GÖÇÜK ALTINDA KALAN KALPLER PART IV

1791 Words
"Peki bundan sonraki yol izlenimin nasıl olacak canımın içi? Ne yapmayı düşünüyorsun?" Uygar'ın yine aynı sorusuyla kahvesini kenara bırakan Nefes düşünceli bir ifadeye bürünerek "Bakanlıklarla daha çok ilgilenmem gerek şu sıralar. Yani benim yoğun maratonum yine aktif olacak. Şehirler arası seyahat yapmam gerekebilir. Okulu ise..." diye anlatmayı sürdürürken Uygar anında sözünü keserek en başından beri yaptığı uyarıyı yeniden dile getirdi. "Sakın yine ara vereceğim deme!" "Korkma abi bu sefer o hatayı yapmayacağım. Zaten birkaç dersin final sınavlarını verdim. Geriye bir üç tane kaldı hemen ardından Temmuz da eksik derslerle yaz okula başlayacağım. Çok sıkıntılı ağır dönem olacak ama bunu da aşarım. Dişimi biraz daha sıkacağım o kadar." "Zamanında okuyup bitirseydin şimdi bu kadar uğraşmayacaktın Nefes hanım!" ters bir bakış atarak imayla söylendiğinde sesinde bariz öfke mevcuttu. "Sende zamanında çekip gitmeyecektin Uygar Efendi. Yalandan ölmeyecektin, tam ölecektin o zaman." diye sertçe karşılık verdiğinde Uygar tek kaşını havaya kaldırıp sert tavrına alayla karşılık gösterdi. "Ha ölseydim yani? Vay be biz sizi korumak için canımızdan olalım, sen gel bana öl de? Ayıp ayıp." kınar gibi göz devirip cıkladığında bakışlarını yana doğru çevirip bacaklarını sıktı. Nefes gözlerini kısarak tavır yapan abisine ciddi bir şekilde bakmayı sürdürürken arkasına yaslandı. "Ben öyle demedim." "Kulaklarım sağır değil çok şükür Nefes hanım. Duyuyorum ve duyduklarım hiç hoşuma gitmedi. İnsan abisine böyle der mi? Kalbimin gönlü kırıldı tamir etmen gerek." Nefes, Uygar'ın çocuksu serzenişlerine genişçe sırıtırken başını olumsuzca salladı. Oyunbaz bir tavırla kolunu koltuğun üst hizasına yaslayıp elini de saçlarının arasına geçirince hafif yana doğru eğildi. "Alper görmesin bu hallerini." der demez istifini düzelten Uygar anında izleniyormuş hissine kapılırcasına etrafına bakarak yerine dikleşirken Nefes daha çok kahkaha attı. Uygar ardından ciddi bir şekilde öksürüp "Her neyse bu konuyu daha sonra da konuşabiliriz. Bu ev buna uygun değil hele ki etrafta Alper gezerken. Size de eğlence oldu sanırım Nefes hanım?" dedi kaşlarını çatarken. "Bana eğlence çıkmadı maalesef. Arasta ya da Alper burada olsa belki?" yalandan üzülmüş gibi suratını ekşitip tekrar kahkaha attığında yanlarına elinde babasının hediyesiyle Aden geldi. Koşa koşa babasına sarılırken "Çok teşekkür ederim canım babam." dedi tatlı bir şirinlikle. Peluştan çıkan sözlerle hayrete düşen Uygar gözlerini kocaman açarak tereddüt içinde "Peluş oyuncağa bu cümleyi kaydettim deme bana güzel kızım?" dediğinde peluştan bir cümle daha çıkmasıyla Uygar deliye döndü. "Yaman'a aşığım aşığım. Çok aşığım." Nefes, kızına kısa bir bakış atarken Aden oralı olmayarak hevesle tekrar ettirip durdu. Uygar çıldırma eşiğine gelirken yanakları öfke ve kıskançlıktan kızarmıştı neredeyse. Gözlerini sakinleşmek adına yumup açarken Aden gözüne gözüne sokmaya devam ediyordu. "Yaman yok güzel kızım hele aşk!" diye uyardığında elindeki peluşu hızla kapıp "Ben bunu Yaman'a olan sevgiyi dile getir diye almadım." dedi sinirle iç çekerken. "Bana ne? Sen de önceki peluşu ikiye ayırmayacaktın babalık!" Nefes bu sefer hinlikle bıyık altından sırıtırken Uygar sabır dileniyordu. "Anasının laf sokmaları ile senin Yaman'a olan aşkın yarışır yemin ediyorum. Ben sizden ne çekiyorum ki? Ah ah o bir yıl olmayacaktı var ya ben karargâhtan çıkmazdım hiç?" halinden memnun olmadığı bir tavır sergilediğinde Nefes ve Aden hemen silahlarını kuşatırcasına Uygar'a sert bakışlar atmaya başladılar. İkisinin bakışlarıyla gerileyen Uygar sevimli bir gülümsemeyle "Sakin." dediğinde ellerini yavaş yavaş teslim olurcasına dizlerinin önüne koydu. "Öyle mi Uygar?" "Öyle mi baba? Demek benden çok çekiyorsun? Bu küçük masum kızın sana ne çektirmiş olabilir?" kaşlarını çatarak babasına kızan küçük kızla, Uygar şaşkınlık içinde gözlerini büyüttü. 'Sen?' der gibi parmağıyla kızını işaret ettikten sonra sözlerini sesli dile getirdi. "Küçük masum kız?" "Evet, yani bu naçizane aklım ve masumluğum sana ne çektirmiş olabilir ki?" Nefes arkasına yaslanmış bacaklarını yana doğru çevirip başını eliyle arasına yaslayınca keyifle baba kızı izliyordu. "Yaman'ın adıyla mesela?" tek kaşını havaya kaldırıp düşünür ifadeye büründü. "Yine aynı mesele yine aynı kıskançlıklar? Ah Allah'ım neden ben ya neden?" ellerini havaya doğru kaldırıp küçük bir serzeniş yaptığında Uygar bu tatlılığa daha fazla dayanamayıp yanaklarını ısırmaya başladı. Aden'in çığlığı ile Nefes de bu oyuna ortak olurken Uygar ve Nefes iki yanaklarını ısırmaktan kızartmışlardı. "Ay imdat imdat yine başladılar yanak ısırmalara! Anne hani benim taraftaydın sen? Kurtarsana beni?" diye çığlık atarak aralarından sıyrılmaya çalıştığında Nefes kahkahalarının arasından konuşmaya çalıştı. "Hemen bırak benim küçük akıllı prensesimi, kral efendi! O sizin tatlı tatlı yiyebileceğiniz bir yemek değil!" yalandan emreder gibi sert tavrını koyarken Uygar sahte bir korkuyla gözlerini büyütüp "Çok korktum Kraliçe, hemen bırakıyorum!" dese de bırakmamıştı. Kahkahaları tüm evi sararken evin diğer üyeleri de bu mutluluğa katılarak tatlı eğlencelerine ortak olmuşlardı. "Ya Aslan abi bari sen el at da bu tatlı canavarlardan kurtulayım. Isırık manyağı ettiler beni!" ** Seven kaybedince anlarmış değerini. Ölünce anlarmış insan, hayatın bomboş geçtiğini. Mal mülk dünyada kalırdı da duygular da mezarla birlikte toprak olurmuş da anlamazmış... Saklanan kötülükler, bir can yanmasıyla geri dönerken yine eskisi gibi masum kalınabilir miydi? Her şey o an yok olurken canı yananla birlikte canı yakılan kişinin acısı bir olur, kül olurdu. Ambra uykulu bir şekilde salonda indiğinde Nefes odasından yeni çıkıp kızının odasına doğru ilerleyecekken bir yandan da elindeki küpeleri takıyordu. "Aden bebeğim, hala uyanmadın mı? Her seferinde geç kalkmaktan yorulmadın mı kızım ya! Kocaman kızsın hala ben seni uyandırıyorum. Uygar uyandı mı acaba, Aden kızım hadi kalk da babanı da uyandıralım? Bugün çok işim var, Aden!" koridorda bağıra bağıra yürürken Aden'in odasına iki adım uzağında durdu. Kapı yarım açık bir şekilde dururken tam tekrardan seslenecekti ki Uygar'ın sesini duydu. Uygar'ın çoktan uyanmış olduğunu anlayınca kızıyla baş başa bırakıp aşağıya inecekken Aden'in sözleriyle yerinde duraksadı. "Baba benim saçlarımı hep okşa olur mu?" bunu hep söylüyordu fakat bu sefer bir söyleyişi daha farklı gelmişti Nefes'e. Adımlarını odaya doğru yönlendirip aralıktan baba kızın konuşmasını dinlemeye devam ederken Uygar, kızının saçlarını örmeyi bitirip üstünden bir kere daha tarakla geçti. Hemen ardından kızını dizlerine doğru çekip saçlarından öptüğünde ortaya öyle güzel kare çıkmıştı ki... "Annem bir keresinde demişti ki, babaların sevgisi kızların saçlarından belli olurmuş..." Nefes'in kalbi duracak gibi atmaya başladı. Hızlı hızlı nefes alıp verirken elleri istemsizce saçlarına gitti. Uzunluğuyla sertçe yutkunurken gözbebeklerinde dalgalanma oluştu. Nefes'in saçları hep uzundu, severdi uzunluğunu. Kesmeye bile kıyamazdı. Baba eli değmemiş saçlar olmamasına rağmen uzun ve gürdü. Oysaki kısa olması gerekmez miydi? Acılarını saçlarından almak istemez miydi? Hatırlıyordu. Aden'le her sohbet edişinde saçlarını her okşadığında bunu söylerdi. Nefes'in saçlarında acı vardı. Feryat vardı fakat hiç kestirmeye kıyamamıştı. Kıymak istememişti. Olur da bir gün karşısına çıkarsa uzun saçları her zaman onun ellerinin altında olsun isterdi. "Hayır güzel kızım. Babaların sevgisi kızlarının saçlarından belli olmaz." deyip eliyle kalbini işaret etti. "Burayla olur. Sen annene ne bakıyorsun hem? Onun söylediklerinin kaçı doğru?" Kendisine yalancı mı diyordu? Nefes bu lafı duyar duymaz odaya dalarken "Sen bana yalancı mı diyorsun?" diye bağırdığında Uygar irkilerek "An..." diye upuzun küfür sayacaktı ki son anda kendini tuttu. Sağ eli damağını bulduğunda Nefes öfkeyle bakmaya sürdürüyordu. Aden de korkarak çığlık attığında "Ödüm koptu anne!" diye çıkıştı. "Özür dilerim Anneciğim?" Aden'e mahcupça bakıp özrünü diledikten sonra Uygar'a geri döndü. "Ya sen arkamdan böyle mi konuşuyorsun şimdi de? Yalancı mıyım ben? Uygar!" "Sabah sabah senin öfken çekilmiyor canımın içi? Kafam da almıyor öğlen gel azar çekersin." yerinden doğrulup kızıyla beraber odadan çıkarken omzu üstünden kısa bir bakış attı. Merdivenlerden gülüşecek indikleri sırada Nefes arkalarından öfkeyle merdivenlerden indi. "Uygar gel buraya? Cevap vereceksin bana!" "Benden küçüklere cevap vermiyorum canımın içi. Belki omuzlarıma bir masaj yaparsan cevap veririm." "Günaydın Ambra'm." hemen ardından sevgilisinin yanına otururken yanaklarından öpmüştü. Ambra şimdi kendine gelirken gülümseyerek karşılık verdi. "Günaydın Beau." "Baba yalnız annemle oynama, oynatır seni?" uyarını yaparak kıkırdadığında Uygar takmayarak kahvaltıya daldı. "Onun oynatması benimkinin yanında tırız kalır." "Yine mi didişiyorsunuz siz?" diye eğlenircesine sordu Ambra. "Olayın olayı bu Ambra abla." diyen Aden'le, Nefes de yerine geçti. "Görürüz Uygar efendi." diye meydan okuyup kızına yemek yedirmeye başladı. "Bitecek bu yumurta." "Canım, bir tanecik annem. Bugünlük yumurtadan muaf olsam?" melül melül sırıtıp gözlerini kırpıştırdı. Nefes, kızına bakmadan "Hayır." dediğinde bu sefer de babadan yana oyunu kullandı. "Babacığım benim. Güçlü babam..." "Hayır." babasından da olumsuz cevap alınca surat asarak yumurtanı yemeye başladı. "Didişmelerin arasından da aynı cevabı veriyorsunuz ya ben daha ne yapayım?" "Derslerine odaklanabilirsin mesela." yukarıdan kızına kısa bir bakış atıp önüne döndüğünde Ambra kıyamayan bir bakış attı. "Çok yüklenmeyin benim fıstığıma." "Konuş be Ambra abla! Çok üstüme geliyorlar benim." yalandan dudak bükerek ajitasyon yapmaya çalıştığında ağzına bir bal ekmek tıkıldı. "Ye yemeğini." "Yono boşloduk. Hayırdır anne eski diktatör günlerini mi özledin? Ha öyleyse bileyim de sıramı babama salayım." ilk başta ağzında ekmekle konuşurken zorlukla yutkunup ukala bir şekilde konuşmaya devam ettiğinde Nefes laf sokmaya doyamamıştı. "Ben babandan küçüğüm annem. Benim diktatörlüğüm ona işlemez." "Büyük laf!" coşkuyla nida patlatan Ambra ile Aden kıkırdadı. "Alper ve Serkan, Aslan da senden büyüktü canımın içi." çayından yudumlayıp lafın altından sıyrılırken Nefes yandan bir bakış attı. "Onları benim himayem altına bırakmadan önce düşünecektin Yüzbaşı Uygar Karamel." "Bu laftan sonra laf bilmem." diyen Aden'in sabahı iyice keyifli hal aldı. "Senin korumak onların göreviydi. Ayrıca onlara herhangi biri gibi değil benim sana emanetimmiş gibi baktın." "Kaç kaç maç. Ben saymayı bıraktım bir yerden sonra." Ambra da münakaşalarına spikerlik yaparken Nefes çayını bitirip arkasına yaslandı. "Benim için değerli kişiler çünkü. Ayrıca senin değerlilerin benim değer verdiklerim hale gelirler." "En büyük etken benim yani." sırıtışın ortasına bir tane çakabilir miydi? "Uygar, geç kaldım hadi." diyerek sandalyeden doğrulunca Aden'e döndü. "Sen de doyduysan kalk anneciğim. Okula geç kalma." "Doydum anne. Sen mi bırakacaksın?" "Babanla birlikte bırakacağız. Ben oradan günü birlik seyahate çıkacağım." deyip Ambra'ya döndü. "Ambra sen evde misin?" Ambra ağzını peçeteyle silip "Yok abla. Benim de işim vardı. Onu halledeceğim." dediğinde başını salladı. Uygar da ayaklanınca önden üçü ilerleyip arabaya bindiklerinde Uygar hala gelmek bilmemişti. Ambra ve Nefes merakla camdan göz atarken evin dış kapısı bile hareket etmiyordu. "Ne unuttu kim bilir." diye söylendiğinde arabadan inmişti Nefes. "Ben bir bakıp geliyorum." "Tamam." dedikten sonra Nefes ağır adımlarla eve dönerken kapıyı açıp içeriye geçtiğinde Uygar'ın telefon konuşması yaptığını duydu. Diğer hattan her ne söylendiyse Uygar'ın bedeni kaskatı kesildi. Onunla birlikte Uygar'ın da konuşmasıyla başından aşağıya kaynar su dökülmüş gibi hissetti. "Kim onlar Doğan abim. Kim sana saldırdı?" "Bakanın adamları abi. Evime kadar geldiler, kurtar beni abi." "Ben onu kalbime gömemiyorum. Ne kadar öfkeli olsam da, yokmuş gibi yapmaya çalışsam da aradan geçen iki buçuk aydan sonra onu gördüğüm anda o öfkeli halim tuzla buz oldu. Yokmuş gibi davranamıyorum, yapamıyorum. O kadar güçlü değilim. Ben onu unutamam anlıyor musunuz?" Doğan Akın diğer bölüm gümbür gümbür gelecek gibi. şimdiden ilk sahnesi aklımda ve küçük diyaloğu ile beraber görseli de hazır. diğer bölümü yazmaya o kadar heyecan yaptım ki..?? atayım size de bilemedim. sorular: diğer karakterlerden uzun uzun bahsetmek istiyorum çünkü her ne kadar bölümde eklesem yetmiyor ister misiniz onlar için ayrı bölüm yazmama? aklınıza takılan bir şey varsa sorabilirsiniz elimden geldiğince cevaplarım. Doğan'a ne oldu da Bakanın adamları saldırmış olabilir? Peki Nefes sizce ne yapar? Arsuran ve Serkan hakkında ne düşünüyorsunuz? Peki Arasta'nın ani değişen duyguları? Nefes yine aday oldu. okul ile başkanlığı idare edebilir mi? sizi çok bekletiyorum biliyorum bu yüzden sizden çok çok özür diliyorum. toparlayacagiz ama inşallah.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD