Baran, Defne’nin gözlerinin içine kilitlenmişti. Sanki kelimelere dökülmesini beklediği bir duygunun izini sürüyordu. Bakışlarında sessiz bir yalvarış, içinde fırtınalar kopan bir sabır vardı. Ancak Defne suskundu. Dudakları kıpırdamıyor, bakışları yere kaçıyordu. Sanki göz göze gelirse kalbinin sesini ele verecekti. Melih, bulunduğu koltukta hafifçe geriye yaslandı. Yüzüne babalığın ciddiyetiyle karışık bir kararlılık yerleşmişti. Gözlerini Baran’a çevirdi. Sözleri yumuşak ama içinde saklı bir ağırlık taşıyordu. "Evet Baran," dedi, sesini bastırılmış bir merakla süsleyerek, "kızıma nasıl bir hayat sunacaksın? Bir baba olarak bunu bilmem gerek." O an odada zaman durdu sanki. Herkesin gözü Baran’daydı. Ama o hâlâ konuşmadı. Başını çevirmedi, gözlerini Defne’den ayırmadı. Sanki yanıtı onu

