2

1078 Words
Demir'in yanında zorla olsa da ayrılıp babamın odasına gelmiştim. "Şirkete gelmeni beklemiyordum. Hele bu kadar erken geleceğini hiç tahmin bile etmezdim." cam kenarına doğru ilerledim. Camı açıp içeri temiz hava girmesini sağladım. Biraz havasızdı, sanki oda. "Değiştiğimi söylemiştim, size. Ama kimse bana inanmayı seçmedi. Okulumu bitirdim, şimdi de şirkette çalışmak istiyorum. Senin istediğin gibi." tasarım şirketiydi. Çok özel yeteneğe sahipdi, babam. Özel tasarımları vardı. Bende biraz yeteneğimi babamdan almıştım. "Öyle hemen şirkete giremezsin, biliyorsun. Önce egitilmen gerekiyor." çantamın içinde çizdiğim birkaç çizimi çıkartıp babamın önüne koydum. Amerika da boş zamanlarımı değerlendirmiştim. Demir'e ulaşmak için kendimi her yönden eğitiyordum. Onun yanına yakışır bir kadın olmalıydım. "Yetersiz." başımı kaldırıp babama baktım. "Nasıl yetersiz. Bence gayet de yeterli. Ben bunların eğitimini aldım, babam." cam kenarından ayrılıp masanın önündeki tekli koltuğa oturdum. Sağ bacağımı sol bacağımın üzerine koydum. Tam bu sırada kapı çalındı. Babamla aynı anda kapıya doğru baktık. "Gel!" babamın sesiyle kapı açıldı. Demir tüm endamıyla içeri girdi. Bakışlarımı üzerinden çekemiyordum. Ona bu kadar nasıl tutulmuştum, bilmiyorum. "Müsaitsindir diye düşündüm. İstersen daha sonra geleyim, Ahmet." bakışları bir an benim üzerime bile değmedi. "Gel Demir. Bizim deli kız şirkette çalışmak istiyor. Çizimlerine bakıyordum. Sende gel bak, bakalım beğenecek misin?" Demir'in gözleri bir an bana kaydı. Gülümseyip içeri girdi. Masanın üzerine olan çizimleri eline aldı. Demir'in kendinden emin bakışları beni buldu. Elindeki çizimleri masaya geri bıraktı. "Biraz daha üzerinde çalışılması gerek, diye düşünüyorum." o da beni bu iş için yetersiz buluyordu. Demir karşımdaki koltuğa oturdu. "O halde siz bana yardımcı olursunuz Demir Bey? Neyin üzerinde daha fazla durmam gerektiğini öğretebilirsiniz. Sizin bilgilerinizi merak ediyorum." Demir sol ayağını sağ dizinin üzerine koydu. Eliyle alnını ovuşturdu. "Tabi ki yardımcı olurum. Bunun için eğitim almanı öneririm. Ahmet gibi yeteneklisin. Ama her yeteneğin de eğitime ihtiyacın var." masanın üzerinde duran çizimleri alıp çantama koydum. Ben kendimi yüceltmek istiyordum. Ama onlar küçültmeye çalışıyorlardı. "Yurtdışı birçok eğitim aldığımı düşünüyorum. Ama siz kendimi daha çok geliştirmem gerektiğini düşünüyorsunuz. Bence biraz farklı düşünmeniz gerek. Sanırım biraz yaşlanmışsınız. Güzel şeyleri göremiyorsunuz." Demir'in bakışları hemen beni buldu. Ayağa kalktım. "Ben gitsem iyi olacak." Babamın mahcup olmuş bir şeklide Demir'e bakıyordu. Babamın yanına gidip yanağına küçük bir öpücük bıraktım. "O halde görüşürüz size iyi çalışmalar." odadan hızla çıktım. Demir'le daha fazla zaman geçirmek istiyordum. Her an yanında geçirmeyi, onunla hayatımı paylaşmak istiyordum. Ama hayat mı bize engel oluyordu, yoksa kendimi bilmiyorum. Şirketten çıkıp arabama bindim. Başımı geri doğru yaslayıp durdum. Ne yapmam gerekiyordu. Demir'i kazanmanı bir yolu olmalıydı. Arabanın camından ses gelince başımı kaldırıp o yöne baktım. Demir camdan bana bakıyordu. Şaşkınlıkla bakakaldım. Kapıyı açtım. "Bir şey mi oldu?" neden gelmişti ki. "Neden böyle yapıyorsun, Ezgi? Bana ulaşamadığın için mi?" oysa şimdi bana sarılması öpmesini isterdim. Demir ise benle tartışıyordu. "Sen seviyorum. Daha ne kadar söyleyeceğim ve daha ne kadar anlamak istemeyeceksin." arabanın kapısını tam kapacakken Demir engel oldu. "Sana tek bir şans veriyorum, Ezgi. Beni tanıman için. Aramızdaki yaş farkı senin umrunda olamaya bilir. Fakat benim umrumda. Sadece beni tanımanı istiyorum. Bir de etrafında olan yaşıtlarına bak. Ve umarım aramızdaki farkı görürsün. Beni anlamı umuyorum." bana istediğim şansı veriyordu. Benimle olmayı kabul etmişti. "Ben seni tanıyacağım. Sende beni sev o halde. Bana aşık gözüyle bak, Demir." Gece düzenlenen davet için hazırlanıyordum. Şirketler arası bilmem ne davetiydi. Demir'in bana şans vermesi üzerinden 3 gün geçmişti. Sadece uzaktan izliyordum. Hâlâ yanına yaklaşmış değildim. Hâlâ o kadınla sevgiliydi. Aynanın karşısında oturmuş son kez kendime bakıyordum. Baba aşağıda beni bekliyordu. Davete geç kalmıştık, sanırım. Ama benim umrumda bile değildi. O kadınla, Demir'i birlikte görmeye nasıl dayanacaktım bilmiyordum. Bana verdiği şans sadece onu tanımak mıydı? Hiç de adil değildi. Ellerimi saçlarıma götürdüm. Ön tarafta topladığım saçlarımı geri doğru attım. Beni beğenmiyor muydu? Güzel değil miydim? Saçlarımın rengini mi beğenmiyordu? Beni sevmeyen birini neden zorluyordum ki. Güzel bir hayatı vardı, belki de güzel giden bir ilişkisi. Peki ben, onun hayatının neresindeydim. "Ezgi! Kızım geç kaldık." babamın sesiyle oturduğum yerden kalktım. Belki de artık Demir'den uzak durmam gerekiyordu. Masanın üzerindeki parfümü alıp boynuma bir fıs sıktım. Parfümü masanın üstüne geri koyup odamdan çıktım. "Sonunda gelebildin. Kendi şirket davetine sayende geç kaldım." babamın dediğini umursamadan kapıya doğru ilerledim. Davet yerine gidene kadar arabada hiç konuşmadım. Sadece düşündüm, bu zamana kadar tek bir adamdan başka kimseyi hayatıma dahil etmemiştim. Platonik aşık. Ben, Demir'i seviyordum ama o beni sevmiyordu. Davet yerine gelince hemen içeri geçtik. Babam beni birkaç yakın dostuyla tanıştırdı. Demir'in görünce kaçacak yer arıyordum. Yanıma geldiğinde her an onun olduğu yerden uzaklaşıyordum. Babam yanımdan ayrılmış bir masada tek başıma oturuyordum. Gözlerim devamlı Demir ve sevgilisinin üzerindeydi. Devamlı gülüp birbirlerine sevgi bakışları atmaları beni çok üzüyordu. Masanın üzerindeki içki dolu bardağı elime aldım. Tam 5 yıldır tek bir yudum bile ağzıma sürmemiştim. Hemde kim için Demir. Şimdi ise onun için yeniden elime alıyordum. Bir yudum aldım. Boğazıma doğru acı acı aktı. Gözlerimi bir anlık yumdum. Sanki içkinin acı tadı kalbime işliyordu. "Daha erken bu kadar hızlı davranma. Yoksa gece sonunda durumun hiç de iyi olmaz." elimdeki bardağı bir kenara bırakıp masaya gelen kişiye baktım. Loş bir ortam olduğu için yüzünü pek seçemiyordum. Ya da içtiğim içki etkisini pek çabuk göstermişti. "Bana bir şey olmaz." bana olan zaten olmuştu. Bunca yıl her yaptığım şey boşunaydı. "Hareketlerin öyle demiyor ama." gözlerimi açıp daha yakından bakmak istedim. Yanımdaki olan kişiye. Genç uzun boylu, hafif sarışın gibi biriydi. "Ne istiyorsunuz benden?" gözlerinin rengini yeni fark ettim. Kehribar rengi. "Bir şey istediğim yok. Sadece sizi bu halde görünce yanınıza geldim ve sizi uyardım." bakışlarım bir an etrafa çevirdim. Babamı bulup burdan gitmek istiyordum. "Teşekkür ederim, o halde. Beklediğiniz cevabı aldıysanız gidebilirsiniz." babamı bulamıyordum. Masadan uzaklaşıp çıkışa doğru ilerledim. Kendimi hem bedenen hem de ruhen çok kötü hissediyordum. Kapı da yanıma gelen valeye bir taksi çağırmasını rica ettim. Az önce masada benimle konuşan Genç yeniden yanıma geldi. Sanki ne diye peşimden geliyorsa. "İsterseniz sizi ben bırakabilirim." cevap vermek yerine başımı sağa sola salladım. "Arabam var. Hem taksi geç gelebilir. Sizin iyiliğiniz için söylüyorum." ısrar etmesi iyice sinirlerimi bozuyordu. "Gerek yok. Taksi geç de gelecekse beklerim. Beni yalnız bırakır mısın?" davetin yapıldığı yer şehirden biraz uzaktaydı. Taksinin gelmesi dediği gibi geç olacaktı. Çantamdan telefonumu çıkartıp babamı aradım. Ama cevap vermiyordu. Muhtemelen müziğin sesinden telefonu duymuyordu. Genç adam arkamda hâlâ bekliyordu. "Hâlâ beklemekte ısrarcı mısınız? Hava soğuk. Ben bırakıyım işte sizi. Neden inat ediyorsunuz." arkamı döndüm, genç adama cevap verecekken biri benden önce davranıp konuştu. "Çünkü tanımadığı kişilerin arabasına binmiyor. Senin bu it gibi ısrarın neden?" Demir'in sesini duyunca ağzım kulaklarıma vardı. Demir yanıma gelip koluma girdi. Şaşkınlıkla zar zor gördüğüm yüzüne bakıyordum. Elini belime koyup beni gideceği yere yönlendirdi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD