9.Bölüm

2630 Words
Bitmişti. Onunla olan meselem orada bitmişti. Yanından geçmiş gitmiştim. Beni durdurmamış , peşimden koşmamıştı. Beklemiştim. Gözlerim arkaya bakıyor ama onu göremiyordum. Hayal kırıklığıyla Anılın arabasına binmiş gözlerimi yola çevirmiştim. Anılın söyledikleriyle ilgilenmemiş , ona odaklanamamıştım. Gülce Egemenin arabasıyla gidiyordu. İkimizde iğrenç bir durumdaydık. Anılın arabası evimin önünde durduğunda arabadan indik. "Teşekkür ederim Anıl." diye fısıldadım. Ağzımdan kelimeler zorlukla çıkıyordu. Anıl tebessüm ederek beni izliyordu. "İyi değilsin prenses. Gülce de iyi değil. Ne oluyor sizlere ? Yarın konuşacağız. İnkar falan istemiyorum." dediğinde zorlukla kafamı salladım.  Anahtarı aldım ve kapıyı açtım. Eve tam girdiğimde kapı çaldı. Kapıyı açtığımda gelen Gülceydi. Egemeni evin önünde indirmek istememiş diye düşünüyordum. Gülceyle salona girdiğimizde annem bize bakıyordu. "Kızlar neredesiniz siz bu saate kadar ?" dediğinde babama bizi kurtar der gibi bakıyordum. "Yıldız bırak kızlarımı eğlenmek istemişler. Tut şu ağzını biraz. Bozma morallerini." dediğinde babama kocaman gülümsedim. Annem çatık kaşlarıyla bize bakmaya devam ediyordu. "Sultanım hem yalnız değildik. Anıl bizimleydi. Abimler bizimleydi." dediğimde annemin yüzünde şaşırma ifadesi belirdi. "Anıl dönmüş mü ? Neden bunu şimdi öğreniyorum Cennet." dediğinde duraksadım ve gözlerimi devirdim.  "Anne daha yeni geldi çocuk. Seni arayıp anne Anıl gelmiş mi demeliydim ?" diye sorduğumda annem hemen cevap verdi. "Evet Cennet. Gider Melek teyzenle konuşurdum." dedi. "İyi ki söylememişim ozaman anne. Daha ailesine söylememiş çünkü. Sende ağzında tut biraz. Bu arada abimi göremiyorum yok mu ?" diye sorduğumda annem kaşlarını yukarı aşağı şeklinde hareket ettirdi. "Bir hışımla çıktı evden gidiş o gidiş daha gelmedi. Hayır anlamıyorum noldu birden bire bu oğlana ?" dediğinde ağzımı aradığını farkettim. Gülceyi kolundan tuttuğum gibi odama götürdüm.  "Ailen izin verdi değil mi Gülüncek." dediğimde Gülce kafasını aşağı yukarı sallayarak kabul etti.  "Ozaman duş alıp rahatça kahve eşliğinde konuşuyoruz." dediğimde Gülce kabul etti.  Bir süre sonra kahvelerimizi yapmış ve odama tekrar odama çıkmıştık. Banyo etmiş rahatlamıştık.  "İlk ben anlatayım Cennet senin konun baya uzun gözüküyor."dediğinde kabul ettim. Gülce elindeki kahveye bakarak anlatmaya başladı. Gözleri bende değil dışarıdaydı. Balkonumun köşesinde oturuyorduk. Rüzgarın uğultusu kulaklarımıza doluyordu. "Abin bazen bana yakın davranıyor Cennet. Çillerime yıldızlar gibi dedi mesela. Bazense uzak oluyor. Neden böyle davranıyor cidden anlamıyorum. Onun acısı bile güzel diyorum ama artık kaldırmıyor bedenim , ruhum , kalbim , aklım. Bu davranışları hem bana zarar veriyor hemde arkadaşıma. Egemeni duyduğunda küfür etti mesela. Çocuğu tanımıyordu bile. Küçük diyor bana mesela ben büyüdüm Cennet bunu neden kabul etmiyor ? Neden bana zarar verdiğini görmüyor ? Neden bana bir uzak bir yakın davranıyor. Artık o bana nasılsa bende ona öyle davranmaya karar verdim. Arama mesafe koyacağım. Gerçekten abimmiş gibi davranacağım."dediğinde sesi güçlü çıkıyordu ama elleri tam tersi titriyordu. "Başarabilecek misin ? Uzak durabilecek misin?" diye kahvemi içerek ona sordum. "Elbette başaracağım. Onu seven kalbim bu zamana kadar bu acıya katlanmış. Ben güçlüyüm Cennet. Beni istemeyen bir adamın peşinde koşamam. Bu bana zarar verdiği gibi ona da zarar verir. Vazgeçmeyeceğim ama bırakacağım. Özgürüz ikimizde." dediğinde sesi kesikleşti. Gözleri yere düşen bir yapraktaydı. "Beni çok dinledik Cennet. Sen anlat. Nasıl oldu bu ? Ne zaman oldu ?" dediğinde bana döndü. Acı bir şekilde gülümsedim. "Dedin ya aşkın zamanı olmaz. Benimkide öyle işte zamanı yok. Ali abilerin beni istemeye geldiği gün gözlerimi ondan çekemedim Gülce. Onun yanlış anlayacağından çok korktum. Bunu içimde hep reddettim. Senin abin dedim , sen onun kardeşisin dedim. Ama bana yaklaştı Gülce. Bana çok güzel bakıyordu. Gözlerinin içi parlıyordu Gülce." dediğimde gözlerimden yaşlar düşmeye başladı. Derin bir nefes aldım ve devam ettim. "Biliyor musun Gülce ? Küçükken ona hayrandım. Eski sevgililerini görünce hep kalbimde bir sızı olurdu. Küçüktüm ozamanlar almıyordu aklım. Gerçi büyüdükte noldu ? Hala aklım almıyor ya." dedim ve dudaklarımı ısırmaya başladım. "Peki sorun ne Cennet." dediğinde gözlerimi kapatıp açtım. "Sorun Gökçe. Sürekli onu Gökçe ile görüyorum Gülce. Onun evinin önünde , ona sarılırken , Gökçenin onu sevdiğini bile bile ona gidişini , ona dokunmasını kabullenemiyorum Gülce." diye konuştuğumda hıçkırık kaçtı ağzımdan. "Sarılırken mi ? Belki sen yanlış anlamışsındır Cennet." dediğinde kafamı iki yana salladım. Kahveyi tutan ellerim sıkılaştı. "Gülce ben herşeyi gördüm. Elleri Gökçedeydi. Hem bana Gökçe ile aramda birşey yok diyor hemde ona yaklaşıyor araya sınır çekmiyor. Ben böyle birine bakamam Gülce. Ben böyle birine kalbimi vermiş olamam." dediğimde Gülce elindeki kahveyi sehpaya bıraktı. "Peki sana karşı birşeyler onda da varmı ? Hissettin mi ?" dediğinde gülümseyerek cevapladım sorusunu. "Kokusunu koklamamı sağlayan birine evet inandım. Hissettim. Ama yalandan başka birşey değilmiş. Oynamak istedi galiba benimle." dediğimde Gülce dudaklarını büzdü. "Böyle dedikçe ben üzülüyorum Cennet. Ben sende hep birşeyler görüyordum. Gökçeye davranışların , gözlerinin sürekli onun olduğu yere bakması. Nasıl savaştın içinle." dediğinde dudaklarımı yaladım. Sanki içim içimden çıkıyordu. Kalbimin içinde yanıcı bir madde vardı da kalbimi cayır cayır yakıyorlardı. "Sürekli engel koydum önüme. Savaştım. Ama ona yenilmek , savaşmaktan daha güzeldi." dediğimde Gülce gülümsedi. "Aşkta yenilenler olarak ne kadar komiğiz değil mi ?" diye konuştuğunda içeriye girdim ve kendimi yatağın üstüne attım. Kahveyi sehpaya bırakmıştım. Gülce de yanıma uzandığında tavana bakıyorduk. "Ona yoluma çıkma dedim." dediğimde Gülcenin bakışları bana dönüp sonra tekrar tavana döndü. "Güzel demişsin. Madem sana halleniyor ne diye Gökçeye de yürüyor. Beter olsun." dediğinde kıkırdadım. "Egemen nasıl ? Abim güzel benzetti gözünü." dediğimde Gülcenin kaşlarını çattığını gördüm. "Gözü mosmor olmuş. Buz koyduk gözünün üzerine. Abin tam bir hödük Cennet. Şuan nerede olduğunu o kadar merak ediyorum ki..." dediğinde elime telefonumu aldım ve abimi aradım. "Ya Cennet neden yaptın." diye Gülce fısıldadığında sus işareti yaptım. Abim açtığında konuşmaya başladım. "Abi neredesin eve gelmemişsin. Merak ettim." dediğimde abim derin nefes aldı. Konuştuğunda sesi sarhoş gibiydi. Kelimeleri yavaş yavaş söylüyordu. "Poyrazla içiyoruz. Niye merak ettin ? Sizi o mekandan kim getirdi ? Gülce nasıl ? Poyrazı ben çağırdığım için bırakamadı sizi." dediğinde gözlerimi devirdim. Peşimden bu yüzden mi gelmemişti. "Gülce yanımda çok iyi , aşırı mutlu. Egemenin gözüne buz tutmuşlar beraber ama şimdi çok iyiymiş. Abi neden çocuğa vurdun ki ?" dediğimde abim homurdandı. "Güzelim kapa telefonu kapa. Bir içirmediniz anasını satayım." dediğinde telefonu yüzüme kapattı. "Seni sordu." dediğimde Gülce umursamadı. "Beni ilgilendirmiyor. Herkes kendi yolunda." diyordu. Yüzümü buruşturarak ona baktım ve sabır diledim. ? Kendimi çok daralmış hissediyordum. Ruhum ölmüş gibi hissediyordum.  Hava almak istedim bir anda. Gülce yine horlayarak uyuyordu. Saat gecenin dördüydü. Üzerime ince bir hırka aldım. Yavaşça odadan çıktım ve merdivenlerden indim. Abim koltuğa yayılmış yatıyordu. Sessizce kapıyı açtım ve kapının önüne çıktım. Bizim evimizin önünde Poyraz abiyi gördüğümde gözlerim açıldı. Ölen ruhum onu gördükten sonra canlandı. Kalbimin durgun atışları ahenkle hızlıca atmaya başladı. Karnımdaki arılar yerini kargaşaya bıraktı. Bana yaklaştığında derin nefes aldım. Ellerim hırkanın ucunu sıkıca tutuyordu.  "Cennet bu saatte neden aşağıya indin ?" dediğinde mesafeli bir şekilde cevapladım. "Sadece sıcakladım ve azıcık hava almak istedim. Asıl senin bizim evimizin önünde ne işin var Poyraz abi." dediğimde Poyraz abi bana yaklaşıyordu. "Uzaklaşırsan sevinirim. Uzaklaşmanı istiyorum." dediğimde bana gelen adımları durdu ve geriledi. "Cennet yolumdan çekil derken ne demek istedin ?" dediğinde gözlerimi kırpıştırdım. Dudaklarımı yaladım. "Artık benim olduğum yerlere yolun düşmesin demek istedim. Eskiden de öyleydi. Senin davranışların benim kafamı karıştırıyor. Bir yakınsın , bir uzaksın. Gökçeye olan davranışların beni senden soğutuyor." dediğimde ilk yalanımı söyledim ona. Ondan soğumak bir yana gözlerim ona baktığı her an yanıp kavruluyordum. "Birşeyler değişti sanmıştım. Hem Gökçe ile ben." dediğinde sözünü kestim. "Değişmemiş demek ki. Ben eski benim. Gökçe ve sende beni ilgilendirmiyorsunuz Poyraz abi." deyip hemen içeri girdim. Ellerimi kalbime koydum ve kalp atışlarımı avuçlarımda hissettim. Çok masum bakıyordu gece karası. Ona tekrar aldanıp tekrar onda kaybolacağımdan çok korkuyordum. Ama zaten onu her gördüğümde kayboluyordum. Kendimi kandırmanın çaresi yoktu. Onu sevmek kendimi kaybetmem demekti. ? Gece o olaydan sonra tam uyuyup dalamadım. Aklıma hep o sızdı. Zihnimi ele geçirdi.  Gülceyle uyanmış hazırlanmış kahvaltıya inmiştik. Şuan çaylarımızı içiyorduk. Annem Melek teyzelere gitmişti. Anılın annesine. Masada abim ben ve Gülce vardı. Abim ve Gülce birbirlerine asla bakmıyordu. "Gülce mesafeli misin bana sen ? diye sordu abim. Gülce çayını içerek abimin sorusunu cevapladı. Gözleri asla abime değmiyordu. "Hayır aynıyım Kenan abi. Sen nasıl istiyorsan öyle." dediğinde abim gözlerini boşluğa dikti. "Okula gidecek misin ? Bırakırım istiyorsan seni ?" dediğinde Gülce kafasını iki yana salladı. "Teşekkür ederim kenan abi. Bugün okulum yok hem olsa da seninle gitmezdim sanırım. Egemene tekrar yargısız infaz yapmana sebep olurdum." dediğinde abim iç çekti. "Birden oldu. Özür diliyorum senden. Böyle sessiz olmana alışık değilim." dediğinde Gülce gülümsedi. "Yapma böyle Kenan abi. Küçük kardeşin gayet sesli." dediğinde içim cız etti. "Kardeş kelimesini kabulleniyorsun." diye fısıldadı abim. Gülce ona boş bakışlarıyla bakmaya başladı. "Küçük kız kardeşin böyle daha mutlu. Artık bana istediğin lakabı , istediğin içinde küçük ile ilgili geçen herşeyi söyleyebilirsin." dedi güçlü çıkan sesiyle. Onları izliyor hiçbir tepki veremiyordum. Abimin bakışları durgunlaştığında ceketini aldı ve "size afiyet olsun." diye fısıldayarak gitti. Abimin gitmesiyle Gülce gözyaşlarını saldı. "Onu kırmak isteyeceğim son şey ama o böyle olmasını istiyordu." dedi Gülce. Omzunu sıvazladım usulca. Kafasını omzuma düşürdü ve duvarı izlemeye başladı. "Anılla buluşacağız yediysen toplayalım kalkalım." dedim sessizce ve sofrayı kaldırmaya başladık. ? Mahallenin parkında Anılı bekliyorduk. Anılı gördüğümde el salladım ve yanımıza gelmesini izledim. Karşı banka oturduğunda gözleri bir beni bir Gülceyi izliyordu. "Anlatın bakalım bu bok çukuruna nasıl düştünüz ?" dediğinde Gülceyle birbirimize baktık.  "Ne bok çukuru anlayamadık." dedik ikimizde birden. Anıl eliyle sakallarını sıvazladı. "Hım... düşünelim. Sizin aklınıza giren Poyraz abi ve Kenan abiden bahsediyorum." dediğinde Gülce dudaklarını yemeye başladı. "Valla kalbimin suçu." dediğimde ne saçmaladığımı düşünüyordum. "Valla bendede Kenan suçlu. İlik gibi çocuk nasıl durabilirdim." dedi Gülce. Anıl ikimizinde ne saçmaladığını düşünüyor gibiydi.  "Nasıl aşık olabilirsiniz siz. Hele sen sinsi cadı. Senin kalp yerine taş taşıdığını sanırdım." dediğinde kahkaha attım. Gülce gözlerini belertti ve Anılın omzuna sertçe vurdu. "Kalbimi kırıyorsun gargamel. Ben seni adamlığından vuruyor muyum ? Adama benzer tarafın yok ama adam diyorlar sana." dediğinde dudaklarımı bastırarak güldüm.  "Aşıyorsun artık kendini Cadı. Artık ciddi oluyorum ve ciddi soruyorum. Nasıl oldunuz siz ya ? Prenses sen ve Poyraz abi aklım almıyor." dediğinde gülen yüzüm düştü. "Anıl ben ve Poyraz abi diye birşey yok. Sadece kafamız karıştı o kadar. Konuşulacakta birşey yok." dediğimde Anıl inanıyormuş gibi bakmıyordu. "Benden neden çekiniyorsun prenses. Kalp dediğin şeyi sen yönetemiyorsun ki ben seni anlarım." dediğinde ona gülümsedim.  "Peki bu bizim cadı nasıl aşık olmuş senin abine ? Kenan abi ve sen o kadar imkansız geliyor ki kulağa." dediğinde Gülcenin bakışları hayal kırıklığını anımsatıyordu. "Poyraz abi ve Cennet imkansız gelmiyor ama biz imkansız geliyoruz öyle mi ? Vur gargamel birde sen vur. Alıştım ben acı çekmeye koymuyor artık." dediğinde kollarımı ona sardım. "Yaaaa ama." diye çocukça şakıdım. "Öyle demek istemedim cadı. Sadece Kenan abi fazla geri kafalıdır. Duygular konusunda fazla korkak davranırdı. Kırmak istemedim seni." dediğinde Gülce Anıla gözlerini devirdi. "Tamam gargamel geçti problem yok. O kadar çok söyledim ki bana dediklerini bünye artık kaldırabiliyor." dedi. Üçümüz birden gülmeye başladığımızda Anıl bize üzülerek bakıyordu.  Yüzüm gülse de içimde yaşadığım acı sızıntısını daima hissettiriyordu. "Ben sizi yarın yemeğe çıkarayım mı kızlar ? Gelişimi de kutlarız ?" dediğinde Gülce ve ben aynı anda sorusunu cevapladık. "Olur." diye seslice bağırdık.  ? Anılın gelişini kutlamak için Anıl bizi yemeğe götürecekti.  Anıl bize restoranın adresini vermişti. Kendisinin ufak işi olduğundan bizim gitmemizi rica etmişti. Ayırttığı masada oturmuş onu bekliyorduk.  Kısa bir süre sonra Anılı gördüğümde tam gülecekken yanında onu gördüm. Kalbimin tek sahibi de onunla beraber yürüyordu. Üzerinde beyaz bir gömlek altında siyah dar kumaş pantolon vardı. Kolunda da spor bir saat vardı. Damarlı kollarında saat oldukça gösterişli duruyordu. Siyah saçları alnına dökülmüş dağınık görünüyorlardı.  "Gülce bu neden burada ?" diye sitemle konuştum. Gülce ellerimden sıkıca tuttu ve ayağa kaldırdı. "Sakin ol." dediğinde kendimi gülümsemeye zorladım ve hafifçe poyraza döndüm. "Hoşgeldiniz." dediğimde istemsizce konuşuyordum. Anılın bakışları korkan bir çocuk gibiydi. Ona sert bir şekilde bakıyordum. "Buraya gelirken Poyraz abi nereye gidiyorsun deyince davet etmemek ayıp olurdu. Poyraz abiyi hepimiz severiz. Bir problem yok değil mi ? Prenses ? Cadı ?" "İyi yapmışsın. Sonuçta mahalleden bir abimiz." dediğimde Poyraz abi kaşının birini kaldırıp "Öyle mi ?" dedi. "Öyle değil mi ?" diye tekrar cevap verdiğimde "Öyle diyorsan öyledir." dedi. Bakışları oldukça sert duruyordu. Gözlerine baktığımda sert bakıştan ziyade özlem görüyordum. Sanki karanlığı andıran gözlerinin içinde bir sokak lambası vardı ve o sokak lambası gözlerini aydınlatıyordu. Gece karası gözleri ışıl ışıldı. "Bu arada prenses derken ?" diye Anıla sert bir şekilde sorduğunda "Bizim prenses işte Cennet." dediğinde Poyraz abi dudaklarını dişlerine geçirdi ve derin bir nefes aldı içine. Gözlerinin ışığı söndü.  Onun bakışları sertleştikçe ben eğleniyordum.  Masaya oturduklarında hepimiz yemek söyledik. "Okulunu buraya çekmenin başka amacı falan mı var Anıl ?" diye Anılı bastırarak sormuştu Poyraz abi.  "Benim için geldi birde." diye lafa atladım. Anıl bana yapma der gibi bakıyordu. Omuzlarımı silktim.  "Senin için ?" dediğinde gülümseyerek kafamı salladım. Yemekler geldiğinde konuşmaya devam ettim. "Benim için." dedim. Suya uzandı usulca suyu tutan elleri titriyordu. Bende onunla beraber suyumu elime aldım ve keyiflice suyumdan içtim. Bardağın üstünden ona bakarak dudaklarımı bastırarak bakıyordum. Gözleri dudaklarıma iniyor sonra tekrar gözlerime çıkıyordu. Dudaklarımı yalama ihtiyacı hissettim ve bende yaladım. Nefes alış verişlerim istemsizce hızlandı. Onunsa göğsü hızla inip kalkıyordu.  "Abi sadece prenses için değil mahalleyi de özledim. Ailem de burada. Ailemle bazı sıkıntılar vardı kaçmak istemiştim burdan kaçmıştım. Prenses gitme diye diretmişti ama." diye söylediğinde Poyrazın gözleri benden çekilip Anıla baktı. Gözleri seğiriyordu. "Gitme diye diretti. Yani gitme diyebildi sana." dediğinde kendimi garip hissettim. Kendimi boşlukta hissettim. Gülce sessizce bizi dinliyordu.  Gülce "Poyraz abi Gökçe ile yakınlaşmışsınız diyorlar." dediğinde gözlerimi sinirle kapatıp açtım. Kirpiklerimdeki rimeli hissedebilecek şekilde sıkmıştım gözlerimi. "Gülce adam bize neden anlatsın ama değil mi ?" dediğimde Poyraz abi bakışlarını üzerimden çekti ve Gülceye baktı. "Doğru söylüyor. Neden anlatayım değil mi ?" dediğinde dudaklarımı kemirdim. "Prenses buranın tatlısı da çok güzeldir. Sen ekler çok seversin. Söyleriz de yeriz değil mi ?" dediğinde hevesle kafamı salladım. "En çok ekleri seviyor evet ama sütlaç onun için vazgeçilmeyecek bir tatlıdır." dediğinde Poyraz abi şaşırdım. Doğru söylüyordu. En çok sütlacı severdim. "Doğrusun Poyraz abi ama belki artık ekler tatlısını daha çok sevmeliyimdir ne dersin ?" dediğimde Poyraz abi derin bir nefes çekti içine.  Gülce belli etmeden gülüyordu. Anıl ise suratını buruşturup duruyordu. Nereye düştüm der gibi bakıyordu. Çok güzel bir dans şarkısı çaldığında ellerimi Anıla uzattım. "Gelişini bir dansla taçlandırmak isterim. Hadi gel Anıl dans edelim." dediğimde Poyraz abi dizlerini titretiyordu.  Anıl bir bana bir Poyraz abiye bakıyordu.  "Prensesler geri çevrilmemeli." deyip elimi tuttu. Poyraz abiye bakarak yanından geçtim.  Ortaya geçmiş dans ediyorduk. Kulağıma yaklaştı. "Prenses bilerek yapıyorsun değil mi ? Sırf Poyraz abi olay çıkarsın diye ?" dediğinde dudaklarımı büzdüm. Gece karası gözlerin üzerimde olduğunu biliyordum. "Olay çıkarması niye hoşuma gitsin ki ?" dediğimde Anıl kafasını geriye düşürerek güldü. "Gitmez mi ?" dediğinde dudaklarımı yalayarak güldüm. "Gider." dediğimde "izle ozaman." dedi. Beni ellerinden koparıp tekrar kendine sertçe çekti. Bedenim Anıla fazlaca yaklaştı. Anıl beni kendi etrafında döndürdü. Döndürürken giydiğim kısa elbisenin etekleri havada uçuşuyordu. Kahkaha atıyordum seslice. Anıl yine birden kendine çekti. Birbirimize geçmiş gibiydik.  Poyraz abinin hızlıca yanımıza geldiğini gördüğümde derin bir nefes aldım. Kolumdan tuttuğu gibi sertçe kendine çekti. Solukları düzensizdi. "Yeter bu kadar dans. Hadi gidiyoruz Cennet." dedi sinirli bir sesle. Kafamı iki yana doğru salladım.  "Ben seninle bir yere gelmiyorum." dediğimde Poyraz abi sinirlice gülümsedi. "Emin misin ?" dediğinde gözlerinin içine bakarak "Eminim." dedim. Beni ayaklarımdan tuttuğu gibi ters bir şekilde omzuna attı. Anıla döndü ve "Cennet bugün benimle. Kime ne diyorsanız deyin. Birde Cennete yaklaşırken ayağını denk almanı tavsiye ediyorum Anıl." dediğinde Gülce alkış tuttu. Herkes bize noluyor der gibi bakıyordu. "Cennet merak etme bizde kaldığını söylerim. İyi eğlenceler." diye bağırdı. Poyraz omzunda beni ters şekilde götürüyordu. Ona vurmaya çalışıyordum ama elim sürekli poposuna değiyordu. "Cennet çok farklı şeyler düşündürtüyorsun bana şuan vurmayı kes! Zaten kısa giyinmişsin zor kapatıyorum." dediğinde ağzımdan "hiiii ne ? Terbiyesiz misin ?" sözü çıktı. Beni arabasının önüne getirdi ve birden ayakta bıraktı. Kolumdan hala tutuyordu. "Beni nereye götürüyorsun bıraksana beni." dediğimde kolumu çekti ve bedenine yaklaşmamı sağladı. Burnunu burnuma yaklaştırdı. Gözleri gözlerimin derinlerinde gezindi. Alnını alnıma yasladı. Birden yağmur damlaları üzerimize düşmeye başladı. Onun saçlarındaki yağmur damlaları benim ağzıma giriyordu. Derin bir nefes aldım ciğerlerime. Aldığım nefeste onun güzel tarçın kokusu doluyordu burnuma. "Bir kere bıraktım bir daha o hatayı yapmayacağım. Seni kaçırıyorum."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD