Hissiz
1833
İngiltere
Bahar yağmurlarının bereket getirdiğine inanıyorsanız eğer 1833 yılının oldukça verimli geçeceğine emin olmak için gökyüzüne bakmanız yeterli olacaktır sevgili okur zira Londra'nın , tarihi boyunca böylesine şiddetle yağan bir yağmur görmemiş olduğunu her evden mutla bir kişinin dile getirdiğine emin olabilirsiniz. Bu yazar buna bizzat şahit olamamış olsa bile.
....
Heaven Watson ,hayatının en zor gününün ağaçtan elma toplarken, ağaca çıkışındaki kadar çevik hareketlerle inememiş olup bacağını kırdığı zaman olduğunu sanırdı oysa bu henüz on yedisinde babasının ani ölümüyle sarsılmadan çok önce gerçekleşmişti.
Philip Watson, hiç şüphesiz daha ellili yaşını göremeden kalp krizi geçirip hayata veda edeceğini , gerisinde dul bir eş ve iki kız çocuğu bırakacağını bilmiyordu. Son yirmi senesini çalışarak geçirmiş ve ünlü bir tüccar haline gelmişti. Okyanusa açılan ticaret gemileri, bir çok köylüye ev sahipliği yaptığı toprakları ve taşınmaz gayrimenkulleri hesaba katıldığında tüm emeğinin boşa gitmediğini bilmek içini rahatlatan yegane şeydi. Fakat onu üzen , çoğu durumda kederlendiren en önemli durum ileride işlerini ele alacak, emeğine saygı duyup, koruyup, gözetecek bir erkek evlada sahip olamamış olmasıydı. İki dünya güzeli kıza sahip olmasının avantajları olsa da bir kadın tüm bu işlerle uğraşabilecek kabiliyete erişebilir miydi? İşte Philip Watson bunun cevabını hiç öğrenememiş , dünyadan büyük bir merakla ayrılmıştı.
''Onu özleyeceğim.''
Heaven kız kardeşinin ağlamaktan kızarmış gözlerine ve durmadan burnunu çekişine kısa bir bakış atıp babasının mezarındaki toprağı eliyle düzeltmek istercesine kenara ittirdi. Kırk dokuz yaş bir babanın hayata veda etmesi için çok erken bir yaştı. Yüzünde acı bir gülüş meydana gelirken aslında bir baba kaç yaşında ölürse ölsün hep erken olacağını düşündü. Babasıyla geçirdiği on yedi senenin ardından onunla geçiremeyeceği kaç yılı kalıyordu geriye? Heaven ağlamamak için yanağının içini ısırırken ağzına kan tadı geldiğini fark ederek buna bir son verdiğinde çoktan ayağa kalkmıştı. Annesinin hıçkırıklarla sarsılan omzuna dokunarak ''Gidelim.'' dediğinde onun mezara son kez bakmasına izin verdi. Babası- Philip Watson - yağmurlu bir nisan ayında hayata gözlerini yummuş ve gerisinde iki genç kız ve bir de dul bir eş bırakmıştı. Havanın keskin bir rüzgarla dalgalanışının ardından gökyüzüne baktı. Yağmur yeniden şiddetleneceğe benziyordu ve bu kasvetli havadan nefret ettiğini düşündü. Soğuk, hissiz ve karanlık. Tıpkı ölüm gibi.