MAK - 2

547 Words
Kırılmış bir kalbin hesabı bu dünyaya ağır gelir... ❤️ Miraç bir üzerinde ki kıyafetlere, bir elinde ki poşetlere, bir de olduğu yere bakıp sinirle soludu. Koskoca adam babaannesinin cezasıyla pazarda ona yardım ediyordu. Düğün de babaannesinin dediklerini yapmamış, kızlara bakmamış, hatta hiç biriyle muhatap bile olmamıştı. Tabi babaannesi bu duruma çok kızmış ve eve gelince bir ton laf sayıp nutuk çekmiş, üstüne üstlük "Yarın sana iş yok benimle pazara geleceksin beyefendi " demişti. Babaannesinden çok iyi patron olur diye düşündü Miraç, kendisine acıyarak. Sanki şirket benim de yarın iş yok diyor. Eee evde ki patron babaannem olursa, olacak olan da bu olur. Yapacak bir şey yok emir büyük yerden. Neyse ki yarın şirkette benlik bir iş yoktu. Patronu arar söyler izin koparırım artık. Eğitim için sahaya gidecekti millet, bende yapacaklarımı akşam evde yaparım... Diye düşünüp kendince planlarını yapmıştı Miraç. Ceza bir kere çıkmıştı Nurten Sultan dan, kurtulmak mümkün değildi. Başa gelen çekilir diye düşünerek kendisini odasına atmıştı. "Oğlum sen beni dinlemiyor musun?" diye kendisine çıkışan sesle düşücelerinden sıyrıldı ve "Efendim benim canım babaannem bir şey mi istedin? " Bitmedi mi bu eziyet artık? dercesine yüzüne baktı Miraç ve küçük Emrah görünümü verdi kendine. Onun bu haline içten içe gülen hatta kahkaha atan babaannesi içinden "Ohh olsun sana" diyerek "Al bakim şu poşetleri de ben şuradan kıvırcık bakayım" dedi. Normalde pazara gitmekte bir şey yok tabi amma velakin Miraç'ın en son pazara gittiği zamanı bile hatırlamadığını göz önünde bulundurursak, şimdi pazarda poşet taşıyor olması onun açısından fazlasıyla garip bir durumdu. Üzerinde ki kot pantolona ve siyah düz kazağa kötü bakışlar atıp bunları ona kimin aldığını düşündü. Ya annem ya da babaannem başka kim alır ki kim karışır ki giydiklerime, diye düşünmeyi de ihmal etmedi. Başında 2 hatun vardı zaten bir de evlen diyorlardı. Yok daha neler ben almayayım dedi içinden. Ona göre değildi ki bu kıyafetler, o daha resmi ve ciddi giysiler seçerdi. Kafasını duvarlara vurası geldi gözleri elindeki poşetlere kayınca. "Karnabahar ve brokoli mi?" galiba bayılıyorum diye geçirdi içinden. Bu taşıdıklarını yıllardır yemiyorken şimdi taşımak, bayağı karizmasını çizdirmişti kendi içinde. Bir de babaannesinin her gördüğü ile en az 15 dk konuşması yok muydu? İşte o insanı tam anlamıyla bitiriyordu. "Bu kadınlar ne çok seviyor dedikoduyu" diye geçirdi içinden Miraç. Hiç sevmezdi böyle şeyleri. Sonra babaaannesine böyle dediğinde aldığı cevap geldi aklına "Sen zaten neyi seversin dedesi kılıklı huysuz şey." Istemsizce gülümsedi Miraç. Evet dedesine her yönden çok benziyordu ama babaannesi zamanında sevip de kaçmıştı ona, yani çekilir bir yanı varmış demek ki diye düşündü tebessüm ederek. Ama sonra "Beni kimse çekecek kadar sevmez" diye geçirdi aklından. Hemen sonra kendini toparladı. Kafasını sağa sola sallayarak "Ne sevmesi ne sevilmesi, sevmeye de sevilmeye de ihtiyacım yok benim zaten" dedi. Oysa onu daha neler bekliyordu. Hayat onu nerelere sürükleyecekti habersizdi. Neyden kaçarsa kaçsın "Aman ne önemi var" dedikleriyle bir bir yüzleşecekti. Miraç farkında olmadan bugünlerin tadını çıkardığına inanıyordu ki... " Oğlum iyice Leyla oldun başıma ayyy yaşlandım ben alsana şu poşetleri elimden sesimi bile duymuyor ya! " diye söylenerek yanına gelen babaannesiyle tekrardan içinde bulunan düşüncelerinden sıyrıldı. "E hadi babaannem, araba da yolun başında yorulduysan gidelim artık " dedi Miraç. Artık bu kâbusun bittiğini düşünerek. Babaannesinin cevabını duyamadan arkasını dönmesiyle elinde ki posetlerle sırt üstü yere yapışması bir oldu genç adamın. Tabi üstüne kapaklanan bir kızla beraber... ❤️
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD