1.Bölüm:Menekşe

2377 Words
Düşmanımın nişanlısı bana doğru yürürken aklımdan geçen tek şey çiçekli elbisenin içindeki bedeninin altımda zevkten nasıl kızaracağıydı. Siyah dalgalı saçları dolgun göğüslerinin üstüne düşmüş her adamında sallanırken oraya da göz kırpmamı söylüyor gibiydi. Dikkatle incelemeye devam ettim. İncecik beli ve orantısız çıkan geniş kalçalarıyla kaşımın tekini kaldırdım. Boyu en fazla bir altmış beş olan kızın başını eğerek yürümesini de sevememiştim. Cesur kadınlar ne istediğini ne vereceğini de çok iyi bilirdi. Nazı ve utangaçlığıyla uğraşacak olmam canımı sıkmamış gibi yaklaştıkça daha da kısa görünen boyuyla yüzüm düştü. Minyon tipli kadınlarla takılmazdım. Sarışın, uzun boylu, uzun bacaklı, güneşten yanan yanık tenli, mümkünse bir de yeşil gözlü kadınları tercih ederdim. Göz zevkim için bile bu tür kadınlara bakardım ama gelen kızın üzerimde bıraktığı etki... Başını kaldırıp sanki benim orada onu beklediğimi hissetmiş gibi gözlerini gözlerime dikti. Menekşe rengiyle kasılan bedenimle nefesimi tuttum. Menekşe çiçeği gibi menekşeydi gerçeekten. Kızın göz rengi daha önce şahit olmadığım bir renkteydi ve itiraf etmem gerekirse çok güzeldi. Yüzümde nasıl bir ifade vardı o an tam emin olamadım ama bakışlarını kaçırıp yine başını eğerek yürümesi sırıtmama neden oldu. Utanmıştı. Dişli bir kız olsaydı çarşının ortasında çemkirir tavrını koyardı ama menekşe utanıp kaçacak kadar savunmasızdı. Aslında iyi bir parçaydı. Nazıyla da menekşe gözlerinin hatırı için uğraşırdı. Arabama yaslanıp yanımdan geçmesini beklerken ayaklarındaki düz ayakkabıları fark ettim. Bir ağayla nişanlı olmasına rağmen hala eski ayakkabılar giyiyor olması düşündürücüydü. O şerefsiz fahişelere para yedirirken bu kızı neden doğru dürüst bir kılığa sokmuyordu ki? Zeynep Laloğlu... Aklı gidik babasının gözü her daim dışarıda olan anasının ilk çocuğu. Ortancaları Rozerin on altı, en küçükleri Roza yedi yaşındaydı. Eve ekmek getiren ise bir tek Zeynep’ti. Neden mi soyunun bir değeri olmayan aileden kız almışlardı? Evlatları bozuksa alırlardı. Evlatları adam olmayacak kadar pisliğe bulaşmışsa alırlardı. O kız hayatı boyunca bütün her şeye para yüzünden susacaktı. Ailesi de parayla kızlarını görmezden gelecekti. İşte hepsi bu kadar basitti. Ama ben bu çarka çomağı sokup o şerefsizi bir kez daha rezil edecek insan içine çıkartmayacaktım. Nişanlısının başka bir adamdan doldurulduğunu bütün dünyaya ilan edecektim. Zeynep tam yanımdan geçmek üzereyken aklımdaki planların sarhoşluğuyla biraz daha sırıtıp yüzüne odaklandım. Küçük yüzünde ilk dikkatimi çeken beyaz teni ve yanaklarındaki soluk çilleriydi. Küçük burnu ve dolgun dudaklarıyla da fena sayılmazdı. Ama üst dudağında küçük bir tuhaflık görür gibi oldum. Dikiş izi gibi mi görünüyordu? “Tövbe estağfurullah!” diye sinirle içine doğru konuşmasıyla kahkahamı tutamadım. O kadar da uysal bir kız değildi. “Hey maşallah!” dedim sesimi yükselterek. Geçip gittiği için ifadesini görememiştim ama başımı çevirip omzumun üstünde bakınca onun da bana şaşkınlıkla baktığını gördüm. Kadınların tav olduğu bakışımı ve gülüşümü sunduğum menekşeye göz kırptım ve beklediğim gibi dengesini alt üst ettim. Tökezlediği için önüne dönerek yürümeye başladığında kısık sesini duyar gibi oldum ama arkadan bakınca bazı kısımları da hoşuma gitmeye başladı. Dem geniş kalçalıların da tadına bakma zamanım gelmişti. “Abi aldım sigaraları.” dedi Baran tekel bayiden çıkıp. Batmak üzere olan güneşin aydınlattığı yolda yürüyen kıza bakmayı bırakıp erkek kardeşime döndüm. “Lan!” Elindeki siyah poşeti görür görmez arabadan uzaklaştım. “Lan sen utanmıyor musun abinin yanında içki almaya?” Baran beni sikine takmadığını gösterircesine gözlerini devirince kafasına bir tane patlattım. En büyük abisi bendim ama eşek beni takmak yerine benden bir küçük Mirza’yı adam yerine koyup saygı duyuyordu. “Abi ama sen bana ilk gel içelim demedin mi?” diye saçını düzelten eşeğe kötü kötü baktım. “Lan it biz orada burada yamulan ağzınla adımızı çıkarma diye edebinle yanımızda iç dedik. Ben senin yaşıtın mıyım kadeh tokuşturuyorsun?” Baran beni yine takmadığını belli edercesine poşetten bir sigara paketi alıp kendi cebine atarken diğerini de bana uzattı. “Tamam o halde ben arkadaşların yanına uğrayacağım buradan. Al sigaranı.” dedi şimdi de başından savarcasına. Bir böcekmiş gibi öz kardeşimi süzüp “Bin arabaya beni deli etme. İşimiz var seninle.” dedim ve elindeki sigaramı alıp arabaya geçtim. Baran da ergen halleriyle arabaya binip elindeki poşeti ayaklarının yanına koydu. “Ne işi? Sabahtan bir anlatamadın. İnşaatta çalıştırmayı düşünüyorsan orayı geç abi. Ben şirket dışında bir yerde çalışmam.” “Baran elimin tersindesin.” dedim Menekşe’nin gittiği yolda arabayı sürmeye başladığım sırada. “Adam gibi bir bekle. Sonra seninle abi kardeş kadeh tokuşturacağız sen merak etme.” Baran onunla dalga geçtiğimi falan sanıyordu ama aslında vereceğim işi başarırsa tekel bayiyi üstüne yapardım. Semtin arka sokaklarında belalıların dolu olduğu lisenin önüne geldiğimde Menekşe’yi okul kapısının önünde beklerken gördüm. Kalabalıkta hemen gözüme çarpmıştı. Küçük ve hiçbir yere bakmayışındandı belki. Başı yine önünde ayak uçlarındaydı. “Abi bana kız tavlayacağımızı söyleme! Hadi ben neyse de sen kaç yaşında adamsın. Olmaz.” diyerek ciddi ciddi gerilen eşeğin kafasına bu sefer sağlam bir tane geçirdim. Tokat sesi arabada yankılandı. “Lan it sen ne diyorsun? Beni karıştırma çoluk çocuğa senin nefesini keserim. Senin için buradayız.” Baran kafasını okşarken yüzündeki şaşkın ifadeyle “Abi bana kız mı bakacağız? Ben anlamadım.” dediğinde başımı salladım. “Ama abi ben buradaki kızlarla yapamam. Bunları bilmiyor musun sen? Ağa oğluyum ben gördükleri yerde yerler beni.” Hayatın gerçeklerini daha küçük yaşta öğrenen kardeşime bir şey diyemezdim. Haklıydı. Ama seçtiğim kız o kızlardan değil gibiydi. Özellikle başı önde olan ablasına çekmişse daha çok rahat edecektim. “Sus bekle. Kızı görünce fikrin değişir belki.” Baran oflayarak arkasına yasladığında okul zili çaldı ve lise öğrencileri saniyeler sonra çıkmaya başladı. Gözüm kalabalığın içindeki Menekşe’nin üzerindeydi. Kaybetmemeye çalıştığım sırada yanına kız kardeşi Rozerin geldi. O zaman Baran’ın bacağına elimin tersiyle vurdum. “Bak kız orada. Çiçekli elbiselinin yanındaki pembe çantalı kız. Onu birkaç gün içinde kendine aşık edip çıkma teklifi et.” “Abi sen iyi misin? O kız dozer gibi.” dedi Baran dehşete kapılmış gibi. Gözlerimi abla kızdan alıp yanımdakine döndüm. “O kadar da kilolu değil. Sana ne dersem onu yap yoksa o çok istediğin arabayı doğum gününe almam.” Baran ağzını açtı ama itiraz etmek için değil şaşkınlıktan ne diyeceğini bilememişti şerefiz. Eşeğin istediği araba beş milyondu ama alacağım intikamım için değerdi. “Kabul mü?” dedim elimi uzatarak. Baran bir elime bir kıza bakıp biraz düşündü. “Çiçekli elbiseli olsa-” demesine izin vermeden dişlerimi sıkarak haddini bildirdim. “O benim! Sen ve o kız ablasına ulaşmam için bir araç olacaksınız. Plan bu. Sakın ağzından da kaçırma, aramızda kalacak.” Baran nadiren gördüğü sert abi imajımdan tırsıp geri adım attı. “Tamam abi bir şey demedim. Yengem mi o benim?” dedi başka bir salaklıkla devam edip. Sinirlenerek “Ne yengesi lan! Dikkatimi çekti biraz gönül eğlendireceğim ama kız sıkı. Sen küçükle görüşmeye başladığında ablası da gelecek yani gelmesini sağla ben de seni korumak için geleceğim. O arada ben yolumu bulurum.” dediğimde Baran biraz anlamış biraz anlamamış gibi okul önünde kızlarla konuşan abla kardeşe döndü. “Abi beni niye araya sokuyorsun. Yakışıklı adamsın kıza bir göz kırpsan senin için maşuk olacak.” “Bekar olsaydı evet ama nişanlı. O yüzden zorunlu görüşeceğiz.” diyerek arkama yaslandım ve liseli kızların sohbetini can sıkıntısıyla dinleyen ablaya yoğunluğumu verdim. Başını öne eğen insanlardan kaçan kızı çember altına almak daha kolay gibi görünüyordu ama iş nişanı atmasını engelleyerek bebeği karnına yerleştirmekteydi. Şerefsizin kızdan pek haberi yok gibi görünüyordu aslında. Görseydi belki üstüne başına biraz daha para harcardı. İlgisiz olduğunu daha ilk bakıştan fark ediliyordu. Aklımda başka bir plan daha vardı aslında. Eğer para konusu açılır aç gözlü biri olduğunu anlarsam her şey daha kolay olacaktı. Kaç milyon istiyorsa verirdim çocuk doğunca da ayrı parasını verir hayatımdan çıkartırdım. Bir yandan eğlenmek için dişli çıkmasını bekliyordum diğer yandan kolay olmasını ve teklifi kabul edip çıkmasını istiyordum. Başında teklifi düşünmüştüm ama başını öne eğerek yürüdüğünü gördüğüm andan beri tek düşüncem oynamaktı. Ter akıtmayı özlemiştim anlaşılan. “Abi ben şişman kızlardan hoşlanmıyorum ama.” diyen salağa döndüm ve bir tane daha başına yapıştırdım. “Kızın sapsarı saçlarını görmüyor musun? Güzel işte neyi büyütüyorsun sen? İki güzel sözünle tav olacak belli.” “Off!” Baran başını koltuğa vura vura can sıkıntısını gösterirken abla kardeş sonunda okulun önünden ayrıldı. Onları takip etmek isterdim ama bunu yanımdakine bırakacaktım. “Hadi git kızın dikkati çekmek için bir şeyler yap. Terbiyeli davran ama.” “Sen bel altından direkt vuruyorsun ben niye terbiyeli davranıyormuşum?” “Baran sen o arabayı istemediğin gibi harçlığının da kısıtlanmasını istiyorsun sanırım.” dedim göz dağı vererek. Baran burnundan soluyarak arabadan indi ve bana ters bir bakış atarak kapıyı yüzüme kapattı. Aynı benim gençliğim. Şerefsiz. Sırıtarak arkasından bakınca sinirli yürüyüşüyle daha da sırıttım. Kızları takip etmesini bir süre daha izledikten sonra telefonumu çıkardım. Geçen gece meyhanede tanıştığım sarışın mimarın numarasını bulup aradım. Bedenimin açlığıyla gerilirken derin bir nefes aldım. Telefon ikinci çalışta açıldı. “Alo Barzan ağam?” diyen ince kadınsı sesle keyfim de yerine geldi. “Nasılsın Tülin mimarım?” Kadın iç çekip “Eve yeni geldim yemek için bir şeyler bakıyordum.” dediğinde güldüm. “Bakma hazırlan seni almaya geliyorum. Güzel bir yer biliyorum.” Tülün iki saniye sessiz kaldıktan sonra “Senin bilmediğin güzel yer var mı ki Barzan ağam?” dedi cilveyle. “Yok en güzel yerleri hep ben bilirim. Güzeli gördüm mü de bırakmam.” diyerek ruhunu da sızdım. Kadınlara güzelsin dediğimde eriyip şekilden şekle girmelerine bayılıyordum. O zaman her zamankinden daha da verici oluyorlardı. “Yirmi dakikaya oradayım.” “Ah tamam pekala konum atıyorum. Gel al beni.” dediğinde imasıyla güldüm. Dünden razı kızlara bayıldığımı söylemiş miydim? . Tam yirmi dakika sonra Tülin’in attığı konumda arabada onu bekliyordum. Eski Mardin’in dışında lüks sitelerin olduğu bölgedeydi evi. Geldiğimi mesaj attığım sırada siteden çıktığını gördüm. Üzerinde krem daracık elbiseyle görünce dudaklarımı yalayıp ısırdım. Uzun boyu, sarı saçları ve orantılı vücuduyla çekiciydi. Üstelik yeşil gözlüydü de. Arabadan inip kapısını açtım. “Tülün mimarım çok güzelsiniz.” diyerek eline uzandım ve yeşil gözlerine bakarak öptüm. Saçlarını savurarak güldü. “Güzelden anladığını söylemiştiniz size inanıyorum.” demesiyle flörtöz haline daha da bayıldım. Her işte bir eğlence olmaz olmazımdı. Arabaya binmesine yardım edip onu en lüks restoranlardan birine getirdim. Daha önce gelmediğini bakışlarındaki parıltıdan görüp kasıldım. İkinci adım da tamamdı. Paraya tav olan her kadın kendisine yapılan hareketi de sorgulamazdı. Gece ayrıldığında telefonun başında beklemekten başka bir şansı olmadığını da böylece bilirdi. Yemek yedik sohbet ettik imalarla birbirimizin kanını kaynattık. Gündemden birkaç konu seçtik genel bir çerçeve içinde bakmaya çalışmış gibi görünsek de aslında kendi düşüncelerimize göre yorumlamış ve şekillendirmiştik. Bütün kadınlarla bütün yemeklerim hep aynıydı. Bazıları daha zekiydi ne alıp verdiğini bilerek sohbet eder asıl amaca sorunsuz gelirlerdi. Ve vakti gelince gitmemi sorgulamaz daha sonrasını da beklemezlerdi. Ama çok az o kadınlardan vardı. Tülin’in ne diyeceğini daha ağzını açmadan biliyordum. Aslında bu yemek faslı birkaç aydır sıkıcı gelmeye başlamıştı. Aynı yemeği yemekten kaçınan biriydim ama karşımdaki kadının çıktığım Alin’den Bahar’dan Serpil’den Zeynep’ten farkı... Zeynep... Menekşe gözlü Zeynep aklıma gelince başımı ağır ağır salladım. Farklıydı o kız. Dışarıda elbette zor ulaşılmayacak kızlar vardı ama sevdiğim bir yeme kültürü vardı. O kıza parmağımın ucuyla dokunmak için haftalarca bekleyemezdim. “Kahveyi de bende içer miyiz?” Tülin’in yol açık mesajıyla güldüm. “Olur, güzelin elinde kahve içmek kahveyi daha güzel yapar.” Beş dakika içinde restorandan çıktık. Tanıdık birkaç kişiyle göz göze gelince gülüşlerine aynı şekilde karşılık verdim. Geceyi nerede söndüreceğimi biliyorlardı. Ağalar da aynı şekilde burada bunun için ter akıtıyorlardı. Kimisi evli kimisi benim gibi bekardı. Tülin dairesinin kapısını açıp içeri girdiğinde anahtarı askısına izin vermeden kolundan tuttum ve dudaklarına yapıştım. Rujunun tadını aldığımda çilekli oluşuyla yine mi diye içimden geçirdim. Ama önemli olan tendi. Bedenini duvara itip kanımı kaynatarak sertleştirdiği sikimi kasıklarına ittim. İnleyerek karşılık verdi. Fazla vakit kaybetmeden elimi bacaklarına atıp pürüzsüz tenini okşayarak eteğini yukarı doğru kaldırdım. Kesik kesik ağzıma doğru inlerken külotunu yana doğru kaydırdım ve parmağımı kadınlığına atıp okşadım. Çoktan su gibi olmuştu. Erkekliğim biraz daha sertleşip canımı yakmaya başladığımda hızla kemerimi çözüp sertliğimi avucuma aldım. Sıvazladıktan sonra arka cebimden cüzdanımı çıkardım ve prezervatifin poşetin ayrıldığım dudaklara yaklaştırdım. “Kopar şunu.” dedim nefes nefese. “Doğum kontrol hapı kullanıyorum. Sorun yok. Seni tamamen hissetmek istiyorum Barzan.” dese bile kendim poşeti dişlerimin arasında alıp yırttım. Gözlerinde geçen hayal kırıklığı tenim için değil tohumlarım içindi. Biz ağaların adı nasıl çıkmışsa hamile kalırsanız sizinle evlenmek zorunda kalırlar şehir rivayeti uydurulmuş kadınlar saçma işlerin peşinde koşmaya başlamışlardı. Bilmiyorlardı ağalara ağa kızlarını layık gördüklerini. Prezervatifi yavaşça erkekliğime takıp Tülin’in bir bacağını belime doladım. “Fazla gelirse dur de dururum.” dememle kendimi içine ittim. “Ah!” Tülin’i ciğer söktüren çığlıkları arasında sertçe becerdim. Bundan zevk aldığı daha daha diye çığlıkları arasında kendini belli ettiriyordu. Soluksuz onu duvara çivilerken sanki masa başında bir işle uğraşıyormuşum gibi hissettiğimde başımı iki yana salladım. Kadın ölümüne zevk alırken ben bir kere bile inlememiştim. Bir şey mi olmuştu bana? Yoksa kızın niyetini görünce soğumuş muydum? Ama bütün kadınlar böyleydi ve kükreyerek gidip gelirken zevkten başım dönerdi. Bu gece de zaten yemeği kadınları sorgulamaya başlamıştım. Yaşlanıyor muydum? Daha yirmi dokuz yaşındaydım ama. Otuz olunca işler yavaşlıyor muydu ki “Barzan çok sertsin! Dayanamıyorum.” Tülin’in acı dolu yakarışıyla kendimi ana verdim ve gözlerimi kapatarak kadınlığıyla ilgilendim. Hassas noktalarına baskı uygulamaya başladığımda kulaklığımı sağır eder tiz çığlığıyla boşalmaya başladı. Sesten geleceğim varsa da gelmezdim. Erkekliğimi sağan kadınlığının hatırına kendimi bırakmak üzereyken gözlerimin önüne gelen kızla ürperdim. Zeynep’in çarşıda bana doğru gelişi zihnimde dönüp bana o menekşe gözleri gösterince erkekliğim ileri doğru atıldı ve homurdanarak kendimi bıraktım. Kendimden geçerken bile menekşe gözler gitmedi. Ta ki kollarımdaki kadın üzerime yığılana kadar. İçinden çıkıp kucağıma aldım. Odaları dolaşarak yatak odasını bulup yatağ yavaşça yatırdım. Gözlerini bile doğru dürüst açık tutamıyordu. Örtüyü üzerine çektiğim sırada elimi tuttu. “Banyo orada temizlenip yanıma gel devam edelim.” diye mırıldanırken teklifini dün etseydi kabul ederdim. Üç kere boşalmadan geceye nokta koymazdı ama birin bile buruk tadı vardı. “İşlerim var. Sen uyu. Gece çok güzeldi. Sen daha güzeldin ama.” diyerek elini yatağa bırakıp doğruldum. Dönerek erkekliğimdekini çıkardım ve bağladım. “Çöp şurada.” diye yeniden Tülin’in sesini duyunca bu kızın yere bakan yürek yakanlardan olduğu fark edip hemen evden çıktım. Drake işi bittikten sonra prezervatifine acı sos koyardı ama ben ondan önce fark etmiştim. Benimle gelen benimle giderdi. Arabama atlayıp derin konağa doğru giderken telefonuma mesaj geldi. Sağ şeride geçip telefonu elime alarak baktım. Baran’dan gelmişti. Baran: Abi kızla telefondan mesajlaşmaya başladık. Yarın okul çıkışı buluşacağız. Ablası da geliyor. İşte şimdi keyfim yerine gelmişti. Bu çocuk boşuna benziyor demiyorum. Hemen işi halletmişti. Yarın olması da çok iyiydi. Yarın menekşenin gizemini çabuk çözecektim. Bakalım boşalırken niye gözlerimin önüne gelmişti o gözleri?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD