
Afran dışardan duyulan gürültülü seslerle oturduğu yerden hızla ayaklanıp dama doğru koştu.
"Afran ağa, ne olur bakasın buraya..!"
Duyduğu sesi tanır gibi olurken aşağıya doğru hızla merdivenlerden indi.
"Ne oluyor Hasan...? Bu ne cürret."
Hasan kolundan tuttuğu kızını sanki çöp fırlatır gibi Afran'ın önüne atıp yalvarır gibi konuştu.
"Ağam, kulun köpeğin olam.Kıymayasın oğluma, al bunu aşiretten kime verirsen ver. Ama oğluma dokunma...!"
"Oğlun yaptığını ödeyecek Hasan...!"
Hasan gözlerinde acıyla Afran ağaya baktı. Afran ağayı bilirdi. Dediğini yapardı.
"Ağam benim oğluma ölüm olan senin bacına da ölüm olur."
Afran duyduğu gerçeklikle yumruğunu sertçe sıkıp Hasan'ın yüzüne indirdi.
"SEN BENİ TEHDİT Mİ EDİYORSUN LAN... !"
Göğsü sinirden inip inip kalkarken öfkeden yere düşen Hasan'ı elleriyle boğmak istiyordu.
"Afran... ! Hasan doğru söyler. Esila içinde ölüm hükmü verilir."
Afran'a yaklaşıp kulağına konuşan eniştesi. Yani kayın pederiyle Afran usul usul karısının babasına döndü. Adamın bir diyeceği var gibiydi.
"Berdel olsun. Aşireti toplayalım. Bu kıza uygun biriyle evlendirirsek Esila ölmez."
***
Xezal(Ceylan) annesi onu doğururken öldü diye babası tarafından suçlanmıştı. Suskun bir kız çocuğu şimdi koca bir aşirete berdel olurken sessiz çığlıklarını bir duyan olacak mıydı...?
***
Küçük bir Ceylan'ın hikayesi....

