''Lena, ne yapıyorsun?''
Lucas korku dolu gözlerini kadının öfkeden tek çizgi halini almış gözlerine sabitledi. Göz temasıyla onu kendisine getirebilmeyi umuyordu. Lena Lucas'ın orada ne aradığını umursamadan bileğini sertçe çekti ve ''Görmüyor musun, şu lanet adama hesap soruyorum. Yarım saattir dik dik suratıma bakıyor ve şimdi bana cevap verme zahmetine bile girmiyor!'' diyerek adama döndü.
Adamın dudakları hafifçe yukarı kıvrılmaya başlamış, sırıtıyordu. Lena kendisiyle dalga geçen adamı görünce daha da delirdi ve elini yumruk yaptı. Adamın göğsüne yumruğunu indireceği sırada Lucas korkuyla kadını tutup kendisine çekti.
''Lena sakin ol, orada kimse yok.''
Kadın güldü. Gerçek bir kahkaha attı ve karşısında hala sırıtan adama dönüp kolundan tutup Lucas'a çevirdi.
''Bu adamı görmüyorsan gerçekten neden burada olduğunu sormama gerek kalmadı demektir Lucas.''
Lucas endişeli gözlerini etrafına çevirdi yardım dilercesine. Kimse oralı olmadı. Herkes sadece izliyordu. Lena Lucas'ı hafifçe sarsınca ''Lena az önce duvara yumruk atmak üzereydin, sana verilen ilaçları kullanmıyor musun? Grace hakkında endişelenmekte haklıymış.'' dediğinde Lena öfke patlamasını Lucas'a yöneltti.
"Saçmalama, ne demek istiyorsun! Ben deli değilim, ben deli değilim!'' diye bağırıp titremeye başladığında odadaki doktorlar hemen hareketlendi ve kadını kollarından tutup zapt etmeye çalıştılar. Lena doktorların kolunda debelenirken koşarak yetişen esmer doktor kadının koluna sakinleştirici iğneyi sapladı ve Lena kısa sürede kendinden geçti.
Lucas endişeli bir şekilde hobi odasından çıktı ve koşar adım danışmaya gitti. Grace'e Lena'nın durumunu haber vermesi gerekiyordu. Lena'nın hastalığı ciddiydi, olmayan kişileri görmek çok da basit bir hastalığa benzemiyordu. Danışmadaki kadına durumun acil olduğunu söylese de kadın 15 gün kimseyle görüşemeyeceğini, eğer isterse aramak istediği kişiye notunu iletebileceğini söyledi. Lucas kadını ikna edemeyince odasına döndü. Grace ile planları gereği intihar edermiş gibi bir avuç ilaç içmiş ve Grace onu hemen hastaneye götürmüştü. Midesini yıkamaları gerekse de adam bunun karşılığında Grace'den yüklü bir para aldığından umursamamıştı. Bunun üçüncü intiharı olduğunu, yalnız yaşadığını ve endişelendiğini söyleyen Grace doktoru ikna etmiş, Lucas'ı hastaneye sokabilmişti. Tek sıkıntıları vardı, iletişim.
Adam sakladığı cep telefonunu kaptırınca ise planları büyük bir sekteye uğradı. Lena'nın iyi olduğu haberini vereceğini düşünen Lucas, kadınla yaşadığı ilk karşılaşmadan delirdiğini görünce büyük bir hayal kırıklığı yaşıyordu. Lena'nın bir an önce tedavi olması ve buradan bir an önce çıkmaları gerekiyordu. Grace ile yaptıkları planda 3 gün boyunca Lena'yı gözlemleyecek ve iyiyse kadınla o hastaneden kaçacaktı. Oysa şimdi işler değişmişti. Lena iyi değildi, delilerin arasında o da delirmişti.
*****
Genç kadın gözleri kapalı bir şekilde düşünüyordu. Kendine geleli on dakika olmuştu ve boynunda bir sızıyla gözlerini açmıştı. Son olan olayları hatırlamaya çalışırken gözlerini kapamış ve kendisine bakan o gözlerle karşılaşmıştı. Kapıdan gelen 'Click' sesiyle gözlerini açtı. Kapısını ne zamandan beri kilitlemeye başlamışlardı ve buraya nasıl gelmişti? Hayal meyal Lucas'ı hatırlıyordu. Gelen kişi hafifçe öksürerek Lena'nın kendisine bakmasını sağladı.
Doktor Poyraz Gülbahar endişeli gözlerle kadını incelerken bir yandan da sözlerini sıralıyordu.
''Lena, daha sakin görünüyorsun. Konuşabilir miyiz?'' diyerek kadına cevap hakkı tanımadan sandalyeyi çekip yatağın yanına koydu. Sandalyeye yavaşça otururken gözleri hala kadının yorgun bedeninin üzerindeydi. Sanki ani bir şey yapsa uçup gidecek yavru bir kuşa yaklaşır gibi yaklaşması Lena'nın dikkatinden kaçmadı.
Lena adamın bu halinin sebebini biliyordu. Olanları net olmasa da hayal meyal hatırlıyordu ve kendisine böyle bir oyun oynayacak kişinin kim olabileceğine kafa bile yormuştu. Bu kişi her kimse kendisine buradan çıkamasın diye komplo kuruyor olmalıydı.
En son hatırladığı şey o duvara yaslanmış kendisine bakıp sırıtan adamdı. Bir de Lucas vardı ve aptal aptal konuşup sinirlenmesine sebep olmuştu. Sadece ufak bir sinir krizi sonucu boynundaki sızının sebebinin sakinleştirici olması da şu an odasına nasıl geldiğini açıklıyordu. Doktor'un huzur dolu kırları anımsatan yeşil gözlerine sabitledi gözlerini.
''Odam neden kilitli?''
Nedense şu an tek merak ettiği soru buydu. O kendisine dik dik bakan hastayı ya da Lucas'ı sormaktansa kapının kilidine takılmıştı.
''Bir süre kontrol altında kalman gerektiğini düşünüyorum Lena. Bugün olanların ne kadarını hatırlıyorsun? Biliyorsun ki orada değildim, hatırladıklarını bana anlatabilir misin?''
Doktor endişeliydi. Hemşirelerin anlattığına göre Lena bir psikoz evresi geçirmişti. Duvarla konuştuğunu, öfkelendiğini hatta yumruk atmaya gideceği sırada başka bir hastanın onu durdurduğunu duyan doktor kendisine kızdı. Kadının durumunun ciddi olacağını düşünmemişti. Basit bir depresyondur diyerek kadını testlere sokmamıştı. Elindeki dosyayı aldı ve kadın hakkında önceki görüşmelerinde aldığı notlara baktı.
''Hasta yalnız ve mutsuz hissediyor. Özsaygısını yitirmiş, alkole düşkün, asabi.'' Yazdığı notlar sadece bu gibi kelimeleri içeriyordu ve teşhis direkt depresyona çıkıyordu. Daha dikkatli olmalıydı. Geçmişte yaptığı hataları tekrarlama şansı yoktu artık birini daha kaybedemezdi!
Bundan dört sene önce İstanbul'da çalışmaya başladığı kliniği hatırladı yine. Kendisine aşkla bakan açık kahverengi gözleri. İlk hastasıydı ve ilk aşkı. Hasta doktor ilişkisini profesyonelce yürütememiş, hastasına aşık olmuştu Poyraz. Kadını kısa bir sürede tedavi edip çıkışını yaptı. O her gün ağlayan gözler artık neşeyle ışıldıyordu. Mutlulardı, aşıklardı. Ailesini karşısına almıştı kadını için. Evleneceklerdi.
Üç , dört aydır tanıdığı kadına sırılsıklam aşık olmuştu Poyraz. Yaptığı hatalar, görmediği ipuçları, yanlış kararlar...Aşk kör etmişti adamı.
Bu hataların bedeli olarak Poyraz'ın mutluluğu da sevdiği kadınla beraber toprağa gömülüp, kayboldu.
Lena adamın aklından geçenleri merak ediyor ama soracak cesareti kendisinde bulamıyordu. Şu an ne anlatacağını düşünüyordu. Acaba bu duruma gelmesine sebep olan o adamdan bahsetmeli miydi? Yani gerçekleri mi anlatmalıydı, yoksa buradan çıkmak için yalan mı söylemeliydi. Doktor başını kağıtlardan kaldırıp gözlerine baktığında kadın bir an kendisini kötü hissetti. Doktorun bakışlarındaki duygular çok tanıdıktı. Hüzün, pişmanlık ve yalnızlık...
Yalan söylemekten vazgeçti kadın. Söyleyemedi o gözlerin içine bakarken. Bir darbe de kendisi vuramadı doktora. Gerçekleri anlatmaya başladı, kendi gerçeklerini...
''Hobi odasındaydım, birinin beni izlediğini fark ettim. Uzun bir zaman benden gözlerini bir an bile ayırmadığı için yanına gittim ve hesap sordum. Sonra Lucas'ı hatırlıyorum.'' Diyerek kaşlarını hafifçe çattı. Bu anının ne kadar doğru olduğunu bilmiyordu. Lucas'ın orada olma ihtimali yoktu bir kere. Acaba Lucas'ı görüyor diye mi deli muamelesi yapılıyordu şu an kendisine. Doktor bu düşünceleri bölüp devam etmesini rica etti.
''Lucas beni dikizleyen bir adamın olmadığını söyledi. Ben de öfkelendim en son birilerine vuruyordum sanırım.'' Diyerek kaşlarını olabildiğince çattı. Net hatırlayamıyordu.
Doktor deftere bir şeyler yazıp ''Şu bahsettiğin seni izleyen adam, onu daha önceden tanıyor muydun? Ya da başka bir zaman da görmüş müydün?''
''Hayır, ilk defa görüyorum.'' Dedi Lena. Doktor sadece başını sallamakla yetindi.
''Peki seninle konuştu mu? Tehdit edici bir şeyler mi söyledi?''
''Hayır, sadece aptal bir sırıtışla bana bakıyordu. Cevap bile vermedi. Hem doktor bunları neden soruyorsun? Deli miyim değil miyim? Ver ilacımı da iyileşeyim.''
Demek Doktor da kendisine inanmıyordu. Bu adamı bu kadar detaylı sorduğuna göre aslında olmayan o demekti.
Doktor gülümsemeye çalıştı. ''Teşhisini henüz koymak için çok erken Lena. Şimdilik düşük bir dozda antipsikotik ilaçlarla başlayacağız. Ailenden görüşebileceğim kimse var mı? Hasta kayıt dosyanda yazdığın adres ve telefon numarası yanlış sanırım?'' diyerek kaşlarını meraklı bir şekilde havaya kaldırdı.