YA ÖLÜM YA BERDEL

1001 Words
Hilal eve girdiğinde, gördüğü kadınlarla şaşırıp Esma'nın yanına doğru sokuldu. "Kim bunlar?" diyerek sordu. Esma kısık bir sesle, "Berfu'nun annesi ve halası," dedi. Hilal, Esma'yı kolundan tutup yavaşça diğer odaya gitmek için işaret etti. Hilal ve Esma başka bir odaya geçtiklerinde konuşmaya başladılar. "Esma, neden gelmiş bunlar? Yani ne söylediler, ne istiyorlar?" diye merakla sordu Hilal. Esma'nın yüzünün rengi solgundu. Hilal en çok da bu yüzden merak ediyordu; çünkü az çok doğunun törelerini duymuşluğu vardı. "Abla, ya ikisini öldürürüz ya da bize bir kız verirsiniz, dediler. Babam konuşmak için ağzını açtığında ise babamı susturup, 'Bize ne söyleseniz boş olur, hiç nefesinizi boşa harcamayın. Tercihinizi yapın: ya ölüm ya berdel olacak,' dediler." Hilal, duyduklarıyla bir an ruhunun bedeninden çıktığını sandı. Esma’ya bakıp, "Peki, ne olacak şimdi?" dedi. O an Esma da Hilal de aynı şeyden korkuyordu; biri sevdiğinden ayrılmak, diğerinin ise sevdiğinin anılarından bile ayrılmak zorunda kalması… Bu iki korku, birbirinden daha acıydı. "Şahin abim ne diyor? Onu görmediler değil mi? Berfu’ya bir şey yaptılar mı?" diye sorduğunda, Esma: "Şahin abim amcamlarda. Fatih, onu sakinleştirmeye çalışıyor. Tabii bu 'kızı alırız' mevzusundan Fatih’in haberi yok. Eğer öğrenirse ne yapar, hiç bilmiyorum abla," deyip derin bir nefes aldı. Fatma Hanım, Heja Hanım’a ve görümcesine: "Bu işi güzellikle halledelim. Başlık parası, ne isterseniz veririz. İki kızım var; biri sözlü sayılır, diğerinin de nişanlısı şehit oldu. Yani demem o ki, benim size verebileceğim bir kızım yok. Biz kadınlar anlaşalım," dediğinde, Heja Hanım’ın görümcesi Delal Hanım, "Bizde kadınların söz hakkı yoktur. Bizi de yabancı yere yanımızda kadın olmadan gitmek doğru olmaz diyerek getirdiler. Siz de yapacağınızı yapın. İki kızınızdan birini verin," dedi. Fatma Hanım, "Dedim ya, biri sözlü, diğeri—" derken Delal Hanım sözünü kesip: "Bizim kızımız da sözlüydü," dedi. Fatma Hanım o an anladı; kadınlarda töre diyip duracaktı. Ne yapsa bilemedi. Yemek yapacaktı. "Kızlar, ben bir bakayım," diyerek odadan çıkıp kızlarının yanına gitti. Fatma Hanım’ı gören Hilal ve Esma, annelerine baktıklarında Fatma Hanım onlara üzgünüm der gibi baktı. Esma’nın kalbine bir bıçak gibi büyük bir acı saplandı. Annesi, Hilal’in evliliği kaldıramayacağı için onu vereceğini düşündü Esma. Kendini sedire bırakan Esma, hıçkırıklara boğuldu. Kısık sesiyle, "Ben Fatih’ten nasıl ayrılırım… Ölürüm, daha iyi," dedi. Turan Bey, eve gelip "Yemek hazırlayın, misafir yoldan gelmiş. Ayıp olmasın," dediğinde Hilal: "Baba, abimi öldürmek için gelmişler! Niye yemek verelim?" dedi. Turan Bey, "Ölüm olmayacak," deyip sustu. Esma cılız bir sesle, "Baba..." diye yalvarır gibi babasının gözlerine baktı, ama Turan Bey kızının gözüne bakamadı. O sırada evin içinde Fatih’in sesi yankılandı: "Olmaz lan! Beni öldürün, Esma’yı vermem!" Turan Bey telaşla Fatih’in yanına gidip, "Git buradan oğlum, hadi Allah aşkına git," diye Fatih’i evden çıkarmaya çalışıyordu. Welat Ağa’nın adamları olaya müdahale edecekken, Welat Ağa eliyle işaret edip durmalarını istedi. Hilal, Fatih’e yanaşıp kulağına bir şeyler söyledi. Fatih sadece Hilal’e inanamaz gözlerle bakıp evden çıkıp gitti. Herkes Fatih’in vazgeçtiğini sandı, bir kişi hariç: Welat Ağa. Yemek hazırlanıp sofralar kurulduğunda, Welat Ağa, Jehat Ağa, Şervan ve Turan Bey bir odada, kadınlar ayrı odada yemek yediler. Welat Ağa, odaya girip çıkan Hilal’in hareketlerini dikkatle izliyordu. Esma ortalıkta hiç görünmediği için Turan Bey merakla sordu: "Esma nerede? Sana niye yardım etmiyor?" Hilal, "Dinleniyor, biraz halsiz," diyerek geçiştirdi. Korumalara yemek götüren Hilal, etrafında göz gezdirdi: Kaç koruma var, kim nerede duruyor… Dikkatlice bakarken Welat Ağa'nın öksürme sesiyle kendine geldi. Welat Ağa içinden, "Sen bir şeyler çeviriyorsun. Bekleyip göreceğiz," dedi. Hilal, eve döndüğünde Berfu’nun yanına gidip, "Abimle konuştun mu?" diye sordu. "Konuşmadım. Korkuyorum Hilal," dedi Berfu. Hilal gülümseyerek Berfu’ya yaklaşıp yanına oturdu, derin bir nefes alıp: "Bu gece herkesi uyutacağım. Abim, sen, Esma ve Fatih gideceksiniz. Abim beni bırakmak istemez ama annem ve babam için kalmak zorundayım," dedi. Berfu, far görmüş tavşan gibi gözlerini açıp, "Ama o zaman—" dedi fakat devamını getiremedi. Hilal, Berfu’ya sıkıca sarılıp: "Bir oğlunuz olursa adını Ahmet koyarsınız. O’dur, o yaşar," dedi. Hilal, ne abisini ne de Esma’yı ateşe atamazdı. "Ben zaten her gün cehennem ateşinde yanıyorum; bir eksik, bir fazla ne olacak ki… Yeter ki sevenler kavuşsun. Benim çektiğim acıyı çekmesinler," diye düşünüyordu. Akşam Jehat Ağa ve Turan Bey konuşmuştu. Esma verilecekti. Fakat Jehat Ağa, "Welat evlenmez. Şervan’a ikinci eş olacak," demişti. Hilal, duyduğuyla bir kere daha yıkılsa da, "Ayakta durmak zorundayım," diyerek toparlandı. Esma, odasında ablasının onu alacağı zamanı bekliyordu. Hilal, herkese çay hazırlayıp servis yaptı. Jehat Ağa, Şervan, korumalar çayı içmişti. Bir kişi hariç: Welat Zînari. Saatler ilerleyip herkes odalarına dağıldığında, Hilal evin önüne çıkıp korumaları kontrol etti. Herkesin uyuduğundan emin olsa da işini sağlama almak için bütün Zînari araçlarının lastiklerine, belinde sakladığı bıçağı çıkarıp derin kesikler açtı. Kimse takip edemezdi. Welat Ağa, odada gözlerini tavana dikmiş sessizce bekliyordu. Hilal’in yapacağı hamleye karşı tetikteydi. Hilal, abisini arayıp, "Alt sokakta bekleyen arabaya gideceksiniz. Berfu ve Esma’yı kapıdan çıkarıyorum," dedi. Hilal önce Berfu’nun odasına gitti: "Hadi gidiyoruz, sessiz ol," dedi. Ardından Esma’yı almak için odasına doğru yürüdü. Sessizliğin içinde ayak sesleriyle Welat Ağa yerinden doğrulup, "Görelim bakalım ne yapacaksın," diyerek kapının ardında durup dışarıdan sesleri dinlemeye başladı. "Esma, hadi gidiyorsunuz," diyerek evin çıkış kapısına doğru yürüdüler. Şahin ve Fatih köşede kızları bekliyordu. Esma ve Berfu kapıdan çıkarken, Welat Ağa’nın sesi yankılandı: "Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz!" Hilal, panikle Esma’ya: "Sakın durmayın, gidin!" diyerek kapıdan iterek çıkardı Esma ve Berfu’yu. Ardından hiç düşünmeden kapının kilidini çevirdi, kapıyı kilitledi. Anahtarı elbisesinin içine attı. Welat Ağa, bağırışıyla uykuda olan herkesi uyandırsa da, Hilal’in verdiği uyku ilaçları çok etkiliydi. Hilal, uykusuzluk için verilen ama hiç kullanmadığı ilacı vermişti. Korumalar uyandığında, sersem kafalarıyla bir şey yapmaya güçleri yoktu. Welat Ağa kapının kilidine iki el ateş edip açtığında, arabasına binerken lastikleri fark etti. Öfkeden gözü dönmüş şekilde Hilal’in üzerine yürüyüp: "Sen yaptın!" diye kükredi. Hilal, hiçbir şey söylemeden öylece baktı. Welat Ağa'nın yüzüne değil, uzaklara dikti gözlerini. Giden arabayı görüp gülümsedi. "Başardım… En azından onlar mutlu olacak," dedi. Şahin, kızlar alındığında: "Hilal’i bırakamam!" dese de, Esma ve Berfu’nun ağlamaları ve Hilal’in inadını bildiği için mecburen alt yolda bekleyen arabaya binip gittiler. Ardında bıraktıkları canını yaksaydı da, çaresizce kabul etmişti gitmeyi. Welat Ağa, Hilal’in baktığı tarafa baktığında, giden arabanın içinde kimler olduğunu anladı. Hilal’e dönüp: "Bunun bedelini ağır ödeyeceksin!" dedi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD