9.BÖLÜM

1272 Words
Ayhan Elif'e atılan ani tokatla hemen onu arkasına almıştı. Elif' göz ucuyla baktığında şokta olduğunu anlayıp ona tokat atan hadsize baktı. Tokadı atan Aylin’di. Kardeşi gibi sahiplendiği kıza el kaldıran kadın. Abisinin nişanlısı. Ve Ayhan o kadına bakarken yüzündeki ifade, tanıdığı hiçbir haline benzemiyordu. Aylin’in nefesi kesikti; öfkeden yüzünün rengi değişmişti. Derya onların yanına koşarak yetiştiğinde hâlâ soluyordu. “Ne oluyor be? Bir dur kızım! Derdin ne senin?” diye bağırdı Ayhan. parkta ki tek tük kalan insanlar onlara döndü bağırışıyla. Aylin başını kaldırdı, gözleri Ayhan’ın üzerinden Elif’e kaydı. Kör, kararmış bir niyetle. “Derdim ne mi?” diye kısık ama tiksinti yüklü bir tonla konuştu. “Derdim o… o arkanda sakladığın aşüfte.” atamadığı siniriyle devam etti. “Hemen gelmiş mahalleye, iki güne kalmadan kimin koynuna gireceğini ayarlamış. Sokak sürtüğü gibi dolaşıyor burada. O kız var ya… o kız baş belası.” Ayhan’ın omuzları gerginleşti. Öyle bir gerginlikti ki, omzundaki kaslar tişörtünü zorladı. İçinden bir şey—çok eski bir öfke, yıllardır kullanmadığı bir tarafı—hareket etmeye başladı. “Ne diyorsun sen Aylin? Sakin ol—” “Sakin mi olayım?” Aylin’in sesi titriyordu. “ÜÇ YIL Ayhan! Üç yıldır nişanlıyız Yusuf’la! Ve o bana hâlâ tarih vermiyor! Sürekli bir bahane! ‘Hazır değilim Aylin, biraz daha bekle!’” Derya Aylin’in yanında duruyordu, başını sallıyordu onaylarcasına. “Aylin haklı Ayhan. Ben kendi gözlerimle gördüm!” Ayhan kaşlarını çattı. “Neyi gördün?” Derya öne çıktı, parmağıyla Elif’i işaret etti. “Bu kızı! Yusuf’la! Birkaç gün önce apartmanın önünde gördüm!” Ayhan şaşkınlıkla baktı. “Ne?” “Evet!” Derya heyecanla anlatmaya başladı. “Tam karşı sokaktaydım. Yusuf apartmandan çıkıyordu, bu kız da geldi. İkisi karşılaştı. Ve sonra…” Derya dramatik bir duraklama yaptı, Aylin’e baktı, sonra devam etti. “Bu kız sürekli Yusuf’un dudaklarına bakıyordu! Öyle bir bakış ki… öyle yoğun bir bakış… Sonra eliyle telefon işareti yaptı, Yusuf hemen telefonunu verdi. Kız bir şeyler yazdı, geri verdi. Yusuf okudu, tekrar yazdı, kıza verdi. Kız okudu ve gülümsedi! Sonra Yusuf da gülümsedi! İkisi öyle bakıştılar ki…” Aylin araya girdi, sesi çatlamıştı: “Flört ediyorlardı Ayhan! Flört! Benim nişanlımla! Ben üç yıldır ondan tarih beklerken, bu kız gelmiş iki günde Yusuf’u baştan çıkarmış!” “Sen kimsin?” diye bağırdı Aylin, Elif’e dönerek. “Nereden geldin? Ne istiyorsun Yusuf’tan?” Elif donmuş gibiydi. Yüzü bembeyazdı. Dudakları titriyordu ama ses çıkmıyordu. Ayhan’ın arkasında küçülmüştü. Ayhan elini kaldırdı. “Dur Aylin, bir saniye—” “Ne durması!” Aylin çılgına dönmüştü. “O bana cevap verecek! Yusuf’la ne işin var senin? Niye onun dudaklarına öyle bakıyordun? Niye gülümsüyordun ona?” Elif’in gözleri doldu. Elleriyle konuşmaya çalıştı ama Aylin anlamadı. “Ne yapıyorsun? Konuş benimle! KONUŞ!” “Aylin!” Ayhan araya girdi. “Sakin ol! Anlamıyorsun—” “Ne anlamıyorum? Bu kız Yusuf’u baştan çıkardı! Hepiniz görmüyor musunuz? Geldiğinden beri Yusuf değişti! Benimle konuşmuyor bile artık!” Derya başını salladı. “Ben gördüm Aylin haklı. O kız Yusuf’a öyle bakıyordu ki… hiç masumane değildi.” Ayhan’ın içindeki öfke patladı. “SEN NE GÖRDÜN DERYA? Söyle bana, tam olarak ne gördün?” Derya geri çekildi biraz. “Ben… söyledim işte. İkisi apartman önünde—” “İkisi konuştu mu?” “Evet! Yani… telefonda… bir şeyler yazıyorlardı—” “TELEFONDA!” Ayhan’ın sesi tüm parkı kapladı. “TELEFONDA yazıyorlardı! Çünkü Elif DUYAMIYOR!” Sessizlik. Aylin dondu. Derya’nın ağzı açık kaldı. Ayhan nefes nefeseydi. “Elif işitme engelli! SAĞIR! Dudak okuyor! Yusuf’un dudaklarına baktı çünkü ne söylediğini ANLAMAYA çalışıyordu! Telefon kullandılar çünkü Elif KONUŞAMIYOR!” Aylin’in yüzündeki renk uçtu. “Ne?” “Evet Aylin!” Ayhan’ın sesi titriyordu. “Bu kız sağır! Dilsiz! Köyünden kaçmış buraya! Ailesi ona zorla evlilik dayatmış! Yıllardır annesiyle görüşmemiş! Bu mahallede kimseyi tanımıyor! Ve sen… SEN ona tokat attın! Ona ağza alınmayacak şeyler dedin! Ona hakaret ettin!” Aylin geriye sendeledi. Eli ağzına gitti. “Ben… ben bilmiyordum…” “BİLMİYORDUN ÇÜNKÜ SORMADIN!” Ayhan’ın gözleri dolmuştu. “Derya da görmüş ama ANLAMAK için uğraşmamış! Sadece kendi kafanızda film çevirdiniz!” Derya başını iki yana salladı. “Ben… gerçekten bilmiyordum… uzaktan… sandım ki…” “Sandınız!” Ayhan acı bir kahkaha attı. “Sandınız, düşündünüz, karar verdiniz! Hiç gelip sormadınız! Hiç merak etmediniz gerçeği!” Aylin Elif’e baktı. Elif orada duruyordu, gözyaşları yanaklarından aşağı sessizce akıyordu. Titriyordu. Ayhan’ın arkasında saklanmaya çalışıyordu. “Ben… Allah’ım… ben ne yaptım?” Aylin’in sesi fısıltıya dönüştü. Ayhan Elif’e döndü. Yavaşça, dudaklarını belirgin kılarak konuştu: “Elif, onlar bilmiyormuş. Anladılar şimdi. İyi misin?” Elif başını salladı ama gözlerindeki acı hiç azalmamıştı. Elleriyle hızla işaret etti: “Ben gitmeliyim. Ben sorun yaratıyorum.” “HAYIR!” Ayhan ellerini de kullanarak konuştu. “Sen sorun değilsin! Onlar hata yaptı!” Aylin öne doğru bir adım attı. “Lütfen… ben… özür dilerim… ben gerçekten bilmiyordum…” Elif geriye çekildi. Korkuyla baktı Aylin’e. Ayhan araya girdi. “Şimdi değil Aylin. Sen ve Derya çok şey mahvettiniz bugün. Elif’ten özür dilemeniz lazım ama şimdi değil. O şoktа.” Aylin ağlıyordu. “Ben canavar gibiyim… Allah’ım ben ne yaptım… Ona tokat attım… hakaret ettim…” Derya de ağlamaya başlamıştı. “Ben… ben sadece senin için… Yusuf seni üzüyordu… ben…” “Yeter!” Ayhan sertçe konuştu. “Şimdi ikiniz de gidin. Eve gidin. Sakinleşin. Düşünün ne yaptığınızı. Ben Elif’i eve götürüyorum.” Aylin başını salladı, hıçkırarak. “Tamam… tamam… ama lütfen ona söyle… ben gerçekten özür dilerim… ben…” “GİT Aylin!” Aylin ve Derya döndü, ağlayarak parktan uzaklaştı. Etraftaki insanlar hâlâ izliyordu onları, fısıldaşıyordu. Ayhan Elif’e döndü. Elif’in tüm vücudu titriyordu. Gözleri kıpkırmızıydı. Yüzünde beş parmak izi belirmişti. “Elif…” Ayhan telefonunu çıkardı, yazdı: “Onlar bilmiyordu. Çok kötü bir hata yaptılar. Ama sen suçlu değilsin. Sen hiçbir şey yapmadın yanlış.” Elif okudu. Başını iki yana salladı. Telefonu aldı, yazdı: “Ben hep sorun çıkarıyorum. Köyde de böyleydi. Burada da böyle. Belki ben… belki ben hiçbir yere ait değilim.” Ayhan bu cümleyi okuyunca yüreği yandı. Telefonu aldı, hızla yazdı: “SEN buraya aitsin! Bu senin evin! Sen suçsuzsun! Sen güçlüsün! Sen değerlisin!” Elif okudu ama inanmadı. Gözlerinden yaşlar durmadan akıyordu. Ayhan kolunu Elif’in omzuna koydu. “Hadi. Seni eve götürüyorum. Annen görmeden yüzünü soğuk suyla yıkayalım.” Elif başını salladı. Ayhan onu parktan çıkardı. Yürürken Elif bir kez geriye baktı. Aylin ve Derya hâlâ uzakta duruyordu, ağlıyorlardı. Ve Elif o an anladı: Sessizlik sadece kendisinin dünyası değildi. Bazen yanlış anlaşılmalar, varsayımlar, önyargılar… onlar da bir tür sessizlikti. Ve o sessizlik, kelimelerden daha fazla acıtabiliyordu. ----- Eve vardıklarında Meryem kapıyı açtı. Elif’in yüzünü görünce telaşlandı. “Ne oldu?” diye işaret etti hızla. Ayhan başını iki yana salladı. “Abla, içeride konuşalım. Elif’in yüzüne buz koyalım önce.” Meryem Elif’i içeri aldı, mutfağa götürdü. Beze buz koydu, kızının yanağına bastırdı. Elif acıyla gözlerini yumdu. Ayhan salonda bekliyordu. Telefonu titredi. Yusuf’tan mesaj geliyordu: “Aylin aradı. Ağlıyordu. Ne olmuş? Elif’e bir şey mi oldu?” Ayhan’ın eli yumruk oldu. Yazdı: “Evet. Senin nişanlın ona tokat attı. Parkta. Herkesin önünde.” Birkaç saniye sonra telefon çaldı. Yusuf arıyordu. Ayhan açtı. “Alo?” “NE?” Yusuf’un sesi öfkeliydi. “Aylin mi? Aylin mi tokat attı?” “Evet. Senin ve Elif’in apartman önünde konuştuğunu görmüşler. Yanlış anlamışlar. Elif’in sağır olduğunu bilmiyorlarmış. Flört ettiğinizi zannetmişler.” Yusuf uzun bir sessizlik bıraktı. Sonra alçak bir sesle, “Nerede şimdi?” diye sordu. “Evinde. Meryem ablanın yanında.” “Geliyorum.” “Yusuf bekle—” Ama Yusuf çoktan kapatmıştı. Ayhan telefonu cebine koydu. İçinden, Bu gece çok uzun olacak, diye geçirdi. Ve yanılmıyordu.​​​​​​​​​​​​​​​​
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD