19

1125 Words
Patara'daki anılarımdan yola çıkarak baykuşu nerde bulabiliceğime dair bir fikrim vardı. Ara sokaklardan birbiri ardına geçerken 3 katlı bir binanın önünde durdum. Tuğlaların eski kırmızı rengi ve simsiyah demir bir kapısı olan bu bina aradığım yerdi. Tık tık tık 3 defa kapıya sertçe tıkladım. Biraz beklemenin ardından sürgü açılıp bir göz bana baktı. Sert bir tonda: -kimsin? -baykuşa yem getirdim. -burda bekle. Dedi ve Daha sorna sürgü kapandı 5 dk beklemenin ardından kapı kilidinin açılma sesini duydum. Kapı ardına kadar açılıp içerisinden iri, uzun boylu, yüzünde birsürü bıçak yarası taşıyan ama onları dövmelerinin altına gizleyen bir adamdı. -patron seni görmek istiyor. -kafa sallayıp binanın içine girdim. İçeriye adım atmamla beraber iri adam sırtçantamı alıp üzerimi aramaya başladı. Maskemi çıkarmaya yeltense de bu fırsatı ona vermedim. Hoşnut olamayan bir sesle homurdandı. Sonra çürük dişlerinden gelen kokuyla konuşmaya başladı. -silahlar bizde kalıcak patronun yanında büyü kullanman yasak. Buradan canlı çıkmak istiyorsan dediklerime uy küçük adam. Adamın söylediklerini kafamla onayladım. Bunun ardından birlikte Baykuş'un odasına doğru yürümeye başladık. Bir taraftam yanımdaki uzun boylu adamı süzerken "orta seviye bir büyücü, yine de Baykuş'a bu kadar yakınsa en azından bir C seviye olmalı. Baykuş güvenliğine önem veren bir adamdı. Özellikle de zamanında çok kez benden baskın yedikten sonra. Daha sonra geniş bir kapının önünde durup uzun boylu adamın bana başıyla içeri girmemi söylemesiyle kapıdan içeri girdim. Antik dünyadan kalan bir mafya odasına benziyordu. Loş ışıklı bir odanın ortasındaki tahta bir masa ve masanın arkasında sırt tarafı bize dönük bir sandalye. "birisi çok fazla godfather izlemiş anlaşılan." Antik dünya mananın ortaya çıkması ile bir yokoluşa girmiş. Kıtalar denizin dibine batarken denizler ise su yüzüne çıkmış bu olaylar tam 170 yıl önce dünya mana ile ilk tanıştığı zaman oldu denir. Dünya nüfusunun 4 te 3 ü hayatını kaybetmiş ve insanlık okyanus üzerinde kalan birkaç kara parçasında hayatta kalmayı başarmış. Hala gizemini koruyan eserler okyanus altından çıkartılır ve burda karaborsa da illegal yollarla satılır. İçeride bulunduğumuz ortam bana kopyasının kopyasını bulabildiğim bir filmden alıntı gibi gelmişti. "demek baykuş ayrı geçen 1 senenin ardından imaj değiştirmeye başlamış anlaşılan." -söyle evlat ne istiyorsun. Baykuşun bu sözleri ile düşüncelerimi toparladım. -para kazanmam lazım bu yüzden zindanlara gitmek istiyo... - HAHAHA Ani patlayan gülme sesiyle konuşmam yarıda kesildi. Koltuğun yüzünü bize doğru çevirip -evlat para kazanmanın daha az ölümcül yolları da var benden seni öldürmemi istiyorsun. Üzgünüm ama olmaz. Sana bakınca daha yeni emeklemeye başlayan bir çocuk görüyorum. Zindanda 1 saat hayatta kalamazsın. Baykuşun loş ışık altındaki yüzüyle göz göze geldik karanlık olsa da ifadesini az buçuk okuyabiliyordum. -buna mecburum efendim. Yanımda duran adamı işaret edip -duydun mu bunu HAHAHA mecbur muş. Zamani çocukları hayatlarının kıymetini bilmiyor. Hadi evlat beni güldürdün ama burda iş yapıyoruz. Bebek bakıcılığı değil git burdan! Eliyle kış kış işareti yaptı yanımdaki adam da omzuma elini koyup beni çıkartmaya hazırlanıyordu. -bende buraya iş yapmak için geldin efendim. Sizin hayatımdan çok, size kazandırıcağım parayla ilgilenmenizi istiyorum. Beni zindana götürmeniz karşılığında size 5000 c lik para veririm. Ve zindandan kazandığım paranın %50 si sizin olur. -evlat senin kazanıcağın birkaç kuruş ile ilgilenmiyorum. Ama madem kendini bu kadar öldürtmek istiyorsun. Kolundaki saate bakıp purosunu yaktı. -sen! Yanımdaki adama eliyle beni işaret edip bu çocuğu al ve biraz sonra kalkıcak grubun yanına ver. Kanlı gözyaşı zindanına gidicekler. çocuk şanslı ise 3 günün ardından belki tekrar karşılaşırız. Yanımdaki adam kafasını salladı ve bi taraftan beni çekiştirdi. -çok teşekkür ederim efendi Baykuş. Bu iyiliğinizi asla unutmayacağım. Ömrümün sonuna kadar size minnettarım. Dedim ve iri adamla odadan çıktık. "eski gücüme kavuşana kadar bekle Baykuş bu iyiliğinin bedelini seni hapse tıkarak göstericeğimden emin olabilirsin. yüzümde beliren örtmeye çalıştığım gülümsemem ile sızan düşüncemi gizlemeye çalışıyordum. * * Odadan çıktıktan sonra İri yarı adam telefonunu çıkartıp birini aradı. Benden birkaç metre uzaklaştığı için ne konuştuklarını tam duyamadım. Çok kısa sürdüğü için önemli bir konuşma değildi diye düşündüm. Sonra adam beni binanın dışına çıkardı - burdan biryere ayrılma çocuk frankie seni almaya gelicek. Dedi ve demir kapıyı suratıma kapattı. "En azından zindana girebildim." 5dk kadar binanın önünde bekledikten sonra siyah saçlı uzun boylu bir adamın bana doğru geldiğini fark ettim. Yanıma yaklaştı yüzündeki güneş gözlüklerini çıkartıp mavi gözleriyle beni baştan aşağı süzdü. Gördüğünden pek memnun olmamıştı. -sen baykuş un almamı istediği çocuk musun? -evet efendim zindana girmek istemiştim. -ahh! grubumda yeterince işe yaramaz eleman var zaten baykuş ne düşünüyor ki. Bide yanımda bir çaylak götürmem lazım. Sonra bana bakıp tekrar: Maske taktığına göre bu yasal olmayan şeylere ilk bulaşısın olsa gerek. -evet dedim ilk seferim ama sizin grubunuza katılmak istemiyorum bay frankie Bana boş boş bakan frankie -demek intihar etmek istiyorsun bu daha iyi evlat. Ama bilmeni isterim ki canavarlar tarafından parçalanmak acısız bir yol değil. -hayır efendim sadece beni zindana görürmenizi istiyorum. İntihar etmek gibi bir niyetim yok ve 2 gün sorna ise grubunuzla birlikte geri dönücem. -kendine çok güveniyorsun evlat hangi kademedesin -F sınırında F- diyebilirim. Frankie bir taraftan yürürken ben de arkasından takip etmeye başladım. -giriceğimiz zindan düşük seviye de olsa tek başına katılmak delilik ama tek tabanca takılıcaksan grubuma bir tane daha ezik almadığım için memnun oldurum. Bu arada bizi beklemene gerek yok bu zindanlara ışınlanma geçitleri ile gidilmiyor. İstediğin zaman çıkabilirsin. Şaşırdım - nasıl yani o zaman zindana nasıl giriyorsunuz? -hadi gel kendin gör evlat. Gidiceğimiz zindan burdan 6 saat uzaklıkta. İlk otobüsle gidip daha sonra yer altı matkapları ile giriş yapıcaz. O yukarıdaki kontrol manyakları her bir zindan için ayrı ayrı ışınlanıyorlar. Zindanı sömürüp içindeki mana kaynağını birtirince de zindan kendiliğinden kapanıyor. Bizse mana kaynağına hiç dokunmadan zindanı sınırsız bir kaynak gibi kullanıyoruz. -ama bir zindan kırılmasından korkmuyormusunuz? -sen de onlar gibi düşünüyorsun evlat. Bizim girdiğimiz zindanlar küçük boyutlu olanlardan konsey yada üst düzey loncaların girdiklerinden farklı bizim girdiklerimizde genelde mana kaynağı bir eser yada mana kristallerinin oluşturduğu doğal bir oluşum. onların girdiklerinde ise bir zindan bekçisi olur onu yenmeden zindan kapanmaz. Onun için şu anki konsey loncalar için alınan vergileri inanılmaz düzeyde düşürdü. Çıkan mana taşları üzerinde hiçbir etkisi yok ve tek talep edebilecekleri şey bekçinin cesedi olabilir. -bunun sebebi ney? Konsey in bu tarz bir uygulaması olduğunu yeni duymuştum. -geçen sene ortaya çıkan ve kızıl Büyücü'nün kapatmak için kendini feda ettiği zindan yüzünden "benim ne alakam var mk loncaların imtiyazından." Bana bakan frankie anlamadığımı anlamış olsa gerek -kızıl Büyücü insanlığın en güçlü büyücüsüydü bana göre. Her ne kadar konsey onu 7. Sıra olarak gösterse de onun alevlerinin manayı un ufak etmesi sıradışı bir yetenekti. Onu kaybetmek konseye loncaları düzen içinde tutmak için daha fazla serbestlik yapmasıyla sonuçlandı. -karaborsadakilerin kızıl Büyücü'yü övdüğünü söyleseler inanmazdım. Diyip gülümsedim. -ahh! evlat. diyip iç çekti. Konsey sırf onun itibarının düşmesi için bize karşı gönderirdi. Kendisi bir avam olduğu için onu bitirmek için her yolu denediler. Ama o son anına kadar savaştı. Onun gibi bir büyücü düşmanım olsa dahi saygı gösterirdim. Frankie nin söylediği son sözden sonra ikimiz de otobüse kadar konuşmadık.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD