Kalbim korkudan neredeyse duracak gibi atıyordu. Beş dakika gibi hissettiğim bu sonsuzluk boyunca, her bir saniye, korkunun derinliklerinde kaybolmuş gibiydi. "Neden gitti bu ışıklar, ne oluyor?" diye bağıran erkeklerin sesleri, bu korku ormanında yankılanıyor, endişemi katbekat artırıyordu. Ferhat'ın bu kalabalıkta bir yerlerden fırlayıp beni alıp götüreceği düşüncesiyle, Devran'ın kolları arasından ayrılamıyordum. Onun sıcaklığı, güvenli bir liman gibi; bırakırsam, fırtınanın ortasında kaybolacağımı hissediyordum. Işıklar beklenmedik bir anda, yeniden yanıp sönmeye başladığında, Devran'ın "Geldi ışıklar," diyerek beni rahatlatma çabası, bir nebze olsun içimi ferahlattı. Ancak gözlerimi insanların üzerinde gezdirdiğimde, kalabalıkta bir huzursuzluk dalgası hissettim. "Sorun çözülmüştür,

