3.Bölüm

1442 Words
... Kanunun diğer tarafında olsaydım, en başarılı suçlu ben olurdum! ... "Çaylak!" Kulağıma dolan tiz ses ve omzuma değen sert dokunuşlarla gözlerimi açtım. Burnumun dibinde kaşlarını çatmış bana bakmakta olan kadını görmemle hızla yerimde doğruldum. Boynum ağrı içerisinde sızlarken beni uyandıran kadına korkuyla bakıyordum. Bu kadın balık etli kollarını birbirine bağlarken baştan aşağı beni süzdü. "Texeria nerede?" Sorduğu soruyla ofise göz gezdirdim. Burada masa başında çalışan polisler, ben ve bu kadın vardı. Tanıdığım simalar olmaksızın tekrar kadına baktım. Benden bir cevap bekliyordu. Sandalyemi geriye itip "Bilmiyorum amirim." dedim ayağa kalkarken. Memnunsuz bir şekilde yüzünü buruşturup "Texeria yerinde dursa şaşırırdım, tanrım yine ne gibi bela açacak başıma!?" diye sinirle söylendi. Gözlerimi kaçırarak etrafı süzerken "Geldiğinde hemen odama gelmesini söyle..." dedi ardından arkasını dönüp giderken duraksadı ve "Mesai saatlerinde uyuyayım deme." diye ekledi uyarırcasına. Kafamı olumlu hâlde sallarken "Emredersiniz amirim." demekle yetindim. Odasına doğru yürürken gözlerimi kapatıp derin bir nefes alarak sandalyeme geri oturdum. Ayağım masanın altında bıraktığım kutuya çarptığında kafama şimdi dank etmişti. Hemen ayaklanıp kutudan kanıt poşetini aldım. Avuçlarımda tuttuğum poşetle amirimizin odasına ilerledim. Kapının önünde duraksayıp konuşmasını duydum. Şiddetli bir şekilde telefonda konuşuyor, karşısındaki kişiye bağırıyordu. İçeriye girip girmeme arasında kalırken telefonunu kapattı. Kapının üzerinde yazan yazıya bakarak dudaklarımı hareket ettirdim. 'Shelly Becca Young' Kapının kulpunu kavradığımda "Tanrım, bu adam beni öldürecek, uğraşmaktan bıktım." diye söylendiğini duydum. Derin nefes alışını duymamla kapıyı çaldım ve içeriye girdim. Kanıt poşeti elimde sallanırken o perçemini kulağının arkasına itiyordu. Sırtını dönüp bana baktığında belindeki ellerini sinirli bir şekilde indirdi. Kaşları çatık halde "Ne istiyorsun?" diye sordu. Düğümlenmiş boğazımı temizleyip elimde tuttuğum kanıt poşetini gösterdim ve "Bulsicher sokağı 21.cadde Greenwich evinde yaşayan aileyi, katleden katilin silahı." dedim masasının üzerine bırakıp. Bıraktığım kanıt poşetini parmak uçlarında tutup göz hizasına getirdi. Şeffaf dokunun içerisine bakıp inceledi. Kıstığı gözlerini kanıt poşetinden çekip bana baktı. Kafasını olumlu halde sallarken "Küçük ve etkili bir silah. İyi iş çıkardın. Gerisini ben halledeceğim." diye ekledi. Kaşları yüzünde ki tebessümle düzelirken "Çıkabilirsin." dedi sağ eliyle kapıyı işaret edip. Kafamla onaylayıp odadan çıktım. Gerçekten iyi iş çıkarmıştım. O yüzden çok mutluydum. Ofisin boşluğundan faydalanıp mutluluktan oynarken masama ilerliyordum. Masama ulaştığımda masa lambasını parmaklarımla kavrayıp mikrofon yaptım. Şuan ki durumumla alakasız olsa da sevdiğim şarkının nakaratlarını söylemeye başladım. If this feeling flows both ways (Sad to see you go) Was sorta hoping that you'd stay (Baby we both know) That the nights were mainly made for saying things that you can't say tomorrow day Şarkıyı gözlerimi kapatmış söylemeye çalışıyordum. Sesimin kötü olması şuan umrum da değildi ama bağırmamaya çalışarak şarkıyı söylüyordum. Kulaklarıma dolan alkış sesiyle sustum ve gözlerimi açtım. Arkamda bir yerde birisi alkışlıyor ve ben o kişiye dönmeye korkuyordum. Dönmeme gerek kalmadan "Sabah sabah çirkin sesinle uykumuzu açtığın için sağ ol. Eğer şarkın bittiyse işe dönelim." diyen kişinin çatık kaş patronumuzdan başkası olmadığını anlamıştım. Cesaretlenip arkamı döndüğümde onun tek olmadığını fark ettim. James ve Lenny'de yanında gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı. Utangaç tavırlarla dudağımı ısırıp "Ee şey..." diyebildim ama aniden aklıma gelen şeyle "Amirim sizi odasına bekliyor." diye ekledim kurtarıcı kelimeleri sıralarken. Çatık kaşın yüzünde ki sıkıntıyı fark etmiştim. Amir Shelly ile bu kadar sık görüşmesinin sebebini merak etsem de ekibe alışmak adına geri planda durmaya çalışıyordum. Aslında daha çok bu adamla zıt düşmek istemiyordum. Asla korktuğum için değildi! Çatık kaş giderken James bana yaklaştı ve "Bugün çok neşelisin." dedi dalga geçercesine. Gözlerimi devirmekle yetindim. Çünkü bu rezilliğimin cevabı ya da savunması olamazdı. Sıkıntıyla sandalyeme oturdum. Masamda ki pikaçu biblosuyla oynamaya başladım. Bu arada yavaş yavaş ofise dolan insanları da süzmekten kendimi alıkoyamıyordum. James bugün haki bir pantolon giyinmiş ve üstünede pantolonun takımı olan yeleği kombinlemişti. Kesinlikle benden daha iyi giyiniyor ve daha bakımlıydı. Kıvırcık saçları bugün daha bir özenle dağıtılmış gibiydi. Gözlerim karşı masamda duran Lenny'i bulduğundaysa İspanyol paça pantolonunun üzerine giyindiği straples bluze kaydı. İnce beli ortaya çıkarken dolgun kalçaları da göz önündeydi. Uzun bacaklarını kıskanırcasına bakarken burnumu kıvırdığımı bile fark etmemiştim. "Suratını toparla ve hazırlan." Uyarıcı ve emrivaki sesi duymamla kıskançlığımdan kurtulup çatık kaşa soru sorarcasına baktım. Beni umursamayıp James'in masasına ilerledi. Elinde tuttuğu bir notu uzatıp "Sen bu adrese gidip kontrol et. Kimseye bahsetme." dedi ve bana bakıp "Biz de başka bir cinayeti araştırmaya gidiyoruz." diye ekledi. İçim kıpır kıpır olurken hemen not defterimi elime aldım. James'e söylediği adreste gizli ne olduğunu merak etsem de sormama kararı aldım ve sustum. Çatık kaş önümden geçip çıkışa giderken ben de arkasına takıldım. Elleri cebinde yürürken kendisini çok cool sanıyordu. Elbette öyleydi ama kendi çapında. Düşünceme gülümseyip yürümeye devam ettim. Otoparka geldiğimizde siyah ve eski model, markasını dahi bilmediğim arabasına bindi. Ardından ben de yanındaki koltuğa yerleştim. Kontağı çevirirken "Gideceğimiz yer biraz korkutucu olacak, şimdiden kendini hazırla." dedi arabayı çalıştırmış halde. Yarı ürkek ve meraklı bakışlarla "Nasıl bir yer?" diye sordum. Otoparktan çıktığımızda açıklama yapmak için dudaklarını araladı ve "Bir kasaba gidiyoruz. Kokuşmuş etler ve çokça kan." derken gözlerimin içine baktı. Yutkundum ve elimde tuttuğum not defterini sıkıca kavradım. ... İzlediğim yol şeritlerinden gözümü ayırmadan gideceğimiz yeri merak edip duruyor aklımda kuruyordum. Daha fazla kafa yormam beni zarara uğratacakken artık gelmiştik. Kapının önündeki kalabalık olayın halka yayıldığının kanıtıydı. Basına açıklama yapmaktan hep nefret etmiştim. Texeria, arabadan inip şeritlerin önünde duran polislere kimliğini gösterdi. O olay yeri inceleme şeritlerinin altından içeriye girerken ben de arabadan inmiş peşine takılmıştım. İçeriye girer girmez aldığım koku burnumu kıvırmama neden olmuştu. Öyle tatsız bir kokuyduki nefes almakta zorlanıyordum. Texeria rahatsız olamamış gibi yürümeye devam ederken "Bu kadar çabuk etkileneceğini düşünmemiştim." dedi eline lateks eldivenleri giyinip. Burun kıvırmaya devam edip cevap vermeden onu takip ettim. Et deposuna girdiğimizde kancaya baş aşağı takılmış cesedi gördüm. Sırtı bize dönük ve soyunuktu. Kalçasında belirli morluklar vardı. İşkence görmüş gibiydi. Daha fazla incelemek için cesedin etrafında dolaştığıma pişman oldum. Kurban erkekti ve penisi kesilip karnı yarılmış halde bağırsakları dışarıdaydı. Et deposunda durduğu için ceset çürümemişti ama korkunç görünüyordu. Benim midem bulanırken Texeria aksine çok rahattı. Profesyonelce davranıyor, tuhaf tuhaf canlandırma yaparcasına cesedi inceliyordu. Cesetten uzağa çekilip Texeria'yı izlemeye başladım. İğrenerek cesede bakarken "Tecavüzcü müydü acaba?" diye soru çıktı ağzımdan. Texeria eldivenli ellerini cesedin takılı olduğu kancaya götürüp çekiştirirken "Düşüncelerini şu anlık kendine sakla. Adam profesyonelce kancaya takılmış." dedi sorumu es geçip. Not defterimi avuç içime bastırıp gördüklerimi ve hissettiklerimi yazmaya başladım. Kurban erkek, bağırsakları içinden ayrılmış ve penisi kayıp. Kancaya geçiren kişi bu işi profesyonelce yapıyor. Şüpheli olabilecek kişiler kasap ve çalışanları. Not defterim elimden hızla alındığında irkilmiş bir halde Texeria'ya baktım. Texeria gülümseyip gözlerini kıstı ve not defterimi geri verdi. Kollarını göğsünde bağlayıp "Benim söylediklerimi yazarak bir yere ulaşamazsın. Gerçekten ne görüyorsan onu yaz." dedikten sonra et deposundan çıktı. Ben, onun arkasından anlamsızca bakakalmıştım. Bana yardımcı mı oluyordu yoksa başıma daha fazla iş mi yüklemeye çalışıyordu? Şimdilik bunu bir kenara bırakacaktım. Ürkek adımlarla cesede yaklaştım. Tam ellerinden kancaya asıldığı için kafası aşağıya bakıyordu ve sanki gözleri beni izliyordu. Tüylerimin diken diken oluşunu hissederken kalemimin ucuyla cesedin kapalı ağzını araladım. Ağzı, sanki hala yaşayan birinin ağzıymış gibi tükürük salgılıyordu. Midemi diğer elimle tutup cesedin dişlerini inceliyordum. Ne yazık ki dişlerini açamıyordum. Sanki içerisinde bir şey saklıyor gibiydi. Cebimden lateks eldivenleri çıkarıp giyinirken "Bakalım ne saklıyorsun?" diye sordum sanki ceset cevap verecekmiş gibi. Eldiven elimle bir olduğunda parmaklarımı hareket ettirip cesedin dişlerini kavradım. Açmaya çalışmama rağmen kıpırdamıyordu. Gücümü toparlayıp dişlere zarar vermeden açmaya çalışmaya devam ettim. Bu sefer dişleri açıldığında cesedin ağzından et parçası çıkmıştı. Bir deriye ait et parçasıydı. Etin ne eti olduğunu söylemek şuan için zor olsa da bir insan eti olduğunu düşünüyordum. Soğukkanlılıkla et parçasına bakarken "Mücadele etmiş." diye söylendim. Arkamdan bir hışırtı duymamla arkama döndüm. İrice bir kadın üstüme doğru geliyordu. Kıl payı kadının elinde tuttuğu ağır kutudan kurtulmuştum. Kadın, erkeklere nazaran iri cüsseli ve uzun boyluydu. Kısa siyah saçları tombul yüzünü daha tombul gösterirken yeşil gözleri üzerimde geziniyordu. Ben ise korkuyla bu kadına bakmaya devam ederken içeriye Texeria girdi. Onun gelmesiyle rahatlayıp yaslandığım etlerin üzerinden kalktım. Texeria ise şüpheli bakışlarını kadından ayırıp bana döndü ve "Haydi! Gidiyoruz." dedi. Elimde duran et parçasını avuçlarımda tutup kapıya yürüdüm. Biz kasaptan çıkarken kriptoloji uzmanları beyaz tulumları ve ellerinde beyaz çantalarıyla gidiyorlardı. Sessizce yürümeye devam edip arabanın içine girdim. Et parçasını, her zaman yanımda taşıdığım kanıt poşetine katıp Texeria'nın arabaya binmesini bekledim. Texeria arabaya biner binmez "Önemli bir kanıt." deyip poşetteki et parçasını gözlerinin önünde tuttum. Çatık kaşları şaşkınca kıvrılırken "Onu çaldın mı?" diye sordu. Anlamsızca bakarken "Hayır patron, sadece elimde kaldı. O kadının aniden ortaya çıkması yüzünden." diyerek açıkladım. Texeria dudaklarını büzüp "Ee o zaman yapacak bir şeyimiz yok. Ne de olsa, kanunun diğer tarafında olsaydım en başarılı suçlu ben olurdum." dedi ve arabayı çalıştırıp "Her şeyi yaptım ama hırsızlık yapmamıştım." deyip kahkaha atarak cümlesine devam etti. Göz ucuyla ona bakarken acaba başka ne suçlara bulaştığını düşündüm. Gelir gelmez onun hakkında duyduğum dedikodulara göre kanun adamını konuşmuyorlar, aksine kanunsuz birisini konuşuyor gibiydiler. ...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD