KONUŞABİLMEK

1717 Words
Aynı heyecan, aynı ilerleyen saatler. Erkek: -''Selam!'' -'' Sen hep burada mısın? Ne vakit gelsem seni hemen buluyorum.'' -''Kaybolmam mı gerek? Aha ha ha!'' -''Yok öyle değil! Yani senin bir işin ya da uğraştığın bir şey yok mu?'' -''Var tabii ama, uygulamaya komut verdim. Sen buraya girince bana bildirim geliyor.'' -''İlginç ve biraz ürkütücü.'' -''Neden ürktün?'' -''Takıntılar beni hep korkutur.'' -''Takıntı, yanlış sözcük. Bence ilgi ya da değer desen, daha doğru olur.'' Kadın: -''İlgi belki ama, değeri henüz aklım kabul etmiyor. Birbirimizi tanımıyoruz ki!'' -''Senin için belki ama, ben anlayacağımı anladım.'' -''Ne anladın?'' Erkek: -''Basit değilsin, güzel ve mantıklı cümleler kuruyorsun. İyi bir eğitimin olduğu belli. Bu da benim için önemli bir kriter.'' -''Tuhaf ama, ben de senin için aynısını düşünüyorum. Çirkinleşmeden konuşabiliyorsun. Konuşabilmek çok önemli benim için.'' Erkek: -''Beni özledin mi?'' -''İnsan bilmediği bir kişiyi özleyemez.'' -''Bazen benimle oynadığının farkındayım. Kaçamak ve dolaylı yanıtların ardına saklanıyorsun.'' -''Doğal değil mi? Bir anda sana her yaşanmışlığımı anlatmam garip olmaz mı?'' -''Yani! Bir parça haklısın. Peki soruyu şöyle değiştireyim. Bana alıştın mı?'' -''Bilmem...'' -''Hadi buna da tamam diyelim! Üç gündür yazışıyoruz. Ben sana alıştım hatta, gece olmasını sabırsızlıkla bekliyorum.'' Kadın, yine kararsızlığın ağında ve önceki yaşamının şüphelerinde sessiz kalıyor. Erkek bu kesintiye dayanamıyor: -''Neden sustun?'' Kadın derin bir nefes alıyor ve en doğru haliyle yanıtlıyor onu: -''Bana bir parça oynatmış diyebilirsin ama, artık kimsenin beni seveceğine inanmıyorum.'' -''Neden?'' -''Geçmişin bilançosu bu sonucu veriyor bana.'' -''Pekiyi hiç yanlış insanlarla muhatap olduğunu düşündün mü öncesinde? Yani benden evvel.'' -''Bunu da bilmiyorum. Düşünmek gerek.'' -''Şimdiye dek kaç ciddi ilişki yaşadın?'' -''Hani sorgulamak yoktu?'' -''Sorgulamak değil bu, sormak. Sadece seni tanımaya çalışıyorum biraz daha.'' -''Anladım. Sanırım iki.'' -''Sanırım ne demek? İnsan ne yaşadığını bilmez mi?'' -''Yani demem o ki bana karşı layık gördükleri sonucu baz alarak konuşuyorum.'' -''Hadi anlat bana! Çekinme, gerçek yaşamda kim olduğumuzu bilmiyoruz, bir sakıncası yok yani.'' -''Ne desem bilemedim yine. Sanırım bu, insanların yetiştirilme tarzı ile ilgili.'' -''O zaman sen de oradan başla anlatmaya.'' -''Olabilir ama, sen de anlatacaksın!'' -''Söz!'' -''Geleneksel bir anlayışla büyüdüm. Kadın-erkek ilişkilerinde ilk hatırladığım sürekli bana koyulan sınırlar. Özellikle annem çok yapıyordu bunu bana. ''Önüne bak! Erkeklerle konuşma! Kimseyi yanına yaklaştırma!'' gibi cümlelerle girdim gençliğe. Annem babamla tanışmış, büyük bir aşk yaşamışlar ve evlenmişler. Bir hayat boyunca da ayrılmadılar. Sanırım benden de aynısını bekliyordu.'' -''Bu bencilce değil mi? Onların gençliği ve o dönemin insanları şu günden çok farklı.'' -''Sorgulamak anlamsız. O şekilde büyüdüm ben. Derken üniversiteye gittim. Onca yılın baskısı öyle çekici kılıyordu ki bazı yaşayamadıklarımı!'' -''Sonra?'' -''Daha üniversitedeki birinci ayımda onu