Prolog

412 Words
Devran öfkeli olmasın da kim öfkeli olsundu. Düğünü bitiren benim yüzümden patlayan bir silahtı. Neşeyle çalınan zılgıtlar bir anda feryad-ı figân ağıtlara dönmüş, büyükçe kalabalık oraya buraya koşuşturan insanlarla savaş meydanından hallice olmuştu. Gözümü alan mavi kırmızı ışıklarla, siren sesleri giderek azaldıktan sonra tantana kesilmiş olay bitmişti. Birileri hızla kolumdan tutup beni odamıza çıkarmış Devran gelinceye kadar çıkmamam ve uyumamam gerektiğini söylemişti. ........ Kapının kolu hiçte yavaş denmeyecek şekilde sertçe açılınca başımı korkuyla kaldırdım. Kocamdan başka kimsenin gelmeyeceğini bile bile düşüncelere daldığımdan bir ân korkmuştum işte. Yatağın üzerine oturmuş onu beklerken içime saldığı korku, bakışlarına yer edinmiş öfkeyle daha da büyüdü. Gözleri, gözlerimde değildi, bana bakmıyor ancak ayan beyan görünüyordu. O gözler hiç sevgi nazarıyla bakmamıştı zaten. Yine de bu gece çok hakkımdı bu bakışları, Devran öfkeli olmasın da kim öfkeli olsundu. Düğünü bitiren benim yüzümden patlayan bir silahtı. Neşeyle çalınan zılgıtlar bir anda feryad-ı figân ağıtlara dönmüş, büyükçe kalabalık oraya buraya koşuşturan insanlarla savaş meydanından hallice olmuştu. Gözümü alan mavi kırmızı ışıklarla, siren sesleri giderek azaldıktan sonra tantana kesilmiş olay bitmişti. Birileri hızla kolumdan tutup beni odamıza çıkarmış Devran gelinceye kadar çıkmamam ve uyumamam gerektiğini söylemişti. Ne olursa olsun sabaha bu düğün tamamlanmış olarak uyanacaktık. Bana uğramayan bakışlarıyla başımı eğdim, ona bakamadım. Ellerim dizlerimin üzerinde parmaklarım birbirine kavuşurken Devran çaprazıma düşen koyu gri koltuğa oturdu. Ben zaten ona bakmıyordum ama o da bana bakmıyordu, baksaydı eğer hissederdim. Saatin tik taklarından başka ses odada gezinmiyordu. Zelal yengem odadan çıkmadan önce elime tutuşturduğu geceliği giymemi isteyip uzun uzun tembihlemişti nasıl davranmam, ne yapmam gerektiğini. Onun öfkesi altında nasıl yapabilirdim ki dediklerini. İmkânı yoktu. Bir hareketlenme hissedince azıcık cesaret edip başımı kaldırdım. Cebinden bir kutu çıkarıp yatağın üstüne yanıma attı. “Aç!” Sesindeki kırıcılığı görmezden gelmeye çalıştım, dedim ya haklıydı kızmakta. Ancak kalp, beynin mantığına göre hareket etmiyor kırılıyor engel olamıyordum işte. Ne aldığı umurumda değildi ama kutuyu açtım. “Bu yüz görümlülüğün!” Beklemeden ayağa kalktı, ceketini çıkardı. Karşımda boylu boyunca dururken “Sonra takarsın, uğraşacak halim yok!” dedi. Gömleğinin düğmelerini açmaya başladığında yine başımı eğdim. Bir şeylerin hayalini kurduğum yoktu, yine de Devran’ın aceleci tavırları beni daha çekimser yapıyordu. “Çok öfkeliyim Nare!” dedi. Sesi, onu anlamamı istiyor gibiydi. Gömleğini tamamen çıkarıp üstü çıplak kaldığında elimden tutup beni ayağa kaldırdı. Bakışları saçlarımda, omuzlarımda dolaştı ardından yanağımda dudağımda gezindi. “O denli öfkeliyim ki, hiçbir şeyle uğraşacak halim yok!” Her defasında daha sert çıkan sesiyle konuşurken yüzümde gezinen bakışları sonunda gözlerimde durdu. “Soyun! Üzerinde tek kıyafet kalmayacak!”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD