15.BÖLÜM

1583 Words
Ertesi gün öğleden sonra Elif hazırlanırken telefonu çaldı. Ayşe teyzeden mesaj: “Kuzum akşam gelmeyi unutma. Saat yedi gibi beklerim.” Elif cevap yazdı: “Tamam teyze. Gelirim.” Dolabını açtı. Siyah triko bir elbiseyi giydi. Saçlarını taradı, hafif makyaj yaptı. Aynaya baktı. Bugün farklı hissediyordu. Belki Ayhan’ın dün söyledikleri etkisindeydi. “Sen kardeşimsin. Kan bağımız olmasa da.” Bu kelime onu ısıtmıştı. Kardeş. Saat yediye çeyrek kala annesine veda etti. “Dikkatli ol kızım.” “Tamam anne.” Dışarı çıktı. Akşam havası serinlemişti, gökyüzü grileşiyordu. Yağmur yağacak gibiydi.Ayşe teyzenin evine vardığında kapıyı Ayhan açtı. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Endişeli, gergin. “Geldin sonunda be kızım. Hadi içeri gel.” Elif fark etti ama sormadı. İçeri girdiler. Ev yemek kokuyordu ama sessizdi. Ayşe teyze mutfaktaydı. Salona geçtiler. Yusuf koltuğa oturmuş, öne eğilmiş, ellerini yüzüne gömmüştü. Saçları dağınıktı, gömleği buruşuktu. Elif durdu. Yusuf’u böyle görmemişti hiç. Ayşe teyze mutfaktan çıktı. “Kuzum hoş geldin. Otur, otur.” Elif yavaşça oturdu. Yusuf başını kaldırdı, onu gördü. Bir an baktı. Gözleri kıpkırmızıydı, yorgundu. Sonra başını eğdi, tekrar ellerine gömüldü. Ayhan Elif’e sessizce baktı ama bir şey demedi. Sofra kuruldu. Herkes masaya geçti. Yusuf da geldi ama oturmadı. Ayakta durdu. “Teyze, ben yemek yemeyeceğim. Gideyim—” “Oğlum otur. Bir şey ye. Bak haline. Eriyip gideceksin.” “İştahım yok.” “Otur dedim.” Ayşe teyzenin sesi sertti. Çocuğunu azarlayan anne gibiydi. Yusuf duraksadı. Sonra oturdu. Elif’in karşısına. Yemek sessizce başladı. Kimse konuşmuyordu. Elif Yusuf’a baktı. Yusuf tabağına bakıyordu ama yemiyordu. Sadece pilavı çatalla itiyordu. Ayşe teyze dayanamadı. “Yusuf, ne oldu sana? Anlat bana.” Yusuf başını kaldırdı. Dudakları titredi. “Hiçbir şey.” “Yalan söyleme. Ben seni yetiştirdim. Seni tanırım. Anlat.” Yusuf çatalı bıraktı. Derin bir nefes aldı. Ellerini masaya koydu, yumruk yaptı, sonra açtı. “Aylin’le ayrıldık.” Salonda derin bir sessizlik oluştu. Ayşe teyze dondu. Ayhan kaşıklarını bıraktı. Elif şaşkınlıkla baktı. “Ne zaman?” diye sordu Ayşe teyze. Sesi titriyordu. Bir hafta önce Yusuf spor salonunun son ışığını söndürürken elindeki anahtarlık titredi. Kapıyı kilitleyip döndüğünde Aylin’i gördü. Köşede, sokak lambasının altında duruyordu. Kolları kavuşmuş, omuzları çökmüştü. Ne zamandır orada olduğunu bilmiyordu. Yusuf derin bir nefes aldı. Kaçamazdı artık. Bu konuşmayı yıllardır erteliyordu zaten. Aylin’e doğru yürüdü.“Merhaba.” “Merhaba Yusuf.” Aylin’in sesi yorgundu. Gözleri şişmişti; ağlamış ama gözyaşlarının kurumasını beklemiş gibiydi. “İçeride konuşalım mı?” dedi Yusuf. Sesi yumuşaktı; mecburiyetten değil, alışkanlıktan. Aylin’e karşı hep böyleydi: yumuşak, mesafeli, kontrollü. Aylin başını salladı.İçeri girdiler. Yusuf birkaç ışık yaktı, bir sandalye çekti. “Otur.” Aylin oturdu. Elleri dizlerinin üzerindeydi, parmakları birbirine kenetlenmişti. Yusuf karşısına geçti ama oturmadı. Ayakta durdu, kollarını iki yana saldı. “Biliyorum neden geldiğini,” dedi. Sesi sertti ama bağırmıyordu. Sadece bitkinlik vardı. Aylin başını kaldırdı. “Öyle mi? Ne diyeceğimi de biliyor musun?” “Evet. Diyeceksin ki ‘Yusuf, üç yıl oldu, bir tarih ver.’ Diyeceksin ki ‘Ailem soruyor, ben utanıyorum.’ Diyeceksin ki ‘Ne zaman evleneceğiz?’” Aylin dudağını ısırdı. Gözyaşları gözlerinin kenarında birikti ama düşmedi. “Yanılmışsın. Bunları söylemeyecektim.” Yusuf şaşırdı. Kaşları hafifçe kalktı. “Peki ne diyecektin?” Aylin derin bir nefes aldı. Ellerini açtı, avuçlarına baktı. “Diyecektim ki… Yusuf, sen beni hiç sevmedin.” Sessizlik. Yusuf dondu. Bir suçlama, bir bağırış, bir gözyaşı bekliyordu. Ama bu… bunu beklemiyordu. “Aylin—” “Dur. Bırak bitireyim.” Sesi titriyordu ama kararlıydı. “Üç yıl oldu. Üç yıl senin arkandan koştum. Üç yıl ‘belki yarın değişir’ diye bekledim. Ama biliyordum. Hep biliyordum. Sen beni sevmedin. Hiç sevmedin.” Yusuf geri adım attı. Sehpaya yaslandı, kollarını göğsünde kavuşturdu. “Aylin, eğer bunu biliyorsan… neden devam ettin?” Aylin acı bir gülümseme attı. Gözyaşları sonunda yanaklarından süzüldü. “Çünkü umut ettim. Umut etmenin aptallık olduğunu biliyorum ama… ama ben aptal bir kadındım Yusuf. Sandım ki belki bir gün seversin benim seni sevdiğim gibi.” Yusuf başını eğdi. Elleri yumruk oldu, sonra gevşedi. “Özür dilerim.” “Özür mü?” Aylin acı bir kahkaha attı. “Yusuf, sen hep özür diliyorsun. Ama özür yetmez. Üç yıldır özür diliyorsun. ‘Aylin, üzgünüm, hazır değilim.’ ‘Aylin, anla beni, zamana ihtiyacım var.’ Üç yıl Yusuf. Üç yıl!” “Biliyorum,” dedi Yusuf kısık bir sesle. “Ben… ben hata yaptım. En başta seni reddetmeliydim. Ama kabul ettim. Çünkü…” Durdu. Nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. “Çünkü ne Yusuf?” Aylin’in bakışları sertleşti. “Acıdın mı bana? Yoksa reddetmeyi beceremedin mi?” Yusuf cevap vermedi. Sessizlik zaten cevaptı. Aylin ayağa kalktı. “Söyle Yusuf. En azından şimdi dürüst ol. Neden nişanı kabul ettin?” Yusuf başını kaldırdı, gözlerinin içine baktı. “Çünkü sen o gün bana bir şey söyledin. Hatırlıyor musun?” Aylin’in yüzü soldu. Başını eğdi. “Hatırlıyorum.” "Hatırlıyorsun. Elbette hatırlarsın çünkü ben ayrılmak istediğimde canına kıydın Aylin." Dün gibi hatırlıyordu Yusuf ve sırf bu yüzden yıllardır devam ediyordu bu ilişki çünkü korkmuştu. Birinin ölümünden sorumlu olmaktan korkmuştu. “Ben o günden sonra hep korktum,” dedi Yusuf. Sesi çatladı. “Ayrılırsam bir daha canına kıyarsın diye çok korktum. Ben… ben birinin ölümüne sebep olamam Aylin.” Aylin sessizce ağlıyordu. “Ben… ben o gün aptallık ettim. Ama seni kaybetmek istemedim.” “Sen beni kaybetmedin Aylin,” dedi Yusuf. “Çünkü ben hiç senin olmadım.” Aylin hıçkırdı. “Biliyorum. Ama ben sana aşık değildim Yusuf. Ben… sevilme ihtimaline aşıktım. Senin bana değer vereceği fikrine.” Yusuf yanına yaklaştı, omzuna dokundu.“Bu seni mahvediyor.” “Biliyorum,” dedi Aylin. “Ama üç yıl… üç yıl çok uzun. O zamana yazık edemiyorum.” “Geçmiş geri gelmez. Gelecek önemli.” Aylin ona baktı. “Peki sen? Sen kiminle bir gelecek kuracaksın?” “Bilmiyorum.” Aylin uzun uzun baktı. Sonra başını salladı. “Tamam.” Derin bir nefes aldı. “Yusuf… ben seni bırakıyorum.” Yusuf şaşırdı. “Ne?” “Bu ilişkiyi bitiriyorum. Kendim için.” Yusuf derin bir nefes aldı. “Emin misin?” “Evet.”Gülümsedi. “Artık sana yük olmak istemiyorum. Bize eziyet çektirmek istemiyorum.” Aylin ağladı. Yusuf yanında durdu. Konuşmadı. Çünkü bazen insanların ihtiyacı olan tek şey, sessizce yanında duran biridir. Üç yıllık bir ilişki bitmişti ama Yusuf üzülmüyordu çünkü o ilişki hiç başlamamıştı. Şimdiki Zaman “Bir hafta önce mi? Ve bana şimdi mi söylüyorsun?” “Söyleyemedim. Nasıl söyleyeceğimi bilemedim.” Ayşe teyze derin bir nefes aldı. Masaya yaslandı. “Neden? Neden ayrıldınız?” Yusuf gözlerini kapadı. “Çünkü ikimiz de mutsuzuz. Üç yıldır zorla devam ettiriyorduk. Artık dayanamadım.” “Ama o kız üç yıl bekledi seni—” “Biliyorum!” Yusuf’un sesi yükseldi. “Biliyorum. Ama ben ona aşık değilim. Hiç olmadım. İlk başta sevdim, evet. Ama zamanla… zamanla her şey bitti. Sadece alışkanlık kaldı. Ve ben… ben böyle evlenemem.” Ayşe teyze başını iki yana salladı. “O kızın ailesi ne dedi?” “Öfkeliler. Çok öfkeliler. ‘Üç yıl beklettin, sonra terk ettin’ diyorlar ama Aylin'le konuştuk, anlaştık teyze.” “Haklılar da.” “Biliyorum!” Yusuf masaya vurdu. Tabaklar zıpladı. “Biliyorum haklılar! Ama ben ne yapayım? Mutsuz bir evlilik mi kurayım? Kendime mi yazık edeyim?” Ayşe teyze sustu. Ayhan araya girdi. “Abi, sakin ol.” Yusuf nefes aldı. “Özür dilerim. Ben… ben çok yorgunum.” Tam o sırada Yusuf’un telefonu çaldı. Masanın üzerinde titredi. Yusuf baktı, ekranı gördü. Yüzü karardı. “Aylin.” Telefonu aldı, reddetti. Ama telefon tekrar çaldı. Yusuf kalktı. “Ben bunu cevaplamalıyım. İzninizle.” Balkona çıktı, kapıyı kapattı. Ayşe teyze Ayhan’a baktı. “O çocuğa bir şey oluyor. Onu hiç böyle görmedim.” Ayhan başını salladı. “Ben de.” Elif orada oturuyordu, sessizce. Yusuf ve Aylin ayrılmıştı. Bir hafta önce. Ve mahalle bilmiyordu. Demek dedikodular yanlıştı. Yusuf ve Aylin artık birlikte değildi. Ama neden kimseye söylememişti Yusuf? Birkaç dakika sonra Yusuf döndü. Yüzü daha da solgundu. Ayşe teyzeye baktı. “Teyze, ben gitmem lazım. Aylin… Aylin benimle konuşmak istiyormuş. Şimdi.” “Oğlum yemek var—” “Yiyemem. Özür dilerim.” Yusuf kapıya yürüdü. Ceketini aldı, telefonunu cebine koydu ama koyarken telefon yere düştü. Yusuf fark etmedi. Kapıyı açtı, çıktı. Kapı arkasından kapandı. Ayhan yerinden kalktı, telefonu gördü. “Abi telefonu—” Ama Yusuf çoktan gitmişti. Ayhan telefonu aldı, ekrana baktı. Kilitliydi. “Vay be. Abim telefonunu bile unuttu. Çok önmeli olmalı konuşacakları şey.” Elif telefona baktı. Ekranda bildirim vardı. Aylin’den üç arama, iki mesaj. Ayşe teyze derin bir nefes aldı. “Yusuf çok gergin, çok sinirliydi. Bir şey yapacak, korkuyorum.” Ayhan ona baktı. “Ne gibi?” “Bilmiyorum. Ama kötü bir his var içimde.” Elif de aynı hissi alıyordu. Yusuf çok gergindi. Kontrol kaybedecek gibiydi. Ayhan Yusuf’un telefonunu masaya bıraktı. “Neyse, bekleriz. Döner birazdan.” Ama Elif rahat edemedi. İçinde bir huzursuzluk vardı. Bir şeyler yanlıştı. Yemek bitti. Ayşe teyze bulaşıkları topladı. Ayhan yardım etti. Elif salonda oturuyordu, düşünüyordu. Yarım saat geçti. Yusuf dönmedi. Bir saat geçti. Hâlâ gelmedi. Ayşe teyze endişelendi. “Ayhan, abini ara.” “Arıyorum anne ama telefonu burada.” “Aylin’i ara o zaman.” Ayhan Aylin’in numarasını buldu, aradı. Açmadı. “Anne, açmıyor.” Ayşe teyze iyice gerginleşti. “Bir şey oldu. Hissediyorum.” Elif dayanamadı. Ayağa kalktı, Ayhan’a dokundu. Ayhan döndü. “Ne oldu?” Elif telefonu çıkardı, yazdı: “Biz bir gidip bakalım. Belki spor salonundadır.” “Elif, sen gelme. Geç oldu. Ben giderim.” “Hayır. Ben de geliyorum.” Ayhan tereddüt etti. Sonra başını salladı. “Tamam. Hadi gidelim.” Ayhan annesine haber verdi ve birlikte çıktılar.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD