Ah, göğsündeki her yarayı merhametle öptüğüm,
Geç kalınan hiçbir hayat, hayat değildir.
Hayatın olmayı dilerdim.
Didem Madak
***
İz serseri bir gülüşle kaşlarını kaldırırken "Bu kadar güzel kızlar olduğunu bilseydim," diye mırıldandı. Kısık sesi, beğenisini fazlasıyla belli etmişti. "Daha önce gelirdim."
Sare dişlerini birbirine bastırırken yapmacık bir gülüşle gözlerini kıstı. "Densiz misiniz?"
Adam başını şaşkınca geriye atarken kaşlarını çatarak gülümsedi. "No entiendo?"*Anlamadım?
Kız yüzüne, meseleyi uzatmak istemediğini anlatan bir ifade yerleştirerek bakışlarını konferans salonuna çevirdi. Şu aptal söyleşinin bir an önce başlamasını istiyordu. Böylece İz Gece Üstünel'e katlanması gereken süre de azalmış olacaktı. Utanmasa saniyeleri de saymaya başlayacağını hissederken bakışlarını bileğindeki saate indirdi. Ardından ifadesiz bir yüzle vücudunu adama çevirdi. "Bu taraftan..."
İz kısılan gözlerini, ahenkli topuk tıkırtıları eşliğinde ondan uzaklaşan kızın ayakkabılarına eğerken keskinliğini kontrol etmek ister gibi dişlerini birbirine bastırdı. Eğer bu sarışın biraz daha bu şekilde damarına basmaya devam ederse kimse ondan dikenlerini içine çekmesini bekleyemezdi. Kızın, peşinden gelmediğini anlayarak ona çevirdiği bakışlarına kibirli bir gülümsemeyle karşılık verdi. Burada sıradan bir konuşmacı olarak bulunmuyordu, bu üniversite tarafından resmen davet edilmiş ve uzun uğraşlar sonucunda ikna edilmişti. Sarışının önce bunu anlaması gerekiyordu, bu, sıradan bir kulüp söyleşisi değildi. Sare'nin gergince durduğu yerde sallandığını fark ederken ellerini ceplerine yerleştirerek ağır adımlarla yürümeye başladı. Kızın yanından geçerken bir an durup kaşlarını oyuncu bir tavırla havalandırdı. "Sana bu işi silah zoruyla falan mı yaptırıyorlar?"
Sare başını şaşkınca geriye atarak İz'e baktı. Ondan hoşlanmamış olamaz mıydı yani? "Nasıl?"
"Hayır," diyerek iç çektikten sonra Sare'nin adımlarını ona uydurmasını bekleyerek devam etti İz. "İnsan bir güler yüz gösterir. Üniversitenizin misafiriyim sonuçta."
Kız insanı rahatsız eden bir alayla gülümsedi. "Alışmışsın tabi seni gördüğü ilk yerde çığlıklar atıp yanına gelerek göbeğine imza atmanı isteyen kızlara..." Öfkeyle mırıldandığı cümlenin fazlasıyla uzun olduğunu düşünerek bir an duraksadı. Kaşlarını meydan okurcasına havalandırırken bükülmesine izin verdiği dudaklarıyla kibirli ifadesini tamamladı. "Yadırgaman normal." Ardından, kendi kendini şiddetle onaylayarak başını sallarken İspanyolca devam etti. "Bastante normal."*Gayet normal.
İz işaret parmağıyla, belirgin kılmak istercesine öfkeyle sıktığı çene hattı boyunca hafifçe sakallarının arasını tırmalarken tehlikeyle koyulaşan ela gözlerini Sare'nin gözlerine dikti. "Sen, benim hakkımda ne biliyorsun?"
Sare, adamın bakışlarından tedirgin olarak bir adım gerilerken meydan okuyan tavırlarına sıkı sıkıya tutunarak umursamazca omuz silkti. "Öğrenmek için de can atmıyorum."
Konuşmaları, daha doğrusu atışmaları, yanlarına gelen profesör nedeniyle kesilirken kız, söylediklerinin hocası tarafından duyulmadığını umut ederek gülümsedi. Ardından o salona geçip en öndeki koltuklardan birine otururken İz de az sonra sahneye çıkmak için kulise geçti. Hızla akıp giden dakikaların sonunda adam sahneye çıktığında salonu bütünüyle kaplayan alkış, ıslık ve çığlık sesleri nedeniyle yüzünü buruşturarak gözlerini kapattı Sare. Bu adamda, böyle çıldıracak ne vardı Allah aşkına? Uzun süre kesilmeyen sesler sonunda yavaşlayarak azaldığında kirpiklerini aralayarak dikkatle sahnedeki adama baktı. Tamam, son derece yakışıklıydı, standartların üstünde bir karizmaya sahipti ve evet, yüzünde mahcup bir gülümsemeyle...
Aklından geçen düşünce kaşlarını çatarak İz'e yeniden bakmasına neden oldu. Adam gerçekten de yüzündeki mahcup gülümsemeyle başını yere eğmiş, elini de utanarak ensesine atmıştı. Kaşlarını kaldırarak kirpiklerinin arasından salondaki kalabalığa bakarken fazlasıyla utangaç ve sevimli görünüyordu. Düşündüklerinden rahatsız olarak kaşlarını çatarken oturduğu yerde huzursuzca kıpırdandı.
Sonunda salonda sessizlik sağlandığında, sahneye onun için konulan koltuğa oturarak suyundan büyük bir yudum içti İz. Mikrofonu temkinle ağzına yaklaştırırken gülümseyerek "Teşekkürler," diye başladı, mikrofonu öyle bir tutuşu vardı ki onu tanımayan biri görse ilk defa eline alıyor sanırdı. O da bunu fark etmiş olacak ki mikrofonu epeyce artistik bir şekilde elinde çevirdikten sonra yeniden ağzına yaklaştırarak "Mikrofona bu şekilde konuşmaya alışkın olmadığım için üzgünüm," diye mırıldandıktan sonra hatasını telafi etmek istercesine yakışıklı bir gülümsemeyle boştaki elini saçlarını üçe vurdurduğu kafasında gezdirdi. "Ama size sesimi duyurmanın başka yolu yok." Sare'nin daha önce görmediği bir derinliğe sahip ela gözlerini salonun içinde gezdirerek devam etti. "Salon çok büyük ve burayı bu şekilde doldurduğunuz için çok teşekkür ederim. Harikasınız." Derken salon yeniden alkış ve çığlık sesleriyle çalkalandı. İşin açığı kız, İz'in kibarlığından etkilenmişti. Kaşları bu beğeniyle havalanırken heyecanlanarak saçlarını omuzlarından geriye attı. Aynı anda İz'in, kulağa insanın ruhunu usul usul karıncalandıracak kadar karizmatik gelen sesiyle "İsterseniz size kendimi tanıtayım," dediğini işittiğinde burada onu tanımayan biri olup olmadığını düşünürken nefesini sesli bir şekilde vererek hafif alaylı gülümsedi. Hiçbir şey değilse bile, fazlasıyla mütevaziydi. "Gerek var mı?" Kalabalığın derin bir uğultuyla itiraz ettiğini fark ederek gülümsedi İz. "Başlayalım mı o zaman?"
Sohbeti yönetmek için orada bulunan asistanla kısaca selamlaştıktan sonra söz alan öğrencinin dediklerini daha iyi duyabilmek için kulak kesildi adam, bu hali Sare'nin gözüne epey tatlı görünmüştü. Mikrofonu eline alan kız, heyecanla İz'e övgü dolu sözler söyleyerek ona ne kadar hayran olduğundan bahsettikten sonra - ki adam yeniden utanarak başını önüne eğip ensesini kaşımıştı - "En çok hangi isminizi seviyorsunuz?" diye sordu. "İz mi, Gece mi?"
İz umursamazca omuz silkerek gülümsedi. "İzge'yi seviyorum en çok." Dudaklarını ısırarak kıza göz kırptıktan sonra açıkladı. "Hem İz hem Gece."
"Şu anda sevgiliniz var mı?"
Doğrudan gelen soru şaşırarak kaşlarını kaldırmasına neden olurken derin bir nefes aldı. "Hayır, yok."
"Peki, Sevde Başer'le tekrar bir araya gelme ihtimaliniz..." Sorunun tamamlanmasına kalmadan kalabalıktan tezahüratlar ve alkışlar yükseldi. Sare merakla etrafına bakınırken kaşlarını havalandırmadan duramadı. Demek ki İz'in sevenleri tarafından desteklenen bir ilişkileri vardı. Adamın ne cevap vereceğini beklemeye başladığında, onun oturduğu yerde kıpırdanarak gerginliğini gizlemeye çalıştığını fark etti. Bu halini moderatör de fark etmiş olacak ki araya girmeye hazırlanırken İz hızlı bir baş hareketiyle buna engel oldu. Ardından derin bir nefes alarak konuşmak için dudaklarını aralamıştı ki ne diyeceğini bilemiyormuş gibi kısa bir an dikkatle elinde mikrofonu inceledi. Onun sessizliğini fırsat bilerek ikinci sorusunu tamamladı kız. "Birbirinize çok yakışıyordunuz."
"Sevde'yle çok güzel bir ilişkimiz vardı. Harika vakit geçirdik ama tüm bunlar geçmişte kaldı. Şimdi sadece iki iyi arkadaşız, o kadar. Hayata bakış açımız, aşktan beklentilerimiz çok farklı."
Kalabalık aldığı cevaptan memnun olmamıştı ama İz bunu umursuyor gibi durmuyordu. Sare gözlerini dikkatle kısarak adamı incelerken genç bir delikanlı eline mikrofonu alıp kendini tanıttı. "Neden annenizle çalışmıyorsunuz? Yani, menajerliğiniz için..."
İz gülümseyerek bu fikre karşı çıktığını anlatmak istercesine kaşlarını kaldırdı. "Ben annem kadar profesyonel değilim çünkü." Umursamazca omuz silkerek devam etti. "Kesin bir noktadan sonra arıza çıkarırım."
"Peki, neden okulu bıraktınız?" Kız, adamın bunu yapması nedeniyle dehşete düşmüş gibi mırıldanarak tamamladı. "Boğaziçi, sosyolojiyi hem de."
"Yapmak istediğim şeyin bu olmadığına karar verdim."
Sohbet bu şekilde keyifle ilerlerken arkalardan duyulan soru, salonun içinde adeta soğuk bir rüzgâr esmesine neden oldu. Kızın teki gözlerini kibirle kısarken sesindeki belirgin imayla "Peki Yusuf Giz Üstünel'in oğlu olmak?" diye sordu. İz'in başı keskin bir meydan okumayla omzuna doğru meylederken kemirmeye başladığı dudaklarıyla kendini sabırlı olmaya zorlayarak sorunun devamını bekledi. "O olmasa, buralara gelebileceğinizi düşünüyor musunuz?"
İz yüzünde iğneleyici bir gülüş belirirken dişlerini sertçe dudağına bastırarak "Sen söyle," diye cevap verdi. "Lütfen. Anladığım kadarıyla sen, bir Üstünel olmasam buralara gelemeyeceğimi düşünüyorsun. Neler söyleyeceğini merak ediyorum. Lütfen, sen başla."
Kız bir şeyler gevelerken sesi, salondaki alkış tufanı nedeniyle kesildi. Sare tüm o tezahürat boyunca hiçbir şey yapmadan Gece'yi izlemeye devam etti. Canının sıkıldığı bu mesafeden bile anlaşılıyordu ama yine de iyi idare etmişti. Kibarlığını asla bozmamış, tek bir ters söz söylemeden kıza haddini bildirmişti. Yaşanan küçük tatsızlığa rağmen son derece keyifli geçen iki saatin sonunda yeniden ve yeniden tüm salonda yankılanan alkışlar eşliğinde salondan ayrıldı adam. Sare arkasından bakarken, artık ona eşlik etmesi gerekmediğine karar vererek dışarı çıktı. Kendinden emin adımlarla koridor boyunca yürürken, onun gibi salondan çıkan hocasıyla karşılaşarak gülümsedi. Kırklı yaşlarının sonundaki adam Duvar Resmi derslerine giriyordu ve aslında bakılırsa bu ders ikinci sınıfın en çok krediye sahip dersiydi. Hocasının "Sare," diyen sesiyle bakışlarını ona çevirerek adımlarlarını durdurdu. "Benimle odama kadar gelir misin? Konuşmak istediğim bir konu var."
Üzerinde Turgut Ak yazan odadan içeri girdiğinde adamın davetiyle masanın yanında koltuklardan birine oturdu Sare. Ne konuşacaklarını merak ediyordu. Adamın başına yeni bir bela sarmasından korkmadığı söylenemezdi. "Hocam..."
Adam lafı hiç dolandırmadan "İz Gece Üstünel'e söylediklerini duydum, Sare," diye konuştu. "Ve duyduklarım hiç hoşuma gitmedi. Önyargı, bir sanatçıda olmasını istediğimiz özelliklerden değildir."
Sare kendini savunma ihtiyacıyla araya girdi. "Hocam..."
"Proje ödevin için konu seçtin mi?"
Bunun ardından ne geleceğini merak ederken tedirgince mırıldandı kız. "Hayır?"
"Güzel, ben buldum. İz Gece Üstünel'le çalışacaksın."
"Hayır."
Sare'nin sektirmeden itiraz ettiğini fark ettiğinde bunun bir işe yaramayacağını anlatmak istercesine gülümsedi adam. "Konun bu ve sana garanti veriyorum ki eğer dönemin sonunda bana bu konuyla ilgili bir proje getirmezsen, bu okuldan mezun olamazsın Sare."
"Hocam, yapmayın."
"Projende internette bulunan resimlerden biri dahi bulunmayacak."
"Bunu yapamazsınız."
"Konu kapanmıştır, Sare."