Kafamda kuyruğu birbirine dolanan tilkileri çözmeye çalışırken Zehra’nın yanına vardığımda bana öfkeyle bakan gözlerini görmezden gelip arkadaşımın boşta kalan yanındaki yerimi aldım. Elbette sorgu sual kısmı kaçınılmazdı, buna kendimi hazırlamıştım.
“Neredesin sen?” derken bağırıyordu. Elbette bu kızdığı için değil konserin o muhteşem gürültüsündendi. Sesimizi birbirimize duyurmak için biraz bağırmamız gerekiyordu.
“Buradayım işte.”
“Bundan bahsetmediğimi gayet iyi biliyorsun bence.”
“Of, tamam! Hani vardı ya şu numarasını kâğıda yazıp getiren çocuk. Senin beni iteleyerek yanına gönderdiğin... Onun yanına gittim. Tanışmak istiyormuş falan klasik hikâye... Sonra işte, ben geldim ama sen enişte beyle gayet mutlu görünüyordun. Kalabalık etmek istemedim. O çocuğun yanına geri döndüm ama orada da duramadım ve işte buradayım.” deyip kıkırdadım. Bu son kurduğum cümle biraz komik gelmişti.
“Ne saçmalıyorsun sen?” dediğinde bu defa Zehra’nın öfkeli bakışlarından kaçamamıştım. “Ne zaman kalabalık ettin ki?”
“Hiç kızma… Ben de sevgilimle konserde olsam etrafımda başka birini görmek istemezdim.” deyip konuyu şakaya vurmak istemiştim ama sanırım ters tepti. Bu defa ellerini beline atan Zehra olmuştu.
“Demek beni yanında istemeyeceksin, öyle mi? Bunu öğrendiğim iyi oldu.” deyip nişanlısının koluna sarıldı. Açık açık bana tavır yapıyordu. Bu hali ile çok sevimli görünüyordu canım arkadaşım.
“Tamam, kızma hemen. Ben sensiz herhangi bir şeyden tat alabilir miyim?” deyip yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. Arkadaşımın gönlünü almasını da iyi bilirdim.
“Ee… Sonuç?” derken o kâğıdı getiren çocuğu işaret etmişti Zehra.
“Klasik… Kâğıdı çoktan yırtıp attım bile.” dediğimde gözlerini devirdi. Sonra birlikte gülüştük. Zafer ise bizi anlamadığı her halinden belli meraklı bakışlarını üzerimize çevirmişti. Ben de konuyu kapatıp oklarımı ona çevirdim.
“Bu arada enişte bey, unutturdun sanma. Sen o kadar kız iste, al, nişanlan ama beni görmezden gel. Kabul etmiyorum. Baklavalarım hâlâ gelmedi ve ben heyecanla bekliyorum.”
“Merak etme baldız, bu gece söz. Baklavaların geliyor.” dedi göz kırparak. Anlamadım. Bu ikisi bir işler karıştırıyordu ama hadi hayırlısı. Zehra da konser çıkışı bir yerlere gideceğimizden bahsetmişti. Şimdi enişte bey de bu gece baklavaların geleceğini söylüyordu. Demek ki baklava yiyebileceğimiz bir yere gidecektik. Yoksa bir kutlama falan mı vardı? Bir an şüphe ile Zehra’ya bakınca kızgın bakışları ile karşılaştım. Demek ki hamile değildi. Onunla telepati yolu ile anlaşmak o kadar keyifliydi ki. Başkalarını şahit etmeden konuşabiliyorduk ama işte bazen de ciddi sorunlara sebep olabiliyordu çünkü bazen anlamaması gereken şeyleri de anlayabiliyordu.
“Hadi inşallah,” dedim ve konserin geri kalanını onlarla birlikte avaz avaz şarkı söyleyerek dinledim. O sırada üzerimde gezinen bir çift gözün farkında olsam da görmezden geldim. Hiçbir şey demeden yanından kaçarak ayrılmıştım adamın. Bozulduğuna emindim ama yapacak bir şey yoktu. Denedim, olmadı. Belki olmamasına sebep o çarpıldığım adamdı ama o da gitmişti. Finalde elimde koca bir sıfırla kalakalmıştım.
Konser bitip de herkes dağılmaya başlayınca metrobüsle dönmeyeceğimiz için o kadar mutluydum ki. Enişte bey sağ olsun arabası ile gelmişti ve bizi o hengameden kurtarmıştı. Hoş, otopark kuyruğu da metrobüs kuyruğundan pek farklı sayılmazdı ama en azından can güvenliğimiz vardı. Fuardan ayrılmadan son bir kez belki geri dönmüştür umudu ile etrafıma bakındım ama adam hiçbir yerde yoktu. Sadece otoparktan çıkarken elime kâğıt tutuşturan adamla göz göze geldim ama ona da hiçbir tepki vermeden yolu izlemeye devam ettim.
Yolun sonunun ünlü bir tatlıcıda bitmesinden fazlasıyla memnun kalırdım şayet beni biriyle tanıştıracakları kısmını öğrenmemiş olsaydım. Zehra gitmeden önce arabada bahsetmişti konudan. Enişte beyin iş yerinden bir arkadaşı evlenmelik kız bakıyormuş kendine. Bunların da aklına ben gelmişim. Acaba evlenmeyi düşündüğümü ne zaman ima etmiştim, hiç hatırlamıyorum.
Başta Zehra’ya çok kızmış olsam da eniştemin hatırı için çiğ tavuk olmasa da baklava yemeyi kabul ettim. İçeri girdiğimizde damat adayımız çoktan gelmiş masada bizi bekliyordu. Bizi gördüğünde ayağa kalktı ve selamlaştık. Konudan haberdar olduğum için adama alıcı gözü ile baktım. Aslında hoş, efendi birine benziyordu ve Allah’ı var yakışıklıydı ama işte ortadaki en ciddi mesele benim evliliği düşünmüyor olduğumdu. Zehralar okulu bitirir bitirmez düğün yapmayı düşünüyorlardı ve yeni kurdukları hayal bu düğünün çifte düğün olmasıydı. Hep birlikte dünya evine girecektik ama bilmedikleri şey, ben okulu bitirdikten sonra uzun bir süre kariyerime odaklanacaktım ve evlik benim için çok ileri bir seviyeydi. Gerçi bunu Zehra biliyordu fakat kabul etmeye pek niyeti yok gibiydi. Şu yaptıklarına bakılırsa…
Adının Aytekin olduğunu öğrendiğim adam nihayet heyecanını üzerinden attığında sohbete de dahil olmaya başlamıştı. Aslında daha çok eniştem Zafer ile sohbet ediyorlardı. Konu ne ara ilişkilerden sekip işe güce dönmüştü hiç fark etmemiştim bile. Zehra can kulağı ile nişanlısını dinleyince ben de kendi kendime konuşamayacağıma kendimle hemfikir olup onları dinlemeye başladım. Zafer bir proje için alması gereken bazı makine parçalarını bulamadığından dert yanıyordu. Açıkçası hiç anlamadığım konulardı.
“Yavuz Ağabey’e sordun mu? Onda da mı bulamadın?” diye sordu Aytekin.
“Varmış ama şu an ellerinde kalmamış ve yeni parçaların gelmesi bir haftayı bulurmuş. Zaten hep beni bulur böyle şeyler. Değil on beş gün bir hafta bile vaktim yok. Benim o zamana kadar projeyi teslim etmem gerekiyor ve ne yapacağım, bilmiyorum.”
“İnternete baktın mı? Orada bir insanın aradığını bulamaması neredeyse imkânsız.” dediğinde Aytekin, heyecanla sandalyemi tekmeleyip ayağa fırladım.
“Tabii ya, işte bu! İnternet! Ben bunu nasıl düşünemedim.”
Herkes endişeli ve meraklı bakışlarını üzerime çevirdiğinde usulca yerime oturdum ama içim içime sığmıyordu. Onu bulmanın bir yolunu bulmuştum işte. İşe yaraması muhtemel bir yoldu ama biraz yardıma ihtiyacım vardı. Bunun için de iyi ifade edilmiş bir hikâyeye. Sonrası çorap söküğü gibi gelecekti. Ah Aysima! Sen ne kadar zeki bir insansın böyle… Kendime bir kez daha hayran oldum.