Rahmi Demir
Çok sıkıntılı bir süreçteyiz ve çok yoruldum. Asistanım işi bırakacak zamanı buldu, ahh bir de bu kadar işin arasında yeni birini aramakla uğraşıyorum. Kararımı verdim; şu kapıdan ilk gireni sorgusuz sualsiz alacağım işe. En azından nefes alabilirim.
Kapıdan bir kadın girdi, gayet resmi giyimli, anlaşılan işini ciddiye alan biri, tecrübeli de gözüküyor…
Eylül’den
Kapıdan içeriye girer girmez, yorgun olduğu yüzünden çok belli olan, saçı başı dağılmış, gömleğinin yakası gevşemiş, elli yaşlarında bir adamla karşılaştım. Daha merhaba demeden:
"Evet, işe alındın, hemen başlayabilirsin. Çok acil misafirlerimiz gelecek, buraların düzeltilmesi gerekiyor, yardımcı olur musun?" dedi.
Etrafıma baktım, benden başka kimse yok. Bana diyor! "Deli mi ne, daha adımı sormamış, işe alındın diyor. Acaba arkama bakmadan dönüp gitsem mi? Kim kimi böyle işe alır, kesin bir bit yeniği var," diye içimden geçirip arkamı döndüm ki tekrar konuştu:
"Şu an çok sıkıntılı. En azından bu misafirler gidene kadar çalışırsan bugünlük ücretini öderim," dedi.
Neyse, en azından bir günlük yevmiye alırım diye düşündüm ve ne yapacağımı sordum. Tabii ki adını da… Patronunun adını bilmeyen sekreter mi olur canım!
Rahmi Bey:
"Aslında şu dosyaları düzenle ve toplantı odasındaki masayı toparla. Bu müşteriyi kaçırmamak lazım; işimi büyütmek için güzel bir fırsat, kaçırmak istemiyorum."
Haydaa, sekreter niyetine geldik, ayak işlerini yapıyoruz. Neyse… Sonra öğrendim, birkaç kişiden personel alımında biraz sıkıntı olmuş; bu çalışanlar da Rahmi Bey’in evvelden beri çalıştığı daimi çalışanlarıymış. Yaptıkları iş; sevkiyat ürünlerini depomuzda müşterilerimiz için muhafaza ediyoruz. Sattığı ürünleri depomuzdan nereye gidecekse biz yolluyoruz. Kargo gibi ama büyük ölçülü depolama da sunuyor. Neyse, işimize dönelim.
Rahmi Bey’in dediği gibi düzelttim etrafı. Allah’ım, ne dağınık! Adam eli ayağına dolaştıkça dağıtmış. Depoların resimleri, konumları, m²’leri vs… Dizdim güzelce, birkaç ikramlık da ayarladım. Sonuçta biliyoruz az çok ürün nasıl pazarlanır. Esnaf çocuğuyuz; ürünümüz tabaksa tabak, depoysa depo, değil mi?
Rahmi Bey de ağzı iyi laf yapıyor. Toplantısı iyi geçti, kabul etti. Müşterinin ürünleri bizim depolara yerleşecek; cinslerine göre bir düzende muhafaza edilecek ve söylenen şehirlere tırlarla götürülüp teslim edilecek.
Gün bitti ve sonuç: Rahmi Bey, zor anında hemen işe atılmamı, el çabukluğumu görünce, “Gel, başla pazartesi,” dedi.
“Düzene girene kadar asgari ücret veririm. Hafta içi tam mesai, cumartesi yarım gün, pazar tatil. İşlerimi düzenle,” dedi. Canıma minnet! Haftanın altı günü 12 saat çalışmaktansa bu işi havada karada kaparım ben. "Tamam," dedim, kabul ettim. Yalnız daha rahat giyinmeli… Bari işler düzene girene kadar çok yorucu geçecek. Her işe ben koşturacak gibiyim…
Artık hayatım kolaylaşacak mı ne? Allah’ım, 777 aldım, kabul ettim, oldu…