PROLOG

434 Words
Ergenlik çağlarımın en büyük travması olup kalbimi kıran Doğan… Hayata verdiğim ilk kayıp… Tüm özgüvenimi Milli Savunma Üniversitesine giderken söylediği sözlerle yerle bir eden adam… "Mahalledeki küçük kızlardan biri" diyerek ona olan duygularımla dalga geçen ve beni tüm erkeklerden uzak durmaya iten adam şimdi bir sedyede baygın bir şekilde yatıyordu. İnsan bazı şeyleri unuttuğunu ve artık kendisi için önemsiz olduğunu sanıyordu ama öyle bir an geliyordu ki, sanki geçtiğini sandığı yaralar küçük bir dokunuşla tekrar kanamaya başlayabiliyordu. Onu gördüğüm zaman ilk hissettiğim sanırım bu olmuştu. Kendisiyle birlikte gelen askerlerin ittirdiği sedye ile acil müdahale odasına doğru götürülürken yaşadığım şaşkınlığı atarak hemen ambülânsta müdahale eden paramedikten hasta ile ilgili bilgileri almaya başladım. “Durum nedir?” “32 yaşında erkek, görevdeyken el bombası patlaması sonucu yaralanmış. Olay yerinde bilinci yarı açıktı, ambülânsta bilinci kapandı. 10 dakikadır bilinci kapalı. Yarası derin değil, nabzı düzenli, kan kaybı var. Tansiyon 10’a 7, kalp atışı 118, solunum düzenli…” “Kan grubunu öğrenip kan takviyesini hazırlayalım, yarası derin görünmüyor, birkaç dikişle halledilebilecek bir şey, yine de tomografiye de alalım.” diyerek askerlere döndüm. “Sizi dışarı alalım, bundan sonrası bizde” diyerek içeriye geçmek istediğimde beni durdurdular. “Doktor hanım, komutanımızın durumu nedir?” uzun boylu renkli gözlü, yüzü gözü toz içinde bir asker konuştu önce. Her biri birbirinden uzun ve iri yarı 5 asker gözümün içine bakıyordu. Hepsi birbirinden endişeli görünüyorlardı. Kısa bir an her birinin üzerinde gözlerimi gezdirerek Doğan'dan başkasının yaralı olup olmadığına baktım. Özellikle askerlerin böyle durumlarda ağır yaralıya odaklanıp kendi hafif yaralarını görmezden geldiklerini bildiğim için tedbiren her birinin yaralı olup olmadıklarına baktım. Üstlerinde toz vardı ama kan lekesi görünmüyordu. “Merak etmeyin komutanınızın durumu ağır değil-“ diyerek onları rahatlatmaya çalışıyordum ama endişelerinden dolayı lafımı tam bitirmeme izin vermiyorlardı. “Bilinci kapalı ama” diyen sarı saçları toz içinde kalmış olan askerdi. “Kan kaybı ve yaşanan patlama sonucu normal, biz yine de beyin tomografisi alacağız. Ancak kafa kısmında bir yaralanma görünmediği için herhangi bir sorun olacağını sanmıyorum. Şimdi izninizle” diyerek acil müdahale odasına girdim. Doğan’ın tomografisi çekilmiş, damar yolu açılarak kan takviyesi veriliyordu. Yüzüstü yatırıldığı sedyede yaralı bölgesine anestezi iğnesi yaptıktan sonra sağ kürek kemiğinin biraz üstüne 6 dikiş atarak yarasını kapattım. Pansumanını yapıp kapattığım sırada gözlerini yarı açtı. “Askerlerim?” derken sesi çatallı geliyordu. “Kapıda 5 asker var, daha fazlası var mıydı bilmiyorum” dedim. “Çok şükür” “Siz?” “Ardahan Devlet Hastanesi doktorlarından Deren Tepeli” Gözlerini kısarak bana baktı. “Bu kadar güzel gözleri olan bir doktorum olacağını bilseydim daha önce yaralanırdım” diye dudağının kenarını hafif yukarı kaldırdıktan sonra geri bayıldı. Beni hatırlamadı…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD