Olmuyor!
Dün akşamki dokunuşları bir an bile aklımdan çıkmıyordu. Dün onu ve kızları bırakıp eve geçmiştim. Bugün onu göreceğimi düşünüyordum ama garip bir şekilde gelmemişti. Gözlerim onu arıyor tenim onu istiyordu. Kokusunu, dokunuşunu ve gülüşünü hatırladıkça kafayı yiyecektim. Kesin bana büyü yapmıştı. Bir gecede onu bu kadar arzulamak hiç de normal değildi, hemde hiç.
"Ne oldu tatlım?" Anna bankta yanıma oturunca düşünmeyi bırakıp Anna'ya gülümseyerek, "Yok bir şey. Siz çıkın bende eve gideceğim." Dedim. Mabel ile Christina da geldiğinde Anna yanağımı öpüp ayağa kalktı. "Bir şey olursa bizi ara." Deyip gülümsediğinde kafamla onaylayıp, "Uykum kaçarsa ya da ağlamak istersem size haber veririm." Dedim.
"Bu kadar kafana takma Azra, dayanamaz ve gelir." Mabel konuştuktan sonra yanağımı öpüp geri çekildi. Christina da yanağımı öptüğünde yüzümü buruşturup, Sitemle, "Yah! Haydi gidin. İyiyim ben." Dedim. Kalbimin sıkışmasından başka gayet iyiydim.
Kızlar yine her zaman yaptıkları gibi bara giderken bende evde dinlenmeyi tercih ediyordum. Restorandaki mesaimin bitmesine rağmen ben hala salak gibi bankta oturmuş Aras'ı bir ümitle bekliyordum. Ben ne zamandan birini bekleyen biri olmuştum? Birkaç gündür tanıdığın birini saatlerce beklemek aptallıktı.
Saat neredeyse gece yarısına geliyordu ve ümidim de tükendiğine göre artık eve gidebilirdim. İçeri geçip elbiselerimi değiştirdikten sonra arka bahçeden eve gitmek için çıktım. Topladığım saçımı salık bırakıp ellerimle şekillendirmeye başladığımda arkamda duyduğum ses ile bir an duraksayıp arkama döndüm.
"Açık hali daha güzel." Deyip gülümsediğinde bende gülümseyip yürümeye devam ettim. Arkamdan hızla yürüdüğünü anlamıştım ama onu takmayıp yürümeye devam ettim. Birden önümde durunca bedenim göğsüne değdi. "Neden dün akşam beni bırakıp gittin?" Nefesi yüzüme vurdukça bütün hormonlarım uyanıyordu. "Canım istedi ve gittim." Omuz silkip umursamadan bakıp yürüdüğümde kollarımdan tutup beni durdurdu. "Bu kadar mı? Seni gerçekten tanımak istiyorum Azra ama bana tanıma fırsatı vermiyorsun."
"Tamam. Bu akşam beni tanıman için fırsat vereceğim." Dediğimde kollarını çekip sağ tarafımıza baktı. "O zaman biraz gezelim mi?" Bakışlarını sağ tarafımda duran motosiklete çektiğinde heyecanla motosiklete bakıp tekrar Aras'a baktım. "Senin mi?" Dediğimde kafasını sallayıp onayladı. "O zaman biraz eğlenelim." Deyip motosikletin yanına geçtim. Bir süre gülümseyerek beni izledikten sonra yanıma yaklaşıp motosiklete bindi. Bende arkasından bindiğimde, "Belimi tutmanı tavsiye ediyorum Senorita." Deyip motosikleti çalıştırdı. Motosiklet hızlanınca kollarımı beline sıkıca sarıp başımı sırtına yasladım. Onu tanımayı bende istiyordum. Bunun için nazlanmak yerine ikimize şans vermiştim zaten.
Miami sokaklarını geçip sahile geldiğimizde durup ayaklarımızı suya koyduk. Dolunay denize vurup etrafı aydınlatırken Aras'ın simasını görebiliyordum. "E Aras beni tanımak istiyorsun ama şu an sadece susup beni izliyorsun." Dediğimde ellerimi tutup yürümeye devam ettik. "Seni tanımak istiyorum ama en çok da sana yakın olmayı, kokunu içime çekmeyi istiyorum."
"Beni tanımaktan kastın ne? Beni mi yoksa vücudumu mu tanımak istiyorsun?" Hızla ellerini bırakıp sudan çıkıp yere oturdum.
"Önce seni tanımak istiyorum." Yanıma oturup bana baktığında. "Önce ben seni tanımak istiyorum." Deyip dişlerinin arasına aldığı dudaklarını parmaklarımla serbest bıraktım. "Ben Türk'üm ve hayatım orada. Buraya bir görev için geldim ve görevim bittiğinde gideceğim." Yüzündeki anlamsız ifade karşısında değişik hissetmeye başlamıştım. "Bu kadar mı? Yani senin için sadece yaz heyecanı olarak mı kalacağım." Onun için sadece yaz kaçamağı olmak istemiyordum. Ne istediğimi de bilmiyordum, sadece onunla güzel vakit geçirmek, onu bir kez bile olsa hissetmek istiyordum.
"Bilmiyorum. Sadece burada olduğum süre boyunca seninle vakit geçirmek istiyorum." Dediğinde hızla ayağa kalkıp, "Eve gitmek istiyorum." Dedim. Aras itiraz etmeden kabul ettiğinde beni evime bırakıp gitti.
***
Sadece yaz kaçamağı olacak kadar düşmedim ben. Eğer böyle olsaydım iki yıldır her gelenle gönül eğlendirirdim ama öyle biri değildim.
Yeni gelen müşterilerin siparişlerini verip az önce içeri gelen bir çiftin masasına doğru yöneldim. Onların da siparişlerini alıp kısa bir süre sonra siparişlerini verdim. Sonra yine, yine ve yine her gelen müşterilerle ilgilendim. Garip bir şekilde Aras'ı unutmak istiyordum. Bana dokunuşlarını, bakışlarını unutmak ve işime odaklanmak istiyordum.
Yere düşen tepsiyle yere bakıp hızla kırılan bardağın parçalarını toplamaya başladım. "Hey, hey, hey Azra deli misin sen? Elini keseceksin." Christina telaşla yanıma oturduğunda az önce elime aldığım cam parçası elimi kesmişti bile. "Al işte sana keseceğini söylemiştim." Elimden tutup beni ayağa kaldırdığında elimdeki cam parçalarını yere bıraktım. "Haydi gel yarana bakalım." Deyip kanayan yarama baktı. "Hayır! Hiçbir yere gitmiyorsunuz. Önce yaptığınızı temizlemelisiniz." Önümüze çıkan aptal şef garsona sinirle bakıp sakin kalmak için derin bir nefes aldım. "Aptal mısın sen acaba? Kızın eli kesildi. Yarasına bakmamız gerekiyor." Christina sinirle bağırdığında kolunu tutup gözlerine baktım. "Tatlım sen dur zaten avuçlarımın içi kaşınıyordu." Deyip göz kırptım.
"Kaşı tatlım ne bekliyorsun. Hatta dur ben kızları çağırayım da birlikte kaşıyalım." Deyip kızları çağırmaya gitti.
"Ne bekliyorsun! Tek bir cam parçası bile kalmasın!" Aptal. Gerçekten de bu kız tam bir aptaldı. Birazdan onu dövecektik ama kızın umurunda bile değildi. "Cam parçalarını toplamadan önce saçını başını yolacağım." Deyip hışımla saçlarına yöneldim. Onu dövüp bütün sinirimi kusmak istemiştim ama maalesef saçına ulaşmadan biri belimden tutup beni geri çekmişti.
"Yah! Bırak beni! Her kimsen beni bırakır bırakmaz kaç yoksa seni de döverim." Deyip arkamdaki kıkırdayıp beni dışarı çıkaran bedene sinirle bir tane geçirdim. Ayaklarım yerle buluştuğunda yüzüme düşen saçımı geriye itip karşımda aptal gibi sırıtan Aras'a'a baktım. "Hırçın olduğunu bilmiyordum." Dediğinde az önce dediğimi yapıp koluna bir tane geçirdim. "Ne gülüyorsun? Çok mu komik? Kavga edemez miyim?" Sinirle konuşup az önce kestiğim avuç içime baktım. Kesik fazla derin değildi ama yinede acıyordu.
Aras elimi eline aldığında yüzüne baktım. Sanki kendi canı yanıyormuş gibi görünüyordu. Yüzünü buruşturup bana baktığında elimi elinden çekip, "Acımıyor." Dedim.
"Azra deli misin sen?" Deyip bileğindeki bandanayı açıp elimi tekrar elinin arasına aldı. Bandanayla yarayı kapattığında avucumun içini öpüp gülümsedi. "Birazdan iyileşirse şaşırma." Ukalaca gülümsediğinde bende güldüm. Başkası olsa muhtemelen şimdi ağzına geçirmiştim ama Aras gözüme tatlı görünmüştü, bu yüzden onu dövmeyecektim.
"Azra iyi misin? Kızın icabına bakacaktık." Anna heyecanla yanıma geldiğinde Aras'ı görür görmez selam verip elindeki ilk yardım çantasını eline verdiği gibi arkadan gelen kızların kollarına girip içeri geçti. "Yarana bakabilir miyim?" Dediğinde kafamla onaylayıp önden banka geçip oturdum. Arkamdan banka oturduğunda elimi eline verip yaraya bakmasını bekledim. Az önce bağladığı bandanayı çıkartıp yaramı temizledikten sonra yara bandını da takıp az önce yaptığı gibi tekrar dudaklarını avucumun içine bastırıp geri çekildi. "Umarım işe yarar. Eğer dudakların işe yaramazsa seni yarın döverim." Deyip güldüm.
"O zaman yarın gelmeyeyim ben." Göz kırptığında nefes alış verişim bir süre durdu. Az önce o iki kere avucumu mu öpmüştü? Evet, evet öpmüştü hem de iki kere. Aklım başıma yeni yeni geliyordu. Acaba hazır yanımdayken direkt dudaklarına mı yapışsaydım?