~ BÖLÜM 1 ~
Karanlık sokakta bacaklarımı hissetmeyecek kadar hızlı koşarken, bir yandanda ardıma bakıyordum...
Nefesim artık bana yetmiyordu ve daha fazlası için çırpınan ciğerlerim, patlayacak derece acıyordu...
Peşimdeki adamları atlattığımı düşünerek, ilk gördüğüm apartmanın merdiven altına attım kendimi....
Tahminimin doğru olduğunu görünce rahat bir nefes bırakmıştım...
Sırtımdaki siyah sırt çantamı, omuzlarımdan indirip kucağıma aldım...
Neredeyse yakalanıyordum...
Aptal Lisa'nın ihmali yüzünden, adamlar evden çıkarken beni farketmişlerdi ve sonrası uzun bir kovalamacaydı...
Kulağımdaki kulaklığın tuşuna basıp aktif hale getirdim...
Hala nefes almakta zorlanırken, karşı tarafın kükreyen sesini işitince gözlerim kısılmıştı kendiliğinden...
"Nerdesin sen Karya...Lanet olsun yakalandın diye kafayı yedim..."
Alex'in sinirinin ne kadar kontrol dışına çıkabileceğini çok iyi bilsemde, benim siniriminde ondan kalır yanı yoktu...
"Lisa'nın ihmali yüzünden neredeyse yakalanıyordum..Kahretsin Alex neden kendin gelmedin..."
Ona bağırmak istemiyordum ama erken davranıp topukları yağlamasam, sonumu düşünmek bile istemiyordum...
New York gibi bir şehirde, ünlü bir Senatörün evini soymak hiçte hafife alınacak bir suç unsuru değildi...
Hemde kasasından 1 milyon dolarlık bir gerdanlık çaldıysanız, sonunuz ya parmaklıklar ardı yada sınır dışı edilip ülkenize postalanmak demekti....
"Konum at, hemen geliyorum..." diyerek bağlantıyı kestiğinde, ceketimin fermuarlı cebinden telefonumu çıkarıp konum attım...
Kapşiyondan çıkan saçlarım, terden dolayı alnıma ve yanaklarıma yapışmıştı...
Elimin tersiyle cımcılak olan yüzüm ve boynumu sildim...
Evime gider gitmez uzun bir duş beni bekliyordu anlaşılan...
Sokağın başından ortalığı aydınlatan bir araba farı göründüğünde, hiç kıpırdamadan yerimde bekledim...
Polis arabası olabilme ihtimali çok yüksekti sonuçta...
Arabanın ışıkları sönüp kapısı açıldığında, Alex'in asker postalları girdi görüş alanıma...
Kırmızı Ferrari'sinin kapısını kapayıp elindeki telefonun ışığını açınca, saklandığım yerden yavaşça çıkıp sağı solu kolaçan ederek yanına ilerledim...
Ayak seslerimi duymuş olacak ki, başını kaldırıp direk olduğum yere bakmıştı...
Oda benim gibi her hangi bir tehlikeye karşı etrafı gözetlerken, hiç konuşmadan arabaya binmemi işaret etti...
Arabada yerimi alıp elimdeki sırt çantamı ayaklarımın dibine koyduğumda, Alex'de kapıyı açıp yerine kurulmuştu...
Arabanın motoru gürültülü bir şekilde çalıştıktan sonra, ani bir kalkışla hareket ettirip sokaktan çıkmıştık....
"Anlat..." diyen sesiyle yüzüne bakmadan konuşmaya başlamıştım...
Alex böyle biriydi...Neşeli halini görseniz karıncayı bile incitemez sandığınız adam, sinirli halinde gözünü kırpmadan adam öldürebiliyordu...
Gerçi hiç adam öldürdüğüne şahit olmamıştım ama, gruptaki diğer erkeklerden duyduklarımın gerçeklik payı yüksekti...
"Emaneti alıp evden çıkıncaya kadar sorun yoktu...Ama Lisanın adamları oyalamaktan anladığı tek şey sex...Korumanın biriyle yiyişirken diğerlerinin beni farkediceğini hesaba katmamış olmalı..."
Dişlerimi sıkarak olanları anlatırken, hiç tepki vermeden yolu izliyordu...
Ama tüm bunları anlatmam gerekti...Çünkü başka bir işte bu kadar sanşlı olamaya bilirdim...
Arabanın hızı biraz daha artarken, hiç ses çıkarmadan yolun bitmesini bekliyordum...
Alex'in arabasındaysanız eğer hız kaçınılmazdı ve zamanla alışıyordunuz...
Nereye gittiğimiz zaten belliydi...
Alex'in emrinde nerden baksan 10-15 adam vardı...Hepside okulda okuyan gençlerden oluşuyordu...
Kimisi para kazanabilmek için katılıyordu onlara...Kimisiyse BEYAZ için...
Alex kendi çapında kurduğu bu küçük dünyanın olduğu kadar, dışardaki bir toplumunda büyük bölümünün başındaydı...
Babası ülkenin sayılı zenginlerinden olduğu için, her istediğine saniyesinde sahip olurdu...
Ama ona bunlar yetmiyordu...
Çetedeki üyelerin banka hesaplarında, nerden baksan 10 yıl hiç çalışmadan geçinecek kadar çok para vardı...
Büyük işler dönüyordu ve bu işlerden çete hariç hiç kimsenin haberi olmuyordu...
Gizlilik Alex için çok önemliydi...Ki zaten babasının bile kurduğu bu küçük suç çetesinden haberi yoktu...
Alex'le birlikte çetenin başında Leo adında biri daha vardı...Ama o Alex'in bir nevi sağ kolu gibi birşeydi...Yani asıl adam yine Alex'di...
Her ne kadar Lisa, Alex'in benide Leon gibi yanından ayırmadığına dair imâlarda bulunsada pek taktığım söylenemezdi...
Zaten Lisa ve benden başka kız yoktu aralarında...
Lisa...Nasıl söylesem...
Çete üyeleriyle eğlenmesini seven biriydi...Her türlü eğlenceden bahsediyorum...
İlk başta banada katılmam için teklif sunduklarında, Lisa gibi bir kız aradıklarını zannedip Leon'a kafa tutmuştum...
Ama düşündüğüm gibi olmamıştı...Lisayı zorlayan yoktu...Orospuluk onun ruhunda vardı...
Araba büyük ve terkedilmiş peynir fabrikasının önünde acı bir frenle durunca, kemerimi takmadığım için koltuktan cama doğru savrulmam bir olmuştu...
Alex sinirle el frenini çekip, arabadan inince bende hemen kendimi toparlayıp peşinden inmiştim...
Büyük adımlarla fabrikaya doğru ilerlerken sinirle burnunda soluyordu...
Elimde sıkı sıkıya tuttuğum çantayı omzuma atıp ona yetişmeye çalıştım...
Sonuçta ben ufak tefek bir kızdım ve Alex benim gibi iki yapardı...
Fabrikanın kalın demir kapısı büyük bir gürültüyle açılırken, içerdekiler bizi görünce ıslık çalıp bağırmaya başladılar...
Her iş dönüşü böyle olurdu...İşi başaran kişi büyük payı alır ve herkes tarfından çoşkuyla karşılanırdı...
Alex önde olduğu için çocuklara sadece gülümsemekle yetindim...
Çünkü birazdan bir kutlama değilde, bir cinayete şahit olabilirdik...
"Lisaaa..." diyerek kükreyen Alex'le tüm herkes susmuş ve neler olduğunu anlamaya çalışıyordu...
Üst kattaki asma tavandaki yatak odası olarak kullanılan-yada Lisayı düzme odasıda denilebilir-odadan çıkan Lisa gülümseyerek Alex'e bakmıştı...
Alex üzerindeki blayzer ceketi çıkarıp, boş sandalyelerden birine geçirirken sırt kasları hala sinirden kaskatı duruyordu...
"Yanıma gel Lisa..."
Lisanın yüzündeki gülümseme dahada büyürken, poposunu zor örten kot eteğinin ceplerine ellerini sokarak merdivenlerden inmeye başlamıştı...
Bir an içimden keşke söylemeseydim diye geçirdim...Çünkü Alex'in hiç ama hiç acıması yoktu iş konularında...
Lisanın aklından neler geçtiğini tahmin edebiliyordum...Ama hala nasıl olurda, Alex'in ses tonundan yada öldürücü bakışlarından ters giden bişeyler olduğunu anlayamazdı...
Kırıta kırıta Alex'in tam önünde durduğunda, herkes pür dikkat onları izliyordu...
"Bu günkü görevin neydi Lisa..." diyerek saçlarının bir bölümünü sırtına atmıştı Alex....
"Korumaları oyalayıp, Karya'nın güvenle dışarıya çıkmasını sağladım..." derken gözleri bana kaymıştı...Ama sonra hemen tekrar Alex'e döndü....
Alex başını sallayarak çocuklardan birini işaret ettiğinde, çocuğun yutkunduğunu burdan bile görebiliyordum...
"Pekii senin görevin neydi Sean..."
"Güvenlik sistemini devre dışı bırakıp, kasanın şifresini kırmaktı..." diyen çocuğa başını sallayarak onaylamıştı tekrar Alex...
"Sean görevini gayet kusursuz yerine getirdi...Karya'da aynı şekilde..." diyerek sustuğunda işaret parmağını Lisanın köprücük kemiğinde gezdiriyordu...
" Peki ya sen Lisa...Görevini yerine getirdin mi..."
Şimdi Lisanın korkmaya başladığını görebiliyordum...Göz bebekleri korkudan büyümeye başlarken, derin bir nefes alıp bir iki adım öne ilerledim...
"Alex sorun değil...Sonuçta gerdanlık elimizde..."
"Kapat çeneni Karya..." diyerek bağırınca, herkes gibi bende nefesimi tutmuştum...
İsteyerek girmiştim aralarına...Başıma gelebilecek her şeyi göze alarak hemde...
Ama dik başlılığım her zaman işe yaramıyordu...Hele ki Alex üzerinde ters tepki bile yapabiliyordu...
"Hala soruma cevap alamadım Lisa.."
"Alex ben...Ben bişey yapmadım...Karya daha geç çıkar içeriden sandım...Tahmin edeme..." diyen Lisanın boğazına öyle bir yapışmıştı ki...
Lisa iki eliyle Alex'in koluna yapışıp kurtulmaya çalışırken, hiç birimiz yerimizden kımıldayamıyorduk...
Alex'e karşı gelmek ölümü garantilemekle aynı şeydi...
"Sen kendi zevkin için bugün Karya'yı tehlikeye attın Lisa...Hemde kurallarımı bile bile..."
Kurtuğu cümleler ağzından öğle bir çıkıyordu ki, uyurken bu ses tonuyla kulağınıza fısıldasa Azrailin sizin için geldiğini sanardınız...
Lisanın yüzü artık morarmaya başlamıştı ve ben yerimden kımıldamamak için tırnaklarımı avuç içime batırıyordum...
Alex'in gözlerine sanki siyah bir perde inmiş gibiydi...Son çırpınışlarını yaşayan Lisaya bakarken, gözlerimin dolduğuna inanamıyordum...Ben istesemde ağlayamazdım ki...
Alex elinden bir çöp parçası atarmış gibi Lisayı ayaklarının dibine bıraktığında, Lisa öksürük krizine girmişti...
Gözlerimi kapayarak rahat bir nefes bırakıp, tekrar gözlerimi açınca Alex'in öfke dolu bakışlarıyla karşılaştım...
"Sakın seni kendi zevkleri için yoksayan bir fahişeye acıma Karya....Yoksa canını yakarım..." dedikten sonra, yerde hala nefesini düzenlemeye çalışan Lisaya baktı...
"Artık işlere çıkmıycaksın Lisa...Seninde istediğin gibi sadece özel hizmet vericeksin..." dediğinde pek çok erkek kahkaha atmıştı...
Lisa artık göz yaşlarıyla ağlamaya başladığında, Leo onu umursamadan yerden kaldırdı ve çıktığı odaya sürüklemeye başladı...
"Alex...Lütfen çok özür dilerim...Alex affet..."
Haykırışları kapanan kapının ardında kalınca, hala elimde duran sırt çantamın fermuarını açarak içerisindeki gerdanlığı çıkardım...
İçerdeki herkes kendi haline geri dönerken, koltuklardan birine rahat bir şekilde yerleşen Alex'in yanına ilerledim...
Hiç konuşmadan karşısına geçip gerdanlığı uzattığımda, gerdanlığa değilde direk gözlerimin içine bakıyordu hala...
"İyi iş çıkardın Karya..Her geçen gün dahada profesyonel oluyorsun..." dediğinde türkçe olarak 'yaa ne demezsin' demiştim...
Ne dediğimi gayet iyi anlıyordu...Adam 5 dil biliyordu sonuçta ve bunların içinde Türkçede vardı...
Yüzünde derin bir gülümseme yer edinirken, gerdanlığı elimden alarak Leona teslim etti...
"Hala seni uysallaştıramadım Türk kızı..." diyerek oda bana Türkçe cevap vermişti...
"Bir Türk'ü uysallaştırmak sandığınız kadar kolay değil bay Alex..."
Keyifli bir şekilde başını sallarken, sanki az önceki gözü dönmüş adam o değil gibiydi...
Çocuklardan birinin oturmam için boşalttığı yere kurulurken, kolumdaki saatide kontrol ediyordum bir yandan...
Eve gitmeli ve Kaan'ı aramalıydım yoksa çatlak abim sırf merak ettiği için uçağa atlar ve soluğu burda alırdı...
Aramızda sadece 2 yaş olmasına rağmen, kendini 5 yaş büyükmüş gibi göstermesi beni deli ediyordu...
Leon elinde büyük bir dosyayla gelip, üyelerin oluşturduğu halkanın ortasına atmıştı...
Alex eline yeni aldığı sarmayı derince çekip büyük bir duman halkası çıkarırken, gözlerini üzerimde hissedebiliyordum...
Bakışlarından yada imâlarından rahatsız olmam gerekti normalde...Ama ben tam aksine onun yanında kendimi hiç olmadığım kadar güvende hissediyordum...
Aramızda özel bir ilişki yoktu ama bana değer verdiğini her fırsatta çekinmeden gösterebiliyordu...
Ah neler söylüyorum ben...Alex'den bahsediyoruz kimseden korkmayan ve çekinmeyen adam benim gibi bir kızdan mı çekinecekti...
Elindeki tütün gibi sarılmış kalın sarmayı bir kenara bırakıp -ki o sarmanın normal bir sigara olmadığını hepimiz biliyoruz- ağzından dumanlar çıkarak konuşmaya başladı...
"Bu seferki iş çok büyük...Çok iyi bir tezgah kurmalıyız...Adamın adı JOHN WILLIAMS...Kara para aklayan ve bunu hiç zorlanmadan yapan bir adam...Şu anda elinde aklanmak üzere 5 milyon dolar var..Bizim yapmamız gereken adam paranın temiz halini sahiplerine teslim etmeden ele geçirmek..."
Alex işin detaylarını anlatırken, ayrı ayrı herkesede üzerine düşen görevlerden bahsediyordu...
Saat gecenin dördü olmasına rağmen hala dağılacak gibi durmadıkları için, sırt çantamı elime aldım ve ayağa kalktım...
"Benim gitmem gerek millet...Detayları bana anlatırsınız..."
Çocukların bir kaçı iyi geceler dilerken, Alex kaşları çatılı biçimde yüzüme bakıyordu...
" Ne bu acelen...Bekle biraz çocuklar bırakır seni..." derken oturduğu yerden kalkmış ve bana doğru ilerlemeye başlamıştı..
At kuyruğumdaki tokayı çekip, tekrar topladım saçlarımı ...
"Çok geç oldu...Abimi aramam gerek, bugün hiç oda aramadı huzursuz oldum..."
Leon'a işaret verdiğinde, Leon ceketini ve yeni işin dosyasını alıp Alex'e uzatmıştı...
"Biz gidiyoruz...Sorun istemiyorum Leon, gözün üzerlerinde olsun.." diyerek Lisanın bulunduğu odayı işaret etmişti...
"Merak etme dostum..." diyen Leona selam verip, girdiğimiz büyük kapıya doğru ilerlemiştik...
Alex'in yanında ufak tefek bişeydim...Yanyana yürürken bile yaydığı güçten rahatsızlık duyabilirdiniz...
Fabrikadan çıkıp arabasına doğru ilerlerken, bir kaç kez bana bakmıştı...
Söylemek istediği bişey olduğunu anlamıştım...Ama normalde düz bir insan olduğu için, şimdi söylüyeceği şeyin pek hoşuna giden bişey olmadığı kesindi...
Koltuklarda yerimizi alınca, elindeki dosyayı torpido gözüne yerleştirmişti...
Araba hareket edip, fabrikadan uzaklaşırken üzerimdeki ceketin fermuarını yarıya kadar indirmiştim..
"Bu iş hakkında ne düşünüyorsun..." diye bana bir soru yönelttiğinde, tek kaşımı kaldırarak gülümsemiştim...
"Patron bir çaylağa fikrini mi sordu, ben mi yanlış duydum..."
Sıkıntıyla başını sağa sola salladı ve elini uzamış saçları arasından geçirerek yüzüme baktı...
"Patron için sıradan bir çaylak değilsin Türk kızı...Bunu çok iyi biliyorsun..."
Boğazımı temizleyerek konuyu dağıtmaya çalıştım önce...Yapmak istediğimi anlamış gibi bir kahkaha attığında, bende gülümsemeden edemedim...
"Seni tanımasam utandığını düşünücem Karya...Bu hallerine bayılıyorum..."
Elini uzatarak yanağımdan makas aldığında, dokunduğu yeri elimle silmiştim...
"Yapma şöyle...Sonra çocuklar yanlış anlıyor.." diyerek sitem ettiğimde gülen yüzü yavaş yavaş kayboldu...
Çocuklardan kastımın Lisa olduğunu anlamıştı...
"Sikimde bile değil Karya..."
Bu Alex için demek oluyordu ki, bu konuyu açma Karya...
Lisayla onu kaç kez sevişirken görmüştüm inanın sayamıyacağım kadar çoktu...
İnsanların içinde bile sanki yatak odalarındaymış gibi davranmaları ilk başta kızarıp bozarmama neden olsada, zaman geçtikçe bunu ve bunun gibi pek çok şeye alışmıştım...
Sanırım Avrupalılarla aramızdaki farklardan biride buydu...Biz Müslümanlar için böyle şeyler çok önemliydi...Haram ve günah olduğunu bilmek bile iki kez düşünmenize yetiyordu...
Kolumdaki saate son bir bakış daha attığımda, sabahın beşini çoktan geçtiğini görmüştüm...
Sonrasında hiç konuşmadan geçen yolculuğumuzda, sonunda evimin bulunduğu plazanın önüne gelebilmiştik...
Ailem gayet varlıklı olduğu için, para sıkıntısı çekmemiştim bu yaşıma kadar...
Şimdi aklınızda para sıkıntın yoksa, neden bu çeteye katıldın gibi soruları duyar gibiyim..
Bende bilmiyorum aslında...
Sadece canım istedi ve şu an aralarındayım...
Hani gizli saklı, yada yasak şeyler ilgi çeker ya...İşte benimde öyle olmuştu galiba...
Bir yıldır aralarında olmama rağmen, ailemden bağımsız küçük bir servetim bile vardı...
Hiç konuşmadan kapıyı açıp indiğimde, açık kapıdan eğilerek benden ayrılmayan gözlerine baktım..
"İyi geceler Alex..."
"İyi geceler Karya..." dediğinde kapıyı kapatarak arabanın üzerine ilerlemesi için vurup, plazanın giriş kapısına ilerledim...
Arkama bakmadan içeriye girdiğimde hala orda beklediğini biliyordum...
Sanırım Türkiyeye gidip gele, gidip gele bizden bişeyler kapmıştı...
Alex her içeriye girmemi bekleyip öyle gittiğinde, aklıma Kaan gelirdi...
Çok korumacı bir abi olması dışında, aşırı derecedede kıskanç bir şapşikti sağolsun...
Girişte bekleyen görevlilere selam vererek, yan yana duran asansörlerden birini çağırıp 8.katı tuşladım...
Bacaklarım hala sızlıyordu ve ben sabah okula gidebileceğimden pek emin değildim...
Uzunca bir süre küvetten çıkmayacağım kesindi...
Kendi katıma gelen asansörden inip, sırt çantamdan anahtarımı ararken diğer asansörün bu katta açıldığını bildiren sesi duymuştum...
Arkamı dönünce gelen kişinin Alex olduğunu görmemse beni şaşırtmıştı...
"Alex...?
"Dosyayı vermeyi unuttum,incelesen iyi olur..." dediğinde teşekkür ederek dosyayı elinden almıştım ki, dairemin kapısı içerden açıldı ve görmeyi beklediğim son kişinin sinirle bakan gözleriyle kalakaldım...
"Abi...?"
Alex'de benim kadar şaşırmış gibi bakarken, abimin Türkçe konuşmasıyla kaşlarını çatmıştı...
"Karya...Kim bu lavuk ve sen bu saatte kadar nerdeydin..."