Banyoya girdiğinde sıcak suyun etkisiyle gevşeyip daha bir rahatladı. Bir an için olanlara inanmakta güçlük çeker gibi oldu. Reklamda oynaması için onca güzel kız arasından onu seçmişlerdi. Ama neden? Ne farkı vardı ki onun. Yoksa kendisinin farkına varamadığı cevherimi görmüşlerdi. Gerek okulda gerekse arkadaş çevresinde her zaman popüler biri olmayı başarmıştı ama reklamda oynayacak kadar iyi olduğunu düşünmüyordu Alev. Banyodan çıkmıştı ki kapının tıklatılmasıyla bornozuna iyice sarılarak "Gir" diye seslendi. Zehra'nın odaya girmesiyle küçük bir şok yaşadı. Bu güne kadar onunla hiçbir iletişimde bulunmayan ve ona bir rakip hatta düşmanmış gibi bakan üvey kız kardeşi odasına teşrif etmişti. Bu inanılacak gibi değildi doğrusu.
"Müsaitsen biraz konuşmak istiyorum." dediğindeyse ikinci şoku yaşadı Alev. Hiçbir zaman aralarında ki o sevgi ve güven bağını örememişlerdi. Aşamadıkları görünmez bir buz dağı var gibiydi.
"Ne oldu?" diye sordu merakla.
"Az önce Kerim ile konuştum. Beni çekimler için Bursa'ya davet etti." Alev’in vereceği tepkiyi görmek için gözlerini yüzüne dikti. Ama o bunu pek de umursamış gibi görünmüyordu.
"Ee ne olmuş?" Dolabına yönelip kıyafet çıkarmaya koyulunca bu defa Zehra kollarını göğsünde birleştirerek yüzüne yerleştirdiği sinsi gülümsemeyle baktı kendisinden üç yaş büyük ablasına.
"Ne yani moralin bozulmadı mı?"
"Neden bozulacak ki?" Odanın içinde yürümeye başladı Zehra her bir detayı incelemeye koyuldu annesinden aldığı yeşil gözleriyle.
"Kerim ile birlikteliğimden memnun olmadığını görebiliyorum ama inan bana bu umurumda bile değil. Hatta bu komik durumundan dolayı bundan son derece keyif aldığımı bile söyleyebilirim." Alev farkında olmadan suratını buruşturdu.
“Sen ona layık biri değilsin.”
“Sen mi layıksın yoksa?” Birden midesi düğüm düğüm oldu. Bu kız neler söylediğinin farkında değildi. Elbette bu saçma soruya cevap vermeyecekti.
"Onunla beni kızdırmak için birlikte olduğunu biliyorum." diye karşı çıktı. Hatta bundan oldukça da emindi. Bir an için arkadaşı Kerim için üzülmeden edemedi. Sonuçta Zehra cadısına karşı onu uyarmış, fakat sözünü dinletememişti.
"Öyle olursa ne olur?" demek itiraf ediyordu arkadaşıyla oyun oynadığını. Bütün ciddiyetini takınarak karşısında dikildi kardeşinin ve ona dik dik bakarak konuştu.
"Bana bak Zehra Kerim iyi bir adam onun kalbini kırmana asla izin vermem."
"Ona karşı bir şeyler hissediyorsun değil mi?" Genç kız gözlerini devirmeden edemedi.
"Daha öncede söyledim onunla sadece arkadaşız.”
"Sana karşılık vermeyip o gözle bakmaması ne feci… Seni değil de beni tercih ettiği için eminim içten içe kuduruyorsundur. Desene güzelliğinden etkilenmeyen erkeklerde varmış."
Zehra'nın dudakları alaycı bir ifadeyle yukarı kalktığında Alev sinirlenmemek için kendine telkinlerde bulunuyordu. Derin bir nefes tazelerken şu an sakin kalmaya çalışmak onun için gerçekten çok zordu. Bu kızın dünyaya onun hayatını berbat etmek için geldiği aşikardı.
"Bana bak kendini beğenmiş sersem eğer isteseydim Kerim ile sevgili olurdum, beni reddetmiş falan değil tamam mı? O benim en iyi dostum." diye tısladı. Nihayet tepesini attırmayı başarmıştı her zamanki gibi...
"Çok yazık..." diyen Zehra yatağın kenarına oturdu ve sanki yumuşaklığını test etmek ister gibi hafifçe hareket etti.
"Bu sözlerle mi kendini teselli ediyorsun sevgili ablacığım. Halbuki Kerim'in senden etkilenmediği gün gibi ortada." Ne yapmaya çalışıyordu bu kız? İçinden birden ona kadar saymayı denedi ama dörtte takılıp kalınca Zehra'ya meydan okumaya karar verdi.
"Kaşınma Zehra." Zehra anında ayaklandı ve karşısında dikildi.
“Yoksa ne yaparsın gidip anneme mi şikayet edersin?" Aklına gelen kelimeler düşünmeden hızla döküldü dudaklarının arasından.
"Kerim'i senin elinden alırım, inan bana bunu yaparım."
Zehra duyduklarının etkisiyle bir an için duraksadı. İşin buraya geleceğini tahmin etmese de geri adım atmayı gururuna yediremedi. Karşısındaki alelade biri değildi ki, yıllardır için için kıskandığı üvey ablası Alev'di. İşte şimdi kozlarını paylaşma zamanı gelmişti. Histerik bir kahkaha atarak duygularını bastırmaya çalıştı.
"Sana karşı bir şey hissetmeyen birini nasıl etkilemeyi düşünüyorsun merak ediyorum. Üstelik adamın aşık olduğu senden daha güzel ve zeki bir sevgilisi varken." O bilmişin saçını başını yolmak geliyordu içinden Alev'in geri adım atmak yerine hala dır dır ötüyordu ne yazık ki. Durumun vehametinin farkındaydı ve bunu yapmak istemiyordu.
"Bunun benim için zor olmayacağından emin olabilirsin sevgili kardeşim."
"Tamam o zaman onu elimden al da görelim."
Onun geri adım atmasını beklemek aptallıktı şimdi daha net görebiliyordu bunu Alev ama kendisi de geri adım atmayacaktı. Bu mutluluğu Zehra’ya yaşatmaya niyeti yoktu belli ki. Ona haddini bildirmek ve o küçük dik burnunu biraz sürtmek için sırf bu yüzden;
"Tamam elinden alayım da gör o zaman" dedi. Elbette böylesine bir iddiayı onaylıyor değildi fakat Zehra'ya günü göstermek için de can atmıyor değildi.
***
Nihayet beklenen Cuma günü geldiğinde şirketin önünde buluştular ve çok geçmeden ayarlanan otobüs ile yola çıktılar. Yolculukları eğlenceli bir şekilde başlamıştı. Göz ucuyla Kerim ve Zehra’dan tarafa baktığında yan yana oturmuş kendi aralarında gülüştüklerini gördü. Önüne dönerken burnundan soludu, bu hareketi Ela'nın dikkatini çekince az önce onun baktığı yöne bir bakış attı.
"Bu da neyin nesi böyle? Lütfen bana yanlış gördüğümü söyle?"
"Maalesef doğru canım. Zehra yine yaptı yapacağını."
"Zavallı Kerim. Ona acıdım şimdi."
Neyse ki Ela vardı yanında. Genç kızın varlığı Alev'e güven ve de güç veriyordu. O harika bir arkadaştı ve şu dünya da başına gelen en iyi şeydi. Üstelik bu güzel hafta sonunun ona da çok iyi geleceği için seviniyordu. Kalacakları otele vardıklarında herkes dinlenmek için odalarına çekildi. Üç kızın odaları yan yanaydı. Kendilerini rahat ve güvende hissetmeleri adına özellikle ayarlamıştı bunu Kerim. Akşam yemeklerini yedikten sonra yarın erkenden iş başı yapacakları için odalarına çekildiler. Zira yoğun ve yorucu bir gün bekliyordu onları. Ertesi sabah erkenden çekimler için hazırlıklar tamamlandı. Alev kamera karşısına geçti. Ne yapacağı konusunda hiçbir fikri olmasa da, yönetmen Bülent onu çok iyi yönlendirmiş ve idare etmişti. Aslında heyecandan neredeyse bütün bedeni titriyordu fakat etrafa karşı öyle kendinden emin bir tavır sergiliyordu ki gören herkes sanki bu işi yıllardır yaptığını düşünebilirdi. Mekan olarak hem villaların içi hem de dışı kullanıldığı için çekimler akşama kadar sürdü. Yarın sabahta birkaç görüntü aldıktan sonra akşama doğru yola çıkmaya karar verdiler.
Yeşilin ve mavinin iç içe olduğu villaların nezih görüntüsü Alev dahil herkesi büyülemişti. Vural inşaat işinin ehli bir şirket olduğunu kanıtlamış görünüyordu. Tek kelimeyle olağanüstü bir iş çıkardıklarını düşünüyordu. Burada neredeyse yok yoktu. Her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülüp tasarlanmış, son model ve lüks yapılar ortaya çıkarmışlardı. Akşam yemeğinden sonra Alev arkadaşı ile birlikte odasına çekildi. Genç kız günün stresi ve yorgunluğundan dolayı yatağına uzanmış, Ela da arkadaşının ayakucuna doğru bağdaş kurup oturmuş bir halde birlikte günün yorumlarını yapıyordu.
"Buraya bayıldım Alev, İstanbul'a hiç gidesim gelmiyor. Keşke biraz daha kalabilseydik." Alev gülümserken onun bu doğallığını ne kadar çok sevdiğini düşündü.
"Ben de çok beğendim canım, bence buranın reklama falan ihtiyacı yok. Çünkü burayı görüp de almadan dönen olacağını hiç sanmıyorum. Reklam için dünyanın parasını boşu boşuna harcıyorlar." Ela derinden bir iç çekti.
"Haklısın Alevcim. Biz de böyle bir yerde yaşasak ne güzel olurdu değil mi?" Alev derin hayallere dalan arkadaşına baktı. Onun küçük dairesinin yanında burası saray gibi kalıyordu.
"Ben İstanbul'u seviyorum. Oradan vazgeçmeye niyetim yok." Ela ayağa kalkıp pencereye yaklaştı ve bir süre etrafı seyretti. Saat on olmasına rağmen etraf insan kaynıyordu. Aklına bir şey gelmişçesine heyecanla Alev'e döndü.
"Ne dersin belki bu dairelerden birini sana hediye ederler. Olabilir yani? Duyduğuma göre Vural ailesi bayağı zengin ve cömert insanlarmış." Ellerini birbirine vurup yerinde zıpladı.
"Ay ne harika olurdu. Düşünsene her hafta sonunda soluğu burada alırdık." Alev omuz silkti.
"Milletin zenginliğinden bize ne canım. Ben hak etmediğim hiçbir şeyi kabul etmem. Hem zaten onlarında bana bedavadan daire vereceklerini hiç sanmıyorum." diye söylendi, para hayatında hep geri planda kalmıştı çünkü. Ela dudak büktü. Arkadaşının haklı olduğuna kanaat getirdikten sonra onaylarcasına başını salladı ve saatine baktı.
"Sahi Zehra nerede?" dedi merakla. Onun yokluğunu yeni fark etmiş gibiydi.
"Kerim ile bütün bir öğleden sonrası ortalarda görünmediler" diye ekledi. Bu durum canını sıkmıştı Alev'in. Gerçekten Zehra onu etkisi altına almış olabilir miydi? Doğrusu o cadıdan her şeyi bekleyebilirdi. Kesin ona büyü falan yaptırmış olmalıydı. Yatakta oturma pozisyonu alarak arkadaşına seslendi.
"Ela. Sence Kerim ve Zehra birbirlerine yakışıyorlar mı? Yani ne bileyim onlardan sevgili olur mu ki?'' Arkadaşı iyi bir gözlemciydi. Onun görüşlerine güveniyordu. Ela gözlerini sabit bir noktaya odaklayarak kısa bir an düşündü.
"İkisini de tanıdığım kadarıyla Kerim çok yakışıklı ve iyi niyetli biri. Ama Zehra sanki..." doğru kelimeyi bulmak için bocaladıktan sonra devam etti.
"İçten pazarlıklı, sinsi ve güvenilmez biri gibi geliyor bana." Ela'ya gülümserken bu kızın kesinlikle bu işi bildiğini düşünüyordu. Telefonun sesiyle konuşmaları bölününce Alev sehpanın üzerinde duran telefona uzanıp eline alıp ekrana baktı. Tanımadığı bir numaraydı arayan.
"Alo"
"Merhaba Alev ben Şamil Vural"
Alev elini açık olan ağzına götürüp gözlerini irice açtı. Arkadaşının gözlerinin içine bakarken, bu hareketinin Ela üzerinde bırakacağı etkiyi düşünememişti. Bu adamın aramasına hem çok şaşırdı hem de bir o kadar mutlu oldu. Aslında ikisini de ayrı bir kefeye koyup ölçmek gerekirse mutluluğu şaşkınlığından biraz daha fazlaydı. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladığında boğazını temizleyip konuşmaya başladı.
"Tanıdım Şamil Bey, nasılsınız?"
"Çok iyiyim Alev, sen nasılsın?"
"Teşekkür ederim bende çok iyiyim" Adamın senli benli konuşması dikkatinden kaçmamıştı. Ne kadar rahat bir adamdı böyle.
"Az önce Bülent ile görüştüm. Bütün ekip sana hayran kalmış, senin harika bir iş çıkardığın konusunda herkes hem fikir. Ben de arayıp, özel olarak tebrik etmek istedim."
Tam o sırada Ela merak içinde telefona kulağını dayamış konuşulanları dinlemeye çalışıyordu. Alev onu boşta kalan eliyle itmeye çalışırken yalvaran gözlerle bakıyordu ona. Tabi Alev bunu umursamadı ve arkasını döndü ama Ela'nın pes etmeye niyeti yoktu ki tekrar yapışmıştı genç kıza.
"Teşekkür ederim çok naziksiniz. Aslına bakarsanız başarılı olan Bülent Bey ve ekibiydi, beni çok iyi idare ettiler." Telefonun ucunda hoş bir kahkaha duyuldu. Bu adamın gülümsemesinin de en az sesi kadar etkileyici olduğunu düşünmeden edemedi genç kız.
"Mütevaziliğin hoşuma gitti doğrusu." Genç kızın yanakları al al olurken karşı karşıya olmadıkları için şükretti. Yoksa bu yanaklarla rezil olması kaçınılmazdı. Kulağını telefona yapıştırmış olan Ela'yı tekrar itekledi. Nasıl bir baş belasıydı bu kız böyle.
"Orada olup, seni çalışırken görmeyi çok isterdim. Belki sonrasında birlikte yemek yerdik." Bu itiraf karşısında heyecanlanmadan edemedi ama bunu sesine yansıtmamaya özen gösterdi.
"Bu söylediğinizi gerçekten istemiş olsaydınız bugün burada olurdunuz Şamil Bey" güzel bir cevap verdiği için içten içe kendini tebrik etmeyi ihmal etmedi. Telefonun ucunda derin bir nefes duyuldu.
"Haklısın ama ben birçok sorumluluğu olan bir adamım Alev."
"Eminim öylesinizdir" dedi alaycı ses tonuyla. Niye böyle yaptığı konusunda en ufak bir fikri bile yoktu.
"Neyse." diyerek devam etti.
"O halde ben sizi sorumluluklarınızdan daha fazla alıkoymayayım. Sizin yapacak işleriniz vardır. Size iyi akşamlar Şamil Bey." deyip telefonu adamın suratına kapadı.