gördüm. Tanışmamız öyle hemen olmadı tabii! Her ne kadar evden uzak olsam da annemin tembihleri hep kulağımda.'' -'' Film gibi!'' -''Aynen! Annemin sayesinde hep o filmleri seyretmek zorunda kaldım yıllarca. Kız ile oğlan birbirini görür, aşık olurlar, evlenirler ve sonsuza dek mutlu yaşarlar. Meğer bana ne büyük bir kötülük etmiş! Bunun farkında mı bilmem! Böyle artık gerçek olmayan bir evrende yetişkinliğe varmak da oldukça gülünç ya! Neyse, onu sonra tartışırız!'' Erkek, sabırsız ve okuduklarına inanamıyor: -''Daha neler! Hem de yirmi birinci yüzyılda! Acaba annende bir sıkıntı olabilir mi? Çünkü hala bu masallara inanıyor ve senin de inanmanı bekliyor!'' -''Her neyse! O benimle konuşup tanışmak istedi ama, ben bir yabani gibi ondan kaçtım. Vazgeçmedi, bir ay kadar da beni ikna edebilmek için uğraştı. Sonra nasıl cesaret ettim bilemiyorum konuşmaya, buluşmaya başladık. Bu sırada ikiye bölündüm. Bir yanım aşka koşarken, öte yanım hep suçluluğu yaşadı ailemi dinlemediğim için.'' -''Evlendiğin adam o muydu?'' -''Hayır! Üniversite bitene dek ilişkimiz devam etti. Mezun olduktan sonra o, değişmeye başladı. Beni seçimlerimde özgür olduğuma ikna eden o, ailesinin sözünden çıkmaz oldu.'' -''Vay be! Neden?'' -''Sanırım, bolluk ve rahat içindeki yaşamını bırakmaktan korktu. Bir gün ...'' kadın burada yine bir duraklama ihtiyacı duyuyor çünkü o yılların yorgunluğu ve karamsarlığı çöküyor üzerine. Erkek daha fazla dayanamıyor beklemeye: -''Evet, bir gün...?'' -''Ben evlenme düşlerinde gezerken, onun ailesinin istediği birini kabul ettiğini öğrendim ve her şey bir anda bitti.'' -''Kaç yıl sürdü beraberliğiniz?'' -''Yedi yıl kadar.'' -''Neeee! Yedi yıl sonra nasıl yaptı bunu sana?!'' -''Dedim ya rahatından vazgeçemedi. Evlendiği kişi de kendi gibi oldukça varlıklıydı sonuçta.'' -''Hiç bir şey yapmadın mı? Bu haksızlık!'' -''Ne yapabilirdim ki o beni gözden çıkardıktan sonra?!'' -''Vay şerefsiz!'' Kadın ilk defa erkeğin küfür ettiğini duyuyor ve duraklıyor. Erkek, bunu anında fark ediyor: -''Özür dilerim öyle dediğim için! İnsan hayatının en güzel yedi yılını kendine bağlıyor ve sonra çekip gidiyor. Dayanamadım bir an.'' Kadın gülüyor bu cevaba: -'Aha ha ha! Daha bu ne ki? Daha kötüsünü de yaşadım ben!'' -''Seninle yazıştıkça her şey daha ilginç ve çekici hale geliyor.'' -''Çekici olan, rahatça her şeyi anlatabilmek. Konuşabilmek benim için gerçekten çok önemli.'' -''Pekiyi onunla konuşabilir miydin?'' -''Bazen. Çünkü zayıflığını perdeleyen bir kurnazlığı hep vardı. Ben bunu onu çok sevdiğim için uzun zaman bilemedim. İşine gelmeyen konuları başka yöne çevirmekte oldukça ustaydı. Gözlerime bir bakışı, tatlı bir gülüşü yetiyordu ona inanmama.'' -''İnanamıyorum! Kaç yaşındaydın onunla tanıştığında?'' -''On yedi.'' -''Vay be! Ama bu nasıl oluyor? Yani o yaşta üniversitede olmak.'' -'' Biraz erken başladım eğitime, lise de o vakitler üç yıl. Hesap edersen, o yıllarda mümkün ve doğal.'' -''Anlıyorum. Doğru ben de üç yıl okudum lisede. Ama, hemen kazanamamıştım üniversite sınavını. Şimdi hatırladım.'' -''Ben ilk yılda kazandım ve büyük umutlarla devam ettim tahsilime. Bir de sonu kötü olmasaydı!'' Erkek: -''Boşver, geçti, gitti! Hala üzülüyor musun ya da hala onu seviyor musun?'' -''Tabii hayır! Köprünün altından çok sular aktı. Sadece uğradığım haksızlık yer etti içime. Yoksa hala onu sevseydim ona dönerdim.'' -''Bu ne demek? Nasıl dönerdin?'' -''Yıllar sonra bana sosyal medya hesabımdan ulaştı çünkü. Evlendikten hemen sonra peş peşe anne ve babasını kaybetmiş, çok zorlanmış falan. Ama, en önemlisi şu ki aynı bencilliği devam ediyordu. Hep kendi yaşadığı zorlukları anlattı, bana sen nasılsın diye sormadı bile! '' -''İnsanlar değişmez!'' -''Biliyorum ve bana bunu en iyi öğreten de kendisiydi zaten. Karısıyla mutsuzmuş falan filan! Anlayacağın yeni bir masal yazmaya çalışıyordu beni yeniden kandırmak için. Oysa bilmiyordu ki ben ondan sonra da ne kötülüklerle ve kötülerle yaşamak zorunda kaldım.'' -''İnsan akıllanıyor ama, çok büyük acılar yaşadıktan sonra.'' -''Haklısın. Ben de yaşamımı bir şekilde devam ettirmeliydim. Çalışmaya başladım. Kimsenin gitmek istemediği yerlere gönüllü gittim. Ancak bu şekilde yeni bir evren kurabilirdim kendime.'' -''Nereye gittin?'' -''Doğuya, sınıra yakın şehirler. Bir vakit iyi geldi bana çünkü, oralarda yaşam bizimkinden oldukça farklı.'' -''Unutabildin mi?'' -''Unuttum tabii. Her vakit onu bende yaşatmak, gereksiz bir değer veriş olurdu. Onu çok seve seve unutum!'' -''Sonra?'' -''Sonrası klasik. Küçük yerlerin birbirini tanıyan insanları, yeni başlangıçlar düşündüğünde elbette çevresindekiler bakar önce. '' -''Yeni bir başlangıç yapmak istedin. Doğru mu?'' -''Ben istemedim, evlendiğim kişi istemiş. Araya giren bir iki ortak arkadaş, biraz da ısrarlı olunca düşündüm.'' -''Neyi düşündün?'' -''Bir aileye sahip olmayı düşündüm. Sonuçta masallardaki ve filmlerdeki aşkı yaşamıştım ve bir göçüğün altında kalmıştım. Evlenmek için illa sevmek, aşık olmak gerekli değildi ki!'' -''Aaaaaa!'' -''Aslında ben de şaşırdım aldığım bu karara. Ama, bir şey olması gerekiyorsa, oluyor. Kimse önüne geçemiyor.'' -''Hemen evlendin mi?'' -''Pek hemen olmadı. Bu sefer de benim ailem istemedi.'' -''Neden?'' -''Biraz bilimsel olacak ama, sosyal ve kültürel yönden uygun değildik sanırım. Kayınvalidem de biraz dengesiz olunca, özellikle babam çıldırdı.'' -''Aha ha ha! Sonra?'' -''Başıma gelecek varmış, sonra evlendik. Hatta babam birkaç yıl benimle konuşmadı. Ardından sindirilen durum, rutine bağlandı.'' -''Bu sefer mutlu oldun mu?'' -''Hayır hem de hiç! Onu sevmiyordum ki! Sadece çocukların olduğu bir aile istiyordum.'' -''Çocukların oldu mu?'' -''Evet hem de iki yılda iki tane. Torun meraklısı kayınvalidem bile bu kadar hızlı olacağımı tahmin etmiyormuş a ha ha aha!'' -''Şaka gibi aha ha ha! Bunu nasıl becerdin?'' -''Biyolojik yapımın sihrine borçluyum tabii. Bu ayrı bir konu. Onu da daha sonra belki anlatırım.'' Erkek: -''Kocan nasıl biriydi?'' -''Eh, iyi diyelim iyi olsun?'' -''Nasıl?'' -''Herkesin yarımına koşan, herkesi düşünen biri olduğu söyleniyordu ve herkesçe seviliyordu ama, bir türlü ben ve çocuklarım bu herkesin içinde yer alamadı!'' -''Ne diyorsun sen?!'' -''Evet. Bizim dışımızda kim varsa elinden geleni yaptı! Hem anne hem baba oldum sayesinde. Ben sadece çalıştım ve çocuk baktım, o ise gezdi ve yaşadı.'' -''Buna nasıl dayandın?'' Kadın: -''Dayanmak demeyelim, tercih en uygun sözcük olur çünkü. Benim için önemli olan çocuklarımdı. O olmasa da önemli değil. Çocuklarımla mutluydum aslında, bir de kayınvalidemle uğraşmak zorunda kalmasam, mükemmele yakın bir şey olacaktı.'' -''Kayınvaliden olanların farkında değil miydi? Ne istiyordu senden?'' -''O hep geçmişte yaşayan, klasik bir kaynana oldu ve sürekli beni kendine rakip hatta, düşman gördü. Hayatı boyunca biricik oğlunu elinden kaçırırsa korkusuyla yaşadı.'' -''Kadının kadına reva gördüğüne bak! Erkek dışında düşmanlarınız aynı zamanda kendi hemcinsiniz!'' -''O hemcins aslında en azılı düşmanımız. Bir kadın başka bir kadını kıskanırsa ve işte vay o zaman olanlara ve olabileceklere!'' -''Pekiyi nasıl anlaştınız kaynananla?'' -''Hiç anlaşamadık ki! Hep tartışmalarla geçti yıllar. Kocamın babasını da sindirmiş olduğundan anaerkil olmuştu ailelerinde düzen. Herkese, her şeyin hesabını sorabileceğini sanıyordu. Özellikle paranın kontrolü kendinde olmalıydı ve parayla herkese her şeyi yaptırabileceğine inanıyordu. Oldukça da şüpheciydi. Bu kuşku yanı zaman içinde bir parça paranoyaya dönüştü ve daha katlanılmaz bir hal aldı.'' Erkek: -''Senin için oldukça zor olmuştur.'' -''Önceleri evet ama, sonra onlar gibi entrika denen şeyi öğrendim. Doğrucu Davut olmaktan oldukça zarar görmüştüm. Hem artık düşünmem gereken iki çocuğum vardı. Tek başıma olsam kolay, bir an düşünmeden çekip giderdim.'' -''Entrika derken?'' -''Aslında tam anlamıyla öyle de değil. Ben şu dünyada sadece benden daha akıllı olan birinden korkarım! Şansıma ne kocam ne kaynanam benden akıllı değildi!'' -'Aha ha ha! Çok tatlısın ya! Sonra, sonra?'' -''Bu aşamaya gelebildikten sonra kocamın yalanlarını ve pis ilişkilerini ortaya çıkarmak oldukça kolay oldu benim için. Kaynanamı da kendi isteklerimi onun istekleri gibi göstererek idare etmeyi başardım.'' -''Müthiş! Kocanın yaptıklarını da çok merak ediyorum. Anlatsana!'' -''O başka bir güne kalsın, yoruldum. Hem neredeyse sabah olmak üzere.'' -''O kadar oldu mu? Sabahı ettik ha sonunda! Neyse yarın cumartesi, akşama kadar uyursun.'' -''Akşama kadar olmasa bile uzun uzun uyumayı düşünüyorum. İki gecedir bunu başarabiliyorum ve beynimi kemiren öfkeyi unutabiliyorum.'' -''Anlıyorum, savaştan çıkmış gibisin. Haydi git, uyu ve dinlen. Gece aynı saatte seni bekliyor olacağım. Beni unutma!'' Kadın, erkeğin son cümlesinde tuhaf bir sıcaklık buluyor. Hep kendisi unutulduğu için şu dünya denen yerde, bu içten yaklaşımdan bir parça etkileniyor, hoşuna gidiyor: -''Unutmayacağım...''diye yanıt verirken adeta fısıldıyor erkeğe. Bilgisayarı kapatıyor ama, bir an adeta uyuşmuş beyniyle yerinde kalıyor. Saatlerdir nasıl da anlatmıştı her şeyi! Bu konuşabilmek hali iyi gelmişti varlığına. Uzun yıllardır biriktirdiği safrayı atıyordu hayatından. Ve eğer karşısında kendini böyle dikkatle dinleyen biri varsa, hem de uzun yılların ardından, onunla keyifli ve huzurlu zamanlar geçirebilir. Zihnindeki bu sonuç ile mutlu bir şekilde odasına gidiyor...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD