Konağın içindeki kalabalık sesler, bir an olsun susmayan bir nehir gibi akıyordu. Kuzenlerim gecenin geç saatlerine kadar kıkırdaşarak konuşmuşlardı, sanki soğuğun ve yorgunluğun onlar için anlamı yokmuş gibi. Yatağımda doğrulup, sessizce duvardaki saate baktım. Gözlerim, o büyük ana sayılı saatler kala, hala inanamaz bir şekilde saatin kadranındaki rakamlara takılı kaldı. Gelin olacağım günün şafağına sadece beş saat kalmıştı. Düğün öncesi sessizliği, dini nikahı, sonra düğün salonundaki şöleni düşünürken zihnimde bir telaş dalgası yükseldi. Devran ve ailesinin konağın önünde belirmelerine üç saatten az kalmıştı. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki, bu yoğunluğun nasıl altından kalktığımıza hayret ediyordum. Bu telaşın içinde bir düğün, normal şartlarda düşünülemezdi; ancak tanıdık torpi

