69.)

2127 Words
Sesin sahibi iki yıldır sıra arkadaşım olan Özlem'di. "Özleeemm?" dedim soru ifadesiyle. "Canım ne haber, ne arıyorsun burada?" Evimin ve yurdun burada olmadığını bildiği için sormuştu bunu. "Burada bir arkadaşta kalıyorum." "Bende bu mahallede oturuyorum, tanıştırayım kuzenim Yunus." Elimi uzatarak, "Memnun oldum bende Nurseli." dedim yine Selin olduğumu unutarak. Y: Merhaba Nurseli, Kusura bakma arada kaynarım zannettim ama darlığı kestiremedim." "Önemli değil ama hızlı ve büyük bir araba da olsaydım seni göremezdim. Dikkatli ol." "Tamam denerim." derken bunu bile isteye yaptığını söylemek ister gibiydi. Araba ve motorda hasar tespiti yaptıktan sonra Özlem'in, "Ne yapıyorsun, işin yoksa gel bir yerlerde oturalım." sözüne itiraz etmedim. Özlem'in varlığı bana Selim'imi hatırlatmak yerine biraz daha unutturabilirdi. "Olur" deyip arabayı müsait bir yere çektikten sonra onların "biz gidiyoruz gelirsin" dediği yere gittim. Özlem'in karşısına oturup, tekrar iyi olup olmadıklarını sordum, çünkü ben iyi değildim. Biraz da o sebeptendi. Özlem, Hilde'yi bildiği için yüzümün asık olmasını çokta yadırgamamıştı. "Hilde nasıl?" "Daha iyi gibi?" dedim, yanından ayrılmam dediğim arkadaşımı iki gündür unutmuş gibi "Çok üzüldüm gerçekten yaa, nasıl oldu?" "Hamileymiş, bilmiyordu. Açlıktan tansiyonu düşüp bayılınca merdivenlerden yuvarlandı." derken, bir gün benim derdimi de biri çıkıp bir iki cümle ile özetleyecek mi acaba diye düşündüm. "Eee Elif ne oldu? Nişanlandı mı?" Ben Özlem'in yanına Selim'imi bir nebze de olsa unutmak için gelmiştim ama o bir yolunu bulup hatırlatmıştı. "Evet iki gün önce nişanlandı." derken elimi tutup parmaklarıma baktı. "E hani nerede?" deyişi Selim'imin bana takacağı yüzüğü soruyor gibiydi. "Yok." dedim neredeyse ağlayacak gibi. "Özür dilerim canım, benim ki de soru haa, bu şekilde nasıl teklif etsin." derken o Hilde'yi kasdetmişti ama asıl sebep o değildi bilmiyordu. Derin bir nefes çekip, konuyu kendimden uzaklaştırmak için, "Sen neler yapıyorsun?" diye sordum. "Aynı, geçen sene ki gibi?" "Hatırladığım kadarıyla zor, bu sene yapmam demiştin." dediğimde yüzünde sinir olmuş bir ifadeyle, "Babam yaptı yine yapacağını, evde rahat vermedi. Geçen sene de benden memnun kaldıkları için devam etmeye karar verdim. Şuana kadar iki eve gittim, sezon yeni yeni başlıyor. Hem para kazanıyor, hem eğleniyor, hem de babamdan uzak duruyorum daha ne olsun?" deyince bir aile travması da bunun ki diye düşündüm. "Sen bu yaz burada mısın?" "Evet!" "Bana yardım et, gel seni de yazdırayım." "Bu aralar kafam o kadar kötü ki, zengin bebelere hizmet edecek halim yok!" deyince iş teklifini eğlenceye çevirdi. "Anlıyorum, sende Pelin gibi gel. Geçen sene üç eve gelmişti acayip eğlendi." "Davet edilmediğim evde ne işim var Özlem yaa!" "Ne var kızım, disko gibi oluyo, herkes bi dam alıp geliyor, ortam öyle oluyor ki kimse kimseyi tanımıyor, birinin kuzeni akrabası falan diye düşünüyorlar." deyince Yunus tasdik eder gibi, "Evet Nurseli, bir iki defa da ben gitmiştim, bu sene de düşünüyorum ama bakalım kuzenciğim yardım edecek mi?" dedi "Geçen sene ki gibi yapmayacaksan olur!" diyerek aralarında konuştuklarında telefonum çalmış açmak zorunda kalmıştım. Engin ve Savaş eve gelmiş beni göremeyince telaşlanmıştı. Anladığım kadarıyla Atakan, Nazlı olduğu için gelmemişti... ... Bizim mevzumuzdan sonra Atakan Nazlı'ya eskisi gibi olamamıştı. Seviyordu, aşıktı, evlenecekti ama ona güvenmediği için eski hevesi kalmamıştı. Atakan'ı hapisten çıkarttığım gibi onların arasını da yine ben yapmıştım... Nazlı ile çay bahçesine gidip, "Sen burada saklan, Atakan gelince de gör bak!" demiş Atakan'ı yanıma çağırmıştım. Atakan, yanıma gelip yanağımdan öperek, "Aşkım seni çok özledim!" deyince şok olmuş arkadaşıma yalancı durumuna düşmüştüm. Ne aşkı Atakan?" "Ne demek ne aşkı Selin, burada baş başayız, numara yapmana gerek yok rahat ol." Şaşkınlığımı iki katına çıkartıp, "Yeter artık Selin, dayanamıyorum aşkımızı gizli yaşamak istemiyorum, en kısa zamanda bizimkilerle konuşacağım, askerden önce herkes öğrensin!" deyince kafasına baktım saksı falan düşmüş olmalıydı. "Eeee aşkım, neden çağırdın, ne söyleyeceksin ?" dediğinde küçük dilimde tukuruklerimle boğazımdan aşağı inmişti. "Aşkım ne içersin?" diyerek garsona bakınınca gözlerimde yuvasını beğenmeyip neredeyse masaya düşeceklerdi. "Fazla zamanım yok, bunu saymıyorum, akşam yerimize gel, seni çok özledim." diyerek ayağa kalkıp yanağımı öperken, "Üstüne vazife olmayan işlere karışmamayı öğrenmişsindir inşaallah." deyip gitmişti. Atakan gittikten sonra ben durumu Nazlı'ya nasıl anlatacağım diye düşünürken, o masaya gelip Atakan'dan boşalan sandalyeye oturup ağlamaya başlamıştı. "Nazlı yemin ederim öyle değil." yatakta yakalananların açıklayabilirim deyişi gibiydi ama ben gerçekten açıklayabilirdim. "Çok kızmış Selin, bana çok kızmış, beni sevmiyor artık." "Neden öyle oldu bilmiyorum." "Selin, konuşma boşuna anlamış bana ceza veriyor!" "Nereden anladın?" "Atakan, aşkım demez ki, onun gözlerinden anlarsın, Atakan seviyorum demez ki ses tonunun titremesinden anlarsın, Atakan öyle canım cicim demez ki kalbinin ritminden anlarsın, saklamaktan usanmaz yorulmaz, sabırlıdır. Ömrünün sonuna kadar da olsa bekler ama beni eskisi gibi sevmiyor ona güvenmediğim için beni cezalandırıyor." O zamanlar bu nasıl aşk bee, konuşmadan da bir birini anlayabiliyorlar deyip merak etmiştim... Özlem ve kuzeninden izin isteyerek oradan ayrılırken "Pelin giderse bende gelirim belki" dedim. DNA testi negatif olunca kutlama yapmak istiyordum. ... Eve geldiğimde Engin ve Savaş neredeyse polise gidecek gibi telaşlanmıştı. Çok yorgun olduğumu söyleyerek yatağa gittim. Uyku ilacının etkisiyle göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettim. Sanki biri göz kapaklarıma beton döküp, denize atmış gibiydi, yavaş yavaş aşağı doğru çekiliyordu... •~~~~~~• Alp, Selim'in yanına gelerek, "Bugün bana gidelim, evde rahat edemezsin " deyince Selim gözlerini önündeki resimlerden ayırmadan, başını aşağı yukarı sallayarak cevap vermişti. Çıkışta, Alp Selim'i beklerken, "Evden bir şeyler alman lazım." deyince Alp, "Bin gidelim." dedi. Selim çekinerek, "Ben alıp gelirim." deyince Alp sinirlenmiş gibi, "Kinci pisliklik yapma da bin." deyip arabayı gösterdi... Arabada konuşmadan yapılan yolculuktan sonra Selim arabadan inmiş Alp ise oturmaya devam etmişti. Selim, başını camdan eğip, "Kinci pisliklik yapma da in hadi!" deyince Alp bir yandan inerken bir yandanda neden inmediğini söyledi, "Hemen alır gelirsin sandım laaann." Selim, anahtarı olmasına rağmen, içerisi müsait değildir belki diyerek zile bastı. Elif, kapıyı açınca karşısında Alp ve abisini görüp geriye çekilerek, "Hoş geldiniz" dedi yüzü asık bir şekilde. Selim, ağlamamak için Alp'e bakarak destek alıyordu. Alp, "Sen alacağını al" diyerek Selim'i içeri gönderirken, "Ben Elif'e nedenini sorarım" der gibi baktı... Alp, "Hayırdır ne bu hâl?" dedi bu soruyu sormaktan bıkmış gibi Elif, içeriden gelen giden varmı diyerek baktıktan sonra, "Nurseli çok kötü, Allah korusun yine bir şey yapacak diye korkuyorum, abime de Bilecik'e gidiyorum diye yalan söylemiş. Sen bi bakıversen?" deyince Alp gözlerini devirip, "Merak etme bir şey yapmaz o pinokyo." dedi. Elif, Alp'ten böyle bir şey beklemediği için şaşırmıştı. Selim, bir iki eşya alıp yanına gelerek, "Annemlere söyliym çıkalım." deyince birlikte odaya geçtiler. Engin Alp'i görünce ayağa kalkıp elini uzattı, "Merhaba Alp komiserim." deyince Alp şaşırmıştı. "Ben Engin!" deyip kendini tanıtınca Alp, "Tâbi yaa, Engin!" demişti ama bunu göz altına alınan Engin olarak hatırladığı için değil Nurseli'nin orada gördüğü kişi için söylemişti. Selim de anlamış gibi baktı, çünkü Selin'in Engin'in evinde kaldığını biliyordu... Itır koşarak amcasına sarılıp, kendince sevinçli haberi vermişti. "Amcaa yengem geldi" Selim, annesiyle babasına baktı, söylemek niyetinde olmadıklarını görünce sert bir şekilde, "Kameralara mı bakayım anne!" deyince Yavuz beyde aynı ses tonuyla, "Bağırma annene, Selin geldi oturduk. Küçüklük resimlerini merak etmiş, bizden de özür diledi." diyerek karşılık verdi Selim, yine Alp'ten destek alarak ortaya "Görüşürüz bir kaç gün yokum!" deyip dışarı çıktı. Alp, "Biraz bende kalsın." diyerek haber verdikten sonra, "Allah'a ısmarladık!" diyerek çıktı. Arabaya binince Alp şaşırmış gibi bakıyordu. Selim ise hiç şaşırmamış gibi, "Küçükken ben doktor olurdum, Elif'le Selin de hasta olurlardı, onları muayene ederken öksür, nefes al ver falan derdim. Elif öhhö öhhö der numara yaptığı belli olurdu, ama Selin öyle bir öksürürdü ki bronşit mi oldu derdin. Nefesini tut derdim yüzü kızarana kadar bırakmazdı. Bırak demesem boğulacaktı o derece nefesini tutardı. Vel hasılı kelam çok iyi oyuncuydu şaşırma boşuna. Sen cumartesi Engin'lere gittin değil mi?" deyince Alp söylemek istememişti Selim alaycı bir gülüşle, "Ulan salak Selin'in orada kaldığını biliyorum, içeride ki damat bozuntusunun yaptığını yapma bana." deyince Alp genel anlamda merak ettiğini iki kelime ile sordu. "Ne yapacaksın?" "Uzaktan takip edeceğim, Selim'le buluşunca da hıyarı tutup kulağından babama getireceğim." "Hâlâ onunla olduğunu mu düşünüyorsun?" "Öyle olmasa da ümit ediyorum, dua ediyorum. Yada benim gibi takip etsin de yakalayayım diyorum." "Ne olacak şimdi?" "Ne demek ne olacak!" "Ya Selim ölmüşse ne olacak, Nurseli ile sen ne olacaksınız." "Selim ölmedi biliyorum, bana kızdığı için benim yüzümden gelmiyor." "Hadi ölmedi diyelim, ya bir daha hiç gelmezse Selin'i de bırakmışsa ne olacak. "Ne demek istiyorsun Alp, saçma sapan imada bulunma. Yaşıyorsa eğer zaten nikahlı kız, ölmüşse de yengem lan o benim. Aşiretler de bile ölen kardeşin eşiyle evlenmeyi bıraktılar ben nasıl yapayım." "Seviyorsun ama?" "Seviyorduumm!" "Nurseli'yi?!" "Silahımı neden istemiyorum biliyo musun?" "Tahmin edebiliyorum." "O zaman sorma sür gidelim..." Selim, yine yol boyunca parmaklarını ısırarak bundan sonrası için neler olacağını düşündü... •~~~~~~• Telefonumun ısrarla çalmasıyla kim olduğuna bakmadan açtım. "Efendim!" "Naber kız çatlak!" "Kimsiniz?" "Nurseli?.." "Aaabiii!.." "Günaydıınn!.." (Kızarak) "Uyuyordum tanıyamadım." "Farkettim de neden bu saatte uyuyorsun ve sesin berbat, ayrıca sen neredesin neden gelmedin?" "Filiz'ler geldi mi?" "Evet geldi ve Hilde seni sorup duruyor." "Abii benim bu halimi görüp üzüleceğine bırak sorup dursun." "Bana bak Nurseli beni sinir etme kalk toparlan, iki güne geliyorum seni alacağım." "Aaabiii gelme boşuna, Hilde'yi yalnız bırakma. Ben kendimi iyi hissedince gelirim." "Ben anlamam kızım, eşyalarını toplamaya başla." "Abiii... Abiii-" Telefona baktığımda kapatmıştı. "Ooofff"layarak telefonu yanıma koyup tekrar uyumaya devam ettim... •~~~~~~• Doğan Alp'i arayınca Selim "Hoparlöre al." dedi. Alp dediğini yaparak, "Efendim Doğan?" deyince Doğan sinirli bir sesle, "Ne yaptın lan aramadın, Nurseli nerede?" diye çıkıştı. "Ooofff Doğan, ben seni tamamen unuttum abii?" "Ne oluyor Alp?.. Nurseli'nin sesi berbat, senin ki desen yerlerde." "Onunla mı konuştun?" "Evet!" "Bizim Bilecik'e gittiğimizi söylemedin değil mi?" "Söylesem ne olur duyacak hâli yok kii?" Alp, derin bir nefes çekip verdikten sonra, "Bir daha konuşursan söyleme sakın!" dedi "Neden lan ne oldu ki?" "Doğan, Selim yanımda!" "Eee ne olmuş yanındaysa, selâm kelam ederim yanaklarından öperim başka, sen sadede gel." "Doğan, sen neredesin?" "Lan hastanedeyim nerede olacağım, tövbe tövbe!" "İyii bir şey olursa müdahale ederler. Şimdi, ayaktaysan otur, yanında su falan varsa hazırla!" "Alp başla, yoksa ben başlayacağım gelmiş geçmişine..." "O kadar kolay değil işte laann, ben hâlâ şoku atlatamadım." "Bekliyorum!.." "Doğan, bizim yalancı çoban var yaa, bildiğin pinokyoymuşta haberimiz yokmuş." "O ne demek laann?" "Bize yalan söylemiş, kimliğini gizlemiş. Adı Nurseli değilmiş." "Biliyorum, ne var bunda?" "Peki aslında Selin olduğunu biliyor muydun?" "Anlamadım?" "Neyini anlamadın. Yani Nurseli Selin'miş." "Ciddi misin seenn?" "Evet, Selim annesiyle konuştu." "Hass.ktir!" "Yaanii, bende ilk öğrenince öyle dedim ama içimden." "Selim nasıl?" "Berbat-ı muazzam!" "Geliyorum." "Saçmalama lan!" "Ne demek saçmalama, Hilde'ye bi şekilde söyleyip geliyorum. Görüşürüz." Doğan, Selim'in, "Gelme hayır!" demesini duymadan telefonu kapattı... Hilde'nin yanına moralsiz girmek istemediği için elini yüzünü yıkayıp saçlarını taradıktan sonra yavaş hareketlerle kapıyı açtı. Uyuyordur diye ses çıkartmıyordu. Orada bir tahta bulmuş herkesin resimlerini ona yapıştırıp Hilde'nin göreceği yere koymuştu. Hilde'nin gözleri kapalıydı, tahtanın önüne gelip Nurseli'ye baktı... Duyduklarına inanamıyordu. Selim onsuz nasıl devam edecekti. "Hııııığğğhhh." "Hilde hatun uyandın mı?" "Hııııığğğhhh." "Nasılsın, bir şey ister misin?" "Hııııığğğhhh." "Filiz geldi, sen uyuyodun bende eve gönderdim, dinlenip gelecek." "Hııııığğğhhh?" "Nurseliii?.." "Hııııığğğhhh..." "Konuştum canım annesi hastaymış, abimler de acele ettiği için bugün gelememiş, ben de dedim sen kal, benim de orada işlerim var. Halletmek için gelince birlikte döneriz." "Hııııığğğhhh!..Hııııığğğhhh!..Hııııığğğhhh!.." "Hilde, yapma böyle canım, gerçekten hastaymış, yasak olmasa arayıp görüntülü konuştururdum." "Hııııığğğhhh!.." "Tamam Filiz dinlensin senin yanına gelsin hemen giderim tamam mı?" "Hııııığğğhhh." "Haaahhh şöyle, sen sakin ol. Ben gidip hem annesini ziyaret ederim hemde Nurseli'yi alıp gelirim tamam mı?" "Hııııığğğhhh." "Hadi sen dinlen, ben Filiz'i arayıp geliyorum sonra kol çalışmalarına devam ederiz tamam mı?" "Hııııığğğhhh." "Nurseli gelene kadar kolun İyice açılsın da bir güzel döv!" "Hııııığğğhhh?.." "Öyle işte yalancı çoban olduğu için." "Hııııığğğhhh..." "Tamam tamam kızma hemenn. Unutcam. Sen iyi olunca tâbiii." "Hııııığğğhhh!.." "Kovma hemen yaa, çıktım gidiyorum. Bir şey İster misin?" "Hııııığğğhhh..." Doğan kapıya çıkıp, hemen Filiz'i aradı. Filiz telaşla telefonu açınca, "Bir şey yok merak etme, sana Nurseli'yi soracaktım." dedi "Taş kafanın neyini soracaksın kii?' "Neden gelmemiş olabilir sence?" "Vallaa, Selim'in 'Nurseli hanımın aylık eserikli günleri festivali başlamıştır, hayırlı olsun dediği günlerde ki gibi. Görsen evden cenaze çıkmış gibi ağlıyor bir yandan da Selim'den ayrıldık diyor." "Neden ayrılmış söyledi mi?" "Valla Doğan hâli perisandı, ilk ayrıldıklarında bile böyle değildi düşün, Hilde bu hâlde olmasa gelmezdim, onu yalnız bırakmazdım." "Şimdi nerede, kiminle?" "Köyden bi arkadaşı var, iki kızla onun evinde kalıyor." "Filiz, sana bir şey sorcam ama aramızda kalacak." "Tâbi ne?" "Nurseli size gerçek ismini söyledi mi?" "Selim mi soruyor yine?" "Hayır yaa ben soruyorum." "Onunla mı ilgili yoksa?" "Saçmalama neden olsun?" "Ne bileyim geçen sene gıcıklık edince." "Eee gerçek adı ne?" "Selin TAŞKIN." "Harbi mi yaaa?!" "Ne oluyor Doğan yaa?" "Neyse yok bir şey, sen çabuk ol da buraya gel ben İstanbul'a gideceğim "Kötü bir şey oldu değil mi? Selim'le mi alakalı yoksa?" "Yav yok Selim iyi." "Haa, O Selim!.." "Hangi Selim, başka Selim de mi var?.." "O kadarını da söyleyemicem git bacına sor. Lütfen bana da haber ver." "Sen Hilde'ye çaktırma ama!" "Ben çocuk gelişimi öğretmeniyim rol yapmasını bilirim merak etme." "Sen istediğin kadar rol yap, karşındaki çocuk değil." "Sen merak etme!" Doğan, Hilde'nin derdine yanarken bir de en yakın arkadaşı çıkmıştı. Belli ki Nurseli de Selim'i biliyordu. Moralsizliğini belli etmeden, Filiz gelene kadar Hilde ile kol çalışması yaptı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD