2.Bölüm

1343 Words
... Bir şeyi saklamanın en iyi yolu onu herkesin görebileceği bir yere koymaktır. ... Tek odalı ve tek mutfaklı evimde masanın önünde durmuş olay yerinin fotoğraflarını inceliyordum. Her biri masamın üzerinde bana bakar haldeydi. Olay yerinin fotoğraflarına tek ışık altında bakıyor ama hiçbir şey anlamıyordum. Birbiri ardına gelen soruların yanıtı bir katile bağlıydı. Artık, beynim durmuş gibiydi. Kolumda ki saatime bakarken "03:50, çok iyi." diye mırıldandım uykulu gözlerimi ovuştururken. Bu saate kadar tüm araştırmama rağmen bir sonuç bulamamıştım. Sıcak termostan porselen bardağa bir kahve daha doldururken köpeğin olduğu fotoğrafa dikkatlice baktım. Golden Retriever cinsinde köpek ağzının kenarı genişçe yaralanmış halde kan kaybından ölmüştü. "Dur bir dakika." Kendi kendime seslice söylediğim cümle ardından fotoğrafı parmaklarımın arasına alıp ışığa tuttum. "Tabii ya..." Kurduğum cümle ardından vakayla ilgili dosyaları tekrar kontrol ettim. 'Evin babası Freddy Kenji kafasına isabet eden stoeger tabancanın kurşununa rastlanılmıştır. Aynı kurşun anneleri Olga Kenji'de de bulunurken evin küçük kızı Sindi Kenji'de kurşun bulunamamıştır. Anne ve babanın stoeger tabancayla öldüğü kesin doğrulanırken Sindi Kenji'nin kafasına sert bir cisimle birkaç defa vurularak öldüğü kesinleşmiştir. Evin köpeğine dair bulunan bulgular kan kaybından öldüğünü göstermektedir." Oturduğum sandalyeden hızla kalkarken kahve dolu bardağı yere düşürdüm. Hızla kırılan porselen bardağın parçalarını toparlayıp çöpe attım. Hızlı ve kısa adımlarla kapıya yürüdüm. Askıda duran feminen ceketimi aldım ve kapıyı açıp soğuk havaya karıştım. Telefondan James'in numarasını çevirirken minik arabam binmiş ofisimize doğru yola koyulmuştum. James telefonunu açmıyordu. Tek çare çatık kaş patronumu aramayı düşündüm ve numarasını tuşladım ama meşgul çalıyordu. "Bu saatte kiminle konuşuyorsun?" Sinirle telefonu yan koltuğa bırakıp yola baktım. Hafiften kendisini belli eden kar, arabanın camına değiyor ardından sileceklerden kayıyordu. Arabamın ısıtmasında ki sorundan dolayı içerisi buz gibiydi ama bulduğum şeyin heyecanı içimi ısıtıyordu. Heyecanımı paylaşmak istemiştim fakat kimseye ulaşamadığım için sinirliydim. Tek başıma bu zaferi tadacaktım. Arabamı FBI binasının otoparkına sürerken biraz acele ediyordum. Sonunda park yerine gelmiş ve arabamı durdurmuştum. Aceleyle kapıyı açıp arabadan çıktım. Elime tutuşturduğum fotoğrafa son kez bakıp ceketimin cebime kattım ve yürümeye başladım. Sarı şeritleri geçerken ofise giden kapıdan geçtim. Uzunca ve boş olan koridoru da atlatıp 'Tehlikeli ve Seri Suçlar' yazan kapıdan içeriye girdim. Bu kapının ardında büyük bir donanım duruyordu. Kısaca bu küçük kapı küçük bir şirkete açılıyordu. Koskoca FBI binasında bulunan bir kapı ardında en az yirmi oda içinde çalışıyorduk. Masamın olduğu karanlık bölmeye giderken yüksek ve öfkeli çıkan birisinin sesini duydum. Biraz daha yaklaştığımda bizim çatık kaş patron Gançalo Texeria'nın telefonda konuştuğunu gördüm. Bir ileri bir geri gidiyor, sinirden yumruğunu sıkıyordu. Bir anda yerinde durduğunda "Kapatma Molly!" diye bağırıp telefonunu duvara fırlattı. Bununla yetinmeyip dolabın üstünde duran küçük tüp televizyonu, odasını sarmalayan pencerelere fırlattı. Etrafa saçılan cam parçaları yerle buluşurken, çarpmanın çıkardığı şiddetli sesle yerimde irkildim. Farkında olmadan çöp kovalarına çarpmıştım. Çöp kovalarının düşüş sesi tüm ofiste yankılandı. Ne yazık ki öfkesinden deliren ama dış dünyayla bağını yitirmemiş Texeria çıkardığım sesi duymuştu. Camdan eser kalmamış kapıyı açtı ve çıktığında da kapıya bakıp sertçe çarptı. Şiddetli sesle yine yerimde irkilirken burnumun dibinde beliriverdi. Gözleri yüzümde öfkeyle geziniyordu. Burnundan soluyan adam her zaman ki gibi kaşlarını çatarak "Ne işin var burada?" diye sordu yüksek sesiyle. Korkuyla gözlerine baktım, cevap vermeye çalıştım ama dilim tutulmuş gibiydi. Ağzı konuş derken, gözleri konuşursan dilini keserim diyor gibiydi. O yüzden kararsızca yüzüne bakıp bir süre susmak zorunda kaldım. Sonunda derin bir nefes alıp "Bir şey buldum patron." dedim cebimdeki fotoğrafı çıkarıp gözlerine yaklaştırarak. Texeria fotoğrafa bakarken kahkaha attı ve "Yüzünün halini görmeliydin." diyerek fotoğrafı hızlıca parmaklarımın arasından çekti. Arkasını dönerken masanın üstünde bir lambayı yaktı ve oradaki sandalyeye oturdu. Lambanın aydınlattığı yere fotoğrafı yaklaştırıp baktı. Fotoğrafı incelemeye devam ederken "Buldun demek." dedi sandalyeye yaslanırken. Az önceki sinirli halinden eser kalmamış olması beni şaşırtırken belli etmemeye çalışıyordum. Gözlerini kapatıp kollarını başının arkasına koydu ve derin bir nefes bıraktı. Sakince mırıldanıp bana baktı. Anlamayan gözlerle çatık kaşa baktığımda "Silahın köpeğin içinde olduğunu... Düşündüğüm kadar aptal değilmişsin, sevdim seni." dedi gözlerime alayla bakarken. Sandalyeden ayaklandı. Yürüyüşü o kadar umursamazcaydı ki, hayatında ne varsa yok olmuş gibiydi. Pes etmişti sanki. Ölmeyi bekleyen idama mahkum suçlu gibiydi. Ölsem de kurtulsam bu Dünyadan derler ya, öyleydi işte. Ben de kaşlarımı çatmış halde "Biliyor muydunuz?" diye sordum bağırmamasını umarak. Sorumu umursamadan parmağını şıklatıp ilerlerken "Yürü, seni adli tıp morguna götüreceğim. Bakalım köpekçik küle dönmeden önce ne diyecek?" dedi alay dolu ses tonuyla. Gözlerimi devirip soru sormadan peşinden giderken "Bugün biranın dibine vurmalıyım." diye söylendi ve kıkırdayıp "Belki de sekste yapma..." derken "Patron, bence sadece boş verip uyumalısınız." diyerek susturdum. Aniden duraksadığında kıl payı ona çarpmaktan kurtuldum. Çarpışmadığımız için sevinirken bana döndü. Kafası aşağıya doğru yüzüme bakarken ben de kafamı kaldırmış onun yüzüne bakıyordum. Yüzü oldukça ciddi görünürken gözleri aşağıya doğru indi. Ciddi olan yüz hatları yavaşça gevşerken "Tanrım! Bu kadar kısa olmak zorunda mısın? Seninle ciddi konuşma yapamıyorum." dedi sonrasından gelen kahkaha eşliğinde. Gözlerimi devirip "Ciddi halinizi daha çok sevmeye başladım. Aksine bu haliniz hiç çekilmiyor." deyip koridoru yürümeye devam ettim. Sanki yolu biliyormuşçasına giderken "Sağdan..." diye bağırarak durmamı sağladı. Birkaç adım geriye gidip sağdaki kapıdan içeriye girdim. Karanlık ve loş ışıkların olduğu koridoru atlatmıştık. Onun yerine beyazın hakimliğinde soğuk dumanların uçuştuğu bir odaya gelmiştik. Alıp dışarıya verdiğimiz nefeste dumanların ortaya çıktığını görebiliyordum. Nedense bunu çok severdim. Sıcak ve soğuk havanın birleşmesiyle oluşan bu buhar gözümü şenlendiriyordu. Küçükken kız kardeşimle ağızdan duman çıkarma yarışı yaptığımızı hatırlıyordum. Bu yüzden kış aylarını çok severdim. Çünkü, ancak o zaman kız kardeşimle bir araya gelebiliyorduk. Anne ve babamın, kız kardeşime olan düşkünlüğünü içten içe kıskansamda beni ondan alıkoymalarına sinirleniyordum. Texeria yamacıma gelmiş ellerini beline bağlamış ve bana doğru eğilmiş halde "Sana diyorum." dedi gözlerini gözlerimden ayırmadan. Yeni uyanmışçasına gözlerimi kırpıştırıp yüzüne bakmaya devam ettim. Umutsuzca kafasını sağa sola sallayıp yerinde doğruldu ve belinde birleştirdiği ellerini bozmadan yürümeye devam etti. Gri bir ceset dolabının önünde durup ellerini belinden ayırdı ve "Biraz daha geç kalsak köpeği yarın yakıp, küllerini katledilen ailenin oğlu Anderson'a vereceklerdi." dedi dolabı kendisine doğru çekip açıklarken. Texeria geri geri giderken dolap iyice açılıyor ve köpeğin ölü bedeni ortaya çıkıyordu. Ölürken acı çekip çekmediğini düşündüm, peki şimdi gittiği yerde mutlu muydu? Nedense kendimi bu sorulardan alıkoyamıyordum. Köpeğin bedenine yaklaşırken "Zavallı köpek. Sahiplerinin ölümüne şahit oldu ve en sonunda o da öldürüldü." dedim üzgünce bakarken. Texeria'ya dönüp "Katil her kimse akıllıca iş çıkarmış. Kim düşünebilirdi ki silahın köpeğin midesinde olacağını." dedim istemsizce gülüp. Lateks eldivenleri eline geçiren Texeria "Tahminlerini kendine sakla. Ben tahmin değil, katilin adını duymak istiyorum." dedi ciddi yüz ifadesini ciddi yüzünden eksik etmeyerek. Elini köpeğin ağzına sokmak üzereyken "Durun! Bu köpek bir kanıt, böyle yaparak kanıta zarar veriyorsunuz." diye durdurmaya çalıştım. Texeria umursamazca gzlerime bakıp elini köpeğin ağzına soktu. Kurallar çokta umrunda değilmiş gibi görünüyordu ve bunu yaparken de mutlu olduğu apaçık ortadaydı. İstemsizce yüzüm buruşurken her hareketini izlemekten kendimi alıkoyamıyordum. Dirseğine kadar soktuğu köpeğin ağzından kolunu geri çıkarırken stoeger cep tabancasını parmaklarında tutuyordu. Yüzüm yemek kalıntılarından dolayı buruşurken "Hadi ama Alice Morgen. Silahı bulduk işte." deyip kanıt poşetinin içine kattı. Kanıt poşetini üzerime doğru attığında refleks olarak tuttum ve elimdekinin ne olduğunu anımsayıp poşeti parmak uçlarımda tutup vücudumdan uzaklaştırdım. Bu iğrenç bir şeydi. Texeria dolabı geri kapatırken "Bu iğrenç şeyi siz de tutabilirdiniz." diye sitem ettim. Dolabın kilidini birleştirip üstüme yürüdü. Ben geriye doğru gittim ama o üstüme doğru yürümeye devam etti. Sırtım duvara çarpıp durduğumda o da durdu. Kaşlarını çatmış yüzüme öfkeyle bakarken yutkundum. Karşımdaki sanki okul arkadaşımmış gibi konuştuğum kafama dank etti ve kafamı yere eğdim. Gözlerini kapıya çevirip hareketlendi. Ağır adımları tok ses çıkarırken "Cinayet için harika bir silah, ayrıca iyi iş çıkardın. Şimdi katili bul." dedi morg kapısından çıkarken. Derin bir nefes alıp sıcak havanın soğuk havaya karışmasına izin verdim. Sırtımı duvardan ayırıp kapıya doğru baktım. Suç bende değil ki... Yani kendisi aşırı samimi davranıyordu, ona patron gözüyle bakmamı nasıl isteyebilir ki? Elimdeki kanıt poşetini vücudumdan uzak tutabildiğim kadar tuttum ve kapıdan dışarıya çıktım. Sabaha kadar bu poşetin yanında beklemek canımı sıkacak olsa da masama doğru yürüdüm. Kanıt poşetini, kullanmadığım kutunun içinde yere bırakıp masama oturdum. Saate bakmak için kolumu kaldırdığımda ne kadar yorgun olduğumu fark ettim. Kafam masanın üzerinde yerini alırken kolumdaki saate baktım. "05:29, çok güzel. Sabah olmuş zaten." Kendimi avuturken gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu. Göz kapaklarım öyle ağırlaşmıştı ki direnmemiştim. Kendimi uykuya bırakmıştım. ...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD