Yüzümdeki çillerden başka isyan eden biri yok hayatımda.
Didem Madak
***
Beklediği mesajın gelip gelmediğini kontrol etmek için telefonunun ekranına eğdiği bakışlarını yeniden tabletinin açık ekranına kilitledi. Hocası olacak o işgüzar adamı kararından vazgeçirmeyi bir türlü başaramamıştı. Tam da bu nedenle Efla'nın tenha bir köşesine çekilmiş, harekete geçmek için ne yapması gerektiğini düşünürken karar vermeye çalışıyordu. Nereden başlaması gerektiğini bile bilmiyordu. Her şeyden önce, proje ödevini hazırlarken ne şekilde çalışacağına karar vermeden önce yapması gereken çok daha önemli bir şey vardı. İz Gece Üstünel'i, bunun için ikna etmesi gerekiyordu ve bunu nasıl yapacağıyla ilgili en ufak bir fikri yoktu. Belki de adam, onu sürekli etrafında görmek istemeyecekti ve eğer böyle bir şey olursa Sare, kesinlikle ona hak verirdi çünkü o da tanımadığı birinin sürekli ona ayak bağı olmasından hoşlanmayacağını tahmin ediyordu.
Derin bir nefes alarak tabletinin ekranındaki açık internet sayfasını okumaya başladı. Adam hakkında biraz araştırma yapmanın faydalı olacağını düşünmüştü. Adına açılmış resmi internet sayfasında gezinirken bakışlarının harflerin etrafında dolanmasına izin verdi. İz Gece Üstünel, yirmi dört yaşındaydı ve 12 Ocak'ta doğduğuna burcu oğlaktı. Bir an kendi burcunun - aslandı - oğlak burcu insanlarla iyi anlaşıp anlamadığını düşünürken, sonrasında bunun saçma olduğuna karar vererek hızlıca gözlerini devirdi ve okumaya devam etti. Melez, yarı İspanyol bir müzisyendi ve bu, neden İspanyolca bildiğini açıklıyordu. Boğaziçi Üniversitesi'nde sosyoloji eğitimini yarıda bırakıp müzikle ilgilenmeye başlamıştı. Bu bölümü kazandığına göre, üniversite sınavında derece yapmış olmalıydı. Dudakları etkilenmiş bir biçimde bükülürken dikkatle ekranı aşağı kaydırdı. Adamın üniversiteyi bıraktıktan sonra konservatuara gitmediğini fark ederek kaşlarını kaldırdı. Annesi Dilara Üstünel ünlü bir oyunculuk ajansının sahibiydi, babası da ünlü ve yetenekli bir oyuncu olan Yusuf Giz Üstünel'di. Beş kardeş olduklarını okuduğunda doğru görüp görmediğinden emin olmak istercesine iyice ekrana gömüldü. Yasemin dışındaki kardeşlerinin evlatlık olduğunu anlayınca yüzünde beliren gülümsemeye engel olamadan İz'in kardeşlerinin resimlerini incelemeye başladı. Üç çocuğu evlatlık alarak onlara sıcak bir yuva vermelerine bakılırsa Üstünel'ler epey yüce gönüllü bir çiftti.
Kardeşlerin en büyüğü - anladığı kadarıyla İz'den de bir yaş büyüktü - Temmuz Üstünel'di. Genç adam beyaz bir tene, dalgalı kahverengi saçlara ve gözlerini, yüzünde belirgin bir mücevher haline getiren derin, mavi gözlere sahipti. İz'in serseri kılığıyla uzaktan yakından alakası yoktu, oldukça temiz yüzlü bir görüntüsü vardı. İz'in küçüğü Gül, onun küçüğü ise Yasemin'di. Beyaz tenli ve renkli gözlü olan iki kızın saç renkleri birbirinden farklıydı. Gül'ün saçları turuncuya yakın bir şekilde kızılken, Yasemin sarışındı. En küçük Üstünel'in ismi ise Yağmur'du ve çocuk dış görünüşüyle Temmuz'u andırıyordu. Beş çocuğun da birbirinden güzel olduğunu düşünürken sayfayı biraz daha aşağı indirdiğinde Sevde'nin resmiyle karşılaştı Sare. Sevde Başer yirmi üç yaşındaydı ve moda eğitimini tamamlamış, eski bir modeldi ya da belki hala modellik yapıyordu. Açıkçası o kadarı Sare'yi ilgilendirmiyordu. Ekrandaki resimlerden birini, üzerine dokunarak büyüttü. Kız tam anlamıyla esmer güzeliydi; biçimli ve masum bir yüzü vardı. İri gözleri ela renkti. Kızın standart üstü bir güzelliğe sahip olduğuna karar vererek İz hakkında yazılanları okumaya devam etti. Adam söyleşide açık açık aralarında artık arkadaşlıktan öte bir şeyin olamayacağını söylemişti ama Sare'nin burada yazılanlardan anladığı kadarıyla kızın ona karşı hisleri hâlâ devam ediyordu.
Bunun, o ikisinin problemi olduğunu düşünerek İz'in resimlerinden birinin üzerine dokundu. Resim büyüyerek ekranı kaplarken kulağına ulaşan melodiyle bakışlarını telefonunun ekranına çevirdi. Ekin'in çağrısını hızlıca cevaplandırdı. "Efendim, Es?"
"Gazel, iplerini koparıp ortalığa saçılacak kadar gergin olduğunu düşünüyor." Ekin'in sesi kulağına ulaştığında gergince kemirdiği dudaklarını serbest bırakarak başını Gazel'in olduğu tafra çevirdi kız. Adamın onu izleme ihtimalini aklına bile getirmemişti. Yutkunarak bakışlarını kaçırırken derin bir nefes alarak gözlerini kapattı. O yeni bir şey söyleyemeden Ekin yeniden konuşmaya başladı. "Neler oluyor, sarışın?"
Gürültüyle iç çekerek kirpiklerini aralarken bakışlarını tabletin ekranındaki resme kaydırarak "İz Gece Üstünel," diye cevap verdi Sare. "Adam resmen başıma bela oldu."
"Senin de mi?"
Telefondan kulağına ulaşan cevap kaşlarının çatılmasına neden olurken "Nasıl?" diye sordu. Hemen ardından aklı hızla ihtimalleri sıralamaya başlamışken "Bir saniye," diye mırıldandı. "Şu kız..." İz'in kız kardeşlerinin görüntüsü zihninde belirirken "...Yasemin Üstünel mi?" diye devam etti.
Kızın sorusuna cevap verme gereği görmeden hızla araya girdi Ekin. "İz Üstünel'le ne işin var senin?"
Sıkıntıyla iç çekerek olan biteni anlattı Sare. "Öyle işte, hocayı bir türlü kararından vazgeçiremedim." Bakışlarını eğerek tabletin ekranındaki resmi büyütürken mırıldanarak devam etti. "Şimdi de oturmuş, İz Üstünel'in yüzünde çizilmeye değer bir şey olup olmadığını anlamaya çalışıyorum."
Ekin kısık sesle gülümsedi. "Buldun mu bari?"
Sare adamın gülüşünü duymazdan gelmeye karar vererek dikkatle İz'in resmini incelemeye başladı, onu yakışıklı bulduğunu inkâr etmeye gerek görmüyordu. Adam o kadar mükemmeldi ki cennetten falan düşmüş olmalıydı. Sare'nin daha önce görmediği bir tona sahip olan ela gözlerindeki renk öyle derindi ki kâinatın yaratılışına dahi ilham olmuş olabilirdi. Adamın yüzünü kusursuz bir yaratılış harikası haline getiren her şey; tüm o çizgiler, renkler, kıvrımlar; biçimli burnu, kalın kaşları, geniş alnı, dudakları, gözleri, hepsi bir araya gelerek İz'in görüntüsünü fazlasıyla baştan çıkarıcı bir çekle sokuyordu. Resmi büyütüp görüş alanında sadece bir çift ela gözün kalmasını sağladığında derin bir nefes alarak "Kirpikleri," diye mırıldandı sessizce.
"Efendim?"
"Kirpikleri," diyerek tekrar etti. "Daha önce hiç bu kadar uzun ve kıvrık kirpikleri olan biriyle karşılaşmamıştım."
"Peki, bu konu hakkında ne yapmayı düşünüyorsun? Seninle gelmemi ister misin?"
Sare bir an durup bu teklifin işine yarayıp yaramayacağını düşündü. Gazel'in merakla ona kilitlediği bakışlarını fark ettiğinde çatık kaşlarını düzelterek belirsizce bir gülüşle başını ön eğdi. "İz'in senden birazcık bile hazzetme ihtimali var mı?"
Ekin gürültüyle iç çekerken "Kız kardeşini öpme girişimlerimi sabote ettiğini düşünürsek," diye mırıldandı. "Hayır, öyle bir ihtimal yok."
Sare, Ekin'in söyledikleriyle tatlı bir kahkaha attı. "O zaman kalsın, Saygın."
"İstersen Yasemin'le konuşabilirim, Çetinkor. Bize yardım edeceğine eminim."
"Gerekirse neden olmasın."
"Tamam o zaman," diyerek insanın damağında eriyen bir pamuk şekerine dönüşen yumuşak sesiyle cevap verdi Ekin. "Konuşuruz tekrar. Kendine dikkat et, sarışın. Seni seviyorum."
"Ben de seni seviyorum, Es."
Aramayı sonlandırdığında ekranda gördüğü bildirimle derin bir nefes alarak İz Üstünel'in adreslerinin yazılı olduğunu tahmin ettiği mesajı açmak için parmağıyla hafifçe ekrana dokundu. Adamla nasıl iletişime geçmesi gerektiğine karar veremediği için babasının yanında çalışan güvenlik şefinden yardım istemişti. İz'in bağlı olduğu ajansın numarasını tuşlayarak cevap vermelerini bekledi. Telefon çok geçmeden açıldığında durumu açıklayarak İz Üstünel'e ulaşması gerektiğini söyledi ama telefondaki her kimse sesi, buna ikna olmuş gibi gelmiyordu. "Hiç değilse menajerinin ya da asistanının telefon numarasını verin."
"Üzgünüm hanımefendi. Söylediklerinizi not aldım, biz konuyu Gece Bey'e ileteceğiz."
Sıkıntıyla onayladı Sare, adamın ev adresini öğrendiği iyi olmuştu. "Anladım."
Daha fazla oyalanmadan hızla toparlanıp Gazel'e kısa bir baş selamı vererek Efla'dan çıktı. Bir taksiye atlayıp gitmek istediği adresi söyledikten sonra sessizce camdan dışarıyı izlemeye başladı. Oraya gittiğinde, adama ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu. Onu nasıl ikna edeceğini bilmiyordu. Bu proje ödevini tamamlamayı başarıp başaramayacağını dahi bilmiyordu. Hocası gerçekten başına büyük bir bela sarmıştı. Ön yargılı bir insansa ne vardı? O, ön yargılarıyla son derece mutluydu. O cümleleri kurarken İz Üstünel'i bir daha görmeyeceğini düşünüyordu, kapısına gidip onu bir şeylere ikna etmek zorunda kalacağı aklının ucundan dahi geçmemişti. Hem Allah aşkına, İz Gece Üstünel onun ön yargılı düşüncelerine önem mi veriyordu sanki? Adamın milyonlarca seveni vardı, Sare onu sevmese de olurdu. Bu düşüncelerle gözlerini devirirken dikkati, camdan yansıyan görüntüsüne takıldı. İz Üstünel'in insafına kalmış olabilirdi ama bu, süngüsünü düşüreceği anlamına gelmiyordu. Hızlıca üzerine bir çeki düzen verdikten sonra, parmaklarıyla saçlarını taradı. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu ama sonunda taksi durduğunda gülümsemeye dahi gerek görmeden şoföre onu beklemesini söyledi. İçeride ne kadar kalacağını bilmiyordu ama yine de işini sağlama almak istemişti.
Taksiden aşağı indiğinde karşısındaki apartmana bakarak derin bir nefes aldı. Demek İz Gece Üstünel, şu anda buradaydı. Adresi yeniden kontrol ederek hızla binanın girişine yöneldi. Sonunda adreste yazılı dairenin önüne geldiğinde tereddütle parmağını zile uzattı. Vücudundaki her kasın gergince titrediğini hissediyordu. Adam onu kapı dışarı edecek değildi ya, eğer o kibar tavırları yalan değilse böyle bir şeyin olmayacağı kesindi. Havayı sessizce ciğerlerine yollarken heyecanla zile bastı. Çok geçmeden kapı açıldı ve Sare'nin gözleri İz'in gözleriyle karşılaştı. Adamın şaşkınca çatılan biçimli kaşları, can havliyle tutunduğu umut kırıntılarını da hızla silip götürürken ne diyeceğini bilemeden dudaklarını araladı Sare. Aynı anda adamın birkaç kez, hızlı hızlı kırpıştırdığı gözleriyle şaşkınca gülümsediğini fark etti. "Perdon?" Kız sessizce ona bakmaya devam ederken elini kapı koluna daha çok yaslayıp Sare'nin tam da o bunu yaparken ancak fark edebildiği şekilde çıplak gövdesinin gerilmesine neden olarak "Qué estás haciendo aquí?"* diye sordu, mükemmel bir aksana sahipti. Burada ne arıyorsun?
Sare kuruduğunu hissettiği dudaklarını ıslatırken "B-Ben," diye kekeledi.
"Dónde encontraste mi dirección?"*Adresimi nereden buldun?
"Vas a continuar con esto?"* Gözlerini kapatarak derin bir nefes aldıktan sonra kendini düzeltmek istercesine devam etti Sare. Buna devam edecek misin?
"İspanyolca konuşmaya?"
İz üzerindeki şaşkınlıktan sıyrıldığında gözlerini kapatarak başını iki yana salladı, bu arada yavaşça dudaklarını da ısırmıştı. Sare söyleyene kadar İspanyolca konuştuğunu fark etmemişti. Ne zaman duyguları şekil değiştirse ya da şiddetlense kendini İspanyolca konuşurken yakalıyordu. Bunu bir tek kendisi de yapmıyordu üstelik, babası ve Yasemin de böyleydi. Kirpiklerini aralayarak derin bir yankı halini alan yeşil rengin, içinde muazzam bir ahenkle dağıldığı ela gözlerini Sare'ye çevirdi İz. "Pardon," derken yüzünü sıkıntıyla buruşturdu. "Farkında değilim."
Sare derin bir nefes aldıktan sonra çekinerek bakışlarının birbirini bulmasını sağladı. "İçeri gelebilir miyim?" Adamın suyuna gitmesi gerektiğini düşünürken hafif bir gülüşle devam etti. "Bir mesele var da."
Kapıyı aralık bırakarak salona döndüğü sırada "Sana nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu İz.
Sare hızla adamın çıplak gövdesine kaçamak bir bakış atarken elini uzatarak cevap verdi. "Giyinerek başlayabilirsin."
Gülerek başını iki yana sallarken hızla gözden kayboldu adam, geri döndüğünde üzerine bir tişört geçirdiğini fark ederek derin bir nefes aldı Sare. Yarı çıplak bir adamla, daha önce hiç gelmediği bir evde baş başa olduğunu bilmek sinirlerine iyi gelmiyordu. Sonunda karşılıklı oturduklarında ince parmaklarıyla oynamaya devam ederek hocasının başına açtığı proje meselesini anlattı. Gözlerini derin bir çeresizlikle irileştirirken "Bana yardım etmelisin," diye mırıldandı ve ardından kendini bulmuş güvenli sesiyle devam etti. "Sonuçta beni sen kışkırttın!"
Iz gözlerini tehlikeli bir meydan okumayla kısarken başını omzuna doğru eğdi. "Sen kışkırtma görmemişsin." Kızın, havayı hızla içine çekerek cevap vermek için hazırlandığını fark ettiğinde elini kaldırıp onu susturdu. "Beni böyle mi ikna edeceksin?"
Sare kaşlarını alayla havalandırdı. "Nasıl ikna etmemi isterdin?"
"Bir özür fena olmazdı."
Kız hızla itiraz etti. "Asla."
İz'in kaşları meydan okurcasına havalandı. "O zaman konuşacak bir şey yok."
"Sana asla mezun olamayacağım diyorum!"
Hafifçe öne eğilerek aralarındaki mesafeyi epey azaltırken Sare'nin isyanla yükselen sesine karşılık fazlasıyla sakin ve iç gıcıklayıcı, kısık bir sesle cevap verdi İz. "No es mi problema."*Benim problemim değil.