2 HAFTA SONRA
Murat o gece Leyla’yı defalarca aramış ama hiçbirine cevap alamamıştı. Ertesi gün Leyla’dan kısa bir mesaj gelmişti:
“İki hafta sonra döneceğim, o zaman konuşalım. Lütfen bana biraz zaman ver.”
Murat mesajı okuduğunda kalbi sıkışmıştı. Onu kaybetmekten korkuyordu ama Leyla’nın isteğine saygı duymaktan başka şansı yoktu. O iki hafta boyunca sadece günaydın ve iyi geceler mesajlarıyla yetindi. Daha fazlasını yazmak istese de parmakları ekranda duruyor, kalbi izin vermiyordu.
Bu arada Cemal Bey’in durumu da iyiye gitmişti. Hastanede iki gün kaldıktan sonra eve dönmüştü. Murat, babasının toparlanmaya başlamasıyla biraz olsun nefes almıştı. Fakat içinde hâlâ eksik bir şey vardı: Leyla’nın yokluğu.
Beste ise o gece Murat’ın ona söylediklerini aklından çıkaramıyordu. “Sevgilimle aramı bozmak için fırsat kolluyorsun,” demişti Murat. Bu söz Beste’nin kalbine bıçak gibi saplanmıştı. Oysa niyeti hiçbir zaman bu olmamıştı. Ne olursa olsun Murat’ın gözüne batmak istemediği için annesi ve babası Cemal Bey’i ziyarete giderken o evde kalmayı tercih etmişti. Murat’ın karşısına çıkacak yüzü olmadığını hissediyordu.
Ve sonunda o gün geldi. Leyla dönüyordu. Artvin’de havaalanı olmadığından otobüsle Rize’ye geçti, oradan uçağa binip İstanbul’a geldi. Uçaktan indiği an kalbi hızla çarpıyordu. Murat’ın gelip gelmeyeceğini bilmiyordu ama, çıkış kapısına ilerlerken gözleri onu arıyordu.
Ve gördü… Murat kalabalığın içinde, endişeyle etrafına bakıyordu. Leyla’nın gözleri doldu. Ona kırgın olsa da burada olduğunu görmek yüreğine su serpmişti. Murat, Leyla’yı görür görmez koştu, onu sımsıkı sarıp saçlarından öptü. Leyla da gözlerini kapatıp aynı özlemle sarıldı. İkisi de bir süre hiçbir şey söylemedi, sadece kokularına sığındılar.
Murat, Leyla’nın elini bir an bile bırakmadan arabaya götürdü. Yol boyunca sessizlik hakimdi. Murat, sevgilisinin yorgun olduğunu biliyordu ama bu sessizlik, kalbine daha çok yük bindiriyordu. Bir kafeteryanın önünde durdu.
“Yorgunsun biliyorum ama… konuşmak istiyorum,” dedi.
Leyla derin bir nefes alıp başını salladı. Arabadan indi, Murat da peşinden. Birlikte kafeye girdiler, sessiz bir köşeye oturdular.
İlk konuşan Leyla oldu:
“Besteyle görüşüyor musunuz?”
Murat başını iki yana salladı.
“Hayır. O gün babam rahatsızlanınca annem Sadık Amca’ya haber vermiş. Onlar da Beste’yle birlikte geldiler. Ben kahve almak için kantine gitmiştim, sen arayınca telefonu Beste açmış. Annem söylemiş. O günden sonra görmedim onu.”
Leyla’nın yüzü asıldı. İçinde koca bir pişmanlık yükseliyordu. Sevdiği adam en zor günlerinden birini yaşarken o yanında olmamış, üstelik ona güvenmek yerine kalbini kırmıştı.
Gözlerini Murat’ın ellerine indirdi ve ellerini kavradı.
“Özür dilerim… Sevgilim yanında olmadım. Keşke o gün konuşsaydım seninle.”
Murat, Leyla’nın alnını öptü.
“Varlığın yeter güzelim… O günü unutalım, olur mu?”
Leyla başını salladı, gözlerini kapatıp başını Murat’ın omzuna bıraktı. Murat gülümsedi. Çok şükür… Sevdiği kadınla arası bozulmamıştı.
Ama bilmediği bir şey vardı: Bu sarılma, bir fırtınadan önceki sessizlikti. Ayrılık yavaş ama kaçınılmaz adımlarla onlara yaklaşıyordu…