7. BÖLÜM ( İLK ADIM)

533 Words
Kasım ayı İzmir’de her zaman hafif serin ama sevgiye açık olurdu. Hava ne tam kıştı, ne de yazdan kalmaydı. Tam ikisinin ortasında, tıpkı Murat ile Leyla’nın arasındaki ilişki gibi. Aradan geçen haftalar ikisini daha da yakınlaştırmıştı. Kütüphanede başlayan sessiz dersler, kampüs çimlerinde edilen kahkahalı sohbetlere; sonra da günün sonunda paylaşılan derin bakışlara dönüşmüştü. Murat’ın babasının hastalığı, hayatına aniden çöken bir karanlık gibi olmuştu ama Leyla, onun en büyük aydınlığıydı. Leyla ise Murat’a karşı hissettiklerini artık saklayamaz hâle gelmişti. Kalbi, onunla her buluşmada biraz daha hızlanıyor, ayrıldıklarında ise eksik hissediyordu. En başta “iyi bir arkadaş” diye düşündüğü kişi, şimdi gözlerinin içine baktığında zamanın durmasını isteyen biri olmuştu. --- O gün, ikisi de kampüs çıkışında buluşup sahile doğru yürümeye karar verdiler. Hava pusluydu ama yağmur yağmıyordu. Rüzgâr, Leyla’nın saçlarını hafifçe savuruyor, Murat ise ara ara ona bakıp gözlerini kaçırıyordu. Konak sahilinde, denize yakın bir bank buldular. Oturdular. Yan yana. Sessizce. Uzun bir süre konuşmadılar. Çünkü bazen sessizlik, kelimelerin önüne geçerdi. Sonra Murat konuştu. Murat: > “Leyla… Sana bir şey söylemek istiyorum ama kelimeler boğazıma düğümleniyor. Belki de bu yüzden sürekli geciktim. Belki de korktum.” Leyla, gözlerini ona çevirdi. Ciddi ama yumuşak bir sesle: Leyla: > “Korktuğun şey ben miyim, yoksa hislerin mi?” Murat hafifçe güldü. Murat: > “Her ikisi de olabilir. Ama en çok, seni kaybetmekten korktum.” Bir duraksama oldu. Sonra devam etti: Murat: > “Seninle ilk tanıştığımda, sadece iyi bir arkadaş olacağını sanmıştım. Ama her gün… seni biraz daha sevdim. Gülüşünü, ses tonunu, sessizliğini bile. Beni olduğum gibi kabul etmeni… babamın hastalığıyla boğuşurken bile beni bırakmamanı… Bunların hepsi bana şunu gösterdi: Sana alışmadım Leyla. Sana bağlandım.” Leyla’nın gözleri doldu ama gülümsemesi silinmedi. Leyla: > “Ben de söylemek istiyordum ama bekledim. Belki sen bir şey söylersin diye… ama artık ben de susamayacağımı anladım.” O an, kalbi ilk defa kelimelere döküldü: Leyla: > “Sana sadece arkadaşça bakmaya çalıştım. Ama her sabah ‘bugün görüşecek miyiz’ diye düşünmeden edemiyordum. Gülüşün içimi ısıtıyordu. Yanındayken kendimi güvende hissediyordum. Ve bu güven… zamanla aşka dönüştü. Ben seni seviyorum Murat.” Murat, Leyla’nın elini tuttu. İlk kez bu kadar cesur, bu kadar açık. Soğuk havada, ellerinin sıcaklığı bir yemin gibiydi. Birbirlerine baktılar. Uzun ve derin. İlk defa kalpleri aynı anda aynı şey için atıyordu. Aşk için. Murat: > “Ben de seni seviyorum Leyla. Hem de çok uzun zamandır.” Birbirlerine yaklaştılar. Sarıldılar. Sözlerin yetmediği bir an oldu. Sessiz, sade ama içten bir sarılmaydı bu. O gün, ne çiçekli bir itiraf vardı, ne büyük sözler. Ama en sade hâliyle aşk vardı. Gerçek, ağır ağır büyümüş, zamana dokunmuş bir sevgi. --- O gece Leyla yurda dönerken kalbi sanki gökyüzüne yükselmiş gibiydi. Bulutlar bile ona daha yakın geliyordu. Murat ise eve girdiğinde babasının odasına sessizce uğradı. Kapı aralıktı. Babası uyuyordu. Yanına yaklaştı, ellerini tuttu. Kendi kendine mırıldandı: > “Baba… seni mutlu etmek için ne gerekiyorsa yaparım. Ama kalbimi susturamam. Leyla’ya âşık oldum. İlk kez birini bu kadar sahiplendim. Bu aşkı yarım bırakamam.” --- Murat ile Leyla artık sevgiliydi. Ama bu sevginin önünde kolay bir yol yoktu. Aileler, geçmişler, hastalıklar, görevler… Hepsi birer sınavdı. Ama onlar bu kez yalnız değildi. Artık el eleydiler. Ve ilk kez gerçekten güçlü hissediyorlardı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD