Yüzleşme

1905 Words
Eve gittiğinde ilk işi annesiyle konuşmak için etrafta onu aramak oldu. Mutfakta masada oturmuş pirinç ayıklarken buldu. Kadın yakın gözlüklerini takmış büyük bir dikkatle kendini işine vermişti. Küt kestirdiği kumral saçlarını küçük bir lastik tokayla arkasında toplamış birkaç asi tutamın kenarlardan çıkmasına engel olamamıştı. Her zaman bakımlı görünmeyi iyi biliyordu bu kadın. Bu güzel parlak saçları kimden aldığı anlaşılıyordu Alev'in. "Merhaba anne seninle bir şey konuşmak istiyorum" dediğinde kızını fark etti Meral. Biraz durgun gibiydi bir hali vardı. Başını kaldırmadan cevap verdi kızına. "Dinliyorum." Okul yüzünden hala ona kızgın ve kırgın olduğunu hemen anladı Alev. İlk olarak annesiyle yaptığı tartışmayı hatırlayınca dolgun dudakları düz bir çizgi halini aldı. *** Annesi her zaman yaptığı gibi sorumsuz davranışlarından ötürü ona nasihatlerde bulunmuştu. Neydi bu kadının derdi, neden onunla uğraşıp duruyordu sanki. Bu evdeki varlığından bu kadar mı rahatsız oluyordu? Bardağı taşıran son damla ise her zaman ki gibi Zehra ile kıyaslanması oldu. İşte o zaman kendini kaybettiğini hatırladı ve gözlerinden ateş saçarak konuştu annesiyle. Sırf onu üzmek için okulu bırakacağını söylediğinde annesinin yüz ifadesi gözlerinin önüne geldi. Kadın yüzüne yumruk yemiş gibi afallayarak bakmıştı kızının yüzüne. Bir an annesinin bayılacağını düşünse de kadın kendini çabuk toparladı. Uzun süren sessizlikten sonra nihayet konuşacak gücü bulabilmişti. "Bunu yapamazsın Alev." Sesi buz gibi çıkmıştı. Ne zaman sevgi dolu çıktığını hatırlamıyordu ki Alev. Genç kız gözlerini kısarak baktı annesine onu bu halde görmek nedense içini acıtmıştı, fakat kendine umursamamayı telkin etti. Çünkü onun tarafından umursanmadığını düşünüyordu. "Boş sözler söylemeyecek kadar beni iyi tanıdığını düşünüyorum anneciğim." Meral duruşunu hiç bozmadan düz bir sesle konuştu. Duygudan tamamen yoksundu. "Sırf beni sinirlendirmek için, hayatını mahvetmek istiyorsan hiç durma kızım, sana engel olacak değilim." Korku ve endişeyle bakan annesinin blöfünü görmekte gecikmemişti. Yine de sesinin titremesine engel olamadı. Boşanmış bir anne ve babanın çocuğu olmak üzerinde büyük bir yüktü zaten. "Bu senin hayalindi anne, sen istediğin için (beni sevmen, benimle gurur duyman için) hukuk okuyorum. Ama buna artık dayanamayacağım. Ömrümü seni ve babamı nasıl memnun edeceğimi düşünerek geçirmekten bıktım. Yoruldum artık anlıyor musun?" Gözleri buğulandığında kendini tutmayı başardı, onun karşısında ağlamayarak ne kadar güçlü olduğunu göstermekti niyeti. Kırk ikisine yeni girmiş annesi alaycı bir gülüş attı. Henüz on dokuzundayken Nedim ile tanışmış ve aşk denizine yelken açmışlardı. Nedim'in aceleci tavrı ve çapkınlığı yüzünden, ne yazık ki evlenmeden beraber olmuşlardı. İlk bebeğine hamile olduğunu öğrendiğinde tek bildiği henüz anne olmak istemediği ve buna hazır hissetmediğiydi. Allah aşkına üstelik evli bile değillerdi. Neyse ki Nedim sorumluluğu üstlenmiş ve hemen nikah kıyılmıştı. Zaten Meral'in annesi de aksi bir duruma asla izin vermezdi. Fazla müdahaleci bir kadındı Ferhunde Hanım. "Ne" dedi Meral eski günleri geride bırakarak. "Beni memnun etmek için mi hukuk okuyorsun." Ardından abartılı bir kahkaha attı. "Oysaki senin tek derdinin beni üzmek ve huzursuz etmek olduğunu sanıyordum. Çünkü bunda oldukça başarılısın." Alev dişlerini ve yumruklarını sıkarken kaşlarını çatarak baktı ona. Annesi nasıl bu kadar kör olabilirdi aklı almıyordu. Onca yaptığı şeyi neden görmezden geliyordu sanki. Babasının da umurunda değildi ki Alev, zaten onu da ayda yılda bir görüyordu. Annesiyle daha fazla tartışmak istemediği için, çözümü saçlarını savurup, bir şey söylemeden kapıyı hızla çarpıp odadan çıkmakta bulmuştu. *** O tartışmanın ardından ilk defa konuşacaklardı. Kendini toparlamaya çalıştı genç kız. Annesinin karşısında kararlı görünmeliydi. "Ben çalışmaya karar verdim. Artık okulum da olmadığına göre fazlasıyla boş vaktim olacak demektir. Çalışıp kendi paramı kazanmak istiyorum. Geçen gün bir yere başvurmuştum ve bugün beni görüşmeye çağırdılar. Sonuç olarak işe alındım." diyerek kısaca onu bilgilendirdi. "Nedense yaptıkların artık beni şaşırtmıyor" Yüzüne hiç bakmadan konuşması kızın dikkatinden kaçmadı. Demek onu bu kadar çok kızdırmıştı. Fakat az sonra duyacağı şey yüzünden oldukça şaşıracak belki de öfkeden deliye dönecekti annesi. Alev onun henüz nasıl bir tepki vereceğini kestiremiyordu. Görmek için sabırsızlanıyordu doğrusu. Nedense onu sinirlendirince görünmez kimliğinden sıyrılıp farkına varacakları fikrine sahipti. "Nerede iş bulduğumu sormayacak mısın?" dedi alaycı bir tavırla. Onun bu umursamazlığı kalbini incitmişti. Kadın gözlüklerinin üzerinden baktı kızına. "Sormam bir şeyleri değiştirmeyeceğine göre" dedi ve tekrar işine döndü. "Sonuçta sen yine bildiğini okuyacaksın." diye ekledi. Annesini duymazdan geldi. Bu kadar ilgisizliği hak etmediğini düşünüyordu. "Bir inşaat firması ile anlaştım. Yaptığı villaların tanıtım reklamlarında oynatacaklar beni." Ses yok. Kadın umursamaz bir tavırla pirinç ayıklamaya devam ediyordu. Bu kez; "Vural inşaatın reklamlarında rol alacağım" dedi üstüne basa basa. Belki bu onun ilgisini çekebilirdi. Meral Hanım tek kaşını kaldırarak baktı karşısında duran kızına. Bingo. Nihayet annesinin dikkatini çekmişti Alev. "Sebep" "Sebebi basit anneciğim. Bu sektöre girmek istiyorum. Vural inşaat benim için harika bir basamak olacak. Ayrıca teklif edilen para da çok iyi..." Pek ikna olmuş görünmüyordu Meral Hanım. "Aklında ne var, ne yapmaya çalışıyorsun Alev?" diye üsteledi. Karşısında masumca gözlerini kırpıştırdı genç kız. "Hiçbir şey yapmaya çalışmıyorum. Tek istediğim hayatıma yön vermek o kadar." Neden sanki her yaptığı şeyde bir art niyet arıyordu bu kadın. Bu oldukça sinir bozucuydu Alev için. Annesinin bir kaşı soru sorarcasına azıcık oynadı. "Başka bir sebebi olmadığına emin misin?" Şu an bağırmak geliyordu içinden ama tuttu kendini. "Başka ne sebep olabilir ki ?" Kadın bakışlarını ayırmadan konuştu. "Umarım dediğin gibidir." Al işte yine yapacağını yapmıştı bu kadın. Sevgili biricik kızı Zehra'nın mutluluğunu tehlikeye atmaması için aklınca ona gözdağı veriyordu. Zehra'yı bu kadar düşünmesi haksızlıktan başka bir şey değildi onun gözünde. Alev uyarıyı aldı ama umurunda bile değildi. Tam tersi içinde ki öfkenin daha da büyümesine sebep olmuştu. “Ne demek istiyorsun?” Kadın işini bırakıp ayağa kalktı. Belli ki söyleyecekleri önemliydi. “Sende biliyorsun ki Zehra ve Kerim ciddi bir ilişkiye başladı. Oradaki varlığın umarım bu ilişkiye zarar vermez.” Allah aşkına annesi onu ne sanıyordu ki, kalpsizin duygusuzun teki mi? Onun gözünde bu kadar mı kötüydü. Kederli gözlerle baktı. O kaskatı görüntüsüyle oldukça kontrollü görünüyordu. "Endişelenme biricik kızının saadetiyle ilgili hiçbir planım yok. Kerim'in orada çalışıyor olması sadece bir tesadüften başka bir şey değil. Bana ne zaman güveneceksin merak ediyorum." "Sen aklı başında davranmaya başladığında mesela." Sakinleşmek için derin bir nefes tazeledi Alev. "Seninle tartışmak istemiyorum anne. Cuma akşamı çekimler için şehir dışına çıkacağız. Beni merak etme diye söylüyorum. Hani olur ya bir anne olarak belki merak edersin. Sonra da en kısa zaman da bu lanet evden ayrılacağım bilmiş ol." "İş konusunu baban ile de konuşman gerekiyor." Son dediğini duymamış gibiydi. "Biliyorum, bunu hatırlatmana gerek yok." Oysaki yirmi bir yaşında özgür bir kız olması gerekirken resmen hapishane hayatı sürüyordu. Bir yanda annesi bir yandan babası ikisinin ortasında sıkışıp kalmıştı Alev. Kapıdan çıkmadan önce annesinin sesini duydu. "Seni uyarıyorum Alev, sakın beni ve aileni utandıracak bir şey yapayım deme. Baban ile karşı karşıya gelmek istemiyorum." Başını çevirip kaşlarını çatarak baktı annesine. Nedense inadına bunu yapmak gelmişti içinden. Sırf onları kızdırmak ve üzmek için aklına gelen kötü düşünceleri hızla kovalayıp koşarak odasına gitti. Pencerenin önüne dikilerek bir süre etrafı seyretti. Hava yenice kararmaya başlamıştı. Yoldan geçen araçlar, akşam trafiğine takılmamak ve bir an önce huzurlu yuvalarına varmak için acele ediyorlardı. Sinirden ellerinin titrediğini hissetti. Annesinden sevgi dolu bir söz duymak için neler vermezdi. Oysaki onlar hep kedi köpek gibi birbirleriyle dalaşıp duruyorlardı. Onun sevgisine ilgisine ve sıcacık göğsüne öyle muhtaçtı ki, kendini sokağa bırakılmış kimsesiz bir kedi yavrusu gibi hissediyordu. Sanki dünyadan eksilse de kimselerin umursamayacağı bir yaratık gibiydi. Annesi neden bu kadar soğuk ve mesafeliydi anlayamıyordu. Neden sarılıp öpmeyi, onunla gurur duyduğunu söylemeyi çok görüyordu ona. Anneannesini hatırlayınca sevgi, saygı ve minnetle andı. Bu dünyada onu seven ve anlayan tek insandı o. Anneannesi büyütmüştü Alev'i. Çoğu zaman sadece hafta sonları görüşüyordu annesiyle. Çocukluğunda da annesinin sevgi ve şefkatine hasretti, hala da öyle. Anneannesinin vefatından sonra annesinin yanına taşınması tam bir hayal kırıklığı olmuştu. Aynı evde yaşamalarına rağmen aralarındaki buzlar bir türlü eriyememişti. Burada sıkılıp nefes alamadığı zamanlar tek kaçış yeri babasının eviydi. Tabi onlar geçen sene taşınmadan önceydi bu durum. Babası da annesinden farklı davranmıyordu ona. Güzel karısı ve on yaşındaki oğlu ile ilgilenmekle meşguldü. Her yerde sığıntı gibi hissediyordu kendisini. Hiçbir yerde mutlu değildi. Birden gerildiğini hissetti. Bunları düşünmek başının ağrımasına neden oluyordu. Ağrı kesici alsa fena olmayacaktı ama öncesinde babasını araması gerekiyordu. İsteksizce pencerenin önünden ayrıldı. Bir süre odanın içinde dolandı, durdu. En sonun da cesaretini toplayıp üvey annesini aradı. O babasını etkisi altına alan tek kişiydi. Pınar'a iş ile ilgili meseleyi anlattı ve ondan yardımcı olmasını istedi. Kadın ona karşı her zaman anlayışlı olsa da, Alev yine de mesafeli davranıyordu. Nihayet "Tamam" dedi kadın ince naif sesiyle. "Babanla konuşacağım. Sen onu bana bırak ama senden tek bir isteğim olacak. Ne olur kendine dikkat et. Ani kararlar alarak hayatına yön vermeye kalkma sakın. Bu söylediklerimi de kulak arkası etme olur mu?" Genç kız büyük bir rahatlama hissetti o an. "Peki. Teşekkür ederim Pınar. Bu iyiliğini unutmayacağım." Telefonu kapadığında derin bir nefes verdi. Babasını da kısmen ikna etmiş sayılırdı. Evet hayatına yön vermek için aradaki bütün engelleri yok etmişti artık. Biricik arkadaşı Ela geldi aklına. Komodinin üzerine bıraktığı cep telefonunu eline aldığında birden durağanlaştı. Bu pembe kapaklı telefonu ona doğum günü hediyesi olarak sevgili babası almıştı. Hediye paketini açtığında ilk düşüncesi onun gözünün önünde parçalamak olmuştu ama sonra vazgeçmişti. Bunu yapınca eline ne geçecekti sanki. Babası pişman olup ona değerli vaktini ve sevgisini mi verecekti. Yoksa geçip giden yılları telafi etmek için mi uğraşacaktı. Biliyordu hiç biri olmayacaktı. Telefonun ucundaki neşeli ses onu hayal aleminden çıkarınca müteşekkir oldu. "Alo." "Merhaba Ela, nasılsın arkadaşım?" Ela onun okuldaki en iyi arkadaşıydı. Anne ve babası Ankara'da oturuyordu. Hukuk fakültesini kazanınca mecburen İstanbul'a taşınmak zorunda kalmıştı genç kız. Çok zeki aynı zamanda güvenilir bir arkadaştı. İsmi gibi ela gözleri vardı kızın. Boyu biraz kısaydı ama o bunu önemsemiyordu. Kendi ile barışık ve son derece mutlu birisiydi. Mantıklı olduğu kadar, hesabını bilen bir kızdı Ela. Siyah hafif dalgalı küt kesim saçlarıyla doğal bir görüntüye sahipti. Günlerdir ulaşamadığı Alev'in aradığını görünce anında yanıtlamış ve ardı ardına sıralamıştı sorularını. "İyiyim arkadaşım sen nasılsın? Kaç gündür görüşemiyoruz. Okula neden gelmiyorsun? Birkaç defa aradım ama cevap vermedin. Neler oldu Alev? Seni çok merak ettim." "Hey sakin ol biraz, hepsine cevap vereceğim." Derin bir nefes alıp bir solukta olup biteni anlattı. "Hiç iyi değilim Ela annemle kavga ettik ve ona okulu bırakacağımı söyledim. Durumları biliyorsun eninde sonunda olacağı buydu zaten." "İnanmıyorum Alev, bunu yapamazsın?" dedi üzgün ses tonuyla. "Sen de başlama lütfen." Bezgince söylenince, bunun üzerine Ela susmak zorunda kaldı. Arkadaşının o evde ne kadar mutsuz olduğunu çok iyi biliyordu. Alev heyecanla anlatmaya devam edince pür dikkat ona yoğunlaştı. "Anlatacağım o kadar çok şey var ki Ela nereden başlayacağımı bilmiyorum." Yeni havadisleri duymak için sabırsızlanıyordu heyecanla atıldı Ela. "Hiç bir şey atlamadan en başından başla." İki arkadaş dakikalarca konuştular. Konuştukça Alev kasılan kaslarının gevşediğini ve rahatladığını hissetti. Ona göre Ela yanlış meslek seçmişti zira bu kızın kesinlikle psikolog olması gerekiyordu. İnsanı sakinleştiren ve bütün stresini alan konuştukça rahatlatan pozitif enerjili biriydi. Onun gibi bir dosta sahip olduğu için kendisini şanslı hissediyordu. "Teklifin hala geçerliyse en yakın zamanda senin yanına taşınmak istiyorum." "Buna çok memnun olurum arkadaşım. Kirayı ödemekte zorlandığımı biliyorsun. Ama yine de iyi düşün öfke ile kalkan zararla oturur. Sonradan pişman olacağın bir şey yapmanı istemem." Bu kızın mantıklı yanını seviyordu. "Ben kararımı verdim Ela." Dedi kesin bir ses tonuyla. “Artık iş de bulduğuma göre bu evde kalmamın bir anlamı yok. Hafta sonu geçsin, pazartesi annemle konuşacağım en geç çarşamba günü sana taşınmış olurum." Karşı taraftan bir çığlık kopunca Alev telefonu kulağından uzaklaştırmak zorunda kaldı. "Ay Alev şu an nasıl mutluyum bilemezsin. Bu ikimiz içinde harika olacak." "Ah bu arada sormayı unuttum, hafta sonu için bir planın var mı?" "Hayır yok neden sordun?" "Çünkü menajerim olarak benimle Bursa'ya geleceksin." Ve bir çığlık daha koptu. "Şaka mı yapıyorsun bu harika bir haber." Cuma günü buluşmak üzere sözleşip telefonu kapadılar.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD