Keyifli okumalar
MEHMET ÖZKAN
Operasyon tüm hızıyla devam ediyordu. Naz onun şirketine işe başlamıştı. Bu durumdan hiç memnun değilim ama hanımefendi beni delirtmek için herşeyi yapıyordu. Derin bir nefes çekerken gelen seslere odaklandım. Naz'ın sesi öfkeli çıkmıştı.
"Asistanın oldum diye kendini bir şey sanma bu bana veya bedenime taciz edeceğin anlamına gelmiyor."
"Alev fazla naz aşık usandırır. Benim olmalısın."
"Üzgünüm ama hayatımda biri var zaten eğer duyarsa seni şirketin tepesinden atar."
Naz’ın kullandığı cümleyle gülme krizine girdim. Hatunuma bak sen resmen korkutmak için elinden geleni yapmıştı. Ama son kozu ben olacağım. Derin bir nefes almıştım ki komutanın aramasıyla devreye girme zamanı gelmişti. Farklı bir kimlikte gelecektim.
"Arden Soyluhan."
Hazırlığı yaparken her detayına dikkat ediyordum. Sesim bile değişecekti. Üstümü değiştirip maskemi taktıktan sonra çıkarken Boris'in şirketine ortak olarak dönüş yapmıştım. Yanımda korumalar özel ajandı. Her ihtimale karşı etrafta olacaklardı. Sekreter patronuna haberi verdiğinde üst kata çıktım. Elim kaşınmaya başladı.
Odasının önünde durunca içeri girdim. Naz'ın kolundan tutup çekiyordu. Araya girdiğimde bana kaşını kaldırıp bakıyordu. Öksürerek konuşmaya başladım.
"Bir kadın istemeden ona dokunmak taciz anlamına geliyor."
"Sanane bundan araya girme."
"Kusura bakma ama gireceğim çünkü dokunduğun kadın benim sevgilim ve benim olana dokunamazsın."
Naz’ın kolundan tutup kendime çekerek korumaya çalıştım. Ama şerefsiz laftan anlamıyordu. Gözlerini kısmış bana bakarken yumruğunu sıkmıştı.
"Kimsin lan sen?"
"Arden Soyluhan."
"İtalyadan gelecek ortak sensin demek."
"Evet hem az önce benim kadınıma
dokunmaya cüret eden sen misin?"
"Alev fıstık gibi kadın."
Gözlerimle Naz’ın çıkmasını söyledim. Başıyla onaylar şekilde çıkarken derin bir nefes almıştım ki yüzüne attığım kafayla yere yığıldığında şaşkınca bakıyordu. Ayağa kalkarken bana vurmaya çalışıyordu. Ama hareket edecek halde değildi. Çünkü onu dövmekten beter ettim.
"Senin dilini kopartırım karıma laf edecek adam fazla yaşamaz."
"Boris."
Duyduğum sesle onu bırakırken bakışları kapıya dönmüştü. Gözlerim adama kaydığında Örgütün başı da gelmişti. Bu çok iyi tek hamle iki kuş elimi uzattım.
"Arden Soyluhan."
İtin babasıyla tanışma şansımız olmuştu. Yüzüme dikkatli şekilde bakıyordu. Derin bir nefes çekti. Umarım beni tanımazdı. Yoksa bütün plan elimde kalacaktı.
"Sizi tanıyor muyum? Sanki daha önce gördüm gibi geldi."
"Mümkün değil şehre ilk defa geliyorum."
Başını salladığında Boris'in bakışları bana öfkeyle bakıyordu. Naz yanımda diye kuduruyor köpek ama benim olan benimdir. Kimse onu benden alamazdı.
"Alev hanım işinizin başına dönün."
"Peki."
Naz gözüme baka baka hem cilve yapıyordu. Hem de saçlarını savururken kendimi zor tuttum. Bu gece bu iş bitmezse gerçekten onun kırılacak kemiği kalmayacaktı. Sevdiğim kadına ben bile hesap soramazken o kim oluyordu. Derin bir nefes alırken odadan çıktığımda bahçede Boris'in sesini duydum.
"Sen neden söylemedin?"
"Boris Bey siz bana hesap mı, soruyorsunuz?"
"Sahibin benim olduğumu unutma."
Naz bir anda kahkahayı atmıştı. Uzaktan izlemeye başladım. Boris ona öfkeyle bakıyordu. Kolundan tutup kendine çekerken yumruğumu sıkmıştım. Ama kendimi tutmak zorundayım. Bu gece alışveriş yaparken baskın yapacaktım.
Yanına giderek sevdiğim kadının belinden tutup kendime çektim. Boris denen it kıskançlık krizine girdi.
"Sevgilim yemeğe çıkalım mı?"
"Tabii ki."
Onun elinden tutup araca binerken arkamızdan öylece bakıp durmuştu. Bugün bu operasyon bitmek zorundaydı. Çünkü elimden bir kaza çıkacaktı. Naz sırıtarak gülmüştü. Hayır yani onun diline de düşmek istemiyorum ama maalesef ki anlamıştı.
"Sen beni kıskanıyorsun ya."
"Evet kıskandım."
"He tamam bende onu diyorum işte
benim hoşuma gidiyor."
Kışkırtmak için elinden geleni yapmıştı. Kendimi tutamadım onun dudaklarını öperken Boris denen herif bizi görmüştü. Çalan telefonla ayrılırken ekrana bakıyorum. Operasyon bu gece olacaktı. Naz da operasyona katılacaktı.
...
Geceye yakın operasyon hazırlığına başlamıştı. Derin nefes alırken onun yüzünü merak ediyorum. Eminim ki korkudan kaçacak delik arayacaktı. Komutan son kez karardığında tim hazırlığını yapmıştı. Aslında amaç onu tutuklamak ama çatışma sırasında ölebilirdi.
Odadan çıkarken araca bindim. Tim tüm hazırlığı bitirmişti. Boris'in hain planlarını bozmak için elimden geleni yapacaktım. Derin bir nefes çektim. Araç durunca uzaktan takip ettim. Bizi fark etmemesi gerekiyordu. Naz onun yanındaydı. Kolundan tutup zorla çekmeye çalışıyordu.
"Kolumu bırakır mısınız? Canım acıyor."
"Sen benimsin kimseye vermem gerekirse İtalyan sevgilini öldürürüm."
"O biraz sıkar sende göt korkusu var. O seni öyle bir öldürür ki nasıl olduğunu bile anlamazsın."
Araçtan indiğim gibi hızlıca harekete geçtik onu kurtarıp o itin cezasını kesmem gerekiyordu. Aniden sırıtarak karşısına çıktığımda bana şaşkınlık içinde bakmıştı. Üzerimde askeri üniformaya baktığında donup kalmıştı.
" Sen.. Sen askersin. "
" Evet askerim sonun geldi."
"Bana dokunamazsın asker. Benim dokunulmazlığım var."
Cıkladım.
"Senin dokunulmazlık artık yok."
Tim etrafını sarmaya başladı. Naz bir anda çekerek başına silah dayadı. Geri adım atmak istediğinde Naz direnmeye çalıştı. Saçından tutup çekmeye çalışıyordu.
"Saçımı bırak sikerim o elini."
"Kes lan sesini kafanı koparırım kahpe."
"Kahpe seni doğurana söylenir."
Naz’ın kullandığı cümleyle şaşkınca bakıyordum. Bunun ağzında hep küfür olmuştu. Gözleri bana bakınca eliyle işaret etmişti.
"Beni bırak sikerim belanı puşt onca kadını öldürmüşsün."
"Sen nerden biliyorsun. Yoksa sende asker misin?"
"Boris beni bırak yoksa seni anandan emdiğin sütü götünden çıkarırım."
Naz onun damarına basmıştı. Daha çok saçını çekmeye başlamıştı. Tam adım atacakken önümüze siyah jep gelmişti. Boris arabaya atlarken sevdiğim kadını da kendiyle götürmüştü. Derin nefes alırken arabaya atladım. Peşlerinden giderken başka bir araç önümü kesip ateş etmeye başladı.
"Komutanım bunlar planlı tuzak kurmuşlar."
"Yasin kör değilim."
Çatışma kesilirken kaportaya sert yumruklar vurmaya başladım. Naz onun elindeydi. Kim bilir ona neler yapacaktı. Aklımda bin bir soru oluştu. Komutana haberi verdiğimde bayağı kızmıştı.
"Yüzbaşı onu almadan sakın dönme."
"Emredersiniz komutanım ama bana onun nereye gittiğine dair bilgilazım."
"Bekle haber vereceğim."
Naz kendini koruyabilirdi. Bunu biliyordum. Ama yine de onun için korkuyordum. Annesine acı haberi vermek istemiyordum. Boris'in nereye gittiğine dair net bir bilgi yoktu. Araç sınır ötesinde terk edilmişti. Sınıra gitmekten başka çarem yoktu.
" Komutanım, Üsteğmen im kendini koruyacak biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum ama ya o şerefsiz ona bir şey yaparsa."
"Komutanım iyi düşünün ona yetişmek için elimizden geleni yaparız."
Helikopter geldiğinde hemen binerken SINIRIN ötesine doğru yola çıktık hayatımda hiçbu kadar korkmadım. Ama sevdiğim kadın için çok korkuyorum. Onu başka şekilde görmek istemiyorum. Sınırın ötesinde helikopter iniş yapmıştı.
Temkinli adımlarla ilerledik mayına basmadan geçersek operasyon başarılı olabilirdi. Ama bu imkansız yanımızdaki alet ötmeye başlamıştı. Her yer tuzak doluydu. Cemal bana baktığında ne yapmaya çalıştığını anlamadım.
"Komutanım bana bırakın uzaktan patlatırım onlarda tuzağa gelirler."
"haydi bakalım göreyim seni."
Cemal keskin nişancı tüfeğini alıp uzaktan yerleri belli olan mayınları tek tek patlattı. Bizde patlayan yerden kolaya geçmeye çalışıyorduk gitgide içim daha çok sıkılmaya başladı. Onun kılına zarar gelmesinden korkuyorum. Annesine onu koruyacağıma dair sözler vermiştim. Cemal işini hallettikten sonra yanımıza geldi.
"Komutanım ilerde mağara var."
Dürbünle bakarken bayağı kalabalık olduğunu gördüm. Bir şey daha vardı. Boris oradaydı. Muhtemelen Naz da orada olabilirdi. Derin bir nefes alırken dikkatle harekete geçtiğimizde birinin sesini duydum.
"Başkan.. Asker burada."
Sesin gelmesiyle hepsi aynı anda ateş etmeye başlamıştı. O kadar kalabalıktı ki hepsine tek tek yetişip indirmeye çalıştım. Tüm mühimmat bitene kadar Boris denen it Naz’ın kolundan tutup başka bir yere götürmeye çalışıyordu. Naz direndikçe canını yakıyordu.
"Siz devam edin ben onun peşinden gideceğim."
"Komutanım bu çok tehlikeli."
"Başka bir yolu yok dikkat edin."
Boris'in peşinden koşmaya başladığım da ateş ediyordu. Naz onun elinde rehin olduğu için ateş edemeyeceğimi biliyordu. Ama bunun hesabını bana verecekti. Ateş ettiği kurşun koluma denk geldiğinde acıyla yanarken o Naz’ın kolundan tutup götürmüştü. Yetişemedim onu kurtarmak için çok uğraştım ama olmadı.
Tim yanıma koşarak geldiğinde derin bir nefes almıştım. Emre koluma baktığında Cemal de giden araca bakmıştı. Naz'ı kurtarma operasyonu gitgide daha çok zorlaştı. Şimdi de nereye gittiğini bilmiyordum.
"Komutanım telefon size."
"Komutanım yine kaçırdı."
"Biliyorum evlat sınırı geçerseniz yardımcı olurum. Ama sağ kurtulmaya bakın."
"Emredersiniz komutanım."
Telefon kapanmıştı. Askerlerime baktığımda yüzlerinde yorgunluk akıyordu. Gözlerimi kapatıp tekrar açarken koluma bez bağladılar.
"Sınırın diğer tarafına doğru gidiyoruz."
"Komutanım orası ayrı tehlikeli değil mi? Nasıl sağ çıkacağız."
"Ne yapalım yani başka fikrin var mı?"
"Komutanım benim fikrim var. Kılık değiştirip geçmemiz gerekiyor."
"Kıyafeti nereden bulacağız lan."
Arkamıza baktığında bizde oraya baktık ölen itlerin kıyafetini giymek zorunda kalmıştık derin bir nefes almıştım. Alican söylenmeye başladı.
"Bu nasıl bir koku duş almayı bilmiyorlar mı?"
"Dağın başında nerede yapacaklar duşu."
"Yeter hadi yetişmemiz gerek."
Timle yürümeye başladıktan sonra Sınırın diğer tarafına doğru geçmiştik ne olursa olsun sevdiğim kadını kurtarmak için elimden geleni yapacaktım. O ite de canını alacaktım. Ya o beni öldürecek yada ben onu başka bir yolu yoktu. Onun ailesine şehit haberi vermeyecektim. Bu da benim yeminim olsun...
Bölüm sonu...