"İstediğim her şeyi yapacaksın küçük şeytan."
Şaşkınlık ve öfke. Bu iki duyguyu gözlerimde hüküm sürerken parmak ucumda yükselip ona baktım. "Nasıl ya?" dedim öfkeyle. "Her istediğini mi? Ne isteyeceksin benden? Bak eğer sevişelim falan dersen var ya çok k-"
"Saçmalama!"
Sözümü kesip beni terslediğinde susup boş boş yüzüne baktım. "Dışarıdan öyle bir şey isteyecek bir adam gibi mi duruyorum?"
Lan belki şimdi vazgeçer git istemiyorum vazgeçtim falan der. Ulan Miray, eğer öyle olursa bir çuval inciri mahvedersin bir şey düşün, bir şey düşün.
"Hayır hayır!" dedim az önce söylediklerimi çürütmeye çalışarak. "Ondan demedim. Sen gayet efendi bir adam gibi duruyorsun ama işte siz erkek milletine hiç güven olmuyor. Alt tarafınızda kıvranan o küçük yaramaz için yapamacağınız şey yok."
Azra.. Senin olayı toparlamak isteyen aklını sikeyim Azra.
"Tecrübelisin galiba?"
Sorduğu soruyla kaşlarımı çattığımda konuşmaya devam etti. "Erkek milletini bu kadar yakından tanıdığına göre."
"Ne alakası var?" Bu sefer öfkelenen bendim. "Ben dışarıdan bir göz olarak gördüğümü söylüyorum. Sen de lafı hemen tecrübelisin falana getirdin ne oluyor? Benim bu yaşıma kadar doğru düzgün bir sevgilim bile olmadı beni neyle itham ed-"
"Sus!"
Anında sustum.
"Sen hep böyle fazla mı konuşursun?"
Başımı olumlu anlamda aşağı yukarı salladığımda devam etti sözlerine. "Evet, sana ilk vereceğim görev... Bir daha böyle fazla konuşma, hatta mümkümse uzun süre sus."
Hafifçe sırıttım. "İnanır mısın bilmem ama bu söylediğin imkansız!"
Yüzüme doğru eğildiğinde kalp atışlarım öyle çok hızlandı ki duymaması imkansızdı. Duyup ona aşık olduğumu falan sanmasın diye hızla geriye doğru kaçtım.
"O zaman imkanlı hâle getir küçük şeytan."
"Emredersiniz paşam!"
Verdiğim bu tepki onu güldürdü. Yavaş adımlarla masanın etrafında dolanıp Amerikan mutfağın iç tarafındaki sandalyeye oturduğunda benim de oturmam için karşı sandalyeyi işaret etti. Dediğini yapıp oturdum.
Bakalım bu sefer ne diyecekti? Beyimiz acaba şimdi hangi emri verecekti?
Biraz aklın varsa sus Azra! Bedava ev buldun işte. Fatura yok kira yok daha ne?
"Kurallar koyalım. Bu evde kaç gün yaşayacaksan ona göre uymak zorundasın. Zorundayız."
"Gün mü?" dedim şaşkınlıkla.
Ben ay, yıl falan bekliyordum bu evde kalmak için. Gün az oldu ya..
"Beğenmedin mi, hayırdır? Aylarca kalacak halin yok ya."
Adam haklı.
"Gün bile fazla yani. Yeni ev bulur bulmaz taşınırım merak etme."
Yalandan kim ölmüş, değil mi?
"Tamam," dedi ve ekledi. "İlk kuralı sen koy o zaman."
Sırıttım, elime güzel koz geçmişti. "Şimdi..." dedim sırtımı rahatça geriye yaslarken. "Ben evin içinde asla sütyen giymem. Asla. Bakmamaya çalış, kural bir bu olsun."
Afallamış bir ifadeyle yüzüme baktığında sırıtışım genişledi. "Kabul mü?"
"Çattık ya." diye mırıldandığında gözleriyle beni hafifçe süzdü. "Tamam kabul."
"Sıra sende öyleyse ama..." Aklıma gelen şeyle duraksadım.
"Ne ama?"
"Daha tanışmadan kural konulur mu ya? Ayıptır."
Gülümsedim ve elimi ona doğru uzattım. "Azra Miray ben. İki ismim var, istediğini kullan."
İsmim çok saçma biliyorum.
Uzattığım eli çok kısa bir an için sıkıp memnuniyetsiz gözlerle elini geri çekti. "Kerem."
Demek ismi Kerem... Güzel isim.
İkimiz de memnun oldum dememiştik. Yalana lüzum yoktu.
"Kural iki." dedi sessizliği bozup söze girerken. "Evin bütün yemek ve temizlik görevleri sende. Bulaşık da dahil."
Ah hayır hayır hayır hayır olamaz lan olamaz!
"Kabul."
Dünya üzerinde gelmiş geçmiş en isteksiz kabul edişti bu, yemin ederim ki öyleydi.
"Sıra bende." dedim ve düşünürcesine gözlerimi kıstım. "Evde üstü çıplak ya da yarı çıplak gezmeyeceksin. Hatta belinde havluyla bile gezmeyeceksin."
Bakışları kısıldığında ben gülümsüyordum. Sinir bozma sırası bendeydi çünkü. "Kabul mü ?"
"Hayır tabii ki!" dedi aniden. "Niye böyle saçma bir kural koydun?"
Sorusunu sorup masanın üstünden hafifçe bana doğru eğildi. "Tahrik mi ediyorum seni yoksa?"
Evet.
"Hayır ya ne saçmalıyorsun?"
İtirazım üzerine inanamayan gözlerle baktı bana. "Sen evde sütyen gitmeyeceksin, ben sana bakmayacağım. Tamam, bunu kabul ettim. Ama o zaman ben de evde üstü çıplak gezeceğim, sen de gözlerine hakim olacaksın. Kadın erkek eşit değil mi? Ben bakmıyorsam sen de bakma."
"Gıcıksın." dedim öfkeyle.
"Sensin gıcık." dedi sırıtarak.
"Senin vücut hatların daha çekici ama!"
Ah, ne saçmalıyordum ben?
"Kendine haksızlık etme küçük şeytan. Senin de bir giderin var."
Dehşet dolu gözlerle ona baktığımda söylediklerinden hiç de pişman olmuş gibi bakmıyordu bana.
"Neymiş benim giderim?"
Öv beni yiğidim.
"Söylemem." dedi yalancı bir hüzünle.
"Niyeymiş o?"
"Yoksa beni sapık ilan edersin. Bakamam sana, yasak." dedi oldukça alaycı bir sesle.
Benimle dalga geçiyordu!
Gülümseyerek karışıklık verdim ona. O zaman karşılıklı. Ben de onunla dalga geçecektim. Ve neden bilmem, bu durum hoşuma gitmişti.
"Yok canım ne sapığı. Söyle istediğini. Nerem çekiciymiş benim?"
Benden bu karşılığı beklemiyordu galiba. Kızmamı falan bekliyordu ama yapmamıştım. "Ee hadi söylesene? Göğüslerim mi fiziğim mi? Nerem çekiciymiş?"
"Hepsi."
Ne?
Bu sefer afallayan bendim. Sıra sıra birbirimizi şaşkına uğratıyorduk böyle. Ne saçma bir durum bu böyle?
"Seninkiler de öyle."
Ah ne saçmalıyordum? Diline hakim ol Azra!
"Bence... Yorgunluktan ikimizin de nevri dönmüş."
Başını olumlu anlamda salladı. "Bence de. Uyuyalım mı?"
"Birlikte mi?"
Şu diline sahip çık artık sikecem ha!
"Hayır, ayrı ayrı."
"Tabii ki ayrı ayrı. Birlikte olacak hali yok ya?"
Kıpkırmızı olmuş bir yüzle masadan kalktığımda eşofmanlarımı çıkarmak için valize ilerledim.
"E ben eşyalarımı nereye koyacağım?"
Bıkkın bir nefes verip o da ayağa kalktı. "Dolapta boş yer var, kıyafetlerimin yanıma asabilirsin."
"Olmaz." dedim. "Kokular karışır o zaman, hiç sevmem."
"Ne halin varsa gör o zaman." deyip odasına girdi ve kapısını çaptı.
"Öküz!" diye mırıldandığım sırada valizin içinden kıyafetlerimi çıkarmıştım. Hızlıca soyunup eşofmanlarımı giydim ve her şeyi katlayıp tekrar valize tıktım.
Sanırım ben kanepede uyuyacaktım çünkü evde başka yatak yoktu.
Emin olmak için onun girdiği oda dışında evi ufaktan turladım. Evet tam tahmin ettiğim gibi salonla birleşik Amerikan mutfak, bir yatak odası, küçük bir çamaşır odası ve banyo vardı. Ha bir de balkon vardı. Ev bu kadarcıktı sadece.
Çamaşır odasından bulduğum yastık ile çarşafı kanepeye serip ışığı kapattım ve kendimi yatağa attım.
Bugün başıma çok şey gelmişti, bir sürü sorunum vardı ve hiçbiri çözülmemişti. Ama ben her zaman yaptığım şeyi yapıp bütün bu sorunları uyuyarak aşmaya çalıştım.
Evet. Bugünlük bu kadar macera yeterli. Hatta fazla bile.
"Umarım..." dedim uyumadan önce sessizce mırıldanırken. "Bu adamla uzun süre yaşamadan başımın çaresine bakabilirim."
Ve uyudum.
Ama bilmiyordum ki bu adam, aslında benim kaderimdi.