SAVRULMA VE MERAK

1570 Words
İşten çıkar çıkmaz, adeta koşarak eve yollandı. Aynı gerilmeler, aynı sorgulayan bakışlar, aynı fısıl fısıl konuşmaların olduğu ve hepsini bilmezden geldiği bir mesai günü daha sona ermişti. Artık daha da yok sayabiliyordu bunları çünkü, içini yeniden heyecanlandıran bir kıpırtı yaşıyor dünden beri. Bundan memnun, en azından düşünebileceği bir yenilik. Hiç de fena olmamıştı aslında bu aniden karşısına çıkan ''Karanlık''. Aylardır dönüp dolaşıp takıldığı sabit çıkmazlarından uzaklaşmaya başlamıştı. Her taşı yerinden söküp, yeniden bir bir döşemek gibi bir titizlik. Daha önceki hatalarına düşmemekte kararlı. Geçmişle yaşamak ya da geçmişle mutlu olmak gibi bir yanılgısı olmayacak. Tüm varlığını serbest bırakmıştı ki yeni rahatlıkla gelsin yaşamına. Bunu daha önce yapmadığına yanıyor zaman zaman. Nasıl da acıya bağımlı olup, düzelecek diye avunmuştu! Enayiliğine yanmak bu farkındalıktan geliyordu aklına. Yıllarca olmayacak bir mutluluğun peşinde hep kendinden taviz vermişti. Yeter ki düzelsin diye. Kurulu bir düzen de vardı ve bunu değiştirmeye cesaret etmek de çoğu kişinin harcı değildir. Nice nice kabus sancılarının eziyetinde yaşadıktan sonra vermişti yaşamındaki devrim kararını. Ve bu karar her vakitten daha fazla yürekli hissetmesine neden olmuştu genç kadının. Doğru olanı, olmuyorsa olmuyoru seçmeyi başarmıştı. İşte o andan itibaren, değmeyeceğini düşündüğü kişinin yasını tutmayı bırakmış ama, çevresindekilerin değişmez yargılamalarıyla yüz yüze gelmişti. Başındaki beladan kurtulmak bazen yeterli olmuyordu kişiye. Bir süre sorulara yanıt vermek zorunda gibi yaşadı ama, sıkıldı hem de çok. Kimsenin hayatına dair en ufak bir merakı yokken onların bu anlamsızca yaşamını kurcalamaları, tiksintiyle karışık bir nefret duygusunun yeşermesine sebep oldu. Bu his, öfkesiyle birleşince elini eteğini çekti insanoğlundan. En derininden aldığı darbeyi bile bir ara unutur gibi oldu. Kime baksa, onların gözlerindeki yüzsüz merakı ve en özelini bilme hırsını gördü. Az konuşmaya başladı derken. Bu daha çok çevresindekileri körükledi hadsizliklerinde. Bir kısmı sözüm ona acısını paylaşmaya, avuntu olmaya geldi. Gördü ki insan bazen öyle aşağılaşıyor ki ağzından laf alabilmek için her türlü maskeyi rahatlıkla kullanabiliyor. Oysa, her biri duymuştu olanı. Aldatılmıştı işte! İhanet, ne kadar yeni olabilir ki hayatta? Sanki kendileri hiç yaşamamış gibi, sanki dünyadaki ilk aldatılış gibi nasıl da acımasız kesildiler başına! Daha çomak sokmanın gereği, daha da içini kanatmak ve sancısını katlamaktan başka ne olabilirdi ki?! Bu acımasızlık, tuhaf bir şekilde ona daha da direnme gücü verdi. Çünkü, çoğunun yapmaya yürek bulamadığı bir değişimi başlatmıştı hayatında. Korkakların, cesaretten yanaymış gibi durmaları ne de komik! Bu karanlıklar içinde çekildi kalbindeki inine. Gün ışığından uzaklaştı onlar sayesinde. Ağlayan, zayıf halini görmek isteyen hasetlerle arasına engin diyarlar koydu. Onlara istediğini vermeyecekti, umutsuzluğunda ölse bile! Çelik dış kapının kilidini açıp evine girerken bunlar geçiyordu aklından. Ettiği yemini kendine hatırlatan azmiyle, bunları hiç unutmamakta kararlı. Bildiklerinden, tanıdıklarından hiçbirini istemiyor ne yanında ne yöresinde! Daha önce karşılaşmadığı biri olmalı içine yaren olacak sırdaş! Gününü de gecesini de paylaşacak! Kötünün barınmadığı evinde iyi hissetti kendini. O aynı dinlendiren sessizlik sarıp sarmaladı kadını. Dün üzerinden çıkarıp bıraktığı kıyafetleri hala yerde. Ne kadar dağınık ve isteksiz olduğunu düşünürken, savruk bir iki hareketiyle onları toplayıp çamaşır makinesine tıkıştırdı.Elbet bir gün canı isterdi ve onları yıkardı ama, şimdi değil. Önce varlığını kavuran alevleri azaltması gerekli. Bir an evvel suyun altına girmek isteği geldi yine. Dışarıdan gelmişti ve dışarıdan gelen pisliklerden kurtulmalı. Üzerindekileri aceleyle çıkardı ve bir an kendini inceledi. Hızla verdiği kilolar yüzünden derileri hafiften sallanıyor. Kemikleri oldukça belirgin. Kendisiyle alay etmeyi hep sevmişti. ''İşte kızım sonunda istediğin oldu, forma girdin! Hem de fazlasıyla! Ha aha ha!'' Gülüşünün altından kendini hissettiren sancı iliklerinde dek ulaşıyordu. ''Olsun! Seni bugüne dek kimler yalnız bırakmadı ki! Aile, eş, vs. Seni hep güçlü bildiler yapmamaları lazım olanları icra ederken. Ve hiç anlamadılar ki o sırada sen esas kuvvetine kavuştun. Bundan sonra onlar senine baş etmeye çalışacak, tadını çıkar! Diğerleri de kim oluyor?! Sen asıl yıkımı sevdiklerinden, yakınlarından gördün! Gerisinin koy .... rahvan gitsin! İnadına yaşa ve onlara bunu göster!'' Beyni öyle dolu ki bu iç konuşmayla! İçindeki ses bir an olsun yalnız bırakmıyor kadını. Ilık suyun altında bir süre hareketsiz kalıyor. Ardından bolca köpürttüğü lif ile vücudunun her noktasını titizlikle temizliyor. Çirkinliğin, kötülüğün bir zerresi bile kalmamalı bedeninde. Yüzey küçülünce, paklanması da daha kolay oluyor. Arındığına inandıktan sonra çıkıyor kabinden dışarı, bedeninden düşen damlalara aldırmıyor, sanki bile isteye her şeyin savruk olmasından zevk alıyor. Odasına geçiyor. Her bir köşesi kendi bağımsızlığında. Aynalı çekmecenin ilk gözünden rastgele eline geçen askılı elbiseyi geçiriveriyor sırtına. Özentisiz bu rahatlıktan keyif alıyor. Ardından kahve hazırlamaya başlıyor. Ne ilginçtir ki uzun zamandır bu fincan fincan tükettiği acı sıvı tüm beslenmesi oluyor. Ölmekse ölmek diye tutturmuştu bir yanı. Şimdiye dek yaşamış da ne olmuştu? Nasipte varsa, ona da kabul! Paketinden çıkardığı sigarasını da yakıyor büyük bir hazla. Daha ne olsun? Başlıyor yine düşünceler kafasında dolanmaya! Muhtaç değilim, kendi paramı kazanıyorum! En büyük nimet bu işte! Ya o kansızlara muhtaç olsaydım? Kendine neler yapabileceklerini düşündükçe ürperiyor acıyla. Her ne kadar aklı çok karışık olsa da bir değişim rüzgarında savrulduğunu çok iyi biliyor. Merak etmiyor da değil yeni düzenini ama, yenisi için de bu karmaşanın yaşanması şart! Çabucak bitiriyor kahvesini ve sigarasını. Atıyor kendini yeniden kanepeye. İlginçtir, üzerindeki ağırlığa paralel olarak artıyor enerjisi. Buna kendi de inanamıyor. İnsan yemeden içmeden nasıl bu kadar zinde olabilir? Bunu içindeki öfkeye, nefrete ve tiksintiye bağlıyor. Bunların etkisinde yoğun adrenalin ürettiğini kabul ediyor vücudunun. Şu zor günleri için harika bir destek! Gözlerini kapatıyor ve karanlığın çökmesini bekliyor. En sevdiği siyah anlara hasret. Yeniden etrafında bakışlarını gezdirdiğinde biraz kestirmiş olduğunu fark ediyor. Çünkü, gecenin koyu saatleri başlamış. Söz dinlemeyip yüzüne düşen bir tutam saçını geriye atıyor. O uykudan ilk kalkma anının sersemliğinde kalıyor bir an. Ardından en başından durumunu ve şimdiyi oturtuyor zihninde. Bir kahve daha hazırlıyor kendine ve yanında bir sigara daha. Ağzında sigarası, elinde fincanıyla masaya gidip oturuyor ve bilgisayarını açıyor. Malum uygulamaya giriyor. Gelen mesajları görünce dünkü şaşkınlığının benzerini yaşıyor. Ama, tabii hepsini tek tek okumaya niyeti yok. İsimlerde dolaşıyor gözleri ve sonunda aradığını buluyor:''Karanlık'' Açıyor mesajları ve başlıyor okumaya. ''-Nereye kayboldun?'' ''-Cevap versene!'' -''Seni çok merak ediyorum!'' -''Pis korkak aha ha ha!'' -''Hala yoksun!'' -''Bana gel!'' -''Mesajlarım sana ulaşıyor mu?'' -''Böyle sessiz kaldıkça beni daha çok kamçılıyorsun!'' -''Sana seninle ilgili hiçbir şey sormayacağım korkma ama, sen de bana sormayacaksın!'' -''Rahat ol! Birbirimizi tanımıyoruz, o yüzden bol bol yalan da söyleyebiliriz aha ha ha!'' -''Pekiyi, sen bilirsin! Ben de bir daha yazmam sana!'' Bu mesajların hepsi ''Karanlık''tan gelmişti. Anlaşılan dün gece kendisi çıksa bile o iletişim kurmak umudunu kaybetmemişti bir süre. Ama .... Ama, nedense, bir daha yazmam, cümlesi içine tuhaf bir titreme veriyor kadının. Hisleri öyle güçlü ki Karanlık hakkında! Yine de yanılabilme payı bırakıyor kadın kendine. İçindeki ses:''Yaz ona!'' diyor. Ona uymak isteyip de Karanlık'a yazmak istediğinde ellerinin titrediğini görüyor. Sanki klavye kor kesilmiş, dokunsa yanacak! Ürkekçe başlıyor yazmaya: -''Merhaba'' Arkasına dayanıp cevap beklemeye karar verdiğinde, ışık hızıyla gelen yeni mesajı görüyor. -''Merhaba. Dün gece neden yok oldun birden bire?'' -''Öyle gerekiyordu.'' diye yanıtlıyor kısaca kadın, baştan savuşturma gibi oluyor. Ama erkek ısrarlı ve kırgın: -''Bu yanıt nasıl da kırıcı! Hiç değer vermediğimiz kişilere yakışır bu cümle.'' Kadın: -'' Seni tanımıyorum ki değer vereyim!'' Erkek: -''Doğrusun! Ama, tanışırız!'' Kadın: -''Sanırım zaten şu an onu yapıyoruz.'' Erkek: -''Dün gece seni aklımda canlandırmaya çalıştım.'' Kadın şaşkınlık içinde cevap veriyor: -''Çok ilginç! Ben senin neye benziyor olabileceğini düşündüm.'' -''Sonra?'' -''-Sonra ne?'' -''Beni nasıl tanımladın aklında?'' derken erkek oldukça meraklı. -''Bir sürü yüz geçti gözümün önünden, bilemedim. Sonra da uyuyup kalmışım zaten.'' -''Uyuyup kalmak mı? Bu hiç de gizemli ve romantik değil!'' diye çıkışıyor erkek kadına. -''Uzun zamandır uyku sorunum vardı, hayret ki dün uyudum.'' -''Neden uyuyamıyordun?'' -''Hayat, insanlar, vs.'' -''Benim mi yardımım oldu uyumana?'' -''Bilmem! Olabilir de olmayabilir de!'' diyen kadın kararsız. Erkek ondaki bu halin farkında ve sanki onun aklıyla oynamak ister gibi. -''Korkuyorsun!'' -''Hayır korkmuyorum! Öyle olsam şu anki yalnızlığıma erişemezdim!'' -''Hımmm! Yalnızsın demek!'' -''Ne olmuş? Bazen güzel ve yararlı!'' -''Kronikleşirse berbat!'' -''Neden böyle ince konulara girdik?'' yanıtını veren kadın, özelinin saklı kalması gerektiği konusunda erkeği uyarır gibi. Erkek bir süre bekledikten sonra, yazıyor: -''Şimdi kim var evde?'' -''Kimse, tek başımayım.'' -''Gelmemi ister misin?'' Kadın, değişik bir korkuyla kalıyor yerinde, ama hemen topluyor kendini: -'' Sen bir yabancısın. Bunu kabul etmem ne kadar doğru olur?'' Erkek, fazla acele ettiğini görüyor ve konuyu değiştirme derdine düşüyor: -''Neyse... Daha erken ama, bensiz duramayacağın günler de gelecek.'' Kadın, erkeğin bu kendinden oldukça emin tavrına bir kahkaha atıyor ve yazıyor ona: -''Bu ne müthiş bir öz güven! Çok alçak gönüllüsün!'' -''Ahah haa! Beni tanıyanlarda hep böyle alçak gönüllülüğümü söyler. Beni sen de seveceksin!'' -''Bak hala aynı!'' -''Evet aynıyım! Fena mı? Değişken ve dengesiz değilim.'' Kadın bir an ne yazacağını bilemiyor. Erkek onun durakladığını görünce yazıyor yeniden: -''Şu an üzerinde ne var?'' -''Yapma Allah aşkına! Hiç sevmem böyle yaklaşımları!'' -''Hımmm çok ciddi bir yanıt oldu bu. Tamam kızma, sadece bir denemeydi bu.'' -''Ben bir denek miyim senin gözünde? Özrü kabahatinden beter!'' -''Sakin, sakin! Hemen de öfken hazırda bekliyor. Bak ben burada çeşit çeşit kadın tanıdım. Seviyorum burayı. İstediğin her fanteziye müsait.'' -''Fantezi mi? Ahah aha! Yapma lütfen! '' -''Ne yani buradaki insanların tek derdinin konuşmak olduğunu mu sanıyorsun? İki yüzlü olamam, gerçeği söylüyorum.'' -''Neyse... Saat oldukça ilerlemiş, çıkmam lazım.'' diyen kadın, ürkek. -''Kaç bakalım!'' -''Kaçak değilim, sadece tedbirliyim!'' -''Anladım. Daha önce de böyle tedbirliydin de sonu ne oldu? Rahat bırak kendini, ne istiyorsan onu yaşa!'' -''Gerçeği söylemek gerekirse, ne istediğimi ben de bilmiyorum. Hala savruluyorum.'' -''Aman dikkat! İnsanların en çok hata yaptığı zamandasın!'' -''Biliyorum. Ben çıkıyorum, iyi geceler.'' Erkek, yine aynı atak tavırla yazıyor: -''Yarın gel, seni bekliyor olacağım, tıpkı bu gece gibi.'' -''Tamam.'' diyen kadın bilgisayarını kapatıyor ve dünyaya dönüyor. Tanımadığı biriyle konuşmak dileği, aklına yeni yeni soruları taşıyor ama, bunları şimdi düşünecek hali yok. Uyumalı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD