konağın önünde valizlerim ile dururken etrafıma bakındım ve koca tokmağı çaldım babam ve abimlerin isteği ile geri gelmiştim bir hayli olgunlaştım okuyup kocaman cerrah oldum Türkiye de İstanbul'un genç cerrahlarından biriyim ve Mardin'e dönmek açıkçası içim el vermese de burayı özledim büyüdüğüm yer bizim aşiretimiz en varlıklı ve soylu olanlardandı zaten öyle varlıklı aşiret çok azdı dedem topluluktan birinin lideriydi
kapıyı kimse açmayınca annemin sesi avluda duyuldu "kız siz ne işe yararsınız da kimse bakmaz bu kapıya-" o içeri saydırırken beni görünce lafı yarım kaldı ve sevinçle boynuma sarıldı "oy kınalı kuzum benim güzel gözlü kızım" feryat figan sevinç içinde bağırdı insanlar annemin sesine cama çıkıp bize bakıyordu abim avluda beni görünce silahını çıkarıp havaya ateş etti diğer aile üyeleri de dışarı çıkınca hepsi sevinç ile bana sarıldı
kız kardeşim ve ablam da bana yaklaşıp hep birlikte sarıldılar "hadi hanımlar bize de bırakın o cadı kızı" babamın sesi ile gözlerim doldu en büyük destekçim beni okutan bana her daim destek olan canım babam annemlerden ayrılıp ona koştum kocaman sarıldım ona ellerini öptüm "hoş geldin prensesim" saçlarımın kokusunu içine çekerek bana sıkı sıkı sarıldı gözlerimde biriken yaşlar infazını verirken dedemin bastonunun sesi avluda yankılandı tüm sesler kesilirken ona döndük bana dimdik bakışları ile kuma olan kadın ile babannem yanındaydı
"güzel kızım da geldiğine göre haber verin herkese bu gün yemek veriyoruz masalardan kimse aç kalkmayacak" ellerini öpüp alnıma koyduğumda abimler de fırsat bulup bana sarıldılar 4 kız 6 erkek kardeşim vardı ben en küçük kızın ablası oluyordum şen şakrak içeri girdik haberi alan eminim ki saate bakmadan gelecekti
kapının sert açılması ile konağı inleten o heybetli sese döndüm "Hanzadeler !" hiç unutmadığım unutamadığım sesti bu Diyar Kara...