6.BÖLÜM

1247 Words
Multi medyada Bora Yıldırım ve eşi Burçin Yıldırım çifti var. (Yani Karanın ikinci erkek kardeşi ve yengesi) Beyaz mutfakta otururken Devrim'in kız kardeşi Gule mutfağa girdi. Beyaz güzel kıza baktı, söylecek söz bulamadı. Gule'nin gözlerinin kırmızı oluşundan ağladığını anlamıştı Beyaz. Gule sessizce masaya geçip oturdu. Ortamda ses çıkmıyordu, iki tarafta konuşmamayı seçmişti. Dışardan gelen bir el silah sesiyle ikiside dışarı koştu.  Kara Ağa elindeki silahı havaya tutmuş bir şekilde görünce iki kızda derin bir nefes aldı. "Karar bellidir Ağalar, Devrim Toprakoğullarının kızıyla evlenecek! Yok eğer evlenmem derse de kız kardeşi Gule Toprakoğullarına gelin gidecek." Herkes Devrime dönüp baktı, Beyaz gözlerini yanındaki titreyen kızdan çekemiyordu. Devrim'in sesi duyuldu. "Tamam ilk dediğiniz hüküm kabulümdür." Devrimin sözleriyle Kara ayağa kalktı. "Hayırlı olsun o zaman, ayaklarınıza sağlık." Kara Ağanın sözleriyle Aşiret büyükleri ayağa kalktı vedalaşıp Yıldırımlar konağını terk ettiler. Devrim kız kardeşi Guleyi de alıp son kez Beyaz'a baktı. (Sevdan beni deleyledi müziği) Guleyi alıp çıkarken Kara Ağa konuştu. "Bir hafta sonra düğünün var Devrim bak bunu konuşurken atlamış olabilirim." Devrim elini yumruk yapıp sıktı derin bir nefes aldı konağı terk etti. Kara Ağa sinirli bir şekilde konağı terk eden kuzeninden bakışlarını çekip karısına bakmadan odasına çıktı. Beyaz bakışlarını yerden kaldırıp gökyüzüne baktı ve fısıldadı. "Allahım sen yardım et bana kurtar beni burdan.." *************** İki gün geçmişti olayların üstünden, Devrim ve Toprakoğullarının konağında tatlı bir telaş vardı. Yıldırım konağında ise kara bir bulut. Akşam yemeğinde herkes sessizce tabağındakileri yiyordu. Burçin karşısında oturan dostundan tuzu istedi. "Beyaz tuzu uzatır mısın ?" "..." "Beyaz tuz diyorum ? "..." "Beyaz?" ".." "Beyaz." Beyaz, Burçin'in en son çağırmasını duyup kafasını kaldırıp Burçine baktı. "Hı, benimi çağırdın ?" "Evet, iyi misin ?" "Hı hı iyiyim. " "Tuzu uzatır mısın ?" Beyaz önündeki tuzluğu eltisine uzattı. Herkesin ona baktığını görünce, yanında oturan eşine dönüp sessizce masaya sordu. "Sofradan kalkabilir miyim ?" Kara ağzına götürdüğü kaşığı durdurup Beyaz'a bakmadan konuştu. "Kalk." Beyaz sofradakilere dönüp konuştu. "Afiyet olsun. " Masadan kalkıp odasına çıktı. Her zaman ona iyi gelen şeyi yaptı özelliklede şu bir senedir resim çizerek kendine liman oluşturmuştu, boyalar, fırçalar ve beyaz sayfalar onun yeni ve tek mutlu olduğu dünyaydı. Balkona çıkıp en köşede hazırladığı atölyeye doğru yürüdü. Eltilerinin katkısı çok büyüktü bu atölyeyi yapmasında. Hele Burçin dostu ilk fikir ondan çıkmıştı, tuvallerinin hepsini o almıştı. Çizdiği tuvallere baktı ay ışığının huzmeleriyle.       Üstüne beyaz çarşaf örttüğü tuvale doğru yürüdü çarşafı çekip aldı. Neden üstünü kapattığını hatırlayınca, elindeki beyaz çarşafı tekrar üstüne örttü. Kara konaktan çoktan çıkmıştı. Beyazda her zaman olduğu gibi balkonda köşedeki atölyesinde tuvalinin son dokunuşlarını yaptı. Burçin heyecanla elini çırptı. "Beyaz çok güzel oldu bu dostum !" "Beğenmene sevindim. " "Bayıldım kız ben buna hemen alabilir miyim ?" "Kurusun alabilirsin." "Ben bunu odama götürüsem kurumaz mı ?" "Kurur dikkat et." "Yaa dostum benim, ellerine sağlık." Burçin eline tuvali alıp daha yakından hayranlıkla baktı. Burçin, Beyazdan Borayla olan fotoğrafını tuvale çizdirmişti. Balkon kapısının sert bir şekilde açılınca korkuyla kapıya baktılar. Kara Ağa kaşlarını çatıp konuştu. "Seni çağırıyorum niye duymuyorsun !" Beyaz korkarak ayağa kalktı. "Şey duymadım..Kapı kapalıydı on-" "Bora seni çağırıyor Burçin git kocana bak." Burçin korkarak Beyaz'a baktı ama dostununda ondan kalır bir yanı yoktu. Elindeki tuvali kenara koydu, tüm neşesi gitmişti. Sessizce balkondan çıkıp gitti. "Bu s*ktiğimin kapısı niye kapalı !" "Boyanın kokusu odaya gitmesin diye, sen demiştin ya." Kara eliyle şakalarını ovdu. "Tamam git benim bavulumu hazırla." "Tamam." Beyaz elindeki boya lekeleriyle hemen içeri gitti elini yıkayıp, Kara'nın bavulunu hazırladı. Daha içeri girmeyen Karanın yanına balkona çıktı. Kara Ağa koltuğa oturmuş başını geriye atmış alnını ovuyordu. "Bavulunu hazırladım. " "..." "Başın mı ağrıyor ağrı kesici yada masaj yapayım mı ?" "İstemez, kalsın." Beyaz üzgün suratıyla arkasını döndü köşede dağılmış atölyesine doğru yürüdü orayı topladı. "Resime olan yeteneğin nerden geliyor senin ?" "Bana mı diyorsun?" "Yok babama diyorum!" ".." "Resime olan yeteneğin inkar edilemez bir gerçek. " "Teşekkür ederim, kaç aydır senden duyduğum tek güzel şey bu heralde. " "En sevdiğin tuval hangisi ?" "Hepsi tabiki, hiç birini ayırt etmem." "Anladım. Ben bir hafta yokum şehir dışına çıkacağım, bir şey istiyor musun?" "Yok sağol. " Kara Ağa ayağa kalkıp giderken. Beyaz bir umut sordu. "Ya senin ?" "Anlamadım ?" "Ya senin sevdiğin tuval hangisi ?" Kara Ağa bakışlarını karısından çekip tuvallere dikkatlice baktı. "En sondaki en güzeli, tamda burayı anlatıyor. " Kara Ağa sözlerini söyleyip çekip gitmişti. Beyaz kafasını çevirip en sondaki tuvaline baktı. Umut etmek.. Helede Kara Ağayı sevmek.. Onlardan olur mu sorusu, gün geçtikçe dahada imkansız bir hâl alıyordu.  Kara Ağanın sevdiği tuvalin yanına gidip konuştu. "Ağlayan beyaz bir at..Umutsuz ve üzgün..Doğru tamda burayı bu konağı bizi, beni anlatıyor zalim adam." Beyaz akan göz yaşlarını silip eline fırçasını alıp başladı içini dökmek için yeni limanlar açmaya. ******** Biten resimle geriye çekilip baktı. Yüzündeki tebessümle tuvale imzasını atıp kalktı.  ******* Beyaz odasına geçti bir duş alıp pijamalarını giydi. Aynanın önüne geçip saçlarını tararken kapı açıldı. Kara Ağa odaya girdi. Sakince yürüdü, kolundaki saati ve belindeki silahı çıkarıp çekmeceye koydu. Yatağa doğru yürürken konuştu. "Soyun geç yatağa !" Beyaz'ın dilinden devam ediyor. Sesi öyle tok çıkıyordu ki, aynadan ona bakıyordum, kömür karası gözlerine bakmaya cesaret edemedim. Ceketini çıkardı gömleğinin düğmelerini açarken artık son patlamamı yaşayıp içimden geçenler dilimden döküldü. Kalbim ağzımda sinirle ona dönüp konuştum "İstemiyorum." Eli gömleğinin düğmelerini açarken beş saniye falan kaldı öyle dediklerime ya inanamadı ya da bilmiyorum sonra Gülerek bana yaklaştı...Öyle gülerek bana doğru geliyordu ki fırtınadan önceki sessizliğin yüz bulmuş haliydi derince yutkundum. Geri gitmeye çalıştım ama sırtıma değen duvarla biraz sonra kopacak fırtınadan kurtulamadım. Burnumun dibine girerek işaret parmağını yüzümün önüne gelen bukleyi parmağına doladı. Kömür karası gözleri gözlerime sabitledi. Dalga geçen ses tonuyla konuştu. "İstemiyor musun hanım ağam ..Neden?" Omuzlarından itip, himayesinden kurtuldum ama tekrar üzerime gelmeye başlayınca ayaklarım geri geri gitmeye başladı. Yeni dahaki ses tonuna tezat bir ses tonuyla fırtına koptu. "Korkuyorsan niye karşı geliyorsun bana !" "Be-ben istemiyorum." "Ne demek istemiyorsun Lan !! Senin görevin bu anlamadın mı hâlâ bunu !! Öğretirim karıcığım hiç sıkıntı değil benim için sen anlayana kadar öğretirim görevini !" Elleri kemerine gidince hemen banyoya kaçtım kapıyı kilitledim en uzak duvarın dibine çöktüm. "Aç lan şu kapıyı konağa bizi rezil etme!!" "İstemiyorum ne seni ne yüzünü nede beni bu ateşe atan cayır cayır yakan ailemi....Bırak beni bırak Allah korkusuda mı yok sen de. Vicdanında mı sızlamıyor be adam.." Kapıya yumruğunu geçirdi. "Anlamadın mı hâlâ Kara kimmiş ! Vicdan yok kızım bende !!" Yerinden sökülürcesine kapı sesi geldi. Gözlerimi yavaşça açtım karşımda kırık kapıyla, gözlerinden şimşekler çarpan, alnındaki damarlar her an patkayacak gibi bana bakan bir boğa vardı. Benim hikayemi okumaya hazır mısınız? Biz onunla siyahla beyazdık. Ayrı dünyaların insanı biz ! Şimdi elimize , kolumuza vurulan kelepçelerle aynı odayı yaşıyor, ömrümüzün sonuna kadar bu böyle olacaktı kurtuluşu olmayan bir hayat. Biz kim miyiz ? Ben hiçim onun için zaten, onun zorla cinsel ihtiyaçlarını giderdiği bir yatak arkadaşıyım... O kim mi? O Mardin'in zalimlik dediği zaman tek akla gelen insanı Onun kitabında merhamet yok!!! Vicdan asla!!! Sevgi yanından geçmez!! Kalp taşımaz o kardeşleri gibi.. Kardeş olduklarına bazen şaşırıyorum bile. Mardinde onu Kara Ağa diye sorun, onu bulursunuz Koskoca Mardin'in Kara Ağası o ... Beş erkek kardeşine hiç çekmemiş o kardeşlerinin evlilikleri o kadar güzel ki, ben hep uzaktan bakmakla yetindim bu zamana kadar hayatımın sonuna kadar böyle olacak galiba.. Ben Beyaz Yıldırım, Mardinde başlayan hikayemi size anlatmak istiyorum. Bir serçenin kanadındaydı umudum. Zaten biz kadınların umudu böyle değil miydi ? .. . . . .         . . . Umarım bölümü beğenmişsinizdir
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD