1.Bölüm "Uyarı!"

1924 Words
1.Bölüm “Uyarı!” Bahar Sancak… “Devaaa, Devaaa” Akşamları eve girdiğimde ilk işim Deva'ya seslenmek olurdu. Birden bire beni karşısında gördüğünde korkuyor çünkü. “Hoşgeldin abla… Odamdayım.” “Yemeğini yedin mi?” “Seni bekledim.” Odama geçip üzerimi değiştirdim. Lavaboya girip oradaki işlerimi hallettim ve mutfağa geçtim. Ev işleri ile pek ilgisi yok Deva'nın. Sürekli ders çalışıyor. Aslında çok yoğun değil okulu ama hedefi büyük olunca sanırım sıkı asılıyor derslere. Üniversiteden denk geldikçe görüştüğüm eski hocalarım memnun şimdilik Deva'dan. Onunla ilgili güzel cümleler duydukça daha mutlu oluyorum. Annem babam hayatta olsaydı çok gurur duyarlardı Deva ile. Her akşamki gibi rutinimizi yaşadık. Çay sevmez Deva, yemekten sonra kahvesini alır ve odasına çekilir. Bende Onur'u aradım gün içinde çok meşguldü. Doğru düzgün görüşemedik… Tam kapatacağım sırada açıldı telefon; “Güzelim bu akşam mesaideyim. Şarjım da az. Telefonu şarja takıp çalışmaya devam. Sen bekleme beni yat uyu. Yarın görüşürüz artık. Söz veriyorum iş yerine gelip ziyaret edeceğim seni.” “Tamam kolay gelsin. İyi geceler.” “İyi geceler anlayışlı sevgilim. Hoşçakal.” Kapattık telefonu. Elim tamamen boşa çıkınca internetten oteli satın alan Dubaili iş insanına bakayım dedim. Tek bir görsel bile çıkmadı. Adının Samir El Fahim olduğunu duymuştuk. Sema da sosyal medyadan bakmıştı ama ne sosyal medyada hesabı var ne de tek bir fotoğraf. Sadece yaşı ve okuduğu okullar yazıyor. Başka bir bilgi yok hakkında. Turizm Otelcilik mezunu, ayrıca İşletme Mühendisliği de okumuş. Hayatı okullarda geçmiş demek ki. İki üniversite bitirmiş patronumuz. Zeka küpü maşallah. Genç biri demişlerdi ama bu kadar genç birini beklemiyordum. Ancak 40 - 45 yaşlarında diye tahmin etmiştim. 32 yaşındaymış baya genç. Sosyal medyada gezintim bitince yapacak bir şey yok maalesef deyip odama geçtim. Hayatım bu kadardı zaten benim. Onur'la çıkıp dolaşırsak biraz sosyalleşiyorum. Onun dışında otel ve ev arasında mekik dokuyorum. Onur dışarı çıkardığında sabit takıldığı iki mekan var. Waffle yeriz birlikte ya da sürekli gittiği kafede bir kahve içip eve döneriz. Sema tüm erkeklerden nefret ettiği gibi Onur'dan da nefret ediyor. Ben daha iyilerine ve daha dürüstlerine layıkmışım… Onur her zor günümde bana destek oldu. Babamın iş kazası geçirdiği dönem, vefat ettiği dönem son olarakta annemin cenazesi. Her kötü günümde yanımda oldu. Bıktım derdiniz hiç bitmiyor demedi. Onur'un ailesi Eskişehir'de yaşıyor. Biz liseden beri seviyoruz birbirimizi Onur ile. O dönem ailesi Antalya'daydı. Lise son sınıfta aniden Eskişehir'e taşındılar ama Onur son senem diye gitmedi. Bir de beni bırakamadığı için gitmemiş. Geç gelen bir itiraf olmuştu. Lisede çok havalı bir gençti Onur. Okulun popüler kızları etrafında pervaneydi. Nasılsa bana bakmaz düşüncesi ile hiç açılmadım ona. Uzaktan sevmiştim, daha doğrusu hoşlanmıştım. Nasıl oldu bilmiyorum ama Onur gelip bana açıldı; “Hep dikkatimi çektin, fazla kendi halinde birisin. Beni yormayacak tek insan sensin bu dünyada,” dedi. Galiba bu itirafın etkisinden çıkamadım. Onu yormamak için çabaladım hep. Yorgunum dediyse evde oturduk. Uykum var dediyse telefonu kapatıp uyumasına izin verdim. Meşgulüm dediyse mesaj dahi atmadan meşguliyetinin bitmesini bekledim. Kendi halimde yaşadım tüm dönemlerimizi. Flört, sevgililik, nişan… Hepsinde anlayışlı taraf ben oldum. Şimdi olduğu gibi… Evlilik arefesindeyiz ve hem ev hem nikah hazırlıkları ile ben ilgileniyorum. Düğün olmayacak, sade bir nikah, ardından yemekle bitiriyoruz o günü. Onur kına düğün gibi geleneksel ve klasik olan hiçbir şeyi istemiyor. Lise yıllarında pek sade bir hayatı yoktu halbuki. Baya hızlı yaşıyordu. Ailesi gittikten sonra daha çok üzerime düştü benim. Galiba onların yokluğunu benimle atlatmaya çalıştı o dönem. Sonrası aynı üniversite farklı bölüm. Akdeniz Üniversitesi Sigortacılık ve Risk Bölümü okudu Onur… İthalat & İhracat yapan bir firmanın sigorta departmanında çalışıyor. Vekil müdür oldu bu sene ve sorumluluğu arttı. O yüzden biraz daha az görüşüyoruz maalesef. Evlenince oturacağımız evin tüm eksikleri ile ben ilgileniyorum. İş yerlerimize yakın daha merkezi bir yerde ev tuttuk. Ufak tefek tadilat işleri vardı. Hepsini hallettim ve temizliğini Sema'yla yaptık… Temizliği ikimiz bir günde bitirdik ama Sema çenesi ile beni tüketti gün boyu. Onur gelemedi yanımıza hafta sonu tek dinlendiği gündü. “Gelmemesine tamamım ben ama bari yemek işi ile o ilgilenseydi jest yapsaydı bize,” diye çok söylendi. İçten içe sürpriz yapmasını beklemiştim Onur'un. Bize yemek yaptırıp gelir hem ne durumdayız bizi yoklar hem de beraber yemek yeriz diye düşünmüştüm. Sadece uyuyup dinlendim dedi. “Haftanın her günü saatlerce ekran karşısındayım beni yorma sevgilim. Anlayış göster dinlenmek istediğimde,” deyince sitem dahi edemedim. Hep böyle yapıyordu, insanın vicdanına oynayan kelimeleri cımbızla seçip kullanıyordu. Bilemiyorum ya da beni çok iyi tanıyor ona göre konuşuyor. Aslında durum değerlendirmesi yaptığımda çok sağlıklı bir ilişkimiz yok. Evlenince birlikte daha çok zaman geçirdiğimizde düzeliriz diye düşünüyorum. Tüm bu karmaşık duygu ve düşüncelerimle uykuya dalmışım… En azından uyumayı başarabiliyorum artık. Annemin cenazesinden sonra sürekli kabuslar görmüştüm. Zor toparlandım. Sabah kalktığım gibi önce Deva'nın kahvaltısını hazırladım masanın üzerine. Evi akşamdan toparlayıp yatmıştım. O yüzden hazırlanıp çıktım direkt. Bu ay komple gündüzdeyim. Normalde haftalık değişir vardiyalarımız ama en kalabalık sezon olduğu için karışıklık olmasın diye bir aya çıkardılar. Benim işime geldi tabii bu durum. Gece vardiyasında erkek resepsiyonist sayısı daha fazla. Eski patronumuz, ahhh Atıf amca ahhh… Çok babacan birisiydi. Yaşlandım olmuyor artık deyip devretti oteli. Personele önem veren nadir patronlardan. Genç kadınların gece vardiyasında ne işi var deyip hemen hemen her birimde erkek personelleri gece vardiyasına aldırırdı. Kat görevlisi, resepsiyonist, güvenlik… Çoğunluk erkek olurdu geceleri. Otele girince direkt personel odasına geçip üzerimi değiştirdim. Mesainin başlamasına tam yarım saatim var. Güne ve işe başlamanın en güzel etkinliğini yapacağım birazdan. Makineden kahvemi aldım ve otelin büyük ön kapısından geçip bahçeye çıktım. Otelin bu ön bahçesi resmen görsel şölen ama kimse buranın kıymetini bilmiyor. Küçük, yuvarlak bir süs havuzu var. Etrafı top şeklinde renk renk çiçeklerle dolu. Belirli mesafede daire şeklinde bank yerleştirmişler. Beyaz zambaklara yakın olan bank benim. Her sabah mesai başlamadan ve gün içinde hemen hemen her molada burada bir fincan kahve içip çiçekleri izlerim. Fincan dediysem karton bardak. Banka oturup geriye yaslandım. Bacak bacak üstüne attım ve beyaz zambakların kokusunu içime çekerek manzarayı izlemeye başladım. Mis gibi kokuyor bu çiçekler… Acaba beyaz zambak kokusunun parfümü var mı? Yanımda bir hareketlilik oldu. Dönüp bakınca dünkü bahçıvan arkadaş olduğunu gördüm. “Günaydın Asil.” “Günaydın Bahar. Sabah sabah burada ne yapıyorsun?” “Senin yerinde gözüm yok için rahat olsun. Huzura ihtiyacım var. Sık sık otururum burada.” Gülümsedi, inci gibi beyaz ve muntazam dişleri var. Bu adam bir bahçıvandan fazlası sanki… “Yerimde gözün olamaz zaten bu konuda içim çok rahat. Şu küçücük süs havuzu sana huzur mu veriyor?” “Etrafında ki çiçekler… Muazzam, kusursuz… Ayrıca hayırlı olsun, kıyafetinden belli işe başlamışsın. Duran amca emekli oldu sanırım.” “Teşekkür ederim, başladım evet ama kimin yerine başladım bilmiyorum.” O sırada ikimizin de üzerine gölge düştü. Başımızı kaldırıp bakınca Sema ile karşılaştık. Suratı sirke satıyor yine. Bize bakıp; “Sohbetinizi ve keyfinizi bozmak istemiyorum ama kıl kuyr… Şeyyy Devran bey sizi çağırıyor. Sadece ikinizi ve aynı anda. Çok enteresan.” Asil'le birbirimize baktık ne alaka acaba diye. Sonra saate baktım, ikimizinde mesaisi başlamadı henüz. Bizi burada otururken gördü ve mesai saati içinde tembellik yapıyoruz diye uyarmak istedi desem 10 dakika var mesainin başlamasına. Asil hadi der gibi baş işareti yaptı ve kalktık. Kahvemi Sema'ya verdim. Birlikte otele girdik ve personel asansörüne doğru ilerledik. Asil gri tulum siyah tişört giymiş. Aslında yıllardır Duran amcada giyerdi ama hiç dikkat etmemiştim. Asil'in üzerinde bahçıvan tulumu gibi değilde üniforma gibi durmuş. Baya baya yakışmış… Başımı sağa sola salladım… Nişanlısın kendine gel… Asansöre binip dünkü gibi üst kata çıkmaya başladık. Asil'e baktım; “İkimizi neden çağırıyor sence?” “Bir fikrim yok. Belkide bankta oturduğumuz içindir.” “Ama ilk defa görmüyor ki beni orada otururken. Hep otururum o bankta.” “Anlarız birazdan.” Asansör durunca indik, önüne geçmemeye çalışıyorum yürürken. Üstünlük taslamamak için. Müdür beyin kapısının önünde durup kapıyı tıklattım. Bu defa ‘gel’ komutunu duymayı bekledim. Dünkü hataya düşüp aynı manzarayı görmeyi midem kaldırmaz. “Geelll” Kapıyı açtım ve girdik içeri… Devran bey yine çok şık ve pahalı bir takım elbise giymiş. 40 yaşlarında ancak yaşına göre oldukça fit, oldukça bakımlı. Allah var yakışıklıda, ancak aşırı çapkın birisi. Hatta sapıklık derecesinde çapkın. O yüzden kesinlikle ilgi alanımda değil. Hiç olmadı, bu yüzden pek sevmez beni zaten. Elleri cebinde camdan dışarıyı izliyordu. Zahmet edip bize döndü. Benimle göz göze gelince; “Eveetttt, Ladin Oteller Zinciri'nin en doğrucu Davut'u Bahar hanım. Günaydın nasılsınız bu sabah???” “Günaydın müdürüm ama hatırımı sormak için çağırmadınız sanırım. Ayrıca Ladin Oteller Zinciri derken???” “El değiştirdi ya otelimiz. Yeni adı, yeni markamız, yeni yüzümüz… Neyse konuyu çok uzatmak istemiyorum. Dün bu yeni elemanla benim odama gelmişsin nedir sıkıntı?” “Asil bey işe alındığını söyledi dün. Personel müdürünü bulamadım deyince yardımcı oldum. Sonra direkt buraya gelmenin hata olduğunu anladım. İnsan kaynaklarına götürdüm.” “Başka?” “Bu kadar… Zaten bi aksilik olmamış Asil bey işe alınmış anladığım ve gördüğüm kadarıyla.” “Ben gel demeden kapımı açmışsın! Kamera kaydına baktım. Beni kime şikayet ettiyseniz mail geldi. Üstelik yeni patrondan!!! Sizin yüzünüzden uyarı aldım hem de yüz kızartıcı suçtan. Ağzınızı sıkı tutmayı öğrenin. Zaten el değiştirdi otel, kendinizi kapıda bulursunuz!” “Ben kimseye şikayet etmedim Sizi!!! Asil beyde etmemiştir çünkü kapıyı açan bendim. O görmedi bir şey. Sizin akıl edip kamera kayıtlarına baktığınız gibi belki yeni patronumuzda bakmıştır. Kendisi görmüştür bazı şeyleri. Bizi şu an haksız yere suçluyorsunuz. Ayrıca iş yerinde etik hareket etmeyen sizsiniz Müdür Bey biz değil. Uyarı almanız gayet normal. Eğer başka bir diyeceğiniz yoksa mesai başlamak üzere!” Sinirden tepem zonkluyor şu an. Ela gözlerimin karardığına eminim… Müdür bozuntusu hızlıca adımladı ve tam karşımda durdu. Bir adım daha atacaktı ki Asil kolunu ikimizin arasına uzatıp; “Mesafeye dikkat edelim. Temas yok!” dedi. Müdür; “Seni koruyacak bir Atıf amcan yok artık! Her dakika gözüm üzerinde. Üç tutanağa bakar kovulman. Düğün öncesi tazminatsız kapının önünde bulursun kendini. Hareketlerine dikkat et! Çıkın şimdi.” Ağzımı açtım sonra Deva aklıma geldi ve sustum… Arkamızı dönüp çıktık odadan. Asansöre binince Asil; “Beni savunduğun için daha çok kızdı sana. Keşke sadece kendini savunsaydın.” “Seni savunmadım Asil, olanı olduğu gibi anlattım. Sonuçta sen bir şey görmedim. Ama bu yeni patronu sevdim. Umarım gerçekten de akıllı birisidir ve kamera kayıtlarını izler sürekli.” “Umarım, vakti varsa izler bence.” “Ahhh Atıf amca ahh… Kaç kere dedim şu adamın elinden bazı yetkileri al diye. Dinlemedi beni zamanında.” Asansör durdu, inip yürümeye başladık. Konuşmaya devam ediyorduk, Asil; “Ne yetkisi?” “Nasıl olduysa zamanında bir şekilde yetki almış bu dingil. Tüm birimlerdeki personelleri işten çıkarma yetkisi var. Kaç kişiyi haksız yere işten çıkardı. Üstelik çoğunluk bayan ve çalışmaya ihtiyacı olan kişilerdi. Sırf bu salağa yüz vermediler diye çıkardı işten. Şimdi de benim suyum ısındı galiba. Zamanında çok uğraştı ama Atıf amcadan dolayı çıkaramadı. Yeni patrona yalakalık yapıp çıkarttırır beni.” “Kurum el değiştirdi. O yetkisi geçersizdir bence.” “Bilmiyorum devir teslim şartlarında ki maddeler nasıldı veya personel için özel şartlar var mıydı? Ayy Allah'ımmm İnşaAllah yeni patron elinden tüm yetkileri alır, en ufak hatasında tutanak tutturur ve tazminatsız işten atar. Diğer kadınlara yaptığı kötülük ayağına dolanır İnşaAllah çookkk Âmiiinnn…” Asil kahkaha attı… Başımı sağa sola salladım ve resepsiyon bölümüne geçtim. Asil'de ön bahçeye, Duran amcanın yerine alınmış sanırım. Çünkü ön bahçeden o sorumluydu. Torun üniversiteyi bitirsin emekliliğin tadını çıkaracağım artık derdi hep. Ne oldu da okullar kapanmadan işten çıktı bilmiyorum. Belkide son bir ay idare ederim diye düşündü. Olan Asil'e oldu. Yazık garibana ilk günden ilk uyarısını aldı. Dışarı doğru bakınca otelin yeni adının yazılı olduğu levhanın geldiğini gördüm. Ladin Oteller Grubu Antalya * * * * * Beşinci yıldızı almışız bile… Yeni patron hızlı çıktı. Bir günde bir yıldız almak her otele nasip olmaz.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD