3. BÖLÜM

264 Words
Evet… geldik Mert Bey’in ilk tepkisine. Mesajı attım ve tam 3 saat cevap bekledim. Aman Tanrım… üç saat! Ben o sürede ilişki kurup bitirirdim. Ve sonunda cevap geldi: “Kimsin? Beni uğraştırma.” Hödük… ama tatlı bir hödük. Hemen yazdım: “Kim olduğumun bir önemi yok. Önemli olan senin için kim olacağım?” Mert anında döndü: “Seni bulmam birkaç dakikamı alır.” Gülümsedim. “Bul bakalım.” Mesaj görüldü oldu. Bir saat sessizlik… Tam sinirden tırnaklarımı yiyecektim ki telefon titredi. “Askeriyeden birisin. Benimle dalga geçmek istiyorsun. Kimsin?” Kahkaha attım. “And içiyorum ki askeriyeden biri değilim. Sadece seni gören ve hoşlanan bir kızım.” Mert: “İnanmıyorum.” Ben: “Sen bilirsin.” Bir süre cevap gelmedi. Tam “Bu adamla zor olacak” diye düşünürken yeniden yazdı: “Beni neden seçtin? Bir askerle uğraşmak kolay değildir.” İşte o sert kabuğun altından çıkan ilk çatlak… Küçük bir merak, hafif bir ilgi. Ben: “Sert görünmeye çalışan ama içi pamuk şekeri olan adamları severim. Bir de kader çarpışmamızı sevdi sanırım.” Mert: “O çarpışma kaza değildi. Sen dikkat etmiyordun.” Gülmemek için zor tuttum kendimi. “Tamam, yakışıklı olduğun için dağıldım.” Cevap gelmedi. Yaklaşık üç dakika sonra telefon titredi: “Son kez soruyorum. Adını söylemeyecek misin?” Kesinlikle hayır. Bu oyunun en güzel kısmı gizemdi. “Zamanı gelince söylerim, Mert Üsteğmenim.” Bir süre yine sessizlik. Sonra: “Bu iş hoşuma gitmeye başladı… Ama seni bulacağım.” Kalbim hızlandı. Dudaklarımda farkında olmadan beliren bir gülümseme… Ve bir anda içimden geçen tek düşünce: Ayça sanırım çok fena bir yola girdin.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD