MARİNA

1496 Words
‘’Boşanmazsan hatırım kalır lan! Ben boşuyorum asıl seni!’’ Yusuf sanki bir yarışmadaymış gibi, altta kalmaması gerekiyormuş gibi, bana hâlâ laf yetiştirmenin derdindeydi. Küçüldükçe daha da küçülüyordu gözümde. Eşyalarımı bile almadan, az önce sürüklenerek girdiğim kapıdan geri çıktım. Hüseyin’i döverek kovduğu için şoförüm yoktu. Hayır, adam benim kaç senelik şoförüm. Ben almışım adamı işe. Sen kim köpeksin? Sen nerenin itisin Yusuf? Ne hakla kovarsın sen benim elemanımı? Beni de kendine benzetmişti işte. Ben böyle konuşan biri değildim ki. Hep Yusuf’tan öğrenmiştim. Sinirden kuduruyordum resmen. Kafayı dağıtmam lazımdı ama önce halletmem gereken bir iş vardı. Hemen telefonuma sarıldım. ‘’Efendim Naz.’’ ‘’Erdem, nasılsın?’’ ‘’İyiyim, sağ ol. Sen nasılsın?’’ ‘’İyiyim ben de. Senden iki şey istiyorum. Birincisi sana vereceğim konuma gel, darp raporu alacağız. Bizim evin güvenlik kamera kayıtlarını da kaydetmemiz lazım, bulut hesabından alırsın sen. Link gönderirim birazdan.’’ ‘’Ne darp raporu? Hayırdır? Bana bak Yusuf sana el mi kaldırdı yoksa?’’ ‘’Olur mu canım öyle şey? Kolunu koprıp, gırtlağına sokarım onun.’’ ‘’Ne biçim konuşuyorsun Naz? Yakışıyor mu senin ağzına bu üslup?’’ ‘’Boşver sen şimdi onu. Şoförümü dövdü embesil. Şimdi onun yanına gidiyorum. Bizim hastaneden darp raporu alalım da dava açalım şuna. Bir de boşanma protokolü hazırla.’’ ‘’Yavaş gel! Boşanma protokolünü kendin için istemediğini söyle.’’ ‘’Benim için tabii. Evlilik sözleşmesine göre hazırla onu artık nasıl yapılıyorsa… Bana mehir için verdiği evi de ona geri vereceğim. Tapusu filan neyi varsa işte hazırla sen. Hepsini tek bir protokolde toplarsan-’’ ‘’Ketçap mayonez de olsun mu Marmara Bölgesi’nin prensesi? Zannedersin kebapçıdan dürüm sipariş ediyor.’’ ‘’Erdem, benimle dalga geçme, senin kafanda Magna Carta parçalarım.’’ ‘’Sen ne huysuz ne ağzı bozuk bir kadına dönüştün böyle? Ne oldu sana? Nargileye de gel istersen kahveye…’’ ‘’Erdem, beni daha fazla lafa tutma. Daha Hüseyin’i arayıp nerede olduğunu öğrenmem lazım. Sen hastaneye gel direkt.’’ ‘’Burada biraz işlerim var. Siz darp raporunu alın, karakolda buluşalım.’’ ‘’İyi tamam. Ararsın.’’ ‘’Tamam, görüşürüz.’’ Erdem’le konuştuktan sonra Hüseyin’i aradım. ‘’Efendim Naz Hanım?’’ ‘’Hüseyin sen salak mısın?’’ ‘’Düzgün konuşun benimle.’’ ‘’Yusuf’a karşı da böyle hakkını korusaydın ya. Sen ondan dayak yiyecek adam mısın?’’ ‘’Kocanız diye-’’ ‘’Kocam olması seni dövebileceği anlamına gelmiyor. Bir daha sakın ama sakın, kim olursa olsun sana böyle davranmasına izin verme. Ben seni beni koru diye işe alıyorum, sen kendini koruyamıyorsun. Olur mu öyle şey?’’ ‘’Naz Hanım zaten işten de kovdunuz beni. Daha fazla üstüme gelmeyin.’’ ‘’Ya ben seni hangi işten kovdum kardeşim? Yusuf’a ağzını açıp da senin işvereninin ben olduğumu da söylemiyorsun zaten. Adam kovdu sen de çıkıp gittin. Benim elemanımsın sen. Ben kovmadım seni. Neredeysen söyle, gelip seni alıyorum. Darp raporu alacağız sana. Yusuf’a dava açacağız, merak etme.’’ ‘’Naz Hanım, hiç gerek yok böyle şeylere.’’ ‘’Sen mi karar veriyorsun paşam? Neredesin, çabuk konum at.’’ ‘’Siz nasıl emrederseniz Naz Hanım.’’ ‘’Bana bak, hastaneden sonra karakola gideceğiz, avukatım da gelecek… Her şeyi olduğu gibi anlat.’’ ‘’Peki Naz Hanım.’’ ‘’Konum at hadi, geliyorum.’’ Hüseyin’in gönderdiği konuma giderken bir arama daha yaptım. ‘’Uçağımı hazırlayın, Monte Carlo’ya gidiyorum. Bu akşam.’’ Alice’le beraber Gerard’ın marinasına gelmiştik yine. Rivieranın en eğlenceli partileri orada olurdu. Biz gittiğimizde herkes Seinfeld ve Friends dizilerinden fırlamış gibiydi. Amerikalılar için 90’lar gecesi yapmış. Karaoke ve kocaman bir Twister pisti kurmuş bir de… Ben her zaman olduğu gibi kendi köşeme geçip manzaranın tadını çıkararak içeceğimi yudumladım. Alice bir grup Amerikalı turistin içinde çapkınlık yapmanın peşindeydi. ‘’İyi geceler, ateşiniz var mı?’’ ‘’Hayır, sigara kullanmıyorum.’’ Benimle konuşmaya gelen adam İngilizce konuşmuştu ama Fransız aksanını alabiliyordum. Merakıma engel olamayıp, sordum. ‘’Kanadalı mısınız?’’ ‘’Evet, Montreal.’’ ‘’Quebec ve Vancouver’da bulunmuştum. Vancouver’da kuzey ışıklarını izleme şansım olmuştu.’’ ‘’Ne güzel. Belki bir gün ben de sizi misafir ederim. Montreal’i seveceğinizi düşünüyorum. Bu arada ben Guillaume.’’ diyerek elini uzattı. ‘’Memnun oldum Bay Guillaume. Ben de Naz.’’ ‘’Naz? Ne kadar da ilginç bir isim… Anlamı ne?’’ ‘’Sevgiliye şımarmak, duyguların karşılığına sahip olunduğu halde o duyguya hemen karşılık vermemek, sevgiliyle ağırdan flört etmek gibi anlamları vardır.’’ ‘’Çok enteresan. Naz, bana da naz yapar mı bir gün?’’ ‘’Naz, evli bir kadın.’’ ‘’Kocası aptalın teki olmalı. Çünkü akıllı bir erkek, karısını asla tek başına bırakmaz… Özellikle bu kadar güzelse… Bir de üstüne parmağında yüzük taşımıyorsa.’’ Yüzüğüm… Evet, Yusuf’a fırlattığım yüzüğüm. Parmağıma taktığımda beni herkesten çok mutlu eden yüzüğüm. Her şeyim olmuştu bu hayatta… Uçağım, evim, arsam, yatım, hisselerim… Parayla satın alınabilecek her şeyi ve en pahalısını alabilmiştim ömrüm boyunca… Ama Yusuf’un bana taktığı yüzüğün bana hissettirdiği dünyanın hakimi hissini bana başka hiçbir şey hissettirmemişti. Yüzük yerine gazoz kapağı halkası da verebilirdi, önemli olan niyetti. Yusuf, ömrümüzü birleştirmek istemişti. Bunun anlamı hiçbir maddi güçle boy ölçüşemezdi. Bana o yüzükle buluttan kanatlar takan o adam, kanatlarımı kendi elleriyle koparırken, bana yaşattığı acıyı yaşatması için bir kurşun gibi kullanmak istedim o yüzüğü. Sonuç, karavanaydı. Sadece benim canım yanmış, olan bana olmuştu. Ben bazı şeyleri görmezden geldiğimi sineye çektiğim için bu kadar yürütmüştük, yeni yeni anlıyordum. Aklıma gelen anıyla, yanımdaki Kanadalı iyice algımdan çıkmıştı. Evliliğimizin üçüncü haftasıydı daha… Bir Cuma akşamı… Evlendiğimizden beri baş başa kalamamıştık doğru düzgün, işlerimiz çok yoğundu. Kocamı aynı evin içinde özlemiştim resmen… İşten gelince bütün çalışanları müştemilata yolladım ve bize güzel bir masa kurdum. Sonra ben de hazırlandım. Yeni aldığım iç çamaşırlarını ve elbisemi giydim. Gece yatmadan da yeni geceliğimi giyerdim… Ben büyük bir heyecanla Yusuf’u bekledim ama Yusuf gelmedi. Defalarca aradım ama açmadı. Onu beklerken masadaki şarabı bitirdim. Yetmedi, bir şişe daha açtım. O da bitti ama Yusuf gelmedi. Bir bira açtım, bitti… Bir tane daha açtım… En son dördüncü kadeh kanyağımı içiyordum ki, ekselansları teşrif edebilmişti. ‘’Sen uyumadın mı?’’ Öküz! Eve girdiği gibi ağzından çıkan sözlere bak… ‘Neredesin sen bu saate kadar?’’ ‘’Arkadaşlarla dışarı çıktık erkek erkeğe.’’ ‘’Haber verebilirdin, öyle değil mi?’’ ‘’Bir kadeh için anlaşmıştık, sonra işte sohbet arttı, laf lafı açtı derken…’’ ‘’Bu bir bahane değil Yusuf. Arıyorum, açmıyorsun.’’ ‘’Gürültülü yerdeydik, ondan açmadım.’’ ‘’Bana haber vermen gerekirdi, ben senin karınım Yusuf. Hem başıma bir şey de gelebilirdi. Ya bana bir şey olsaydı ve sana ulaşamasaydım?’’ ‘’Burada bu kadar koruma varken ne olacak sana? Boşuna mı para alıyorlar?’’ ‘’Sen beni delirtmek mi istiyorsun Yusuf? Onlarla mı evliyim ben? Seninle evliyim, senin karınım ben!’’ ‘’Düzgün konuş, elimden bir kaza çıkmasın. Ne demek onlarla mı evliyim? Bana bak Naz, andım olsun çıkar hepsini tek tek vururum.’’ ‘’Lunaparkta balon mu vuruyorsun? Yavaş gel biraz. Ne işin var senin bu saate kadar benden habersiz dışarlarda?’’ ‘’Amma uzattın kızım! Dün bir bugün iki oldu evleneli… Sen ilk günden bu kadar dırdıra başlayacaksan o hoooo…’’ ‘’Öyle mi? Peki ben sana haber vermeseydim ve bu saate kadar dışarıda olsaydım sen sakin karşılar mıydın?’’ ‘’Bana bak, boş boş konuşup da asabımı bozma! Ne işin var senin dışarıda bu saate kadar? Evli barklı kadınsın!’’ Elimdeki kadehi ona doğru fırlatıp çileden ne kadar çıktığımın belli olduğu bir ses tonuyla cevap verdim. ‘’Sen de evli barklı adamsın! Ne işin var senin dışarıda bu saate kadar?’’ ‘’Ben erkeğim Naz.’’ ‘’Erkekmiş… Baksana bana… Şu kılığıma bir bak!’’ dedim etrafımda dönerek. Üstümde mürdüm rengi, beyaz tenimi fosforluymuş gibi parlatan, saten, askılı, derin dekolteli ve yırtmaçlı, yırtmacı güpürlü bir elbise vardı. Belimdeki drapesi, kavisini iyice belli ediyordu. Ayakkabılarımı çıkarmıştım artık. Saçım makyajım da bozulmuştu ama bu halim bile yeterince cazibeli görünüyordu. ‘’Erkek adam, böyle bir karısı varken, onlarca erkekle aynı evde bu saate kadar yalnız bırakır mı karısını? Erkeksen, karının yanında olursun!’’ ‘’Sen bana bu gece herkesi öldürteceksin, anlaşıldı.’’ ‘’Bunu mu anladın sen söylediklerimden? Yusuf, asıl sen kendini bana vurduracaksın ya! Bütün geceyi kursağımdan getirdin!’’ Yavaş yavaş ağlamaya başlıyordum. Hem çok sinirlenmiştim hem de bütün hevesimle o akşam için verdiğim emeklere çok üzülüyordum. ‘’Heh! Zırlamaya da başladın, tam oldu. Ben yatmaya gidiyorum. Geç oldu.’’ Aklımı seveyim ben e mi? O gece her şeyimi toplayıp, evi terk etmem gerekiyormuş benim. Salak gibi sineye çektim ben olanları. Guillaume’nin sesiyle kendime geldim. Anılarım, yüzümde nasıl bir ifade bırakmışsa, endişeli bir sesle konuştu. ‘’Yanlış bir şey mi söyledim?’’ Yusuf benim emeklerimi, sevgimi, beni haketmemişti belki. Ama ben kendine saygısı olan bir kadındım ve her ne kadar boşanmak üzere de olsam, halihazırda mevcut bir evliliğim, bir bağlılık yeminim vardı. ‘’Ellerimde, kollarımda kuyumcu mağazasıyla da gezsem, evli bir insanın sorumluluklarını yerine getirmediğim müddetçe bir anlamı kalmaz. Şu anda yanımda eşim veya parmağımda evlilik birliğimin sembolü olan alyansım olmayabilir. Ama bu benim gerçekte biriyle evli olduğum ve bir bağlılık yemini ettiğim gerçeğini değiştirmez. Benim bir kocam var ve bunun gerçekliğine ikna etmem gereken biri değilsiniz. Müsaade ederseniz, kendi halimde içkimi yudumlayarak gecenin ve manzaranın tadını çıkarmak istiyorum. Zaten aradığınız da bende yok.’’ dedim çakmak bahanesini ima ederek. En sonuna da ‘’İyi geceler…’’ diye ekleme yapıp, kibarca başımdan defettim. Saat Türkiye saatiyle sabahın ikisine geliyordu ama Yusuf beni bir kere bile aramamıştı. Sahiden adamın umrunda değildim. Ben daha salak gibi yok kocam, yok evlilik yemini diye kendi kendime tavırlara giriyordum. Yarından tezi yoktu, boşanma sürecini başlatmalıydım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD