Tanem, odasının kapısını sessizce kapattı. Ardından sırtını kapıya yasladı ve yere çöktü. Nefesi düzensizdi. İçindeki öfke, hayal kırıklığı ve çaresizlik boğazında düğüm olmuştu. Gözlerinden süzülen yaşları durduramıyordu artık. Ne kadar güçlü görünmeye çalışsa da, babasının o zehirli otoritesine her çarpışında biraz daha dağılıyordu. Titreyen elleriyle telefonunu aldı. Bir süre ekranı boş boş izledi. Sonra parmakları alışkanlıkla bir isme gitti. “İrem.” Küçük kız kardeşi. Bu evden ilk vazgeçen, ilk isyan eden. Babasının gölgesinden kurtulmak için her şeyi arkasında bırakıp giden cesur kız. Parmaklarını ekranın üzerinde gezdirdikten sonra arama tuşuna bastı. Birkaç çalmanın ardından telefon açıldı. Tanem, konuşmaya başlayamadan önce, telefondan gelen yumuşak ama yorgun ses onu sarar gibi

