" AMA BANA ABİ DEDİ ! "

1836 Words
Yazarın Anlatımıyla Karargahta, albay odasında toplanmış olan Kılıç ailesi, dimdik dursa da ruhları kamburdu. Kimileri vatan uğruna canını verirken, kimileri de bu uğurda evlatlarını yolculuyordu. Albay Hamza Kılıç, göz bebeği olan kızına sıkıca sarıldı. Deniz'in eskisinden daha güçlü bir şekilde döneceğinden adı gibi emindi. Demir'e güveniyor, kızının bu hastalığı yenmesine yardımcı olacağını biliyordu. Şakağına bir öpücük bırakırken kızının sırtını sıvazladı. Uzun zaman göremeyeceği için, kokusunu derince soludu. " Önce Allah'a, sonra kendine, sonra da Demir'e emanetsin kızım. " Aysel Hanım sessizce ağlayarak izliyordu bu manzarayı. Kızını üzmemek için sürekli yanaklarını kurulasa da, yerine hemen bir yenisi ekleniyor, yanaklarının kuru kalmasına müsaade etmiyordu... Hamza Beyden sonra kızına sarıldı. İçinin titreyişini Deniz de hissetti. Sıkıca sarıldı annesine. Omzundan öpüp geri çekildi. " Başka anneler ağlamasın diye gidiyorum anne. Oradaki komandoların da bana ihtiyacı var ! Ağlama güzel gözlüm ! " diyerek nemli kirpikleriyle kapanmış olan gözlerinden öptü. Veda vakti gelmişti. Valizler bagaja yüklenmişti. Arabanın bakımları, dün Albay'ın emriyle yapılmıştı. Hamza bey şoförlüğünü yapan askeri olan Vedat'ı, Deniz'i bırakıp geri dönmesi için görevlendirdi. Kızı tek başına kalamıyorken, yaklaşık 14 saat boyunca yalnız bir halde araç kullanamazdı. Aşağıya inip araca bindiler. Geride gözü yaşlı bir anne, üzgün ama gururlu bir baba kalmıştı. Yolculuk sabahın 7'sinde başladı. Saatler sürecek olan yol, yeni tanışmalar ve kaderin bağları bu yolculukla başlamış oldu. Aynı saatlerde yemekhanede kahvaltı yapan tim yine goy goy peşindeydi. Operasyon emri gelmediği sürece, işi piçliğe vurmaktan geri durmuyor, ailelerinden uzaktayken yeni aile bildikleri askerlerle günlerini keyiflendirmeye çalışıyorlardı. Yüzbaşı Demir Güçlü yemekhaneye girdiği an, tim kendine çeki düzen verdi. Timin tek kız üyesi İnci ile yakışıklısı İlker, hemen sandalyelerini bir tık uzaklaştırdı. Sevgili olsalar da, mesai saatleri içinde dikkat ediyorlardı. Demir yüz başı onları sevse de, görev başındayken ciddiyetsizliğe tahammül edemez, anında cezasını keserdi. Tabldotuna doldurduğu kahvaltılığın yanına bir kupa da demli çay doldurmuştu. Çay onun için bir yaşam biçimiydi. Çay içmediği gün başı ağrıyordu. Öyle büyük bir meseleydi işte... Sandalyesini çekip otururken ekip arkadaşlarına baktı. İyi herkes stabildi. Yaramaz bir durum yoktu kimsenin bakışlarında. Sessizlik içinde kahvaltı ederlerken, Demir konuyu açtı. " Ekibe yeni bir üye geliyor. Gölge Timi yeniden sekiz kişi oluyor. " Duymuştu herkes ama tepki veren olmamıştı. Yüzler birbirine dönüyor, " Yeni biri mi gelmiş ? " diye sessiz bakışlarla cevabı bir diğerinde arıyordu. Demir " Rahat ol asker ! " deyince Veli söze daldı. " Kimmiş gelen komutanım ? " Hızlı konuşması yüzünden ilk onun sorusu duyulmuştu. Zaten diğerleri de aynı soruyu soracaktı. " Şırnak'tan geliyor. Üsteğmen Deniz Kılıç. Aranızda bir sorun çıkmayacağını umuyorum ! Sıkıntı istemiyorum ekip ! " diyerek hem sözleriyle, hem de herkese diktiği bakışlarıyla ne kadar ciddi olduğunu gösterdi. Kahvaltı bitmiş, bahçeye çıkmışlardı. Yüz başı her zaman çekildiği köşesine çekilmiş, ağzına koyduğu sigarasını yakmıştı. ' Deniz'e ev ayarlamak lazım ama oğlanı bu haldeyken yalnız başına koymak ne kadar doğru ? En iyisi bir süre benim yanımda kalsın, hem gözlemlemiş olurum. Hem de o arada kendi istediği gibi bir ev bulmuş olur. Odanın biri zaten boş. Oraya bir yatak ayarlayayım bari ! ' diyerek ayaklandı. Timindeki askerlere bakındı. Göktuğ ve Tarık boştaydı. Diğerleri erlerin eğitimine katılmış, onları eğitmekle meşguldü. Onları yanına çağırıp bekledi. Koşarak gelen ikili; " Emret Komutanım ! " diyerek selam durdu. " Çarşı'ya gidin. Tek kişilik güzel bir yatak alın. Benim eve, boş odaya yerleştirin Tarık. " Sonra aklına gelenle konuşmasını devam ettirdi. " Bir de dolabı doldurun oğlum. Gece acıkır falan, bari iki lokma bir şey olsun evde. " Askerler emri almış, Yüzbaşının uzattığı parayı, evinin ve arabasının anahtarını alarak verilen görev için ayrıldılar. Saatler ilerledi. Akşam beşe geldiğinde mesailer de sona erdi. Akşam yemeğinin ardından herkes çıkmış, evlerine doğru gidiyordu. Burası Kayseri merkeze uzak, yerleşim yerlerine de oldukça mesafeliydi. Askeri personelin kalabilmesi için yapılan bir kaç bina ve ilerisinde de askeri lojman vardı. Eğer evli değilseniz, bir lojman hakkınız bulunmuyordu. Bu yüzden timdeki üyeler, kendilerine bir daire tutmuştu. İnci ve İlker birlikte yaşamayı tercih etmişlerdi. Göktuğ detaycı, Tarık sessizdi. İkisi birlikte yaşıyordu. Diğerlerine nazaran Veli ve Musa'nın evi baya gürültülüydü. Biri hızlı konuşuyordu, diğeri ise küfürü dilinden düşürmüyordu... Yüzbaşı geride kalmış, önde ilerleyen timini rahat bırakmıştı. Onun yanındayken her seferinde gerildiklerini fark ediyordu. Ayarı kaçırmayacaklarını bilseydi, belki baş başa oldukları her an rahatta kalmalarını bile isteyebilirdi... Eve girer girmez demliğin altına su koyup kaynaması için bıraktı. Sonra gidip duşunu aldı. Ferahlamıştı. Sıcak havalarda askeri kıyafetlerin içinde pişiyorlardı. Üstüne bir şey giyme gereği görmeden, altına bol bir şort geçirdi. Efil efil gezme ve çay keyfi yapma saatiydi. Günün bu anlarını ve operasyona çıktıkları zamanları çok seviyordu. Kaynayan suyu gördüğünde sevindi. Hemen demleyip altına yeniden su çekti. Azıcık kısık ateşe aldı. Çayın demlenmesi için zaten bekleyecekti. Hızlı kaynamasına gerek yoktu. Telefonu çalmaya başlayınca, tezgahtaki işini de bitirmişti. Sehpanın üzerindeki telefonu alıp baktığında, görüntülü arama olduğunu gördü. Annesi Meryem Hanım arıyordu. Telefonu açmış uzun uzun annesinin baktığı kızları dinlemek zorunda kalmıştı. Meryem Hanım ' Artık yaşın geldi, evlen senin de mürüvvetini göreyim. Bak 33 yaşına geldin artık annecim ! ' diyerek psikolojik baskı yapıyordu. Demir 64 yaşındaki annesini kırmamak için geçiştirse de, her seferinde aynı konuları konuşmaktan sıkılmıştı. Bu devirde kim asker yolu beklerdi ki ? Sırf evlenmiş olmak için evlenmek ve hemen sonrasında da aldatılmak istemiyordu. Bu dağın başına gelecek bir kadın da olacağını hiç sanmıyordu. Yani ömrü billah bekar kalabilirdi. Dağlar ona yeterdi... Askeriyenin içinde pek çok kadın asker vardı ama... Onlarla da kafası uyuşmuyordu. Bu vatan sevdası ona yetiyor da artıyordu bile. Haa ! Bir de çay sevdası vardı. ' Sahi şimdi demlenmiştir o ! ' diyerek, annesinin anlattığı bilmem kaçıncı kızı da duymazdan geldi. O kupasını doldururken, babası Acar Bey arkadan yükselmiş, ' Hanım ! Rahat bırak oğlanı artık. Elbet bulur o da gönlünün diğer yarısını. Bu devirde görücü usulü mü evlendireceksin çocuğu ! ' diye tatlı bir sitem etmişti. " Evet anne. Babam haklı ! Ben evleneceğim kızı kendim bulurum. Sen niye yoruyorsun kendini her seferinde. Bir de resimlerini çekip atıyorsun ! Geçen gün beni aradığın kız, numaramı kaydetmiş diyor ki; askersen işim olmaz ! Annen baya övdü seni ama, ben asker yolu gözleyemem ! Sanki kızı ben bulmuşum da yalvarmışım gibi konuşmuyor mu bir de ! " Telefon konuşmaları kah atışarak, kah gülerek, kah sohbet ederek yaklaşık bir saat sürdü. Saat 11'e gelirken izlediği belgeseli kapatarak yatağına gitti. İkindi gibi Albay ile konuşmuş, Deniz'in numarasını almıştı. Arasa da bir cevap alamadı. Mesaj atarak almaya gelebileceğini belirtti. Ancak cevap gelmemişti. Yeniden aramış, ancak bu sefer de yanıt alamadı. Geri de dönen olmamıştı ! ' İnsan bir cevap verir ! ' diye homurdanmıştı. Albayı aramış, konum göndermenin ve bina bilgisi vermenin yeterli olacağını öğrenmişti. Uykuya çabuk dalardı ama bugün mümkün görünmüyordu. Bu oğlan sıkıntılıydı belli ki. Koskoca yüzbaşı olmuştu o netice de ! İnsan komutanına cevap vermez mi ? Saygıda kusur eder mi ? Diye kendi kendini dolduruyordu. Sağa sola dönerken, nihayet uykuya daldı. Ne kadar uyumuştu bilmiyordu ama, kapının önünde kopan gürültüyü duyduğu anda yatağından zıplayıp kalktı. Bu nasıl kapı çalmaktır ? Beylik tabancasına sarılıp kapının oraya gitti. Sesler kesilmişti. Delikten baktığında askeri üniformalı birini gördü. Kapıyı açıp silahını kapı arkasına gizledi. Askerle bakışmış, hala selam almadığı için sinirlenmişti. Ne yol yordam bilmez bir asker bu ? Albay'ın oğlu böyle mi olurdu ? " Merhaba Deniz Komutanım ! " diyerek alay etmiş, onun hatalı duruşunu yüzüne vurmuştu. Asker de şaşkındı bu duruma. Merdivenlerden çıkan Deniz, çantasını arabada unutmuştu. Onu almak için döndüğü sırada, tökezleyip kapıya çarpmıştı. Çünkü uykusuzluktan bayılacaktı neredeyse. Kapı açılıp üstü çıplak bir adamla karşılaşan Vedat, ne yapacağını bilemedi. Saatlerdir direksiyon sallamaktan ve uykusuzluktan bir hoş olmuştu zaten. ' Albay kızını bu adamın yanına niye yolladı ki ? ' diye iç dünyasında kendi sorgusunu yaparken, duyduğu sözlerle de iyice şaşkına döndü. Deniz atılan taşı duymuştu. Hızla son dönemeci çıkmış, son basamağa da geldiğinde Vedat'ın önüne geçerek selam durdu. " Üst teğmen Deniz Kılıç ! Yolda gelirken telefonuma çay döküldü. Ekran bozulduğu için ekranda işlem yapamadım komutanım. Sizi merakta bıraktıysam özür dilerim. Emir ve görüşleriniz için, beklemedeyim komutanım ! " Saat gecenin 1'ydi. Bakımların hepsi yapılmış olmasına rağmen araba yolda arıza yapmış, saatlerce uğraşmalarına sebep olmuştu. Bütün aksilikler üst üste gelmiş, bu tanışmayı bu saate kadar geciktirmişlerdi. Deniz selam durmuş, gür sesiyle de olan biteni kısa ve öz bir şekilde anlatmıştı. İşindeki ciddiyeti takdire şayandı. Ancak onu takdir edecek olan Yüz başı Demir şoktaydı. Karşısındaki kız Deniz olduğunu söylüyordu. ' Erkek değilmiş ! ' diyerek kendine sövüyor, ' Neden erkek diye düşündüm ki sanki ! ' diye de hayıflanıyordu. Gür sesi apartman boşluğunda yankılanınca karşıdaki kapı açıldı. Başka bir Yüz başı da karşı dairede yaşıyordu. O da tıpkı Demir gibi üstüne bir şey giymemişti. Kapının açılmasıyla, Vedat ve Deniz'in bakışları senkronize bir şekilde arkaya döndü. " Hayrola Demir Yüz başım ? Bir sıkıntı mı var ? " Murat Yüz başının sesindeki şaşkınlıkta kendini belli etmişti. Demir hemen boğazını temizleyip, Deniz'in kendisine bakmasını sağladı. " Sorun yok Murat Yüz başım. Askerler heyecanla öyle birden bağırmış bulundu. Siz de geçin hadi içeriye. Size de iyi geceler Yüz başım ! " diyerek kapıyı iyice açtı. İçeri girip oturdukları sırada, Demir de üzerine bir tişört geçirip geldi. " Rahatta konuşabilirsiniz. Mesai saatlerinde değiliz henüz. Neden bu kadar geciktiniz ? " Deniz put gibi oturuyordu. Ancak rahat emri gelince, kendini kasmayı bıraktı. " Demir abi yolda araba bozuldu. Vedat tamir ederken bir iki kablo koptu. Yol yardımı beklerken çay içeyim dedim. O arada elime arı kondu. Korkuyla elimi oynatınca, çay telefona döküldü. Vedat'ın telefonundan babama söyledik durumu. Size haber verecekti babam. Ben söylerim deyince, numaranızı isteyemedim. Bir şey söylemedi mi babam ? " Demir bütün hikayeyi dinlerken sadece bir yere odaklandı. Üstüne bir sürü söz gelmiş olsa da, o kelime kulaklarında defalarca çınladı. ABİ ! DEMİR ABİ ! ABİ Mİ ? Nereden abin oluyormuşum ben senin diyecek kadar yükseldi. " Haber verdi ama bu kadar gecikeceğini düşünmemiştim. " Hala şaşkınlığın etkisinde olduğu için donuk duruyordu. Sözleri de donuk çıkıyordu. Kendine ettiği küfürler kulakların pasını silecek cinstendi. Neden abi demişti bu kız ! Sinir katsayısı yükseliyor, gecenin en ferah olan saatlerinde ateş basıyordu. Gitmeliydi ve sinirini yatıştırmalıydı. Bu abi meselesi canını bu kadar sıkmışken, oturmak istemiyordu. " Saat geç oldu. Deniz sen karşı odayı kullanabilirsin. Vedat sen de, şu koltukta yat. Ben sana çarşafla yastık getireyim. " diyerek yerinden kalktı. Herkes yerine çekilmişti. Deniz mavi renkli baza ve başlığa sahip yeni yatağında yatıyordu ama korkusundan uyuyamıyordu. Vedat ise yattığı yeri yadırgamıştı. Demir ise bam başka bir alemdeydi... Deniz'in kız çıkmasına ayrı şaşırmıştı. Kız olsa bile nasıl bu kadar güzel göründüğüne takılmıştı. Üzerindeki tişört asker yeşiliydi. Ayağındaki pantolon düz kot pantolondu. Ama düzgün fiziği dikkat çekiyordu. Gözleri yorgun baksa dahi öyle güzeldi ki... Gözlerindeki yeşil harelerin içindeki sarı benekleri fark etmiş, yakınlaşıp dikkatle izlemek isteyecek kadar beğenmişti. Peki ya o selam duruşu ? Tekmil verişi ? AMA BANA ABİ DEDİ ! İç sesi anında yükseliyor, tatlı düşüncelerini baltalıyordu. Fark ettiği ayrıntıyla, gözleri irice açıldı. Şu an neler düşünüyordu ? Gecenin bir körü ona neydi kızın gözlerinden, abi deyişinden ? Kendine sinirlenip dişlerini sıktı. Annesinin sözleriydi kesin onu bu hallere düşüren. Yoksa daha bir kızın yüzüne doğru düzgün bakmışlığı bile yoktu... Deniz onun için ilkti... . . . . . . Devam edecek...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD