Tahir Zaimoğlu Ceylan, Rüzgar’ı ahıra çekerken, ben arkasında, hâlâ kendime gelmeye çalışıyordum. Vücudumdaki gerginlik azalmak bilmiyordu. Onun her adımı, her hareketi, az önce yaşadığımız o yakın teması yeniden hatırlatıyordu. Ahırdan çıktı, yüzünde hafif bir allıklık vardı. Gözlerim bana değmedi. “Ben... duş alacağım,” dedi sesi hâlâ o alışılmadık şekilde pürüzlü ve alçaktı. “Sen... istersen salonda dinlen. Ya da bahçede.” “Peki,” diye kısaca cevap verdim. Başka bir şey söyleyemeyecek haldeydim. Eğer konuşmaya devam edersem, tüm kontrolümü kaybedeceğimden korkuyordum. O, çiftlik evine doğru yürüdü. Ben ise, ahırın girişinde, onun gidişini izledim. O ince taytın içindeki kalçalarının her hareketi, zihnime kazınıyordu. İçimdeki hayvan, onu takip etmek, duşun kapısını zorlamak, o ısl

