenlere yayıldı. Deniz çantasını omzuna attı. “Bu taş… o gecenin başlangıcı olsun,” dedi. “Geri kalanı zamanla gelir.” Ağzımı açtım ama kelime çıkmadı. Sadece başımı salladım. Deniz arkasını döndü. Kalabalığa karışırken bir kez daha geri dönüp baktı. Ben de baktım. Bakışlarımız bir an havada buluştu. Sonra o yoğun kalabalığın içinde kayboldu. Öğleden Sonra – Derin’in Telaşı Ders çıkışı Derin beni kolumdan çekiştirerek koridora sürükledi. “Kanka,” dedi panikle. “Bana bir şey oldu!” “Ne oldu?” dedim. Derin saçlarını yüzünden çekip arkasına attı. “Alp bana bakıyor. Böyle bakıyor. Anladın mı? Böyle… nasıl anlatayım… bakıyor işte!” “Derin,” dedim gülmemi tutarak. “Alp seni beğeniyor belli ki.” “Biliyorum da…” ellerini havaya kaldırdı. “Ben ne yapacağımı bilmiyorum. Az önce yanımdan geçerken kolumun ucuna değdi. Yemin ederim elektrik çarpmış gibi oldum.” “Abartıyorsun.” “Abartmıyorum!” dedi hemen. “Bu çocuk yakın durunca nefesim değişiyor.” “Belki de hoşlanıyorsundur?” Derin kıpkırmızı oldu. “Belki. Belki değil. Kim bilir? Off kanka çok garip bir duygu bu!” Ben gülümsedim. İlk kez ikimiz de aynı anda böyle bir şey yaşıyorduk. Sanki kader dört kişiyi aynı anda ittiriyordu bir yere doğru. Kantinde – Dörtlünün Sessiz Dengesi Öğle arasında kantine indiğimizde kalabalık olağandışı yoğundu. Sanki herkesin gözü bizdeydi. Alp su almış geliyordu. Derin oturmuş onu izliyordu. Deniz ise kapıdan girerken beni arıyordu. Hepimiz bir masada buluştuk. Dört kişi. Aynı masada. Bu, okulda ilk kez oluyordu. Masaya oturur oturmaz tuhaf bir sessizlik bastı. Kimse konuşmadı. Ama herkesin aklında çok şey vardı. Deniz bana doğru eğildi. “İyi misin?” dedi. “İyiyim.” “Bugün… biraz sessizsin.” “Biraz.” Deniz gözlerimden çekilmedi. O sessizlikte bile bir yakınlık vardı. Bu sırada Alp Derin’e döndü. “Matematik ödevini yaptın mı?” Derin kalakaldı. “Ben… biraz yaptım.” “Ama yanlış yaptığın yer var. İstersen bakayım.” Derin’in boğazı düğümlendi. Elindeki kalemi masaya bıraktı. “Olur,” dedi. “Senden yardım isterim.” Alp hafifçe gülümsedi. Derin’in yüzündeki huzursuzluk bir anda kayboldu. Masamızın etrafında dolaşan bir hava vardı. Sanki görünmeyen bir bağ, dördümüzü birbirine bağlıyordu. Ama bu bağ… sadece bizi güçlendirmiyordu. Başka insanların dikkatini de çekiyordu. Ve bu dikkat… iyi değildi. Okul Çıkışı – Gölge Büyüyor Dersler bittiğinde okulun kapısına doğru yürüdük. Dörtlü bir aradaydı. Sıradan bir yürüyüş gibi görünüyordu ama içimizde bir şey ağırlaşıyordu. Kapıya vardığımızda Derin birden durdu. Gözleri arkamdaki kütüphaneye çevrildi. “Kanka,” dedi. “Yine…” Arkamı döndüm. Kütüphane duvarının köşesinde yine aynı kapüşonlu kişi duruyordu. Bu kez daha net görünüyordu. Sanki bizi bekliyordu. Deniz hemen bir adım öne çıktı. O sakin, soğuk hali var ya… İşte yine o haldi. “Yine mi o?” dedi. “Evet,” dedim. “Bu sefer eminim.” Kapüşonlu kişi tam o an kıpırdamadan bize baktı. Sonra bir anda duvarın köşesine doğru döndü ve gözden kayboldu. Derin’in nefesi kesildi. “Bu normal değil.” Alp’in yüzü sertleşti. “Tuhaf bir şey var bunda.” Deniz bana baktı. Bakışı hiç titremeden: “Derya. Bu iş artık bize bağlı değil. Birileri bizimle ilgileniyor.” Ben yutkundum. “Ne yapacağız?” Deniz cevap vermeden önce bir an düşündü. Sonra: “Tek başına dolaşmayacaksın.” “Ne?” “Tek başına bir yere gitme. Beraber çıkarız. Beraber döneriz. Gruplar bizi izliyor olabilir ama bizi ayıramazlar. Bu… daha başlangıç.” Derin ürperdi. Alp başını salladı. Ben ise olduğum yerde kaldım. Çünkü bir anda fark ettim: Bu iş sadece gençlik, kalp çarpması, hoşlanma değildi. Birileri gerçekten bizi hedef alıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD