2

1642 Words
Büyük bir yanlış yapılıyordu. Barış uğruna bizi bu adaya toplamaları büyük bir yanlıştı. Barış derken daha büyük bir savaş çıkacaktı. Dün bahçede olanlardan sonra eğitimcilerin güç kullanması ile kaos ortamı dağıtılmış ve herkes hızla odalarına gönderilmişti. Hocaların tüm gece ne yapacaklarına dair toplantı yaptıklarına emindim. O lanet caris huysuzluk çıkarmasaydı herkes odalarına dağılacak ve kaos çıkmayacaktı. Hala neden bizi bu adada tutuyorlardı ki? Birbirimizi öldürmemizi mi bekliyorlardı? Olmuyordu işte. Herkes birbirinden çok farklıydı. Kimisinin içinde saf kötülük vardı ve bu şekilde nasıl anlaşma sağlanabilirdi? Elimdeki listeye bakıp suratımı buruşturdum. Dün akşam tanışma işlemini gerçekleştiremediğimiz için ve hocalar cesaret edip bugün bizi bir araya toplayamadığı için burada bulunan öğrencilerin isimlerinin olduğu listeyi herkese dağıtmışlardı. Herkesin isminin yanında fotoğrafı vardı. Bu da yeni nesil tanıştırma işlemiydi sanırım. Bakışlarım kan emicilerin listesine kaydığında suratımı buruşturdum. Min Yoongi, ciddi ciddi zihin okuyordu ve biz bir vampire nasıl güvenebilirdik ki? Beş kişilik cadı ekibine bir süre baktım. Aralarında üç erkek ve iki kadın vampir vardı. Ay bayılasım geliyordu. Cadıların olduğu listeye tiksinerek baktım. Dün gece Taehyung'un yanında konuşan esmer kızın adı Jennie'ydi. Cadılar da beş kişiydi ve iki cadı, üç caris vardı. Elflere geçtiğimde aralarında tek erkek olanın isminin Hoseok olduğunu gördüm. Elflerden sanırım zarar gelmezdi. Kurtların olduğu listeye baktığımda dün akşam benden seken büyünün ulaştığı çocuğun adının Jungkook olduğunu gördüm. Kurtlar beş kişiydiler ve içlerinde hiç kadın yoktu. Sanırım her ne kadar hoşlanmasam da kurtlarla arayı iyi tutmamız gerekiyordu çünkü düşmanlarımız ortaktı. Olası bir durumda vampirler ve cadılarla karşı karşıya gelirsek bizim yanımızda olmaları lazımdı. Melezlerle geçtiğim sırada kapım tıklatıldı ve solar gülümseyerek içeri girdi. "Hocalar duyuru yaptı. Akşama toplantı varmış. Büyük salonda." "Anlaşılan bu gece de büyük salon savaş alanı olacak." Alayla gülüp listeyi kenara koydum. Açık kapıdan Sehun, Jimin ve Joy içeri girdi. "Bu toplantı niye gece oluyor ya?" Sehun, söylenerek kendini yatağıma bıraktığında ona ters bir bakış attım. Benim odam toplanma alanı mıydı? Ayrıca yatağımı bozuyordu. "Vampirler yüzündendir." Kısa bir açıklama yaptım ve omuzundan yutarak yatağımdan kaldırıp dağılan örtüyü düzelttim. O ise bu duruma hiç aldırış etmemişti. "İyi de bize ne yani? Onlar yüzünden gece derslerimiz olacak falan. Herkes onlara mı ayak uyduracak?" "Eminim bir çözüm yolu vardır. Her şey şu an çok yeni." Joy, düşünceli bir şekilde konuştuktan sonra bakışlarını bana çevirdi. "Ortak alan bomboş kimse odasından çıkmıyor. Biz gidelim mi?" Kafamı anında iki yana salladım. Muhtemelen birileri de bizim gibi düşünür ve gelirdi. Yine bir kaos çıkardı. Şu an herkesin odasında olması en mantıklı olandı. "Su perileri çok güzel değil mi lan?" Jimin, hayran hayran konuştuğunda kafamla onu onayladım. Gerçekten güzellerdi yani. "Peki kurtlar." Solar, gözlerini kocaman açarak gülümsedi. "Vücutları falan aşırı iyi." "Bir köpekten hayranlıkla bahsediyorsun." Sehun, memnuniyetsiz bir şekilde konuştuğunda araya girdim. "Onlardan ben de hoşlanmıyorum ama arayı iyi tutalım. Düşmanlarımız ortak." "Buraya düşman olmamak için gelmedik mi?" Joy, düşünceli şekilde konuştuğunda kafamı belli belirsiz salladım. "Öyle ama onlara güvenemeyiz. Kendimizi sağlama almamız lazım." "Yani şimdiden gruplaşmalar başlayacak." Jimin, bu durumdan pek memnun olmadığını belli eden şekilde konuşarak odadan çıktığında diğerlerini odadan kovarak çalışma masasına ilerledim. Evet iyiydim. Hatta en iyisiydim ama yine de çok çalışmam gerekiyordu. Burası bizden üstün güçlerle çevrili varlıklar ile doluydu. O yüzden önümdeki büyü kitabını alıp ezbere bildiğim büyüleri tekrar etmeye başladım. Saatlerce camın önündeki masada tekrar yaptım. Bakışlarımı camdan dışarıya çevirdiğimde büyük kayalara çarpan dalgaları gördüm. Şato, adanın tam ortasında yüksek bir tepedeydi ve benim odam batıya bakıyordu. Sert bir rüzgar esti ve ağaçlar hızla sallandı. Bir an içim ürperir gibi oldu. Uzun bir süre güneşin batışını izledim. Neler olacağını düşündüm. Tüm bu türler arasında nasıl eğitim alacaktık? Kutsal imgelere bir zarar gelir miydi? Birileri bu imgelerin peşine düşer miydi? Beşyüz yıl önce yaşananlar tekrarlanır mıydı? Kafamın içi bir sürü soru ile doluydu. Bu şato bana hiç güvenli gelmiyordu. Herkesin odası ayrıydı fakat sonuç olarak aynı binanın içindeydik. Kan emicilere de hiç güvenmiyordum. Nasıl besleneceklerdi? Daha önce aldığım eğitimlerde kimilerinin hayvan kanı ile beslendiğini öğrenmiştim. Acaba onlar da hayvan kanı ile beslenebiliyorlar mıydı? Aksi halde nasıl olacaktı ki? Ünite ünite kan mı taşınacaktı adaya? Vampirler niye gelmişti ya! Keşke cadılar ve vampirler gelmemiş olsaydı. O zaman bu şato biraz daha yaşanabilir olurdu. Gün battığında toplantı saatinin geldiğini fark ettim ve bakışlarımı karanlık deniz ve orman manzarasından çekerek ayağa kalktım. Büyü kitabını kapatarak odadan çıktım. Uzun ve ürkütücü koridorda yürürken derin bir iç çektim. Kesin bu gece de yine kaos çıkacaktı. Okul kuralları bize tek tek aktarılırken birileri muhakkak huysuzluk yapacaktı. Eğitimcilerin bu konuyla ilgili ağır cezalar vereceğini tahmin ediyordum. Bundan sonra kavga etmeye cesaret edemeyelim diye bu gece gözümüzü korkutacaklardı. Merdivenlerin başında bekleyen türdeşlerime yaklaşıp onlarla birlikte ağır ağır merdivenlerden indik. Büyük salona doğru yaklaşırken yanımıza yaklaşan grubun enerjisini hissederek irkilerek onlara döndüm. Cadılar ve carisler. "Eğlenceli geçecek he?" Taehyung, göz kırparak yanımdan geçip gittiğinde göz devirdim. Tam bir aptaldı. Ukala ucubenin tekiydi. "Bana bak büyücü." Bakışlarım hızla arkama kaydı. "Az düşün ve az konuş. Şu lanet toplantı bitene kadar sabret. Seni çekemem." Yoongi, yanımdan geçip giderken gözlerim şaşkınlıkla açıldı. "Aaa deliye bak! Okuma zihnimi." Beni umursamamış ve omuz silkerek içeri girmişti. "Luna değil mi?" Sanırım bir an önce içeri girmem gerekiyordu. Kapının önünde durdukça gelen giden bir şey söylüyordu. "Evet." Gülümseyerek bakışlarımı su perisine çevirdim. "Senden bir şey rica edeceğim?" Şaşkınlıkla kafamı belli belirsiz salladım. "Biz kaostan pek hoşlanmıyoruz. Rica etsem kavga etmeseniz?" Tüm kaosu çıkaran ben miydim? Bunu neden bana söylüyordu? Hayır bir de çok kibar konuştuğu için tersleyemiyordum da. "Adın neydi?" "Ji Eun." Kız şirin bir şekilde gülümsediğinde aynı şekilde karşılık verdim. "Ji Eun, kaos yaratan ben değilim. Bu elimde olan bir şey değil." "Onların özelliği bu." Ji Eun, fısıldayarak konuşup bana biraz daha yaklaştı. "Onlar öyle ama sen istersen karşılık vermezsin." "Denerim." Deneme falan yoktu şu an tamamen konu uzamasın diye böyle demiştim. Onlar bize hakaret ederken ben sessiz mi kalacaktım? Tamam onlar gibi kötü değildim ama salak da değildim yani. "Çekilsenize kapının önünden." Kurt sürüsünden Jungkook ters bir ifadeyle konuşup bize ters ters baktığında ikimiz de kapının önünden çıkıp kenara çekildik. İri yarı kurt sürüsü önümüzden geçerken onların pek kibar olmadıklarını hissettim. Hepsi muhtemelen kabaydı ama yine de bize sataşmadıkları sürece sorun yoktu. Ji Eun'a gülümseyerek içeri girdim ve bizimkilerin yanında benim için bıraktıkları boş sandalyeye oturdum. Burası büyük bir amfiydi. Tam karşıda yüksek bir sahne ve üzerinde büyük sayılacak bir kürsü vardı. En arkada sağ tarafta biz sol tarafta ise cadılar vardı. Varlıklarından haberdardım fakat dönüp bakmıyordum. Onların hemen önünde de işbirlikçileri kan emiciler vardı. Kan emicilerin önünde melezler bulunuyordu. Bizim hemen önümüzde kurtlar, onların önünde elfler vardı. Su perileri ise en önde tam ortada oturuyorlardı. Sanırım kaos çıkarsa falan salondan hızlıca çıkmak için en öne oturmuşlardı. E onlar da öyleydi yani ne yapalım. "Merhaba çocuklar." Melezlerin eğitmeni olduğunu düşündüğüm adam kürsüye çıktı ve tüm bakışlar ona döndü.  "Ben melez eğitmeni Kim Namjoon. Dün yaşananlardan sonra bugün sizi tek tek tanıştırmayacağız. Zaten gönderdiğimiz listelerden herkes birbirini tanıyor olmalı." "Değişik bir tanıştırma tarzı." Kurtlardan biri rahat bir tavırla konuşup gülümsedi. "Ama güzel zahmetsiz." "Aynen öyle Kai. Şimdi konumuza dönüyoruz. Dün burada ki herkes yani periler hariç buraya geliş amacını unutmuş gibiydi. Buraya barış için geldiğiniz ilk günden kavga çıkardınız. Özel güçlerinizi kullanamazsınız dedikten saniyeler sonra özel güç kullandınız. Bunların elbette bir cezası olacak. Su perileri hariç hepiniz bu hafta tüm derslere birlikte giriyorsunuz. Alanınız olmayan derslere de katılacaksınız ve tüm şatonun temizliği ile ilgileneceksiniz." Gülümsedi. Bu gülümseme pek iyi değildi. "Özel güçlerinizi kullanmadan temizleyeceksiniz ve karma gruplar halinde temizlik yapacaksınız." "Çocuk muyuz biz? Bu nasıl ceza? Biz türümüzün en iyisiyiz. Buraya temizlik yapmaya gelmedik." Konuşan elbette yine huysuz caris Taehyung'un ta kendisiydi. "Çocuk değilsiniz ama çocuk gibisiniz caris. Ayrıca bu cezalar kaynaşmanız için önemli. Bir daha böyle çıkışlar istemiyorum." Namjoon hocanın bakışları arkasındaki kadın hocaya kaydı. Namjoon, kürsüden çekildi ve yerine o kadın geçti. "Merhaba cadı eğitmeni Hwasa. Hepinizi tanıdığım için memnunum. Cezanız açıklandığına göre okul kurallarından bahsetmek istiyorum." Çok güzel bir kadındı ama cadıydı işte yani. "Eğitimlere eksiksiz katılacaksınız. Ortak kullanım alanını günde bir saat mecburen kullanacaksınız. Bir daha birbiriniz üzerinde özel güç kullanmak yok. Ormanlık alanda geceleri orman derinliklerine gitmek yok çünkü gece orası vampirler için." Sanırım doğru tahmin etmiştim. Hayvan kanı ile besleniyorlardı. Ters bir anlarına denk gelirse bizle beslenmeye kalkarlar mıydı? Üzerimde birinin bakışını hissettiğimde o yöne döndüm. Yoongi sinsice gülümseyerek bana bakıyordu. Hele bir dene! En etkili büyüklerimi yaparak kıçını tekmelerim! Yoongi, alayla güldü ve kafasını belli belirsiz sallayarak önüne döndü. Bu manyakla cidden işimiz vardı. Zihnimi kapatmak için büyü yapmam gerekiyordu. Bunun üzerine çalışacaktım. "Cezalı olduğunuz hafta boyunca gece derslerine de eksiksiz katılacaksınız." "Vampirler yüzünden neden uykusuz kalıyoruz ki?" Jungkook, sinirle konuşup devam etti. "Gündüz derslerine katılabiliyorlarsa demek ki problem yok." Hwasa kafasını belli belirsiz sallayarak gülümsedi. "Doğru fakat vampir dersleri genelde dışarıda oluyor ve bu nedenle gündüz olmaz. Sizin gündüz dersleriniz şato içerisinde." "O zaman ortak dersler gündüz olsun. Nasılsa şatoda." Jimin, konuştuğunda Hwasa tekrar gülümsedi.  Bir cadıya göre fazla gülümsüyordu. Bakışları arkasındaki vampir eğitmenine kaydı ve ondan onay aldıktan sonra tekrar bize döndü. "Suho ile de konuşup ayarlayacağız." Suho, vampir eğitmeniydi. "Özel ilişkilerimiz okul içinde sorun teşkil ediyor mu?" Taehyung, konuştuğunda tüm bakışlar ona döndü. "Yani tüm hayatımız bu şatodan ibaret olacak. Herhalde ikili ilişkilere de karışmazsınız." O şu an tam olarak neyden bahsediyordu? "Buraya barış için geldiniz ve kaynaşmanız bizi mutlu eder." Hwasa eğitmenin yaptığı açıklama ile Taehyung'un bakışları bana döndü ve gevşek bir şekilde gülerek göz kırptı. O bir şey mi ima etmeye çalışmıştı? "Yalnız o kaynaşmaktan değil sikişmekten bahsediyor." Jungkook, gayet açık seçik konuştuğunda bakışlarım şaşkınlıkla ona döndü. Tamam bunu biz de anlamıştık da eğitmenlerin karşısında bu kadar açık olmaya gerek var mıydı. Hwasa, yalnızca güldü ve kürsüden indi. "Jungkook." Kurtların eğitmeni kürsüye çıktı. "Uyarmayacağım." Bakışlarını ondan çekip bize döndü. "Ben Kim Seok Jin. Akşam yemeği için herkes yemek salonuna geçsin. Herkes yemek masasına karışık şekilde oturacak. Gruplaşma istemiyorum. Vampiler  yemese de eşlik edecek." Derin bir nefes alıp duruşunu dikleştirdi. "Yemek salonuna geçin." Çok güzel şimdi bir de bir sürü manyak ile oturup yemek yiyecektik. Gerçekten harika!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD