(+18)Seni Mi Sikeyim İstedin?

1151 Words
“Oyyyy! Yetişiiin! Tahir koş karın Yasemin’le, abin Gökhan kaçmış! Bir de not bırakmışlar!” Ezma Hanım’ın o kalın, hiddetli sesi avluda yankılandı. Öyle bir bağırıyordu ki, sanırsın konağa yangın düşmüş. Kalbim hızla çarptı. Sanki ses doğrudan kulak zarımı yırtıyordu. Korkuyla yatakta doğruldum. Üzerimdeki ince, dantel kenarlı gecelik bedenime yapışmıştı. Balık etli vücudumun her kıvrımını belli eden o gecelikle aşağı inmemin imkânı yoktu. Yıllardır kullandığım ilaçlar beni bu hale getirmişti, ne yaparsam yapayım kilolarımdan kurtulamıyordum ilaç kullandığım için . Aceleyle yatağın kenarındaki sabahlığı kaptım, omuzlarıma geçirdim. Ayaklarım çıplak bir şekilde, merdivenlere koştum. Her adımda tahtalar gıcırdıyordu. Aşağıda bağırış, çağırış, koşuşturma… Hizmetçiler birbirine çarpa çarpa koşturuyor, kimisi mutfaktan çıkıyor, kimisi avlunun ortasında durmuş olup biteni anlamaya çalışıyordu. Daha avlunun başına gelmiştim ki, Tahir Ağa yani Zaimoğlu aşiretinin gözde varisi, kayınbiraderim sert adımlarla yanımıza geldi. Kaşları çatılmış, bakışları kaynanam Ezma hanımın üzerindeydi. O sert sesiyle sordu. “Ne oluyor ana? Ne bu bağırış çağırış?” Ben hâlâ nefes nefese, ne diyeceğimi bilemeden onlara baktım. Elim sabahlığımın kuşağında, gözlerim Ezma Hanım’a kaydı. Ondan bir cevap bekliyorduk. “Ah oğlum ah, mahvolduk biz! Gözü kör olasıca karın Yasemin ile, abin Gökhan yasak ilişki yaşıyormuş! Kaçmışlar!” Tahir’in çenesi kasıldı. Gözlerinde, sadece öfke değil, gururuna saplanan derin bir hançerin izi vardı. Ben ise... Elim kalbime gitti. Nasıl böyle bir şey olabilirdi? Daha Gökhan ile 6 aydır evliydim, 18 yaşına basar basmaz kan bedeli olarak berdel yapılmıştı. Beynimde ise bir kitleye rastlanıldığı için ilaç kullanmaya başlamıştım ve yaklaşık üç yıldır kilolu bir şekilde geziyordum. Ama tedavim bitince zayıflayabileceğimi söylemişti doktor. “Ne demek karım Yasemin, abime kaçmış lan? Nasıl yaparlar bunu bana?!” diye kükredi Tahir. Herkes irkilmişti çünkü Tahir korkutucu bir adamdı. Bu konakta abisinden bile çok sözü geçen kişiydi o. Siyah dağınık saçları yataktan fırlamanın verdiği etkiyle dağınıktı. Ezma hanım ağıtlar yakarken korkuyla elim kalbime gitti. “Nasıl böyle pis bir şey yaparlar! Gökhan nasıl abisinin karısına göz diker! Emzirdiğim sütler haram olsun!” diye saydırıyordu Ezma hanım. Aşiret büyüğü Firdevs babaanne bastonunu yere vurdu. “Benim kocamın daha kırkı çıkmadan bu ne hadsizlik! Gökhan’ı tüm mirastan men ediyorum! Avukat Alya hanımı arayın derhal, o haini Zaimoğlu soyadından da mirasından da men etsin!” Ortalık elli altıydı. Ne olduğunu kavrayamıyordum. Korkuyla bir köşeye sinmiştim. Tahir sinirden kıpkırmızı olmuştu. Daha yirmi dört yaşında genç delikanlıydı, eşi Yasemin ile yaklaşık iki yıldır evliydi. Severek evlenmişlerdi... Ben Gökhan ile severek evlenmemiştim bu yüzden onun durumu benden daha beterdi. Ama aldatılmanın verdiği utanç ve hüzün üzerime yapışmıştı. “O şerefsiz hainleri çabuk ne deliğe girdiyse buluyorsunuz! Kafalarına sıkmazsam şerefsizim lan!” diye bağırdı konağı inleterek Tahir. Sesi kulaklarımda uğultu gibi çınlıyordu. Boğazım düğümlendi. Bu utanç, bu rezalet… Hem benim, hem Tahir’in hem de tüm Zaimoğlu ailesinin üzerine kara bir leke gibi yapışmıştı. Tahir öfkesinden dişlerini öyle bir sıkıyordu ki çenesindeki damarlar kabarmıştı. Birden avlunun ortasına çıktı, bakışlarını etrafındaki adamlara çevirdi. “Siz ne duruyorsunuz lan?! Salak gibi bakacağınıza, o namussuzları bulun! Bu toprakta nefes alacak yerleri olmayacak!” Adamlarının yüzleri bembeyaz olmuştu. Kimse Tahir’in bu kadar gözü dönmüş halini kolay kolay görmemişti. Soğuk biriydi normalde de ama şu an... bir canavar gibiydi Gözlerine oturmuş kan, sesinin gürleyişi bile insanın iliklerine işliyordu. Ben, sabahlığımın kuşağını daha sıkı bağladım. Sanki üzerime yapışan utancı, kumaşın ardına saklayabilirmişim gibi… Ama başaramadım. Ezma Hanım’ın gözleri bir an bana çevrildi, bakışları buz gibiydi. “Sen de gurur duy şimdi kocanla! Bir kocanı baştan çıkarmayı beceremedin Allah’ın şişkosu! Hepimizi rezil ettiniz!” diye tısladı. O an nefesim kesildi. Dudaklarım titredi ama cevap veremedim. Yutkundum. Konuşsam boğazım düğümlenecek, susarsam Ezma Hanım’ın zehri içime işleyecekti. Daha çok küçüktüm, onlara karşı nasıl savaşabilirdim ki? Onlar bir orduydu, ben ise tabancada ki son kurşun. Firdevs Babaanne, bastonunu bir kez daha yere vurdu. “Yeter! Bu rezaletin hesabı verilecek! Tahir, sen adamlarını topla. O hainleri bulup getirin. Ama ben o karının suratını bu konağın kapısından içeri sokmayacağım! Gökhan da cezasını çekecek!” Tahir, babaanneye dönmeden, sadece başını sertçe eğerek kabul etti. Ardından bana öyle bir baktı ki, sanki ben de bu ihanetten payımı almışım gibi hissettim. O bakış… Soğuk, yargılayıcı, acımasız… Bu sırada Sezen, yani Tahir’in kuzeni, hışımla bana doğru yürüyordu. Yüzü kıpkırmızı, gözleri alev alev yanıyordu. Daha ne olduğunu anlayamadan iki eliyle omuzlarıma sertçe itti. “Sen her şeyi biliyordun!” diye haykırdı. Bir an sendeledim, geriye doğru adım attım. “Ne… ne diyorsun Sezen?” diyebildim titreyerek. “Bilmiyorum mu sanıyorsun he?” diye üsteledi sesi daha da yükselirken. “Seni dün kocanla konuşurken duydum! Gökhan abi sana ‘Kimseye belli etmeyeceksin, senin de işine gelir bu’ falan diyordu. Biliyordun ve bilerek sustun değil mi?! Sırf kocanı sevmiyorsun diye Tahir’in de yuvasının dağılmasına göz yumdun!” O an tüm avlu sustu. Hizmetçiler bile nefes almaya korkar olmuştu. Ezma Hanım’ın gözleri kocaman açılmış, Firdevs babaannenin bastonu havada kalmıştı. Tahir’in adımları sert bir şekilde bana doğru yöneldi. Gömleğinin kolları dirseğe kadar sıyrılmış, elleri yumruk olmuştu. Bir anda kolumdan sertçe tuttu. Parmaklarının gücüyle kolum sızladı. Önümde devasa bir dağ gibi duruyordu. Ama beni ezecek bir dağ... “Doğru mu bunlar, yenge?” diye gürledi. Sesi, duvarlardan yankılanarak geri döndü. Yutkundum, boğazımdaki düğümden kelimeler zorla çıktı. “Ben… ben özür dilerim…” dedim gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken. “Yemin ederim korktum! Gökhan tehdit etti beni… Eğer söylersem… bana ve aileme bir şey yapacağını söyledi.” Sezen alaycı bir kahkaha attı. “Yalan! Korktum diyorsun ama dün akşam ellerin kolların sallana sallana bahçede oturuyordun! Madem korktun, neden birine gizlice anlatmadın? Herkes yardım ederdi sana!” Tahir, beni hala bırakmamıştı. Gözleri öyle sertti ki, sanki bakışıyla yerin dibine sokabilirdi. “Sen… benim karımın abimle kaçacağını biliyordun, öyle mi?” “Hayır!” diye feryat ettim. “Bilmiyordum, sadece… sadece şüphelendim. Ama… o kadar korktum ki, konuşamadım. Allah’a yemin ederim, söylemek istedim ama…” Ezma Hanım araya girdi, sesi hançer gibi saplandı kalbime. “Ama ne? Kendi korkun yüzünden bu soyadı kirletmek mi istedin he? Allah’ın köylüsü seni! En başından biliyordum bu aileye yakışmadığını!” Firdevs Babaanne bastonunu sertçe yere vurdu. “Bize hıyanet eden bir gelin istemem! İster korkmuş ol, ister susmuş ol… Sen bu ailenin güvenini kırdın! Bir günde daha kaç ihanet duyacağım ben ha?” Kalabalık homurdanmaya başladı. Fısıldaşmalar kulaklarımı yakıyordu. “Biliyormuş işte… sustu demek…” “Tahir Ağa bunu affeder mi?” “Zaten berdel gelin, gönlü yokmuş…” Tahir, sessizliğini bozan tek şeyin derin bir nefes alış verişi olduğunu belli etti. Sonra, bir adım daha yaklaşıp yüzüme eğildi. “Yenge… sakladın mı? Saklamadın mı?” Bileğimdeki acı, kalbimdeki korkuya karıştı. Gözyaşlarımı tutamadım. “Ben… sadece hayatta kalmak istedim ağam… Sadece korktum.” dedim titreyerek. Ama Tahir’in gözleri bana inanmıyordu. Yüzünde buz gibi bir gülümseme oluşurken kulağıma eğildi. “Sırf bana aşıksın diye buna göz yumdun değil mi? Bana aşık olduğunu bilmiyorum mu sandın he? Yoksa...” derken eli daha da sıkılaştı ve canım iki kat yandı. “Yasemin ortadan kalksın da seni mi sikeyim istedin? Amacın seni karım yapıp sikmem miydi?” İşte bu, başımdan aşağı kaynar sular dökülmesine neden oldu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD