Arabaya Bin!

399 Words
1. BÖLÜM "ARABAYA BİN!" Geceyi seviyordum. Tıpkı ismim gibi... Bunun beraberinde getirdiği sessizliği ve yalnızlığı da... Babamın atölyesinde ne kadar zaman geçirdiğimi bilmiyordum ama sonunda şarap şişesinin sonuna gelmiştim ve belim şövaleye doğru eğilmekten deli gibi ağrıyordu. Düşüncelerimi durdurmanın tek yolu fırça darbeleriydi çünkü. Sağanak yağmur, çılgınlar gibi camları döverken biraz temiz hava almak isteğiyle camı araladım. Buğra burada olduğumu bilmiyordu ve yüzlerce mesaj atmasına rağmen yine de ona dönmemiştim. Tabii diğer arkadaşlarıma da… Kimseyle ne görüşmek ne de konuşmak istemiyordum. Sırtımı cama doğru verip babamın son işine baktım. Soğuk rüzgarlar sırtımı yalarken, o tablo, bana her şeyin doğru olduğunu, her şeyin sırasıyla yerli yerinde olduğunu hissettiriyordu. Ama... bir şey eksikti. Evet, bu tabloyu tamamlamıştı, ama içindeki her detayda bir şey vardı. Bir gizem, bir sırrın başlangıcı. Babam öldüğünden beri, her şeyin ortasında kaybolmuş hissettim kendimi, ama bu tablo; bu tuhaf, bozuk renklerle ve gizemli fırça darbeleri ile bana onu tekrar bulabileceğimi söylüyordu. Tablonun tam ortasında, bir figür vardı. Kadın, elleriyle bir şeyleri saklıyordu. Sakladığı şeyin ne olduğunu anlamaya çalıştım günlerdir, ama her seferinde bir adım daha ileri gitmeden durduğumda, o kadının gözleri bana sanki “Yeter, daha fazla araştırma” der gibi bakıyordu. Ama ben vazgeçmedim. Çünkü bir şeyler hissediyordum; babam ardında bana bir şey bırakmıştı. Bir şeyin bana ve geçmişime dair olduğunu, bir şeyin bana doğru yol göstereceğini... Ve sonra birde kayıp tablo vardı. Neredeydi? Günlerdir onu arıyor, yasa dışı insanlara ulaşmaya çalışıp tablonun nereye gitmiş olacağını düşünüyordum. Polis, kanıt yetersizliğinden babamın cinayetini aydınlatmayı başaramamıştı. Dahası olayın bir cinayet olmadığına kanaat getirip, kalp krizi demişlerdi. Ama böyle olmadığını adım kadar iyi biliyordum. Derken, telefonum çaldı. Gizli bir numaraydı bu. Kalbim hızla çarpmaya başladı. "Kayıp tabloyu arıyorsun, değil mi?" diye sordu sert bir ses. "Se- sen kimsin?Sen nerden biliyorsun bunu?" Sesimin güçlü çıkmasına özen göstermiştim ama titremesine engel olamamıştım. "Kapının önüne çık Gece!" diye emrettiğinde olduğum yerde donup kaldım. Nasıl yani? Bu adam hem ismimi, hem babamın atölyesinin yerini hem de kayıp tabloyu biliyordu. Nasıl olabilirdi bu? Kimdi bu adam? Sesi daha önce duymadığım bir tondaydı. Bir meditasyon kadar sakin ama aynı zamanda tehlikeliydi de. Güven vermiyordu. Hayır, kesinlikle vermiyordu. Ama yine de gözlerim sanki kapalı kapının ardındaki sokağı görür gibi oraya yöneldi ve onu ayaklarım takip etti. "Sen kimsin dedim?" O sırada bir araba hızla sokağa girdi ve acı bir frenle tam kapının önünde durdu. "İn," diye emretti o karanlık sesin sahibi. "İn ve arabaya bin. Hemen!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD