GÖKHAN'IN DÜĞÜNÜ

1556 Words
Avlunun taşları hâlâ hafifçe güneşin son ışığını yansıtıyordu. Bugün, Midyat için sıradan bir gün değildi; bugün Aze ve Gökhan’ın düğünüydü. İnsanlar bahçeyi, avluyu doldurmuş, herkes mutluluğun sessiz ama güçlü ritmine kapılmıştı. Masalar sade, süslemeler minimumda tutulmuştu; Midyat’a göre gösterişsiz bir törendi ama gözlerimde bugün her şey daha ağır geliyordu. Kalbim istemsizce sıkıştı. Orada, masanın önünde oturan Gökhan’ı gördüğüm an, zaman yavaşladı. Yanında Aze… O kadının gülüşü, Gökhan’ın ona attığı bakış… Kalbime saplanan bir bıçak gibi hissettirdi. Dizlerim hafifçe titredi; gözlerim istemsizce doldu. Gözyaşlarımı tutmaya çalışsam da bir damla yanağımdan süzüldü. “Gözyaşı mı?” dedim kendi kendime, sessiz bir fısıltıyla. Hayır, bu sadece acı değildi. Bu, yılların birikmiş boşluğu, sevgiye dair umutların yerini almış kırıklığın yankısıydı. Gökhan… Ona hiçbir zaman benim hissettiklerim kadar bir şey hissetmediğini biliyordum. O, Bana bakarken bir sevgiden değil, belki yalnızca bir kardeş gibi bir yakınlıktan ibaretti. Bir an için kalbimi saran acı, hafifçe geriledi; çünkü aklıma gelen tek gerçek, Gökhan’ın bana hiçbir zaman âşık olmadığıydı. Onun kalbi asla benim için çarpmamıştı. Derin bir nefes aldım ve gözyaşlarımı silmeye çalıştım. Ama o damla, gözlerimin kenarında hâlâ parlarken, içimde bir boşluk oluştu. Yanımda bir omuz aradım; ve işte, Cihan’ın varlığı… Yanımda sessizce duruyordu. Gözlerini bana çevirdiğinde, sanki tüm sessizlik konuşuyormuş gibi bir güven yayıldı içime. Onun bakışları, geçmişin gölgelerini hafifletiyor, acıyı yönetilebilir bir ağırlığa dönüştürüyordu. Gözlerimi Cihan’a çevirdim ve sessizce yanında durdum. gözyaşlarınmı Onun varlığı, bana bu acıyı taşıyacak gücü veriyordu. İçimdeki kırıklığın bir kısmı, onun sessiz ama sağlam duruşuyla birleştiğinde sanki biraz hafifliyordu. Düğün devam ediyordu. Aze beyaz gelinliğinde zarifçe yürürken, Gökhan ona bakıyordu; ama aklımdaki tek gerçek, onun kalbinin bu kadına ait olmadığıydı. Bu düşünce, kalbimi hem hafifletti hem de hâlâ acıttı. “Ona dair bir şey hissetmiyorsun artık Şeyda" dedim sessizce kendi kendime, “o zaman… bu acı da boşuna olamaz.” Derin bir nefes aldım. Cihan’ın elini hafifçe tuttum. Parmaklarımız birbirine geçtiğinde, içimde beklenmedik bir sıcaklık yayıldı. Ona baktım; gözlerindeki kararlılık ve sessiz anlayış, bana sadece güven vermiyor, aynı zamanda geçmişin ağırlığının üzerinden geçebileceğimi de hatırlatıyordu. Gözyaşlarımın artık süzülmesine izin vermedim. Bahçedeki insanlar gülüyor, konuşuyor, çiçeklerin kokusu havayı dolduruyordu. Ama ben, bu sade düğün töreninin içinde, kendi içimde bir dönüşüm yaşıyordum. Acı vardı, evet… ama yanında bir umut da. Gökhan ve Aze’nin mutluluğu benim için bir sınav gibiydi; ama Cihan’ın yanında durduğumda, bu sınavı geçebileceğimi biliyordum. Düğün boyunca gözlerim, sahneyi ve etrafı tarıyordu; ama dikkatim artık Gökhan’da değildi. Onunla ilgili hissettiğim kırık kalp, Cihan’ın varlığında dengeleniyordu. O, yanımda duruyordu; sessiz, sabırlı ve güven verici. Bir kez daha fark ettim ki, gerçek güven, sevgiyle değil; saygı ve anlayışla besleniyordu. Gözlerimi hafifçe kapattım, derin bir nefes aldım. Yanımdaki Cihan’ın elini tuttum sıkıca. İçimde, kalbimde bir yerde, hem acı hem de umut bir aradaydı; ama artık umut daha güçlüydü. Gökhan’ın başka bir kadına bakışı, benim için sadece geçmişin bir hatırlatıcısıydı. Gelecek ise, yanımda olan bu adamla şekilleniyordu. Cihanın hiç bir şeyden haberi yoktu ve ben onu merhem gibi kullanıyordum buda canımı yakıyordu. Bana en güzel şekilde yaklaşan adamı böyle kullanmak berbat bir histi. Cihan sanki düşüncelerimi hissetmiş gibi bana döndü. "Şeyda bu evliliğe rızan varmı gerçekten?" Birdenbire neden böyle bir soru sordu ki. "Evet ağaların önünde de rızam olduğunu söyledim zaten" "Evet söyledin. Ama ben bir kez daha sormak istiyorum gerçekten bu evliliğe rızan varmı?" yutkunmadım bile sanki boğazımda bir düğüm oluştu "Rızam var Cihan" sevdiğim adam bile beni düşünmeden başka bir kadınla evlenmeyi kabul etmişken ben hayır diyemezdim Gülümsedi ama alaycı bir gülümsemeydi sanki. "Peki madem öyle olsun. Yarın imam nikahı kıyılacak diğer gün de kına olacak" "Biliyorum" "Umarım bu kararından pişman olmayız Şeyda" "Umarım" öyle kısık bir şekilde söyledim ki neredeyse ben bile kendi söylediğim sözü duyamadım Gözlerim Cihan’dan kaçıyordu, ama onun sessiz, sabırlı duruşu içimdeki fırtınayı daha da belirgin hâle getiriyordu. Kalbim hızlı hızlı çarpıyor, ama aklımda sürekli bir çatışma vardı: O, bana güven veriyordu; ama ben, kendi içimde hâlâ Gökhan’ın hayaletini taşıyordum. Kendimi suçlu hissediyordum; en doğru hissettiğim insana karşı bile bir yalanın içinde sürükleniyordum. Cihan yanımda hafifçe öne eğildi, gözlerindeki o kararlı ifade yumuşadı. “Şeyda… biliyorum, bu durum kolay değil. Ama sana güveniyorum. Ne olursa olsun, yanında olacağım,” dedi. Sesi derin ve güven vericiydi; kelimeleri içimdeki gerginliği hafifletiyor, ama aynı zamanda vicdanımı daha da rahatsız ediyordu. Düğün devam ederken, Aze ve Gökhan’ın mutluluğu etrafı sarıyordu. Her kahkaha, her bakış, içimde bir keskinlik yaratıyor, geçmişin yaralarını taze bir şekilde açıyordu. Ama Cihan’ın varlığı, o keskinliği bile tolere edilebilir kılıyordu. Yanında durmak, içimdeki acının ağırlığını azaltıyor, hafifçe taşınabilir hâle getiriyordu. Bir yandan da kendime kızıyordum. Nasıl olurdu da, bana en iyi şekilde yaklaşan birini böyle bir aracı olarak kullanırdım? Cihan, benimle birlikte olurken, ben hâlâ geçmişe bağlıydım. Kalbim ikiye bölünmüştü; bir parçam Gökhan’ın boşluğunda kayboluyor, diğer parçam Cihan’ın sessiz güvencesinde tutunuyordu. "Şeyda ne olursa olsun yanındayım biliyorum belkide bu şekilde evlenmek istemezdin töre için ama söz veriyorum her şey güzel olacak eğer ki kalbinde biri varsa bana bunu şimdi söyle bende ona göre davranmayın yemin ediyorum eğer ki başka biri varsa her şeyi bozup sana özgürlüğünü veririm" bu adam her şeyiyle çok iyiydi ve ben onu haketmiyordum. "Kalbimde biri yok" yalan söyledim. Gökhan artık bir başkasına aitti. Hiç bir zamanda benim olmamıştı. olmayan bir sevginin yasını tutmayacaktım. Cihan gözlerimi uzun uzun inceledi, sessizliğiyle adeta kalbimin derinliklerine bakıyordu. Bir an durdu, sonra yavaşça başını salladı. “Tamam… sana inanıyorum Şeyda. Ama unutma, ne olursa olsun senin yanında olacağım. Hiçbir şeyi zorlamayacağım, sadece destek olacağım,” dedi. Sesi hâlâ derin ve güven vericiydi; ama bu güven, içimdeki suçluluk duygusunu daha da büyütüyordu. İçimde karmaşık duygular birbirine dolanmıştı. Gökhan artık başka bir kadına aitti ve bu gerçeği kabul etmek zorundaydım. Ama Cihan… Cihan hâlâ saf bir güvenle bana uzanıyordu, bana en iyi şekilde yaklaşmıştı ve ben onu buna rağmen kullanıyordum. Kalbim ağırdı; bir yanda geçmişin gölgesi, diğer yanda ise gerçek bir güvenin sıcaklığı. Bahçede düğün devam ediyordu. İnsanlar neşeyle gülüyor, çiçeklerin kokusu havayı dolduruyor, Gökhan ve Aze’nin mutluluğu etrafı sarıyordu. Ama ben, kendi dünyamda, hem geçmişi hem de geleceği taşıyordum. Cihan’ın sessiz varlığı, içimdeki acıyı yönetilebilir hâle getiriyor, kalbimi biraz daha güçlendiriyordu. “Şeyda…” Cihan yavaşça fısıldadı. “Biliyorum bu kolay değil. Ama sana söz veriyorum, bu evlilik seni zorlamayacak. Eğer bir gün kalbin başka birini isterse, sana özgürlüğünü geri vereceğim.” Onun sözleri, içimde bir şeyleri çözmeye başladı. Gökhan’ın hayali, artık sadece geçmişin bir yankısıydı; Cihan ise gerçekti. Ve bu gerçekle yüzleşmek, bir yandan acı veriyor, bir yandan da içimde yeni bir umut filizlendiriyordu. Derin bir nefes aldım ve Cihan’ın elini daha sıkı tuttum. “Teşekkür ederim… bana bu güveni verdiğin için,” dedim sessizce. Kalbim hâlâ kırılmıştı ama artık yanında durduğum adamla birlikte, bu acıyı taşıyabileceğimi biliyordum. O an fark ettim ki, gerçek sevgi her zaman büyük, coşkulu gösterilerle gelmezdi. Bazen sessiz bir destek, yavaşça büyüyen bir anlayış, en kırılmış kalbin bile tekrar nefes almasını sağlayabilirdi. Cihan işte böyle biriydi. Gözlerimi bahçedeki insanlara çevirdim. Her şey hâlâ aynıydı; ama benim içimde bir şey değişmişti. Geçmişin gölgesi artık beni tamamen kontrol edemiyordu. Önümde duran gelecek, belirsiz ama umut doluydu. Ve yanında duracak olan adam, bana hem güç hem de güven veriyordu. İçimden sessizce fısıldadım: “Artık hazır olabilirim… yeni bir hayata, Cihan’la birlikte.” Bunu yapa bilrim. O adam her şeyin en iyisini hakediyordu. Düşüncelerime dalmışken Meryem yengem yanıma geldi. Elini belirgin olan karnına koyup konuşmaya başladı "Şeyda konuşmanızı bölüyorum ama bana yardımcı olurmusun biraz Sarvan ortalıklarda yok" dediğinde olumlu anlamda başımı salladım. "Olur gelirim tabi," "Önemli bir şeyse bende yardım ede bilirim" dedi Cihan Meryeme doğru. "Ah hayır önemli bir şey değil Şeydanın cehiz işi ile alakalı merak etme" diyerek yengem beni çekiştirerek uzaklaştı. "Ay Şeyda iyimisin rengin atmıştı bende dedik bir şeymi oldu o yüzden geldim yanına" gülümsedim bu hâline. Bu konakta beni anlayan tek kişi Meryem'di. "Merak etme yenge bir şey yok Cihanla İmam nikahını konuşuyorduk yarın olacak diye" "Haa tamam o zaman sorun yok" "Merak etme sorun yok" Meryem rahat bir nefes alıp elini karnına koyup gülümsedi. Hamilelik ona çok yakışmıştı. Tabi birde Bebek erkek olunca yüzü bir başka güzelleşmişti. Belki bende bir gün onun gibi mutlu olurdum. Bahçede düğün telaşı devam ederken, Sarvan abi yanımıza doğru geldi. Adımları her zamanki gibi kararlı ve güven vericiydi. Beni gördü, Meryem’in yanına geldi ve hafifçe belinden tuttu; Meryem biraz irkildi ama Sarvan abinin sakin gülümsemesi onu hemen rahatlattı. Ardından alnına nazikçe bir öpücük kondurdu ve "Nasılsın güzel karım oğlumuz seni yormuyor değilmi" diye sordu. Meryem gülümseyerek elini karnına koydu. "Hayır oğlumuz beni yormuyor merak etme Ben onları izlerken içimde sıcak bir his yayıldı. Sarvan abinin koruyucu tavrı, Meryem’in güven dolu ama hafif utangaç tepkisi… Bu küçük an, düğünün karmaşasının ortasında bana bir sığınak gibi geldi. Gülümseyerek izledim; onların birbirine olan bu hafif ama samimi ilgisi, bana huzur ve güven verdi. Sarvan abi, Meryem’i bıraktıktan sonra bana döndü. Gözleri derin bir anlayışla doluydu. “Şeyda… iyi misin? Her şey yolunda mı?” diye sordu. “Evet abi,” dedim sessizce, ama gülümseyerek. “Cihan’la her şey yolunda. Artık biraz daha huzurluyum.” Sarvan başını hafifçe salladı, gözlerindeki ciddiyet ve anlayış beni sarstı ama aynı zamanda rahatlatıyordu. “Bunu duymak iyi. Ama unutma, ne zaman ihtiyacın olursa ben buradayım. Yanında olacağım,” dedi. O an, bahçedeki kalabalığın, gülüşlerin ve çiçeklerin kokusunun ortasında içimde bir sükûnet hissettim. Cihan’ın yanımda olması, Sarvan abinin koruyucu varlığı ve Meryem’in anlayışı birleşince, içimdeki karmaşa biraz olsun sakinleşti. Gözlerimden hafif bir gülümseme yayıldı; hayatın en değerli anlarının bazen sessiz ve küçük olduğunu fark ettim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD