''Lanet olsun Grace! Saat daha sabahın 6'sı olmamış!''
''Spora başlayacaktık unuttun mu? Hadi ben hazırım bile.'' Diyerek pembe eşofmanlarıyla Lena'nın tepesinde belirdi Grace. Kadını kolundan tutup sürükleyerek yere indirdi. Lena ona küfrederken o gülerek odanın kapısına yöneldi ve bir öpücük gönderdi.
''Ahh ciddi misin? Kıçında lezzetli yazan bir eşofmanla koşuya mı çıkmak istiyorsun gerçekten!''
Grace omuz silkti ve odadan çıktı. Lena da kendi gri eşofmanını ve siyah atletini giyip yanına gitti. Grace elindeki küçük su şişelerinden birini Lena'ya fırlattı ve koşuya çıktılar. Bir saat kadar koşup parkta bulabildikleri tüm gazeteleri topladılar. Lena iş ilanlarına bakarken Grace evde işi için hazırlanıyordu.
''Bebek bakıcısı olabilirim?'' dedi Lena umutla.
''Bebekleri öldürmemen gerektiğini de biliyorsun değil mi Lena?''
''Oovv o zaman bu ilanı karalıyorum. Bebeklerden nefret ediyorum!''
Grace kadının yanına oturup ayakkabılarını giyerken sordu. ''Bebeklerden neden nefret eder ki bir insan, onlar çok sevimli minicik insanlar.''
''Salak salak ağlayıp, her yere sıçan o bok torbalarını mı diyorsun? Sıçıp ağlamaktan başka bir şey yapmıyorlar."
''Sen de bebektin Lena.'' Dedi Grace gülümseyerek ayağa kalkarken.
''Evet ve annemin beni terketme sebebini bu yüzden hiç sorgulamıyorum. Bebekler çok korkunç, hele o bakışları yok mu. İnsanın yüzüne her şeyi biliyormuş gibi dik dik bakıyorlar ve bu çok korkunç. Uzaydan gelmiş yaratık gibiler, koca bir kafa, ufacık beden. Tanrım!'' diye haykırdı diğer ilanlara göz atarken. Grace sadece gözlerini devirmekle yetindi. Lena'ya bebeklerin güzelliğinden bahsedip boşa vakit kaybetmek istemiyordu. Kadının elindeki gazeteyi alıp şöyle bir göz attı.
''Hayvanları gezdirebilirsin. Kısa süreli ve iyi bir parası var. 4 kişinin köpeğini gezdirirsen elinde bize 2 gün yetecek paran olur.''
''Köpekleri sevmiyorum ben kedi insanıyım. Hayatımda fazlasıyla köpekle takıldım ve onlar iki ayağının üzerinde durabiliyorlardı o yüzden ben almayayım.''
''Tamam, ne halin varsa gör.'' dedi Grace gazeteyi atıp evden ayrılırken. Saçlarını bilerek yaptırmamıştı, kuaföre gidecekti. Kendisine ufak bir ikramiye vermişti şirket ve bunu kuaförde harcamayı hak ettiğini düşünüyordu. En azından eski yaşantısına kısa bir an da olsa dönmüş gibi hissedebilecekti.
Kuaföre yaklaşmaya başladığında telefonu ısrarla çaldığını fark etti. Arayanın babası olduğunu görünce bir kez daha reddetti. İki adım atmıştı ki bir aracın korna sesiyle kafasını oraya çevirdi. Kırmızı arabanın hemen ileride park ettiğini görünce derin bir nefes çekti ve omuzlarını dikleştirdi.
Lucas kapıyı kapatıp önünde durmuş ve özlem dolu bakışlarla Grace'e gülümsemişti.
''Küçük Hanım, babanız sizinle konuşmakta ısrarcı. Hatta sizi gerekirse zorla yanına getirmemi söyledi ama bunun doğru bir davranış olmadığına ikna edebildim. Bir konuşsanız iyi olacak.''
Grace eski hayatını özlemişti ama ailesinin ona ve arkadaşlarına saygı duymasını istiyordu. İşlerine gelince kızları olup işlerine gelmediğinde yok sayılmaktan bıkmıştı.
"Tamam ben görüşmek için ona mesaj atar, yeri ve zamanı söylerim. Şimdi izin verirsen işe yetişmem gerekiyor.'' Diyerek şoförünü arkasında bırakıp hızlı adımlarla kuaföre vardı.
***
Lena yalnızlığın çıkarılacak tadı varsa onu çıkarmaya çalışırken telefonu çaldı. Bilinmeyen numaradan aranıyordu, ev sahibi numarasını gizleyecek kadar zeki biri olmadığı için gönül rahatlığıyla bu gizli sapığının aramasını yanıtladı.
''Lena, hey. Sakın kapatma.'' diyen sesi tanıdığı gibi eli kırmızı tuşa yöneldi ama adamın son sözleri üzerine o tuşa basamadı.
''Eşim sana dava açacak.'' Dedi Finn. Lena kısa süreli bir şokun ardından konuşabildi.
''Dava mı? Ne için?''
''Yüzü. Yüklü bir tazminat davası. Onu vazgeçirmek için her şeyi yaptım ama seni koruduğum için bana da boşanma davası açtı ve evinden attı.''
''Geçen de aynı şeyi söylemiştin Finn. Sana inanmıyorum.''
''Bu sefer ciddi Lena, bu aralar herkese dava açmakla kafayı bozmuş. Evden yaka paça atarken son sözleri 'İkinizin de canını okuyacağım' oldu.''
''İkinizin de canını okuyacağım.'' Bu sözler Lena'nın kulaklarında çınlamaya başlamıştı bile. Finn telefonda kadına seslenirken Lena kendince düşünüyordu. Bu sefer çuvallamıştı, para sıkıntısı çekerken bir de bu tazminat işi çıkmıştı. Gereken parayı bulması imkansızdı yani hapse girebilirdi.
Finn'in seslenmelerine dayanamayıp ''Ben seni sonra arayayım Finn, sindirebilmem için zamana ihtiyacım var.'' Diyerek telefonu kapattı ve koşarak odasından sigarasını aldı. İçmek için daha uygun zaman olamazdı herhalde. Fakat çektiği nefesler ona iyi falan gelmiyor, daha çok düşündürüyordu. Düşündükçe de panikliyordu tabi. Telefonunu alıp Finn'i aradı.
''Bana karının adresini ver.''
''Lena aklını mı kaçırdın sen? Öylece evine gidemezsin. Her şey yeterince kötü zaten, daha da mahvetme.''
''Kapa çeneni, her şeyi mahveden sensin, adresi ver bana.''
''Pekala ama kötü bir şey yapmayacağına söz ver.''
Lena güldü. Daha kötü ne yapabilirdi ki zaten, kadının yüzüne kalıcı hasar vermişti.
''Hala onu koruduğuna inanamıyorum. Sen gerçekten onu seviyorsun.''
''Hayır sadece seni düşünüyordum Lena biliyorsun.''
''Kapa çeneni, hiçbir şey bilmiyorum. Adresi mesaj olarak atarsın, bye.'' Diyerek telefonu kapattı ve düşünmeye başladı. O kadınla ne konuşacaktı, yaptığının affedilir bir yanı yoktu bile. Sinirlerine hakim olamadığı için kendine bir kez daha kızdı. O öyle oturup düşünürken mesaj geldiğini bildiren ses düşüncelerini böldü. Mesajı aldığı gibi üzerini değiştirip adrese yol almaya başladı.
Finn'in eski karısının dairesine çıkmak onu epey yormuştu. Asansörün gelmesini bekleyememiş ve hızlı hızlı basamakları tırmanmaya başlamıştı. Şimdi ise nefes nefeseydi. 'Sigarayı azaltmam lazım.' dedi kendi kendine ve kapıyı çaldı.
Yüzü bandajlı kadın kapıyı açıp karşısında Lena'yı görünce dehşete kapılmış ve kapıyı kapatmaya yeltenmişti fakat Lena ona izin vermedi.
''Sadece konuşmak istiyorum. Lütfen.'' Dedi en kibar haliyle. Kibarlığı pek beceremese de işe yaramış görünüyordu. Kadın kapıyı aralayarak şaşkın bir şekilde baktı.
''Ne konuşacaksın?''
''Aslında içeride konuşsak? Böyle kapı ağzında konuşulacak konu değil. Ben özür dilemek ve olanları anlatmak istedim sana. Kadın dayanışması işte anlarsın ya. İkimiz düşman değil mağduruz.''
Kadın Lena'yı baştan aşağı süzüp istemese de kapıyı açtı. Kendisine zarar vermeye kalkarsa kendisini koruyabileceğini düşünüyordu. Üstelik kendi evimde bana saldırmaya cesaret edemez herhalde diye düşündü ve onu içeri aldı.
Lena etrafa şöyle bir göz atıp ''Güzel yer. '' dedi ve süt kahvesi renkli kanepeye oturdu. Kadın da çaprazındaki tekli koltuğa geçmişti. Ona yakın olmak istemiyor, ister istemez korkuyordu.
''Dinliyorum, çabuk anlat. Neden sen de mağdurmuşsun acaba? Yüzümü parçaladığın için mi?'' diyerek bandajını işaret etti.
Lena kadının bandajından gözlerini kaçırarak başını diğer tarafa çevirdi. Tekrar kadına döndüğünde yüzündeki yaraya değil gözlerinin içine bakmaya çalışıyordu.
''O kesinlikle büyük bir hataydı. Çok üzgünüm. Finn tarafından ihanete uğradığımı düşündüm ve ona zarar verecek tek şey sevdiği kadındı. Finn'in yüzüne çizik atsam bundan gurur duyar ve ilk kavga izim diye herkese gösterirdi biliyorsun.''
''Suçunu hafifletmiyor bunlar.'' Diyerek kestirip attı kadın.
''Bak, bu adam beni kandırdı. Evli olduğunu bile bilmiyordum sonra bir e-maille öğrendim ilişkimi bitirdim ama o peşimi bırakmadı. Senin onu terk ettiğini, zaten gerçek bir evlilik olmadığını, beraber kalmadığınızı falan söyleyip peşimden koşmaya devam etti. Ben de ona inandım. Gerçekten boşanacağınızı düşündüm ama buna rağmen onu affetmedim. O akşam da hiçbir şey olmamış gibi sizi romantik bir yemek yerken görünce deliye döndüm.''
''Ve yüzümü parçaladın!'' dedi kadın öfke dolu bir şekilde.
''O an sadece bana yeniden yalan söylediğini düşünebiliyordum. Aptal yerine konulmuştum ve sen aldatıldığını bile bile onunlaydın. Aptal olduğunu düşündüm, ya da senin de kandırıldığını. Gelip konuşsam yine yalanlar söyleyip seni tekrar kandıracak ve aldatmaya devam edecekti. Düşünmeden hareket ettim ve sadece ona çektireceğim acıya odaklandım.''
''Bu aptal açıklamalar, özürler dava içinse davadan vazgeçmeyeceğim. Şu halime bak, senin aptallığının bedelini bir ömür yüzümde taşıyacağım ben. Yaptığın açıklamalar, dilediğin özürler bu izi geçirmeyecek!"
''Evet ama azından Finn'den kurtuldun.'' dediğinde kadın öfkeyle ayağa kalktı.
''Cidden mi? Böyle mi düşünüyorsun? Nesin sen Pollyanna'nın yandan yemişi mi? Defol git evimden, bu anlattıklarının affedilir hiçbir tarafı yok. Estetik paramı ödeyemeyeceksen hapiste çürürsün, umurumda değil.''
Lena ne kadar özür dilese de işe yaramamıştı. Kadın onu evden attı ve ayaklar altına aldığı gururu Lena'ya güldü. Gururunu hiçe sayıp özür dilemişti ama hiçbir sonuç alamamıştı. Özür dilemenin her şeyi düzeltmediğini bir kez daha gördü Lena. Yaptığı yanlışları geri almıyordu, aptal bir söz geçmişi silip atamıyordu maalesef.
Hatalarının bedelini ödemek zorundaydı, hapse girecekti.