Sonunda Türkiye'ye geri döndüm. Bunca zamandır hep bugünün gelmesini bekledim. Tam 5 yıldır yabancı ellerde istenilen eğitimleri almıştım. Mimarlık bölümünü bitirdim. Hem büyük bir şirkette staj yapıp hem de okulumu başarıyla bitirdim.
Gözümdeki güneş gözlüğünü çıkardım. Havaalanında etrafa bakarak ilerliyordum. Babam beni almaya gelecekti. Görünürde kimse yoktu.
Valizimi sol elime aldım. Havaalanı çıkışına doğru ilerlemeye başladım. Babam kapı çıkışında beni bekliyordu.
"Bay Sezin?" babam beni görünce hızlıca yanıma gelip bana sıkıca sarıldı. "Beni bu kadar çok özlediğini bilmiyordum, babam."
"Ne kadar zamandır görmüyorum, seni. Özledim, tabi." babamdan ayrıldım. Yanaklarına sulu bir öpücük kondurdum.
"Bende seni çok özledim, babam. Beni almayı unuttun sandım." babam küçük bir kahkaha attım.
"Küçük bir iş görüşmem vardı. Seni almayı unutur muyum hiç? Bak kimle geldim. İş ortağım Demir Beyle geldim." başıyla gösterdiği yere baktığımda bunca sene özlediğim yüzle karşılaştım. Bir insan hiç mi değişmezdi? Bu kadar yakışıklı kalmayı nasıl başarabiliyordu.
Kumral dağınık saçları, mavi gözleri, kısık bakışları, yeni çıkmaya başlamış sakallarıyla çok yakışıklı görünüyordu. Sanki gökten düşmüş gibiydi. Benim için çok özeldi. Benim görmek için gelmişti, kalbim boğazımda atıyordu. Yavaş adımlarla yanına doğru yaklaştım. Başını iki yana salladı, güzel gülüşüyle. Sağ elini kaldırdı. Elini es geçip boynuna sarıldım. Kimse umrumda değildi. Beş yıl geçmişti, çok özlemiştim.
Burnumu boyun girintisine gömdüm. Derin nefesle kokusunu içime çektim. Demir ellerini omzuma koyup beni kendinden zorla uzaklaştırdı.
Babam yanıma gelip kolumu tuttu. Beni kendine doğru çevirdi.
"Demir Beyi daha mı çok özledin?" babam gülümseyince bende zoraki gülümsedim.
"Hoşgeldin Ezgi." adımı onun ağzından duymak kendimi farklı hissettiriyordu.
"Hoşbuldum Demir Bey." babam kolunu bana doğru uzattı, Demir'e bakıp babamın koluna girdim.
Babamın ilerlediği arabaya doğru ilerledik. Demir şoförün yanına oturdu. Bizde el mecburu arkaya oturduk. Oysa ben Demir'i daha yakından görmek istiyordum. Özlemimi gidermek istiyordum.
"İş görüşmeniz merak ettim. İkiniz geldiğine göre önemli bir iş olmalı." Demir'in konuşmasını beklerken babam ondan önce davranmıştı.
"Önemli değil. Daha sonra konuşuruz. Eee anlat bakalım, Amerika nasıldı? Nasıl geçti son günlerin?" ön tarafta olan Demir'den gözlerimi alamıyordum. Hafifçe bizden tarafa dönmüş bana kaçamak bakışlar atıyordu.
"Ben burayı daha çok özledim. Okulu da zorla bitirdim. Hedefime ulaşmak için çok çalıştım. Bir an için buraya dönmek için." hedefim tabiki de Demir'di. Onun yanına yakışır, eğitimli biri olmak için bu kadar zorluğa katlanmıştım.
Babamın sorularına kısa cevaplar veriyordum. Aklımda kalbimde Demir'deydi. Devamlı bakışlarım ön tarafa doğru dönüyordu. Babam olmasaydı. Kesinlikle Demir'i bir eve götürebilirdim. Evi de kitlerdim, benden kaçmasın diye.
Demir başını diğer tarafa doğru çevirince görüş alanımdan çıkmıştı. Babam eline telefonunu almış bir şeyler yapıyordu. Sonunda bana sorular sormaya son vermişti.
Bende telefonumu elime alıp Demir'in numarasını buldum.
Siz: Çok özledim. Bence sende çok özlediğin için geldin.
Demir'in telefonundan bildirim sesi gelinde elimi yüzüme koyup gülümsedim. Demir mesajı okumuş olmalı ki dönüp geri doğru baktı.
Love: Hâlâ mı Ezgi?
Telefonumu sessize aldım, babam işkillenmesin diye.
Siz: Ne hâlâ mı? Seni seviyor olamam mı?
Love: Çocukça duyguların devam ediyor anlaşılan.
Siz: Bana ne demiştin hatırlıyor musun? Büyü ondan sonra duyguların aynı ise sana bir şans vereceğim.
Siz: Benim bildiğim Demir Bey sözünde duran bir iş adamıdır.
Siz: Ben büyüdüm ve duygularım hâlâ aynı.
Siz: Şimdi sıra sizde Demir Bey
Evin tek kızıyım, babamın tek kızı, tek özeli. Üzerime titriyordu, tüm aile. Bu kadar üzerime düşülmesi hoşuma gitmiyordu.
Eve gelmiştim, aile üyeleri büyük bir yemek hazırlatmıştı. Pek büyük ailemiz yoktu, aslında. Dedemler ve amcam. Annem ben küçükken vefat etmişti. Amcam bir evlilik yapmış eşiyle anlaşamayıp ayrılmışlardı. Bir oğlu vardı, benden 5 yaş büyük Eymen. Dedem ise babaannem vefat ettikten sonra bir evlilik daha yapmıştı. Üvey bir babaannem vardı.
Yemek pek hoşuma gitmediği için yorgun olduğumu söyleyip odama çıktım. Aslında hiçbir şey umrumda değildi. Tek derdim Demir'i kazanmaktı.
Odanın ışığını açmadan yatağıma geçtim. Başımı yastığa koydum. Özlediğim yüz geldi, gözlerimin önüne. Gözlerimi kapatıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Ertesi güne daha mutlu uyandım. Evde herkes kalkıp işine gitmişti. Bende şirkete gitmek için hazırlandım. Dizlerimin üzerinde, omzularımı açıkta bırakan kırmızı elbisemi giyindim. Hafif bir makyaj yaptım, saçlarımı sıkıca bağladım.
Aşağıya inip güzelce kahvaltımı yaptım. Yavaş yavaş hareket ediyordum. Gözlerim devamlı kapıdaydı. Kalbim heyecandan deli gibi atıyordu. Sanki bir çocuğun sevinci vardı, kalbimde.
Şirketin kapısına geldiğimde derin bir nefes alıp içeri girdim. Kalbimi bu kadar heyecanlandıran adamı özlemiştim.
Şirkete girince direkt Demir'in odasına doğru ilerledim. Onadan uzak kaldığım 5 yılın acısını çıkartacaktım.
Sekreteri dinlemeden odaya girdim. Telefonla konuşuyordu, kapının açıldığını görünce benim olduğum tarafa doğru döndü. Gözleri gözlerime değince kalbim sanki yerinden çıkıyor gibi oluyordu.
"Demir bey engel olamadım. Hızla odaya....
Demir, kadının daha fazla konuşmasına izin vermeden eliyle git işareti yaptı. Kapı kapanınca yavaş adımlarla yanına doğru adımladım.
"Daha sonra konuşalım, o halde." kulağındaki telefonu eline alıp kapattı.
"Geldiğime sevinmen gerekiyordu. Oysa beni bekleyeceğini söylemiştin, sen bir sevgili yapmışsın." Şirkete gelen bir yönetici ile sevgili olduğunu duymuştum. Belki de bana karşı yapıyordu. Masasına geçip oturdu. Ona daha fazla yaklaşmam içimizde yanan ateşi daha çok harlardı.
"5 yıl oldu, hâlâ içindeki saçma sevgi bitmedi mi Ezgi?" sevgime saçma mi demişti.
Masanın etrafını dönüp önünde durdum. Sandalyesini bana doğru çevirdi.
"Benim sevgime saçma diyemezsiniz. Size karşı olan sevgim gerçekti. Beklemeyi siz istediniz diye bekledim." Bana karşı ilgisi vardı, elbette sadece söylemeye çekiniyordu. Yanına iyice yaklaşıp kucağına oturdum.
"Ne yapıyorsun Ezgi?" Elimi omzuna koyup kendime doğru çektim. Yakınlığımız susmasına sebep oldu.
"Deneme yapıyorum. Sende beni seviyorsun ama ortağının kızı olduğum için beni kendinden uzaklaştırıyorsun. Buna izin veremem." Yanağına küçük masum bir öpücük kondurdum.
"Yanlış yollardasın Ezgi. Bu yaptığın doğru değil." Ellerimi o güzel saçlarına koydum. Gözlerim dudaklarına kaydı.
"Ben yanlış yolda olduğumu düşünmüyorum. Sen düşünüyorsan engel olsana bana." yakınlaşıp dudaklarına küçük bir buse bıraktım. Özlediğim dudakları. Nefes alış veriş durdu sanki. Dudaklarım iki yana kıvrıldı. Geri çekilip sağ elimi kalbinin üzerine koydum. Çok hızlı atıyordu.
"Ben sana ait olmak istiyorum, senin olamaya hazırım artık, Demir. Artık aramızda olanlara engel olma. Kalbin bile benim için nasıl hızlı atıyor." Dudaklarımı dudaklarının üzerine bastırdım.
Demir bana karşılık vermeyince kendimi geri çektim. Elimi kaldırıp yüzüne koydum. Parmaklarımı yeni çıkmaya başlamış sakallarında gezdirdim.
"Neden böyle yapıyorsun, Demir?" Gözlerini gözlerimden bir an olsun ayırmıyordu.
"Sen neden yapıyorsun, Ezgi? Hâlâ benim gözümde küçüksün. Çocukça davranıyorsun." parmaklarım dudakları üzerinde durdu. Gözlerim dudakları ve gözleri arasında mekik dokuyordu.
"Ben bir şey yapmıyorum. Seni seviyorum. Sen neden anlamıyorsun. Sevgime karşılık verebilirsin." yüzümde olan elimi elleri arasına aldı.
"Sende yaşça büyük biri eğer seni sevdiğimi söylüyorsa seni kullanıyordur, Ezgi." ne demek istediğini anlamıyordum.
"Sende bana karşı bir şeyler hissediyorsun. Bıraksan duygularımızı yaşasak." nefesi yüzüme vurunca gözlerim kapandı.
"Kucağımdan kalkacak mısın? Biri gelecek. Bizi böyle görmesinler." gözlerim yavaşça açıldı. Kucağına iyice yerleştim. Yaptığın hareketle gözleri kapandı. Benden etkileniyordu. Fark ediyordum, ama o sessiz kalıyordu.
"Benim yanımda nazik olmana gerek yok. İstediğini yapıp istediğin küfrü edebilirsin. İçinde tutma." onun bu hali beni eğlendiriyordu.
"İstediğin olmayacak iyi biliyorsun. Şimdi biri gelmeden kalkar mısın?" kendi bana engel bile olmuyordu. Biraz daha yanaştım.
"Hassiktir!" ilk defa onun ağzından bir küfür duymuştum.