Hava daha yeni yeni aydınlanmaya başlarken iç çektim.
"lanet olsun burası da fos çıktı. Bu denediğim 5. Adresti."
Telefonuma bakıp kalan son yere göz gezdirdim. Burası da çıkmazsa karaborsaya girebilmem için başka bir plan yapmam gerekicekti.
"uğhhh lanet olası hamam böcekleri nerdesiniz yaaaaaa!"
Birkaç sokak alttaki son yere doğru yola koyuldum. Adrese doğru gittikçe evlerin biraz daha eski olduğunu farkettim ve açıklayamadığım ürperti hissini daha çok hisseder olmuştum. Ara sokaklar arasından geçerken:
"Demek burası şehrin arka sokaklarının girişi"
Diye düşünmeye başladım yanından geçtiğim evsiz insanlara bakarken. Bazıları sabahın erken saatleri olmasına karşın bana karşı tedbirli şekilde bakıyorlardı.
Onların bu halini görünce gece gördüğüm hatıram aklıma geldi. İçimi dolduran üzüntü ile yoluma devam ettim. Ta ki yıkık dökük bir dükkanın önüne gelinceye kadar
Camları parçalanmış ve kapısı biri dokunacak olsa üzerine düşücek şekilde duruyordu. Dükkanın önünde beklerken arkamdaki iki tane evsizin beni izlediğini hissettim.
"yoksa burası olabilir miydi?"
Dükkanın kapısını yavaşça açıp içeriye göz attım. İçerisinin de dışarıdan pek bir farkı yoktu. Yıkık ve tozlanmış raflar bomboş, dükkanın tam ortasındaki tezgah ise kırıktı.
Derim bir nefes alıp
-içeride kimse var mı?
Ses yoktu. İşaret parmağımı tezgahtaki toza sürerken beklemeye başladım. Eğer burası doğru yerse çoktan haber uçurulmuştu.
Dükkanın dışından birinin sesini duydum.
-buyrun nasıl yardımcı olabilirim genç beyefendi.
"bingo! Burası doğru yerdi şimdi sırada şifreyi bilmek kalmıştı."
Boğazımı, kaplayan tozdan temizleyip konuşmaya başladım:
-birşey arıyorum. Onu burada bulabiliceğimi söylediler.
-gördüğünüz gibi burası sadece bir Depo istediğiniz şeyin burda olduğundan emin misiniz.
Az önce beni izleyen evsizler de şimdi adamın arkasında belirmişlerdi. Tek bir hatamda bana saldırıcaklardı.
-onu sizin biliceğinizi söyledi.
-peki size bunu söyleyen kişi kimdi. Genç efendi. Bana tarif edebilir misiniz?
İşte anahtara cümleye geldik.
İşaret parmağındaki tozu üflerken adama dönüp :
-beni buraya yollayan adamın ismi Baykuş
Adam bu cevabım üzerine yüzüme suratsız bir ifade takınarak hiçbir şey demeden bakarken
- hoşgeldiniz genç efendi beni takip edin, istediğiniz şey kesinlikle bende var.
Yavaş adımlarla yanımdan geçip tezgahın arkasında durdu ve tezgahın arkasındaki tozlu raflardan birini ileriye doğru itti. Anlık sessizlik sonrası tezgah sağa doğru kaydı ve altından gizli bir geçit çıktı.
-aradığınız şey hemen alt katta efendim. Lütfen beni takip edin.
diyen adam yavaş adımlarla aşağıya inmeye başladı. Ardından bende adamı takip ettim. İndiğim yer bodrum gibi bir yerdi. Tavandaki lambadan gelen loş ışık odayı aydınlatıyordu.
Benim inmemi bekleyen adam geldiğimi görünce
-bu taraftan genç efendi asansöre gelin diye seslendi.
Odanın diğer ucundaki asansöre bindikten sorna asansör aşağıya doğru haraket etmeye başladı.
-ilk seferiniz mi?
Adamın sorusuna
- evet ilk seferim.
"önceki hayatımı saymazsak"
-lütfen endişelenmeyin efendim.
Buraya gelip te aradığını bulamayan hiç olmadı.
-öyle umuyorum.
Asansörde - 17 yazında yavaşladı ve durdu. Adam asansörün kapısını iki eliyle açıp eliyle buyrun diye işaret etti.
Beni karşılayan şey uzunlamasına bir odaydı. Odanın tam karşında bir ışınlanma geçidi vardı.
"karaborsa yine beni şaşırtıyor. Işınlanma geçitleri elde edilmesi aşırı zor makinelerdi. Nasıl buldular acaba?" aklımı bu sorular meşgul ederken yanındaki adam yüzüne bir maske yerleştirip birtane de bana uzattı.
Gizlilik hem bizim için hem sizin için de öncelik konusu. Bu yüzden lütfen bunu yüzünüze takın ve içeride olduğunuz süre içerisinde kimseyle kişisel bilgilerinizi paylaşmayın. Ayrıca silah kullanmanın yasak olduğunu söylememe gerek yoktur.
Elime tutuşturduğu beyaz renkte göz hizalarında mavi şeritler olan maskeyi takarken bir taraftan da başımla son söylediğine onay verdim.
Geçidin olduğu yerde bulunan güvenliğe kafası ile onay verdikten sorna bana döndü.
Güvenlik bir taraftan geçidi açmıştı. Mana yuvarlak çembere yavaş yavaş dolarken
- artık karaborsa ya girebilirsiniz. Lütfen çemberden içeriye geçin.
Kafamla bir kez daha onay verip çemberin içine atladım.
* * *
Gördüğüm mavi ışık yerini bir şehre bırakmıştı. Başım ani gelen bir ağrıyla sarsıldı.
"ilk seferim olduğundan bu normaldi ağrının azalmaya başlamasıyla Işınlanma çemberinden çıkıp yanda bekleyen güvenliğin arasından geçtim. Bulunduğum şehir, karaborsanın merkezi Patara'daydım.
Gözümün görebildiği son yerde bile evler görüyordum tuğla dan yapılmış olan bu evler zamanla ortama daha antik bir hava katmıştı.
"içeride pek fazla bir değişiklik yapmamışlar anlaşılan."
Buraya önceki hayatımda da sık sık gelmiştim. Genelde denetim bazlı olsa da konsey beni sadece yasadışı yarık kullanımı sebebiyle gönderirdi.
Bakalım baykuş hala çalışıyor mu?